TTUBR- Trans Türkiye Ultra Bike Race Raporum

Kayıt
22 Haziran 2016
Mesaj
78
Tepki
516
Şehir
İstanbul
Bisiklet
Trek
TTUBR – TRANS TÜRKİYE ULTRA BIKE RACE (TÜRKİYE ULTRA BİSİKLET YARIŞI)

5 KİLOMETREDEN 2500 KİLOMETREYE…


ttubr_rota.JPG
Hopa'dan Kemer'e 2320 km


Yarış Öncesi

Yarışın düzenleneceğini (link) ilk gördüğümde gözümde bir ışıltı parladı. O zamanlar sadece bir anketten ibaretti. Bende katılırım diyenler arasındaydım.
Katılırım dedim ama bir süredir de bisiklete bindiğim yok hani. Maceraperestiz bir şekilde biter, gittiği yere kadar, anlayacağınız bu macera kaçmaz. Maceraperestlik ruhumuza işlemiş.
Gel zaman git zaman web sitesi yapıldı, ön kayıt oldum. Forumda onlarca mesajlaşmalar falan derken whatsapp uygulamasında da grup açıldı ve yazışmalar oradan da yapılmaya başlandı.
Kesin kayıt işlemlerini de hallettikten sonra sıra geldi antrenmanlara. 4-5 aydır bisiklete de binmiyorum ama koşudan dolayı kondisyon işini biraz kurtarır gibiyim.
Öncelikle 700 x 28 dış lastik konusunda hemen herkes fikir birliğinde bulundu. Bende biraz araştırdıktan sonra 700x28 Schwable Performance Durano Plus telli lastikte karar kıldım. Yurt içi internet sitesinden satın aldım. Bu lastik Schwable'nin yapmış o olduğu lastikler arasında en korumalı olanıydı. Yarışta kullanacağım lastikle antrenman yapmalıydım ki yarış sırasında fazla sıkıntı çekmeyeyim.
Ve ilk antrenmanımı 3 Şubat 2019 da yaptım. 2. antrenmanımı 1 ay sonra 3 Mart 2019 da yapabildim. Koşu ve yüzmeye ayırdığım vakitten dolayı bir türlü bisiklete geçiş yapamıyordum.
En sonunda bu yarış için bir süreliğine koşulara ara vermeye karar verdim. Mart ayında biraz daha fazla bisiklet antrenmanı yapmaya başladım ama koşuları gene bırakamadım. Çünkü Nisan ayının ilk haftasında 45K Latmos Ultramaratonu vardı. En azından bu koşuyu sağlıklı bir şekilde bitirmeliydim. Latmos Ultradan sonra Nisan ayının 2. haftasından itibaren koşulara ara verip tamamen bisiklete odaklandım. Hafta içi kullanamasam da hafta sonları uzun mesafelerle (130 üstü) kendimi antrene etmeye başladım. Bahar aylarına denk geldiğimden dolayı her gittiğim turda yağmur ve rüzgarı yakalamayı başardım. ?
Bu açıdan iyi tecrübelerim var. Yağmura, çamura, soğuğa ve kafa rüzgarına aşina oldum diyebilirim.
Katılacak arkadaşlarla beraber bikepacking çanta arayışlarımız hızla devam ediyordu. Birçok çanta araştırdım, onca yorumlar okudum. Tabi bikepacking deyince akla ilk gelen Apidura oluyor. Gönüllerde hep bu var. Elim bir türlü diğer çantaları almaya yanaşmıyor. Hep son anlarda vazgeçiyorum. Derken kullanmış olduğum heybe ve 3 adet portbagaj, çamurluk vb birkaç malzemeyi satışa çıkardım. Neden derseniz 250-300 gr ağırlığı olan, albenisi yüksek, yakışıklı mı yakışıklı Apidura almak için tabi ki. Heybe turculuğundan vazgeçip bikepackingci olmaya karar verdim. Zaten benim bisikletimin üretilme amacı da lightweigth - hafif ama hızlı turlar gerçekleştirmek. Orijinalinde ön maşaya takılabilen 2 tane 3 lt drybag çanta mevcut. Bikepacking çantalarını da alırsam bu iş tam oturacak. Aynen bu düşüncedeyim.
Biraz daha gel-git yaşayarak elimdeki malzemeleri de henüz satamamışken Apiduranın sitesinden çantaların siparişini verdim. ( Daha sonra 1200 TL ye hepsi satıldı) Masraflar dahil 1600 TL ye falan geldi. 3-4 gün içinde çantaları teslim aldım.
Paketi aldığımda ulan bunun içi boş mu acaba diye düşündüm. O kadar hafif ki inanın bu düşünceye kapılmamak mümkün değil. Hemen açıp baktım çantalar o biçim. Heyecandan bir an evvel takıp denemek istiyorum. Kadro çantası Expedition Compact Frame Pack 5,3 lt (200 gr) , sele altı ise Expedition Saddle Pack 14 lt (350 gr). Böylelikle 25,3 lt kapasiteye sahip bikepacking çantalarım oldu. Bunlara sonradan gidon+ön maşa borusuna bağlanabilen 0,5 lt decathlondan aldığım 2 tane matara çantası daha eklendi ve toplam 26,3 lt kapasiteye ulaştım.

Son Hazırlıklar

Tabi çantalar geldi, monte edildi ve birkaç test sürüşü bile yapıldı. Bütün malzemelerim bu çantalara rahatlıkla sığabiliyor. Sadece şişme matı küçültürsem o çantanın içine başka malzemelerde sığdırabilirim. Ramazan bayramı tatili için, önce her gün 150-200 km arası ve eve gelecek şekilde antrenman planlamaya başlıyorum. Ama antrenman için evde konforlu bir şekilde olmam kafama yatmıyor ve kısa bir Marmara turu yapmaya karar veriyorum.
Rotamı aşağıdaki güzergâh olarak belirledim.
İstanbul Kartal'dan Kadıköy, Sirkeci, Tekirdağ, Uçmakdere, Gelibolu, Çanakkale, Lapseki, Biga, Erdek, Kapıdağ Yarımadası, Bandırma, Karacabey, Gölyazı, Bursa, Gemlik, Orhangazi, Yalova ve Kartal.
Toplam 760 km, 6500 yükseklik kazımı.
Bu turda, yarış sırasında kullanacağım bütün malzemeleri yanıma aldım. Tur sonrasında kullanmadığım malzemeleri yarışa götürmeyecektim ve ihtiyaç duyduğum malzeme olursa da onu temin edecektim.
En büyük katkısı da 3-4 gün peş peşe 200+ km yapacak olmamdı. Bu sayede dayanıklılığımı ve günlük ne kadar mesafe gidebileceğimi ölçme açısından çok önemliydi. Sele üzerinde uzun süre kalmamın etkilerini de görecektim. Hem mesafe hem de yükseklik kazanımı yarış hazırlığı için gayet uygundu.

Tur sonunda edindiğim tecrübeler
  • 5 saat gece sürüşü (gayet zevkli ve konforlu)
  • Sıcaklıkla nasıl başa çıkabilirim (çok zor)
  • Sele üzerinde uzun süre kalma ( 2 cm deri yok oldu- 15 günde yeni deri kalınlaştı)
  • Bivak, mat ve uyku tulumu ile geceleme (daha öncede kalmıştım ama bu seferki daha iyiydi)
  • Cami gasilhanesinde geceleme ( kullanılmayan ve eski olan tabi ki ? )
  • 2,5 km el ile bisikleti taşıma (Gece vakti sürecek halim yokken kalacak yer bakıyordum)
  • Bivak ile yatarken 4-5 tane köpeğin etrafımı sararak ayak tarafından yoklama çekmesi (Ayaklarıma bir şeyler dokunuyordu kafamı bir kaldırdım 4-5 tane köpek. Fermuarı açtım gel oğlum gel oğlum dedim. Gelmediler ama bir şey de yapmadılar. Az öteye uzanıp onlarda yattılar)
  • Esas uzun mesafe sürüşlerinin 150-160 kilometreden sonra başladığını anlamam (Bunu anlamak için bu mesafeleri aşmak lazım)
Bu turda edindiğim en büyük tecrübe, sele üzerinde geçirdiğim süre ve 4 günlük tur sonunda sol kalçamda 2 cm derinin tamamen yok olmuş olmasıydı. Tabi tur süresince o bölgeyi nasıl rahatsız etmeden oturma şekillerinde de 2 gün ihtisas yaptım sayılır. Hele ki kalkmış olan derinin olduğu bölgeye tayt yapışmışsa vay halime.
Tur öncesi ve sonrası çok sele inceledim. Ama kullandığım seleden memnundum. 150-160 kilometrelerde sorun yaşamıyordum. Ki esas uzun mesafe sürüşün 160 kilometreden sonra başladığını anlayana kadar.
Bisiklet üzerinde iken sıcaklığın etkilerinden korunmak çok zor. Bu tecrübe bana yarış sırasında gece sürüşleri yapmam konusunda kesinlik kazandırdı.

