Uzun bi yazı lduğunun farkındayım ama okudğunuzda pişman olmıycağınızın garantisini veriyorum, iyi forumlar
Birkaç zaman önce posta kutularında dolanan eğlenceli bir maile göre İsrail'deki ADSL sisteminden memnun olmayan bir grup internet kullanıcısı, Ohalo kentinde toplanmış ve toplamda 4 GB tutan birkaç hafıza kartını posta güvercini ile 100 km mesafedeki başka bir kente göndermiş. Güvercinle aynı zamanda 4 GB'lık bir veriyi aynı şehre göndermeye başlamışlar. Kuş, 2 saat 17 dakika sonra işini bitirirken, İsrail'in en hızlı bağlantısı olan 2,27 Mbps hala uğraşıyormuş. Güvercinlerle dosya transferi konusunda hala ısrarlı olanlar varsa da internetin geleceği belli ki bu değil. Kötü bir macera filminin devam bölümü gibi isimlendirildiğine bakmayın, "Internet 2", internetin gelecekteki hali olabilir.
Internet 2, Amerika'daki 207 üniversitenin ve networking teknolojileri konusunda yatırım yapan 60 firmanın kurduğu, kar amacı gütmeyen bir konsorsiyum. Bu inanılmaz hızlı ağ, şimdilik sadece üniversiteler arasında kurulmuş bir deneme altyapısı üzerinde çalışıyor.
Amaç, IPv6 (şu an kullanılan IP numaralarının bitme endişesi sebebiyle bulunan 16'lık IP numaraları), IP multicasting, QoS gibi üstün network uygulamaları geliştirmek, önceliklerine göre verileri sıraya dizerek veriyolu tıkanıklıklarını önlemek ve nihayetinde interneti uçurmak. Amerika'daki Abilene Network'ü ve daha günlük kullanım için geliştirilen vBNS, 90'ların ortasından beri bu konudaki yegane örnekler iken, bir süre önce Almanya'da G-WiN ortaya çıktı ve daha hızlı internet düşünü bir yarış haline getirdi. Alman Araştırma Ağı tarafından kurulan G-WiN'e üye üniversite ve araştırma kurumu sayısı 700'den fazla.
Peki ne kadar hızla uçmaktan bahsediyoruz? Normal internet veriyolu kullanılarak şu ana kadar ulaşılmış en büyük hız 4,23 Gbps. Oysa Internet 2 omurgası üzerinde şu an ulaşılan en büyük hız 7,21 gigabit/saniye. Yakında 10 Gbps'ye ulaşılacak.
Bu hız, bizim için DVD çekmek ya da bilgisayardan HDTV izlemek gibi anlamlara gelse de elbette bilim adamları bizim film keyfimiz için didinmiyor bu kadar. Tıkanan trafikler ve ağlardaki aşırı yoğunluk, bilimsel araştırmaları zora sokuyor.
Siz 1 Mb'lık bir videoyu onbeş dostunuza gönderdiğinizde aslında farklı bir kıtadan açık kalp ameliyatı yapmaya çalışan bir cerrahı ya da başka bir ülkedeki teleskoptan elde edilen verileri incelemek isteyen bir astronomu engelliyorsunuz. Bir teleskobun sürekli veri topladığı ve bunları efektif şekilde gerekli yerlere ulaştıramazsa araştırılacak verilerin merkezde çığ gibi biriktiği de hesaba katılmalı. Yeni ve daha hızlı bir internet omurgası işte bu yüzden çok önemli.
Anlaşılması gereken bir fark da "Internet 2"nin, internetin yerini tutmaya heves eden ayrı fiziki bir network olmaması. Yani her şey başa dönüyor ve bilim adamlarının bu teknolojileri bizim DVD download keyfimiz için geliştirmedikleri gerçeğiyle tekrar yüzleşiyoruz. Zaten saniyede 6 GB yazacak bir sabit disk de uzun süre piyasalarda olmayacak sanırız.
Internet 2'nin amacı daha hızlı e-mail atmak değil, kullandığımız omurganın limitleri sebebiyle mümkün olmayan video on demand, dijital kütüphane, sanal laboratuvarlar, tamamen uzaktan gerçekleşen eğitim programları gibi uygulamaları hayata geçirmek. Bu teknolojiler gerçekleşebilir hale geldiği zaman satılan bilgisayarların da bu gelişmiş networking uygulamalarını destekleyeceği düşünülüyor. 15 yıl önce bugün, kullandığımız internete sadece üniversite kütüphanelerinden ulaşılabiliyordu.