Marmara Turu Strava Kayıtları

(link)
(link)
(link)
(link)


Kritik İşler - Bisiklet Bakımı, Sele Değişimi ve Bike Fit

3 yıldır bisiklete herhangi bir bakım uygulanmamıştı. Sadece 1 defa zincir ve gerektiğinde balata değişimi yapmıştım. Tur sonrası Bostancı Atek Bisiklete götürdüm. Birkaç ihtiyaç duyduğum malzemeye bakarken gözüme brooks seleler takıldı. Tabi haliyle etiketleri de. İyi ki de takılmış. Sonra geri döndüm ve Üzeyir bey C17 seleyi anlatmaya başladı. Kalça yarası da sıcağı sıcağına iken ulan dedim o kadar harcama yaptık en hassas yere gereken önemi vermezsek bütün bunlar boşa gidecek. Biraz daha düşündükten sonra fiyatta indirim yaptı ve seleyi satın aldım. Bisikleti de bakıma verip 4-5 gün sonra almak üzere anlaştık.
Hafta sonu gelmeden bisikleti teslim aldım. Gidon bandı, arka balata, vites-fren telleri ve sele değişimi yapıldı. Hafta sonu 2 kısa tur yaptım. Bel ve diz bölgelerinde hafif ağrılar oldu. Sele yüksekliğini falan ayarlamaya çalıştım ama buda çare olmadı.
Yarışa 2 hafta süre kalmıştı. Hemen bike fit yaptırmak için arayışa başladım. Aktif Pedal Beşiktaş şubesinden Barış Okuducu ile telefonda konuştum ve ertesi güne randevu verdi.
Normalde günde 2 bike fit yaptığı halde durumumun acil olduğunu görünce 3. kişi olarak akşam saatine beni kabul etti. Ve bike fit yapılmaya başlandı. Barış beye yarıştan bahsedince katılacak birkaç kişiyi tanıdığını söyledi. Birçok ölçü vs yapıldıktan sonra sıra bisiklete geldi ve gidon açısı, gidon yüksekliği, sele yükseklik, sele öne alma, kal ayarı vs 3 saate yakın bir işlem sonrasında kafamda herhangi bir soru işareti kalmayacak şekilde oradan ayrıldım. Sonraki hafta 2 tur yaptım ve önceden oluşan ağrılardan kurtulmuş ve daha rahat bir pozisyonda sürer hale gelmiştim.
Barış Okuducu’ya ilgi ve alakasından ve yaptığı işi hakkıyla, severek yapmasından dolayı tekrar teşekkür ederim.
Belki bu ayarları kendi kendine yapanlar aramızda çoktur. Bende 3 yıldır kendi yaptığım ayarlarla herhangi bir sıkıntı yaşamadan sürüşlerimi yapıyordum. Yanlış ayarlarla yapılan sürüşlerde kol ve bacakların ona göre güçleniyor ve bir süre sonra sorun olmayabilir. Ama ayarlar yanlış, vücut ona göre şekil alıyor. Mesela benim gidon 44 cm. Ama benim 42 cm kullanmam gerekiyor. Bunu da bike fit ile öğrendim. Bu aşamada gidon değiştirmeyi gerek görmedim.
Yarışa bir hafta kalana kadar kısa mesafeli antrenmanlar yapıp sonrasında başka bir sürüş yapmadan yarışa katıldım.

Tur Ekipmanlarım

Bisiklet
Trek 720 Disc

Shimano 105 5800 set, 50/34 aynakol, 11-32 ruble, TRP hy/rd fren seti, Brooks C17 sele, 700x28 mm Schwable Performance Durano Plus telli dış lastik

Çantalar
3 lt drybag
Apidura Expedition Compact Frame Pack 5,3 lt kadro çantası
Apidura Expedition Saddle Pack 14 lt sele altı çanta
2 adet 0,5 lt matara çantası

Giysiler
1 adet askılı kısa diz üstü tayt
1 adet kısa tayt
2 adet bisiklet forması
2 adet buff bandana
1 adet eldiven
1 adet kask
1 adet uzun kollu polar
1 adet şort
1 adet rüzgarlık-yağmurluk
1 adet gözlük + yedek cam
1 adet çorap
1 adet terlik

Mataralar
2 adet Elite Deboyo 0,5 lt termos matara

Bakım ve Yedek Parçalar
Topeak Turbo Morph G pompa
Akort anahtarı
İngiliz anahtarı
Alyan seti
Chain-L zincir yağı
1 adet Schwable iç lastik
1 adet Tufo 700X28 katlanabilir dış lastik
4 adet plastik levye ve yama seti
2 adet Shimano fren balatası
4 adet jant teli

Elektronik Malzemeler
Garmin Edge 810 bisiklet bilgisayarı
Cateye Volt1200 ön aydınlatma
Cateye Volt50 arka aydınlatma
Geunaute Onnight 410 kafa lambası
Slink 10000 mAh yedek batarya
Philips 10000 mAh yedek batarya
Iphone 7 mobil telefon
Şarj aletleri

Kamp Malzemeleri
Forclaz Trek900 uyku tulumu
Forclaz 700 şişme mat
1 adet Bora M 511 bıçak
1 adet tırnak makası

Sağlık ve Temizlik Malzemeleri
2 adet bepanthol krem
1 adet sudokrem
1 adet talk pudra
2 adet vazelin
1 adet yüz güneş kremi
1 adet vücut güneş kremi
4 adet yara bandı
1 adet bandaj
1 adet diş macunu
1 adet diş fırçası
1 adet küçük kutu şampuan
1 adet küçük kalıp sabun

Gıda Takviyeleri
10 porsiyon Glutamin
10 porsiyon bcaa-elektrolit
5 adet izotonik-elektrolit enerji jeli
2 adet protein-enerji barı

Yolculuk

2-3 hafta öncesinden Kartal Metro Turizm Acentesine giderek bisikletimin olduğunu ve kutu ile yükleyeceğimi söyleyerek bilet satın aldım. Yarışa katılacak 2 arkadaşım da aynı otobüsten bilet almıştı. Bende bisikletimi kutulayarak en azından oluşacak bir sıkıntıyı giderir düşüncesindeyim. Daha önceden Kamil Koç Turizm’de bisikletin kutulu olması gerektiği konusunda sıkıntı yaşamıştım oradan tecrübeliyim.
Yolculuk günü geldi ve Samandıra Metro Tesisleri’ne vardım. Barış Elbüken ile burada tanıştık ve bir yandan sohbet edip bir yandan da gelecek otobüsü yokluyoruz. Sercan Baltalı ise Esenler’ den bindi. Bisikletleri dışarı çıkardık ve 5 dk içinde otobüs geldi. Barış ön tekeri söktü ve bisikleti az bir beklemeden sonra yerleştirdiler. Muavin ise benim kutulu bisikleti görünce bunu şoförün görmesi gerektiğini söyledi. 1-2 dk sonra genç bir şoför geldi ve bu yükten 30 lira almadan yüklemem dedi. Der demez benim beynimde fırtınalar koptu. Birkaç sözlü münakaşa sonrası Metro Turizm Müşteri İlişkileri’ ni aradım. İlk önce bir beyefendi çıktı sonra başka bir yere bağladılar başladım anlatmaya. Telefondaki kadın, bisikleti almaları gerektiğini defalarca söyledi. Şoföre de söyledi ve şoför Karadenizli olduğundan oda inatlaşmaya ve 30 lirayı almadan bu kutuyu bagaja koymam diye direndi. Oranın müdürünü buldum oda bir şey söyleyemedi. Müşteri İlişkileri ise "beyefendi benim buradan yapabileceklerim bu kadar" deyip 10 dk civarı süren görüşmeyi sonlandırdı.
Kutu topu topuna 19-20 kg ancak var. Toplam yüküm bu kadar. Şoför otobüsün sahibi olduğunu ve parayı almadan bagajı yüklemeyeceğini söylüyor, hararetli bir şekilde tartışıyoruz. Bir yandan da el altından yolcusu olmayan çuval çuval malzemeler yükleniyor. Tabi kaç para haraç aldıysa onlara sesi çıkmıyor. Sonunda benim bisikleti koyacak yer bile kalmıyor. Aradan sivil birisi çıkıyor, söylediğim sözlerden ötürü halkı galeyana getiriyormuşum da kendisi güvenlik görevlisiymiş de falan filan kimliğini gösteriyor. Kapa çeneni sana ne oluyor deyip onu susturuyorum. Bağrışmalar devam ediyor. Haliyle pes eden ben oluyorum ve 30 lira haracı verip belgesini istiyorum. Şoför ne belgesi diyor. Sonra tartışmalar büyümesin diye parayla bagaj veren ve otobüse binmeyen arkadaş beni çekip götürüyor. Kutuyu da bagajların en üstüne yatay şekilde yerleştiriyorlar. Ulan diyorum yarışa gitmesem ben bu otobüse asla binmezdim diye mızmızlanıyorum. Sorun 30 lira verip vermemek değil. Zaten ne anlatmak istediğimi yazıyı okuyan anlamıştır.
17-18 saatlik yolculuğun ardından Hopa Otogar’ına varıyoruz. Tabi varana kadar otobüs kargo firması gibi çalışıyor. Her otogara uğrayıp paket, kutu, çuval vs ne varsa bırakıyor. Bazılarını bırakmayı unutuyor gelen telefonlara da akşama geri döneceklerini o zaman bırakacaklarını söylüyorlar. Yani anlayacağınız bu otobüs sahibi el altından belgesiz vs. haraçla yük taşıyor ve gerçek yolcunun yüklerini de laf ediyor.
İner inmez eşyalarımızı alıp bisikletlerimizi topluyoruz. Çantaları da monte edip 500 mt ilerdeki şehir merkezine gidip yemek yiyecek bir lokanta arıyoruz. Bir tane buluyoruz ve oturuyoruz. Düzgün bir yere benziyor. Fırında köfte birazdan çıkacakmış mekan sahibi öyle diyor. Ağzımız sulanıyor tabi. Hep beraber tamam ondan yiyelim diyoruz. Önden bir çorba peşinden fırın köfte geliyor. Aman Allah’ım ne köfte !!! Aşırı derecede pişmiş.Yok yok ne pişmesi erimiş. Biraz mızmızlanıp bir şekilde sineye çektik yedik geçti. Mekan sahibine böyle köfte mi olur dedik. Hmm biraz fazla pişmiş dedi.
Sercan kalacağı otele gitti ve ayrıldık. Barış ve ben biraz dolanalım dedik. Parktaki kafede biraz vakit geçirdik. Kalacak yer bakalım diye oradan ayrıldık ve caminin yanına geldik. Barış caminin girişine baktı ve yatmak için uygun dedi. O sırada 2 tane gezgin geldi. Otostopla Antalya'dan buraya kadar gelmişler. Kadın olan gezgin aceleci tavırlarla caminin imamını sordu. İlerde ki bankta oturduğunu söylediler. Hemen gitti ve gece kalmak için izin istedi. Giderken arkasından bize de izin al dedim. Geri geldiğinde tamam izin aldım dedi ve ayrıldılar. Hava karardı ve başka bir çay bahçesine gidip oturduk. Burada bir iki yiyecek bir şeyler atıştırdık. Yanımıza Osman Şirin ve Güngör geldi. Sohbet ederken Serkan abi ve Bulut’ da geldi. Biraz daha sohbetin ardından herkes yatacağı yerlere dağıldı. Barış ve bende caminin yolunu tuttuk. Camiye vardığımızda diğer tarafta 2 yabancı uyruklu yerde yatıyorlardı ve içeride çadır kurulmuştu. Akşam karşılaştığımız gezginler çadırda kalıyor herhalde diye düşündük. Bizde mat ve uyku tulumunu açıp uyuduk.

1567239130941.png


Yarış Sabahı ve Parkta Toplanma

Sabah 8 de kalkıp toplanıp dışarı çıktık. Hemen ilerde kahvaltı yapabileceğimiz bir yer vardı ve buraya oturduk. Birol abi oradan geçerken Barış'ın bisikletini görmüş ve yanımıza geldi. Tanıştık ve ayaküstü sohbetin ardından tekrar buluşmak üzere ayrıldı. Kahvaltıdan sonra toplanılacak olan alana doğru hareket ettik. Gittiğimizde Mümtaz abi ve diğer birkaç yarışmacı arkadaş oradaydı. Tanışma faslı ve muhabbetten sonra herkes bisikletinde son kontrolleri ve değişiklikleri yapıyordu. Gidona 2 adet matara bağlamıştım. Ön maşadaki 2 drybag ile beraber ön tarafı oldukça ağırlaştırdılar. Nasıl hallederim diye düşünürken, diğer arkadaşların biav tarzı birşey almadıklarını öğrendim ve bende yanıma bivak almaktan vazgeçtim. Ön maşadaki 2 adet drybag çantayı söküp bir tanesini sele arkası çantanın üzerine Barış’tan aldığım lastikle monte ettim. Şimdi daha iyi olmuştu.

1567239189992.png


Mataraları gidona koymamın sebebi de kadro çantası ile beraber kadronun arasına sığmıyorlardı. Hem de yarış sırasında önümden kolaylıkla alıp kullanabilecektim ve hep göz önünde olacağı için su içmeyi unutmayacaktım.
Birol abi toplanma alanında olan arkadaşlara numaralarını ve takip cihazlarını dağıttı.
Mümtaz abi de yarış kartlarına isim ve soyadı yazarak kaşe ve imzayla yarışçılara dağıttı.

(link)

Öğle vakti çoğu yarışmacı arkadaşımız gelmişti ve bir kafe-restoranda toplanıp yemek eşliğinde sohbetlere devam ediyorduk. İşletme sahibi de duyarlı biri olacak ki onca gürültüye rağmen gayet de uygun fiyatlarla bizlere yardımcı oluyordu.
Akşam olmadan bütün yarışmacılar gelmişti. Her şey hazırdı.

(link)
Ben, Mehmet ve Barış

Bilgilendirme toplantısının ardından 22:00 olan başlangıç saatini 20:00 ye alma konusunda ortaklaşa karar verildi. En azından yağmurdan önce hareket edip yağmura yakalanmama şansımız fazlaydı. Çünkü günlerdir takip ettiğimiz hava durumu ilk 2 günü yağmuru gösteriyordu.


(link)
Teknik Toplantı - Mümtaz abi son bilgileri verirken

1567239457369.png
Bir avuç maceraperest ve deliler topluluğu


Yarışa Başlama

Hopa - Samsun (1. Kontrol Noktası)

Saat 20:00 de 28 kişi takip cihazlarımızı aktif ettik, ön ve arka farları açtık ve herkes teker teker anayola çıkıp yarışa başladılar. Benim ise; daha park alanından çıkamadan sele çantası üzerine monte ettiğim drybag yerinden çıktı. Cemil Dada arkadaşım uyardı ve hemen tekrar daha düzgün bir şekilde monte ederek yola koyuldum.

1567239528282.png
Başlama anı

İlk dakikalar yarışın başlamış olmasının da verdiği heyecanla yağ gibi akan yolda 28 ortalamayla devam ediyordum. Birkaç arkadaşı geride bırakıp karanlığın içine dalıp gidiyorum. Bir süre böyle devam ettikten sonra takım olan Okan ve Süleyman ile karşılaştım, selamlaşıp onları geçtim. Sonra onlar beni geçti. Ben tekrar onları geçerken bir daha beni geçmeyin diye şakasına takıldım. Okan da "15 dk sonra seni geçeceğiz ona göre" dedi. Bir ara Birol abi yanımdan jilet gibi kayıp gitti. Sonra Mehmet Bulak yanıma geldi ve "abi neredesin ya sana yetişmeye çalışıyordum" dedi. Mehmet ile yan yana sürüşümüze devam ettik. Kurallar gereği bireysel yarışmacılar yan yana gidebilirler ancak arka arkaya en az 20-25 mt mesafe olması lazımdı. Takip cihazlarından sürekli kontrol ediliyorduk.