Internet 2'nin şu an kullandığımız ağdan en büyük farkı, altyapısının hiçbir yerinde bakır kablo kullanılmaması, bütün veri akışının cam elyafından üretilen fiber optik kablolar üzerinden gerçekleşmesi. ( cam elyaf
)
Bakır kabloların sorunu, veriyi daha yavaş ve kayıplı iletmesi, ayrıca birkaç kilometrede bir sinyal güçlendiriciler ile desteklenmeye ihtiyaç duyması. Fiber optik kablolarda bu sorunların hiçbiri yaşanmıyor. Bu fiber optik kablolar, camın eritilip çok yüksekten akıtılması ve giderek incelerek sonunda bir saç kalınlığına ulaşması şeklinde imal ediliyor. Cam o kadar inceliyor ki sonunda bükülebilir hale geliyor. Kablo içinden geçecek veriler ışık sinyali haline dönüştürülüyor ve kabloyu saran bariyer sayesinde kablo içinde kalıyor.
Işığa dönüştürülen veriler haliyle ışık hızında ilerliyor ki bu da çok hızlı veri aktarımı demek. Üstelik metal olmadıkları için manyetik alanlardan etkilenmiyorlar. Bakır kadar kolay kopmuyorlar ve çok daha hafifler.
Video konferanslardan HDTV (ancak uyumlu televizyonlarla izlenebilen yüksek çözünürlüklü dijital yayın) izlemeye kadar görüntüyle aklınıza gelebilecek tüm uygulamalarda önümüzdeki limitler kalkacak. Bu yüksek bant genişliği, sadece bizim bir şeyler izlememiz için değil, bize bunları izlettirenler için de yeni imkanlar demek. Sadece internetten yayın yapan televizyonlar, artık film makaraları getirip götürmekle uğraşmayan sinemalar şimdiden konuşulmaya başlandı. Uzaktan keman dersleri almak ya da bir yıldızın yok olmasını DVD kalitesinde izlemek gibi fantezilerin limiti ise hayal gücünüze bağlı.
Birkaç zaman önce posta kutularında dolanan eğlenceli bir maile göre İsrail'deki ADSL sisteminden memnun olmayan bir grup internet kullanıcısı, Ohalo kentinde toplanmış ve toplamda 4 GB tutan birkaç hafıza kartını posta güvercini ile 100 km mesafedeki başka bir kente göndermiş. Güvercinle aynı zamanda 4 GB'lık bir veriyi aynı şehre göndermeye başlamışlar. Kuş, 2 saat 17 dakika sonra işini bitirirken, İsrail'in en hızlı bağlantısı olan 2,27 Mbps hala uğraşıyormuş. Güvercinlerle dosya transferi konusunda hala ısrarlı olanlar varsa da internetin geleceği belli ki bu değil. Kötü bir macera filminin devam bölümü gibi isimlendirildiğine bakmayın, "Internet 2", internetin gelecekteki hali olabilir.
Internet 2, Amerika'daki 207 üniversitenin ve networking teknolojileri konusunda yatırım yapan 60 firmanın kurduğu, kar amacı gütmeyen bir konsorsiyum. Bu inanılmaz hızlı ağ, şimdilik sadece üniversiteler arasında kurulmuş bir deneme altyapısı üzerinde çalışıyor.
Amaç, IPv6 (şu an kullanılan IP numaralarının bitme endişesi sebebiyle bulunan 16'lık IP numaraları), IP multicasting, QoS gibi üstün network uygulamaları geliştirmek, önceliklerine göre verileri sıraya dizerek veriyolu tıkanıklıklarını önlemek ve nihayetinde interneti uçurmak. Amerika'daki Abilene Network'ü ve daha günlük kullanım için geliştirilen vBNS, 90'ların ortasından beri bu konudaki yegane örnekler iken, bir süre önce Almanya'da G-WiN ortaya çıktı ve daha hızlı internet düşünü bir yarış haline getirdi. Alman Araştırma Ağı tarafından kurulan G-WiN'e üye üniversite ve araştırma kurumu sayısı 700'den fazla.