Gecenin ilerleyen saatlerinde Bulut arkadaşımızla karşılaştık sol dizinde sıkıntı olmuştu. Geçmiş olsun deyip devam ettik. Bireysel kategoride 4. ve 5. sırada ilerliyorduk. Tabi ki tek amacımız yarışı bitirebilmekti. Bir akaryakıt istasyonunda su takviyesi için durduğumuzda Birol abi bisikleti yatırmış tamir etmeye çalışıyordu. Bisikletin arka jant göbeği dağılmıştı. Geçmiş olsun deyip yola devam ettik. Birkaç saat sonra Birol abi yarışı bıraktığını açıkladı. Mehmet ile bir yandan sohbet edip bir yandan da 25-26 ortalama ile devam ediyorduk. Rize’de yemek molası verdik. Çorbanın yanında verilen ekmek o kadar lezzetliydi ki ikişer dilim paket yaptırıp arka cebimize attık ve yolumuza devam ettik. Trabzon’a geldiğimizde 157 km olmuş ve ortalama hızımız 25 km idi.
Bu arada Garmin’ in dokunmatik ekranına yanlışlıkla elim dokundu ve otomatik olarak kayıt yapıldı. Sonra tekrar kayıt açıp Giresun’a doğru hareket ettik. Akçaabat’a vardığımızda bir pastane bulup kahvaltımızı yaptık. Akaryakıt istasyonlarında ufak dinlenmelerle öğle vakti Giresun’a vardık.

1567239573370.png

Trabzon ile Giresun arası 144 km ortalama hızımız 23,5 km idi. Burada sahile inip denize girdik. Deniz çok yosunluydu girmeseydik daha iyi olacaktı. Denizden sonra forma ve taytlarımızı değiştirdik. İçeri doğru ilerleyip bir lokanta bulduk. Cihazlarımızı şarja taktık ve bir yandan da yemeğimizi yedik. Sahil tarafındaki çimlere matlarımızı serip saat 17:00 ye kadar yatıp devam edecektik. Ama ne havanın sıcaklığı, ne sinek, ne de karıncalar bize rahat vermedi. Bir ara yattığımız yerden kalkıp az ilerde başka bir yere geçtik. Biraz da burada vakit geçirip hiç uyuyamadan ama yeteri kadar dinlenip yola koyulduk. Bulancak’ta bir eczaneye uğrayıp talk pudra aldık.

1567239590212.png
Giresun sahili

Hava kararmadan Ordu’ya vardık. Burada akşam yemeğini yedikten sonra sahil tarafından mı yoksa içerden mi gideceğimize karar verip. Sonra kendimizi vurduk rampalara. Hava iyice kararmıştı. Yollarda aydınlatma denen hiçbir şey yoktu. Bir tünelin ucuna geldik ve tünelin içinden de tırmanarak devam ettik. Sonra bir tünel daha ve sonunda bizi deniz seviyesine indirecek olan Nefise Akçelik Tüneli’ ne girdik. Yokuş aşağı pedal basmadan devam ettik. Tünel çıkışında bizi sert bir rüzgar karşıladı. Fatsa’ya kadar akıp deniz seviyesine indik. Saat 22 sularıydı. Mehmet "geceyi burada geçirelim sabah devam ederiz" dedi. Ben ise sabaha Samsun’a varma hedefim var ben gideceğim dedim. Mehmet ile burada ayrıldık. Planımda ertesi gün 17:00 ye kadar dinlenip yola devam etmek vardı. Parça parça dinlenmektense 12-13 saatlik tek bir dinlenme daha iyi olacaktı. Şehirden uzaklaşmaya başladım ve ıssız yollarda devam ettim. Tahminlerime göre gece 3-4 arası Samsun’a varacaktım. Ünye, Terme derken Çarşamba’ya geldim. Çarşamba’dan Samsun’a kadar olan 35-40 km yol boyunca hiç bitmeyecek gibi geldi. Yollarda birkaç köpek sataştı onları kovdum. Bu sayede biraz uykumu dağıtıp kendime geldim. Artık son 2 km kalmıştı. Takip aracını bulabilmek için ilerden u dönüşü yapıp geri geldim. Saat 4:30 idi. Hava gayet aydınlıktı. Burada 7-8 köpek peşime düştü. Bir tanesini kafaladım. Diğerleri de sakinleşip dağıldılar. Zaten başıboş köpeklere biraz sevgi ile yaklaşırsanız içlerinden birisi mutlaka size kendini sevdirmek için yanaşıyor. Sonrasında o sizin korumanız oluyor. Diğer köpeklerde durumu anlayıp geri çekiliyorlar. Temizlik görevlileri beni görünce “sizinkiler şu aşağıda yatıyorlar” diye beni yönlendirdiler. 50 mt sonra takip aracına ulaştım. Yerde birisi yatıyordu kim diye baktım. Serkan abiydi. Osman Şirin ve Güngör bireysel yarışçı olmalarına rağmen peleton yaptıkları için diskalifiye olmuşlardı. Şu anda ilk sırada Serkan abi ve ben vardık. 1.Kontrol Noktası olan Samsun’a 32,5 saate hiç uyumadan gelmiştim.

Serkan abi akşam geldiği için büyük ihtimal sabah erkenden yola çıkacaktı. Ben ise akşam 17:00 ye kadar burada kalacaktım. Düz bir zemin bulup çimenlerin üzerine matımı serdim ve uyku tulumunun içine girip uyudum. Güzel bir uykunun ardından saat 9’a doğru kalktım. 4 saat kadar uyumuştum. Kafamı çevirdiğimde Serkan abinin gittiğini gördüm. Telefondaki uygulamadan yoldaki arkadaşlara baktım çoğu aktif olarak sürüş halindeydiler.
Takip aracında görevli olan Atakan’dan çantamda unuttuğum çoraplarımı istedim vermedi. Çünkü takip aracına bir şey vermek yada almak yasaktı. Gençler görevlerini yapıyorlardı.
Hopa'da ayakkabıları değişirken bisiklet çoraplarımı bırakacağım ayakkabının içinde unutmuştum. Ayağımdaki çoraptan başka çorabımda yoktu. Bütün yarışı bu çorap ile geçirdim. Biraz kendime geldikten sonra yarış kartımı onaylattım bisikletimi topladım ve vedalaşıp ayrıldım.
Üst geçitten geçerek yolun karşısına vardım. Yol kenarındaki pastaneye oturup kahvaltımı yaptım. Bir yandan da gece boyunca kullandığım farları şarja taktım. İşletme sahibi ile görüşüp cihazın şarj süresinin uzun olduğunu ve öğleden sonra uğrayıp alacağımı söyledim. Tamam sıkıntı yok tabi ki kalabilir dedi. Pastaneden ayrıldım ve bir bisikletçi arayışına başladım. Arka sokaklarda bir bisikletçi buldum. Arkaya lastikle tutturduğum drybag sıkıntı çıkarıyordu. Acaba bir şey bulabilir miyim diye biraz bakındım. Kancalı lastikleri gördüm ve bir tane aldım. Hemen drybag çantasını sıkıca monte ettim gayet sağlam olmuştu.
Öğlene doğru Mehmet’i aradım oda gelmek üzereydi. Tekrar kontrol noktasına geri gittim. Abdulkadir, Bahri abi ve Mehmet geldiler. Sonra takım olan Zeliha ve Şevket geldi. Gelen arkadaşlar bir süre dinlenip yola koyuldular. Geride kalan arkadaşlardan birkaç tanesi bazı sıkıntılardan dolayı yarışı bırakmışlardı. Yakın zamanda kontrol noktasına kimsenin gelmeyeceğini görüp Saat 15:30 da takip aracı görevlileri Atakan, Enes, Mehmet ve ben yemek yemeye gittik. Bir köfteciye oturduk ve yiyeceklerimizi söyledik. İşletme sahibi fazladan 2 porsiyon dürüm yapmış. Dedik onları da alalım yanımıza ilerleyen saatlerde lazım olur. Paketleri lastikle benim çantaların üstüne monte ettim.

1567239638307.png
1. Kontrol Noktası - Samsun


  • Toplam Mesafe : 494,83 km
  • Yükseklik Kazanımı : 1537 m
  • Ortalama Hız : 23,5 km/saat
  • Toplam Varış Süresi : 32 saat 30 dk
  • Aktif Sürüş : 21 saat 4 dk
  • Dinlenme : 11 saat 26 dk (Uyku yok)
  • Varış Sonrası Dinlenme : 12 saat 30 dk (4 saat uyku)
Hopa -Samsun Strava Kayıtları

(link)
(link)
(link)


Samsun - Tosya

Saat 17:00 de Mehmet ile birlikte yola çıktık. Bende bir huzursuzluk var ama çözemiyorum. 8-9 km ilerledikten sonra farları şarja taktığım aklıma geliyor. Mehmet’e sen devam et ben farları alıp geleyim diyorum. Bir ara bisikleti bırakıp otostopla gidip döneyim diyorum ama kimse beni bu vaziyette arabasına almaz. Yolun karşısına geçip pastaneye hızlı biri şekilde varıyorum. Cihazları alıp teşekkür edip tekrar geri dönüyorum. 15-16 km beni hem mental hem de fiziki olarak bitiriyor. Çünkü buradan sonra uzun tırmanışlar başlıyor. Bacak kaslarım kaskatı oluyor. Vitesleri en yumuşak dişlilere getirip devam ediyorum. Yol üzerinde yanımdaki dürümleri açıp hayvanların yemesi için kenara bırakıyorum. Çünkü hamur gibi olmuşlar. Hava kararmaya doğru Mehmet arıyor ve Karayollarından hemen sonraki menemenciye girmiş oraya gel diyor. Bir vakit ilerledikten sonra oraya ulaşıyorum. Hava serinlemiş ve kendini hissettiriyor. Kel Ali’nin Yeri’nde menemen yedikten sonra tırmanışa devam ediyoruz. Bu arada menemene kaşar koymayın desem de neymiş efendim neymiş orijinali böyleymiş. 2 domates 1 yumurtaya kaşar rendeleyip bir tonda para alıyorlar.

1567239839378.png
Menemenin dibini sıyırırken :)

Artık hava da karardı. Farları yaktık yol gayet güzel. Çakallı, Kavak, Havza’ ya kadar tırmanış devam etti.

1567239873132.png 1567239951988.png





Gece 22 sularında yol kenarında bir akaryakıt istasyonuna uğradık. Mehmet üzerini değişti. Tekrar yola koyulduk. Çıkışlar bitti ve kısa bir iniş yaptım. Arkamdan ışık gelmediğini fark edince 5-6 dk bekledim. Sonra Mehmet’i aradım. Üşüdüğünü ve akaryakıt istasyonuna geri geldiğini söyledi. Geceyi orada geçirmesini ve kuru kıyafetler giymesini söyleyip yola devam ettim. Mehmet yanlış giysi kurbanı olmuştu. Kemer'e kadar Mehmet'i bir daha görmedim.
İnişe devam ettiğim bir sırada trafik polisi tarafından durduruldum. Hayrola bu saatte buralarda ne yapıyorsun diye sordu. Bende yarıştan bahsettim. Ön ve arka farlarımı kontrol etti. Geçen hafta az ilerde ölümlü kaza olduğunu ve dikkatli gitmemi söyledi. Teşekkür edip ayrıldım.
Artık yol kendiliğinden akıyordu. Birdenbire ön farım söndü. Halbuki Samsun’da ful şarj olmuş olması lazımdı. Prize asılı duruyordu belki de kablosu bir zaman süre sonra yerinden oynadı. Çünkü ful şarj 150 lümende 16-17 saat rahat gidiyordu. Onu çıkarıp yedek bataryaya şarja taktım. Decathlon'dan aldığım kafa lambasını çıkardım ve ön tarafa monte ettim. Gayet yeterli aydınlatma yapıyordu. Şarjı 7-8 saat gidiyordu. Zaten 1-2 saate hava aydınlanacaktı.
Havza’yı arkada bırakıp Merzifon’a doğru ilerlemeye başladım. Gümüşhacıköy’ü de geçip Osmancık’a birkaç km kala yol kenarında bir cami gördüm. Saat 5’e geliyordu ve hava iyice aydınlanmıştı. Caminin bahçe kapısından içeri girdim. Merdivenlerden yukarı çıkıp yerin uygunluğunu kontrol ettim. O süpermiş prizde var. Bisikletimi merdivenlerin kenarına dayayıp uyku tulumu ve şarj olacak aletlerimi aldım ve yukarı çıktım. 2,5 saat kadar burada uyuduktan sonra kalktım. Kirli çamaşırları alıp lavaboda yıkadım. Yanımda getirdiğim şampuan ile başımı yıkadım. Üzerimdeki tişörtü de çıkarıp yıkadıktan sonra geri giydim. Önce bir irkilme oldu ama sonra vücut ısısı ayarlanınca çabuk geçti. Anayola çıkıp Osmancık’a doğru devam ettim. Osmancık yolu tur boyunca soğuk asfalt dahil gördüğüm en kötü yollardan biriydi. Berbat bir asfalt ve yamaları bile becerip yapamamışlar.

1567240031324.png


1567240010974.png
Osmancık'tan sonra manzara güzel

Osmancık çıkışına doğru kahvaltı yapabileceğim bir yer buldum ve şarjlarımı tekrar taktım.
Bu arada yanımda 2 adet 10000 mah yedek batarya getirmiştim. Gece ön farın şarjı bitince bunlardan bir tanesine ki - 5 yıldır kullanıyorum- ona takmışım. Baktım ki ful şarjlı getirmeme rağmen 4 ışıklı göstergeden sadece 1 tanesi yanıyor. Eyvah dedim şarj problemi yaşayacağım. Vakitlerimiz dar olduğu için bir daha çıkarmamak üzere çantanın en derin yerine onu koydum. Artık elimde 10000 mah kalmıştı. Gece ağırlıklı sürüş yaptığımdan sıkıntı yaşayacaktım. Mola verdiğim her yerde şarj olayını unutmamam gerekliydi.
Çorba ve kahvaltılık bir şeyler yedim ve 1 saatlik molanın ardından Tosya’ya doğru yola çıktım. Saat 9’u geçmişti. Keyifli bir yolculuk sonrası öğle vakitlerinde Tosya’ya vardım.
Burada öğle yemeği yediğim yerde gene şarjlarımı taktım. Hemen aşağıdaki park alanında gölgelik bir yere uzandım. Uyumaya çalıştım ama uyuyamadım.

1567240074101.png


  • Toplam Mesafe : 261,26 km
  • Yükseklik Kazanımı : 2663 m
  • Ortalama Hız : 20,3 km/saat
  • Toplam Varış Süresi : 19 saat
  • Aktif Sürüş : 12 saat 51 dk
  • Dinlenme : 6 saat 9 dakika (Uyku 2,5 saat)
  • Varış Sonrası Dinlenme : 5 saat 20 dk
Samsun - Tosya Strava Kayıtları

(link)


Tosya – Bolu Dağı

Akşamı Tosya’da geçirme gibi bir fikrim olsa da yeteri kadar dinlendiğimi ve gereksiz yere durmanın anlamı olmadığını düşünüp yola çıkma kararı verdim. Yağmur yağma olasılığı vardı. Nitekim saat 17:20 de Ilgaz’a doğru yola çıktım. Anayola girdikten hemen sonra yağmur çiseleri damlamaya başladı. Önce yağmurluğumu giymedim ama biraz daha fazla atıştırınca giymek durumunda kaldım. Tırmanışların ardından hava kararmaya başladı. Ilgaz’a gelince şehir içine girmek gerekiyordu. Yol kenarında da bir şey yoktu. Aslında yağmur şiddetli yağsaydı burada kalma fikrim vardı. Yağmur erken kesilince Ilgaz’ı geçtim gittiği yere kadar devam edeyim dedim.
Hava çok serinlemişti. Kurşunlu tarafında bir akaryakıt istasyonuna ihtiyaçlar için uğradım. Buradaki arkadaşlar çok ilgilendiler. Çaylar, karpuzlar, kavunlar yemeğe bile davet ettiler. Sohbet muhabbet derken benim vücut soğudu. Hafiften üşümeye de başladım. Mescitte kalabilir miyim diye sordum “ne demek tabi olur her yer senin” dediler. Bisikleti orada bırakıp mescide gittim. Uyku tulumunu serdim şarj olacak alet edevatı da şarja takıp uyudum.
Sabah 5’e kurduğum saatin alarmı çalmadan uyandım. Hemen toparlanıp, istasyondan bir şeyler alıp yola koyuldum. Biraz daha tırmanışın ardından hafif eğimle Çerkeş’e doğru inmeye başladım. İniş sonunda Horhor Geçidi’ni tırmanmaya başladım. Tırmanışın orta bir yerlerinde kahvaltı yapmak için mola verdim. Sahanda yumurta ve gözleme ile güzel bir kahvaltı yaptım. Burada tavalar çizilmesin diye çatal vermiyorlar bende elimle yedim. :) Böyle daha lezzetli.