Peki ne kadar hızla uçmaktan bahsediyoruz? Normal internet veriyolu kullanılarak şu ana kadar ulaşılmış en büyük hız 4,23 Gbps. Oysa Internet 2 omurgası üzerinde şu an ulaşılan en büyük hız 7,21 gigabit/saniye. Yakında 10 Gbps'ye ulaşılacak.
Bu hız, bizim için DVD çekmek ya da bilgisayardan HDTV izlemek gibi anlamlara gelse de elbette bilim adamları bizim film keyfimiz için didinmiyor bu kadar. Tıkanan trafikler ve ağlardaki aşırı yoğunluk, bilimsel araştırmaları zora sokuyor.
Siz 1 Mb'lık bir videoyu onbeş dostunuza gönderdiğinizde aslında farklı bir kıtadan açık kalp ameliyatı yapmaya çalışan bir cerrahı ya da başka bir ülkedeki teleskoptan elde edilen verileri incelemek isteyen bir astronomu engelliyorsunuz. Bir teleskobun sürekli veri topladığı ve bunları efektif şekilde gerekli yerlere ulaştıramazsa araştırılacak verilerin merkezde çığ gibi biriktiği de hesaba katılmalı. Yeni ve daha hızlı bir internet omurgası işte bu yüzden çok önemli.
Anlaşılması gereken bir fark da "Internet 2"nin, internetin yerini tutmaya heves eden ayrı fiziki bir network olmaması. Yani her şey başa dönüyor ve bilim adamlarının bu teknolojileri bizim DVD download keyfimiz için geliştirmedikleri gerçeğiyle tekrar yüzleşiyoruz. Zaten saniyede 6 GB yazacak bir sabit disk de uzun süre piyasalarda olmayacak sanırız.
Internet 2'nin amacı daha hızlı e-mail atmak değil, kullandığımız omurganın limitleri sebebiyle mümkün olmayan video on demand, dijital kütüphane, sanal laboratuvarlar, tamamen uzaktan gerçekleşen eğitim programları gibi uygulamaları hayata geçirmek. Bu teknolojiler gerçekleşebilir hale geldiği zaman satılan bilgisayarların da bu gelişmiş networking uygulamalarını destekleyeceği düşünülüyor. 15 yıl önce bugün, kullandığımız internete sadece üniversite kütüphanelerinden ulaşılabiliyordu.
Internet 2'nin şu an kullandığımız ağdan en büyük farkı, altyapısının hiçbir yerinde bakır kablo kullanılmaması, bütün veri akışının cam elyafından üretilen fiber optik kablolar üzerinden gerçekleşmesi. ( cam elyaf
Bakır kabloların sorunu, veriyi daha yavaş ve kayıplı iletmesi, ayrıca birkaç kilometrede bir sinyal güçlendiriciler ile desteklenmeye ihtiyaç duyması. Fiber optik kablolarda bu sorunların hiçbiri yaşanmıyor. Bu fiber optik kablolar, camın eritilip çok yüksekten akıtılması ve giderek incelerek sonunda bir saç kalınlığına ulaşması şeklinde imal ediliyor. Cam o kadar inceliyor ki sonunda bükülebilir hale geliyor. Kablo içinden geçecek veriler ışık sinyali haline dönüştürülüyor ve kabloyu saran bariyer sayesinde kablo içinde kalıyor.
Işığa dönüştürülen veriler haliyle ışık hızında ilerliyor ki bu da çok hızlı veri aktarımı demek. Üstelik metal olmadıkları için manyetik alanlardan etkilenmiyorlar. Bakır kadar kolay kopmuyorlar ve çok daha hafifler.
Video konferanslardan HDTV (ancak uyumlu televizyonlarla izlenebilen yüksek çözünürlüklü dijital yayın) izlemeye kadar görüntüyle aklınıza gelebilecek tüm uygulamalarda önümüzdeki limitler kalkacak. Bu yüksek bant genişliği, sadece bizim bir şeyler izlememiz için değil, bize bunları izlettirenler için de yeni imkanlar demek. Sadece internetten yayın yapan televizyonlar, artık film makaraları getirip götürmekle uğraşmayan sinemalar şimdiden konuşulmaya başlandı. Uzaktan keman dersleri almak ya da bir yıldızın yok olmasını DVD kalitesinde izlemek gibi fantezilerin limiti ise hayal gücünüze bağlı.