1567240196351.png

Tişörtümü çıkartıp yıkadım ve tekrar üzerime giydim. Böylelikle hem beni bir süreliğine serin tutuyor hem de üzerimde kuruyordu. Kahvaltı bittikten sonra kendime geldim ve tırmanışa devam ettim. Birkaç yerde ufak dinlenmeler yaptım. Bu sırada yanımdan geçen birkaç kamyonet yardım edelim mi diye sordu. Yarışta olduğumu ve araç kullanmanın yasak olduğunu söyledim. Zaten yarışta olmasam bile gene araç kullanmazdım. Sonunda tırmanış bitti ve tepedeki akaryakıt istasyonunda mola verdim.

1567240231257.png


(link)



Biraz dinlendikten sonra Bolu’ya kadar iniş şeklinde geçecekti. Aklımda hep Bolu’da güzel bir yemek yerim diye düşünüyorum. Biraz inişli çıkışlı yol aldıktan sonra ufak bir mola verdim. Sanki yağmur yağacak gibi bir hava vardı. Yok yok az ileriye ciddi ciddi yağıyordu da yakında ordayım diyordu. Su ikmali için bir yakıt istasyonuna uğradım. Yağmur yağar mı diye sordum. 8-10 km sonra kurtulursun ama buraya birazdan muhakkak yağar dedi. Bu arada iniş sırasında sert bir kafa rüzgarına da yakalandım. Bunu da es geçmemek gerek. Neyse bir iki çise yedim ama yağmurdan kurtulup Bolu’ya indim. Bir yandan şehre girip yemek yiyeyim diyorum ama hava da serin. Bu fırsatı kullanıp yola devam ediyorum birde bakmışım ki Bolu Dağı inişine gelmişim. Karnım aç mı aç. Sabahtan beri yediğim adam gibi bir yumurta var. Burada hem manzaranın tadına varıyorum hem de kendime güzel bir ziyafet çekiyorum.

1567240278330.png


1567240298015.png

1567240309429.png
Bolu Dağı

  • Toplam Mesafe : 245,39 km
  • Yükseklik Kazanımı : 2144 m
  • Ortalama Hız : 20,1 km/saat
  • Toplam Varış Süresi : 23 saat 20 dk
  • Aktif Sürüş : 12 saat 10 dk
  • Dinlenme : 11 saat 10 dakika (Uyku 5 saat)
  • Varış Sonrası Dinlenme : 45 dk

Tosya - Bolu Dağı Strava Kayıtları

(link)


Bolu Dağı – Gebeçınar Köyü ( Bursa-Çanakkale yolu üzeri )

45 dakikalık molanın ardından yeni bir güne başladım. 10 km boyunca sert bir iniş beni bekliyordu. Yola çıktım ve muhteşem iniş başladı. 10 kilometreyi 12-13 dk içinde indim. Çok keyifli bir iniş oldu. Trafik açısından da hiçbir olumsuzluk yaşamadım. Kaynaşlı’ya doğru sürüşe devam ederken hafiften yağmur çiselemeye başladı. Biraz daha ilerledikten sonra sağanak yağışa döndü. Yağmur taneleri iri iri yağıyordu ve yanımdan geçen büyük araçlar yerlerde biriken suları adeta üstüme boca ediyorlardı. Bir süre sonra tamamen ıslanmıştım. Ama hareket halinde olduğumdan herhangi bir sıkıntı yaşamıyordum. Kaynaşlı’yı geçtikten sonra yağmur biraz dindi. Düzce’ye vardığımda tekrar sağanak başladı. Ben ise kendimi yolun akışına bırakmıştım. Avuç içlerim aşırı suya maruz kaldığından deri iyice şişmişti ve aşırı derecede bir kaşınma başladı. Gümüşova’yı da geçip Hendek’e geldim. Sırılsıklam olmuştum. Telefondan Öğretmenevinin yerini buldum. Oraya gittiğimde ise yer kalmadığını söylediler. O zaman dedim biraz daha ilerleyip bir yer bulurum. Ana yola geri döndüm ve yol kenarında her 50 metrede bir Han Restoran Dinlenme Tesisleri reklamını gördüm. Altında mescit olduğu da yazıyordu. Tamam dedim burada bir şeyler yerim. Üzerimi değişip kirli çamaşırlarımı yıkar, mescitte de yatar uyurum. Sabah erkenden de yola çıkarım diye düşünüyorum. Tam tesislere vardım ki saat 20:00 ye geliyordu. Restoranı kapatmak üzereydiler bir şey diyemedim tabi. Akaryakıt istasyonunun marketine girdim ve yiyecek bir şeyler aldım. Dışarda aldıklarımı yerken bir abi geldi ve “nereden gelir nereye gidersin ey yolcu” dedi. Durumu anlattım. Nerelerde kalıyorsun peki diye sorduğunda mescit, cami, akaryakıt istasyonları diye cevap verdim. Sonra camekanlı ve çay ocağının bulunduğu yere geçtik. Bir yandan çaylarımızı içiyoruz diğer yandan da sohbet devam ediyor. Vahap abi buranın sahibiymiş. Elemanlarını çağırıyor ve cam sürgüleri kapatın ve gece buraya kimse girmesin. Abdullah bu gece burada kalacak diyor. Havadan sudan sohbetler 23:00 e kadar devam etti.


1567240404132.png
Hendek Han Tesisleri Vahap Abi ve ben

Vahap abi ile vedalaştık o evine gitti, bende kirli eşyalarımı alıp lavaboya gittim. Bütün giysilerimi yıkadıktan sonra kafamı da bir güzel şampuanla yıkadım. Kalacağım yere gidip hepsini bisikletin üzerine astım. Avuç içlerim iyice tahriş olmuştu ve muhtemelen mantarlaşma yapmıştı. Hatta şişen deri parçaları dökülmeye başlamıştı. Matımı şişirdim ve uyku tulumunu serdim. Talk pudrayı önce ayaklarıma sonra da elime boşaltıp iyice yedirdim. Saatimi de 5’e kurdum ve gece yarısına doğru uykuya daldım.
Sabah 5'te uyandım. Hemen eşyalarımı topladım. Bazıları henüz kurumamıştı. Market’ten sularımı alıp yola çıktım. Yol üzerinde bir çorbacı bulursam kahvaltımı orada yapacaktım. Cep telefonumu kontrol ederken whatsapp grubumuzda Okan’ın mesajını gördüm. Gece yattığım yere gelmiş ve beni fotoğraflayıp gitmiş. Çok güzel uyuyormuşum rahatsız etmek istememiş.


1567240432116.png
Yerde ölü gibi yatan biri var ?
Hendek - Han Dinlenme Tesisleri ( Okan'ın çektiği fotoğraf)

Daha sonra takip uygulamasından baktığımda Gölcük’te olduğunu gördüm. Biraz daha ilerledikten sonra arka lastiğimin indiğini farkettim. ( Bu arada yazıyı yazana kadar burada lastiğimin patladığını bilmiyordum ? yazarken hatırladım) Lastiği sökmeden patlak yeri buldum ve yama yapıştırdım. 20 dk civarı oyalandıktan sonra anayola çıkıp devam ettim. Yol kenarında bir çorbacı gördüm önünde bir otomobil de vardı. Tamam dedim burası açık. İçeri girdim ve 2 tane kelle paça çorbası içtim. Okan’a da “nitroları yükledim geliyorum” diye mesaj yolladım.

1567240453616.png



Sabah mahrurluğunu atıp kendime geldim. Yol hafif eğimle sürekli şekilde akıyordu. Avuç içlerimdeki kabaran derinin çoğu gitmişti ve alttan ip ince bir deri belirmişti. İnce derinin olduğu yer ile gidonu kavradığımda rahatsız edici bir durum oluşuyordu. Bende çeşitli gidon tutma yöntemleri geliştirip o şekilde yola devam ediyordum. Sakarya’ya vardığımda hafif yağmur çiselese de devam etmedi. İzmit’i geçip önce Başiskele’ye vardım. Burada yağmur yağmaya başladı. Gölcük, Karamürsel derken Altınova’ya kadar aralıksız sağanak altında sürüşümü yaptım. Altınova’da akaryakıt istasyonunda mola verdim. Asıl molayı Yalova’da verecektim ama çok ıslanmıştım. Burada simit ve kola içip yoluma devam ettim. Yağmur da dinmişti. Yalova’dan sonra süpürgelik yokuşunu tırmanıp Orhangazi’ye vardım. Hava bulutluydu. Buralar her zaman yağış alan yerlerdi.Yağmurun devam etme olasılığı fazlaydı. Ara ara güneş bulutların arasından yüzünü gösterdikçe seviniyordum.
Gemlik’i geçip Engürücük’te yokuş tırmanırken yağmur atmaya başladı ve hemen kesildi. Nihayet Bursa’ya vardım. Hava’nın serin olmasından faydalanarak öğle molası vermeden Nilüfer’i geçip Karacabey’e doğru hareket ettim. Şehir içinden geçip Karacabey yoluna girene kadar aşırı trafik vardı. Yolları şaşırmamak için devamlı cep telefonumdan rotayı kontrol ediyordum. Yağmur bulutları devamlı yön değiştiriyordu. Karacabey yoluna çıktığımda yerler yaştı ama yağmur yağmıyordu. Yol üzerinde kestane şekeri satan bir yere uğradım. Burada hem dinlendim hem enerji depoladım. Birkaç çay içip Biga’lı olan ve mobilya taşımacılığı yapan iki kişi ile sohbet ettik. Seni Biga’ya kadar bırakalım dediler. Bende yarışın amacını anlatınca "ya kim anlayacak boşver" dediler. Ben onlardan önce yola koyuldum. Hava serinlemişti ve Bandırma’ya doğru bu iki kişi yanımdan geçerek el salladılar. Zifiri bir karanlık yoldan geçerek Bandırma’ya vardım. Yollar çok ıssızdı. Bir otobüs durağında mola verdim. Banka uzanıp yattım. Biraz dinlendikten sonra Biga’ya kadar gitmek için yola koyuldum. Tekrar zifiri karanlık yollara girdim. Biraz da rüzgar vardı. Bir ara sivrisinek sürüsünün içinden geçtim. Patır patır bana çarpıyorlardı. Hatta bazıları gözlüğümün hizasında dakikalarca benle aynı hızla ilerliyordu. Sonradan düşündüğümde şaşırmıştım. 20 küsür km hızla gidiyorum ve sinek hep göz hizamda benle uçuyor. Nasıl bir varlıksın sen böyle. Artık iyice yorulmuştum. Zaman zaman yol içine girdiğimde oluyordu. Kenarındaki ağaçları insan, kayaları ise saldırmaya hazırlanan köpeklere benzetmeye başlamıştım. Hatta yol kenarındaki su giderlerine yatıp uyumayı bile aklımdan geçirdim. Sonra korkup vazgeçtim. Bu rotayı daha önce ters taraftan gelmiştim. Uzun kilometreler boyunca birşey olmadığını hatırlıyordum. Ama bir tane yakıt istasyonu olmalıydı. Onu çok net hatırlıyorum. Gece 2-3 arası yolun karşısında bir akaryakıt istasyonu gördüm ve yolun karşısına geçerek burada uyku molası verdim. Yattığım yer tam sivrisinek cennetiydi. Uyku tulumunu içine girene kadar birçok yerden ısırdılar. Uyku tulumunun tülü olmasa uyuyamazdım.

  • Toplam Mesafe : 403,45 km
  • Yükseklik Kazanımı : 2148 m
  • Ortalama Hız : 22,3 km/saat
  • Toplam Varış Süresi : 32 saat 37 dk
  • Aktif Sürüş : 18 saat 3 dk
  • Dinlenme : 14 saat 32 dakika (Uyku 4,5 saat)
  • Varış Sonrası Dinlenme : 3,5 saat (Uyku 3 saat)
Bolu Dağı - Gebeçınar Köyü Strava Kayıtları

(link)

Gebeçınar Köyü – Çanakkale (2. Kontrol Noktası)

Saat 5'i 15 geçe uyandım. Çantamı dağıtmadığım için toparlanması kolay oldu. Elimi yüzümü bir güzel yıkadıktan sonra marketten alışverişimi yapıp yola çıktım. Hedefim öğle saatlerinde 2. Kontrol noktası olan Çanakkale’ye varmaktı. Dünün aksine bugün hava durumunda yağmur görünmüyordu. Tekrar yolun karşısına geçip Biga’ya doğru pedalladım. Gün yeni doğmuştu.

1567240561940.png
Biga'da Gündoğumu


Biga’ya vardığımda kahvaltı ve şarj için 1 saate yakın mola verdim. Daha sonra küçük molalar vererek Lapseki’ye kadar geldim. Hava sıcaklığı gittikçe artmaya ve etkilemeye başlamıştı. Hafif çıkış ve inişlerle Çanakkale kontrol noktasına vardım. Buraya bireysel kategoride 2. sırada ulaştım. Truva atının yanında Mümtaz abi, Atakan, Bulut ve Enes bekliyorlardı.

1567240587144.png
Mümtaz abi, Ben, Atakan ve Bulut - Çanakkale


Mümtaz abi ile instagramda kısa bir canlı yayın röportajı yaptık. Mümtaz abi diğer yarışçıların 1 saat falan önce hareket ettiğini onlara yetişebileceğimi söyledi. Ben ise akşam 17:00 ye kadar dinleneceğimi ve akşam saatlerinde devam edeceğimi söyledim. Birkaç fotoğraf çekimi ve yarış kartımı da mühürlettikten sonra yemek ve dinlenme için vedalaşıp ayrıldım.

1567240616290.png

1567240627205.png


Az ilerde Marmara turunu yaparken yemek yediğim bir yer vardı. Oraya gittim. Aletlerimi daha sonra almak üzere kasanın yanındaki prizlere şarja taktım. Yemeğimi yedim ilerideki parka gittim ve çimenlere uzandım. Gelen geçen bana bakıp duruyordu. Hiç aldırmadan yatmaya devam ettim. Hatta 1 saat kadar tilki uykusu uyudum. Kalktığımda güneş tam üzerime vuruyordu. Biraz da terlemiştim. Hemen şarja takılan aletlerimi aldım. Avuç içlerim kurumuştu ve ince yarıklar oluşmuştu. Yarım getirdiğim vazelin kutusu da bitmişti. Eczaneye uğrayıp bir kutu vazelin aldım ve sonraki zamanlarda da devamlı kullandım.

Çanakkale kontrol noktasına kadar planladığım süreden daha iyi bir performans ortaya koymuştum. Bunda gece ağırlıklı sürüşlerim etkili olmuştu. Bundan sonra havalar daha da sıcak olacaktı.

  • Toplam Mesafe : 130,36 km
  • Yükseklik Kazanımı : 920 m
  • Ortalama Hız : 20,5 km/saat
  • Toplam Varış Süresi : 8 saat 21 dk
  • Aktif Sürüş : 6 saat 21 dk
  • Dinlenme : 2 saat (Uyku yok)
  • Varış Sonrası Dinlenme : 3 saat (Uyku 1 saat tilki uykusu)

Gebeçınar Köyü - Çanakkale Strava Kayıtları

(link)

Çanakkale - Bergama

Saat 17:35 te Çanakkale merkezden çıktım ve Ezine’ye doğru yola koyuldum. Birkaç dik yokuş çıktıktan sonra nefis bir ormanın içinden seyretmeye başladım. Yol çok sakindi. Yeteri kadar dinlenmiş olduğumdan rahat bir tempoyla inişli çıkışlı şekilde sürüşe devam ettim. Gideceğim rotada Ayvacık’tan Küçükkuyu’ya iniş vardı. Burayı bilenler yolun virajlı, dar ve tehlikeli olduğunu söylüyorlardı. Bu yüzden Ayvacık 2. Işıklardan sağa dönüp sahile kadar inip Behramkale üzerinden Küçükkuyu’ya gitmenin daha iyi olacağı konuşuluyordu. Nasıl gideceğim yönünde bir fikrim yoktu. Ayvacık’a geldiğimde 1. Işıklardan sağa döndüm biraz ilerledikten sonra kendi kendime yok ya 2. Işıklardan dönecektim diye aklıma geldi. Anayola geri dönüp az ilerde 2. Işıklardan sağa doğru içeri girdim. Girmemle beraber kendimi zifiri bir karanlık içinde buldum. Yol baya kötüydü sahile inişim paldır küldür bir şekilde devam etti. Ara ara gelen araçların ışıkları sayesinde etraf aydınlanıyordu. 15-20 km inişin ardından evler görünmeye başladı. Biraz daha ilerledikten sonra bisikletin gitmediğini fark ettim. Bulunduğum yer karanlıktı. Kafa lambamı çıkarıp taktım. Hmm dedim iniş yaparken patlamış olmalıydı. Düz yola gelince bisikletin gitmediğini ancak fark ettim. Yama ile uğraşmamak için yedek iç lastiği çıkarıp onu taktım. Az ilerden okey oynayanların sesleri geliyordu. Bakkal ve marketlere malzeme dağıtımı yapan birisi yanıma geldi. “Kolay gelsin yolculuk nereye” dedi. Durumu anlattım. İstersen Küçükkuyu’ya kadar bırakayım araçta yer var dedi. Tabi teşekkür edip reddettim. Lastik değişiminden sonra, dar sokaklardan geçerek klarnet eşliğinde yolculuğum devam etti. Aklımda hep karşıma bir yokuş çıkacak ve tırmanıştan sonra anayola çıkacağım diye bir düşünce var. Neyse yola devam ederken birden baktım ki anayola gelmişim bile. İçimden sevindim tabi. Sağa doğru dönüp bir akaryakıt istasyonunda mola verdim. Sahil boyunca biraz ilerledikten sonra plaja inen merdivenleri fark ettim. Hemen aşağıda şezlonglar da var. Bisikleti alıp merdivenlerden indirdim. Ahşaptan yapılma bir şezlonga uyku tulumunu açıp yattım.

3 saatlik uyku sonrasında tekrar yola çıkıp kahvaltı edecek bir yer aramaya başladım. Birkaç km sonra bir pastane gördüm. Burada hem şarj işini hallettim. Hem de çeşit çeşit böreklerden yedim. Saat 8 sularıydı ve ortalık hareketlenmeye başlamıştı. Fazla da vakit kaybetmeden yola devam ettim. Önümde 3 kişi vardı. Yarışmaya takım olarak Katılan Şenol ve Burhan abiler Havran yoluna dönmüşlerdi. Bireysel kategorideki Serkan abi ise Ayvalık tarafından gidiyordu. Bende Serkan abinin gittiği güzergahtan ilerlemeye başladım. Burhaniye’yi geçtikten sonra acemi askerliğimi yaptığım Gömeç’e vardım. Yol üzerinde gezgin bir çift ile karşılaştım. Biraz sohbetin ardından yola devam ettim.

1567240756609.png

Bu güzergahta bolca karadut suyu satan yerler vardı, birkaç bardak içtim. Son içtiğim yerde ki adam çok konuşuyordu. Sahtekarlara laf atıyor. Neymiş tozdan yapan yerler varmış. Tadını ayırt edemiyormuşsun. Birde bana başka bir depodan da bedavaya yaban mersini suyu tattırdı. Nasıl güzel mi diye de sordu. Dedim daha önce içmediğimden kıyas yapıp bir fikir çıkaramam dedim. İçimden bu yaban mersini suyunu tozdan yapmış olabilir mi diye de düşündüm.

1567240780763.png


Ayvalık' a doğru devam ederken bir arkadaşla daha karşılaştım. Biraz muhabbet ettik. Emre İstanbul’dan yola çıkmış ilk hedefi İzmir’e varmak. Sonra Ege boyunca pedal basmak. Oh ne güzel değil mi. Fotoğraf çekimlerinden sonra vedalaşıp ayrıldık. Daha sonra instagram’da benden bahsetmiş. ? Emre kardeşime buradan tekrar teşekkürler.

1567240808568.png1567240833744.png


Yarışa gelmeden önce belirlediğim rota İzmir üzerinden Aydın, Muğla ve Kemer şeklindeydi. Yani sahil şeridini kullanmayı düşünüyordum. Bu yol Denizli üzerinden giden rotaya göre 100 km daha uzundu. Ancak önümdeki yarışçılar Denizli İstikametini seçince bende onlara ayak uydurup o rotadan gitmeye karar verdim. Ayvalık ve Dikiliyi geçip Bergama’ya doğru devam ettim. Bergama tarafına döndükten sonra berbat bir yol beni karşıladı. Sonra arkamdan güneş karşımdan da rüzgar hoş geldin dediler ama beni sevmedikleri belliydi. Bu 30-40 km nasıl geçti bilmiyorum. Yarı pişmiş bir vaziyette Bergama’ya ulaştığımı hatırlıyorum. Bir yandan karnım aç, bir yandan elimde bisiklet yemek yiyecek düzgün bir yerler bakınıyorum. Hava zaten yakıyor. Birkaç kişiye yemek yiyecek düzgün bir yer sorduktan sonra az ilerde bir yer bulup oraya giriyorum. Bakıyorum kelle paça da var. Bizim için en iyi ilaç bu. Gece yolculuk yapacağım için ilk işim aletlerimi şarja takmak oluyor. Sonra müşteriler tarafından tuhaf bakışlar altında pek de umursamadan bir güzel karnımı doyuruyorum. Aletlerimi sonra almak üzere bırakıp lokantadan ayrılıp az ilerde ağaçlık bir park alanı bulup oraya uzanıyorum.

1567240855949.png
Bergama
  • Toplam Mesafe : 240,92 km
  • Yükseklik Kazanımı : 1273 m
  • Ortalama Hız : 20,5 km/saat
  • Toplam Varış Süresi : 20 saat 57 dk
  • Aktif Sürüş : 11 saat 44 dk
  • Dinlenme : 9 saat 13 dk (3 saat uyku)
  • Varış Sonrası Dinlenme : 4 saat 7 dk (uyku yok)
Çanakkale - Bergama Strava Kayıtları

(link)

Bergama – Buldan

Bergama’dan Kınık yoluna girer girmez yol kenarındaki camiye uğrayıp giysilerimi değiştirip yola devam ediyorum. Güneş yakıcılığını kaybettiğinden rahat bir durumdayım. Ufak molalarla önce Kınık sonra Soma'ya varıyorum. Artık hava kararmış durumda. Farlarımı açıp Kırkağaç’ı tırmandıktan sonra Akhisar’a doğru yol alıyorum. İniş sırasında bir akaryakıt istasyonunda mola veriyorum. Sağolsun burayı işleten abi çay ikramında da bulunuyor. Sohbet ederken hangi yolu kullanmam gerektiğini de anlatıyor. Akhisar’a iniş sırasında ön farın şarjı bitiyor. Kafa lambamı çıkarıp monte ediyorum. Akhisar’a vardığımda anayol üzerinde beyaz bir araç yanıma yaklaşıp “Abdullah Karagöl’mü” diye soruyor. Evet diyorum sonra “Abdullah dede Abdullah dede” dedikten sonra yanımdan ayrılıyor. Alllah Allah diyorum Abdullah dede de neymiş. Bu arkadaş sonradan messengerdan beni bulup mesaj attı. Akhisar’da yaşayan bir bisikletçi olduğunu ve yarışı da takip ettiğini söyledi. Gündüz saatlerinde Serkan abi ile beraber çay içmişler. Bana da “Abdullah dimi’ diye soruyormuş. İşe gittiği için vakti darmış yoksa oturup çay eşliğinde iki lafın belini kırardık.

Neyse Akhisar’ı geçip Salihli yoluna doğru döndüm. Yol iyice tenhalaştı. Hafif bir tırmanış şeklinde ilerliyorum. İlerledikçe de hava serinliyor. Her yer zifiri karanlık ve ıssız. Karşı yoldan gelen birkaç araç “ilerde köpekler var, seni öldürürler, burada seni yaşatmazlar” diye bağırıp geçiyorlar. Gölmarmara’ya az kalmıştı ki sağ tarafta bir dinlenme tesisi gördüm. Dışarıda masaya oturup ön lambamı şarja taktım. Önce bir çay içitim. Baktım burada el yapımı meşhur Baştanlı dondurması da var. Gecenin serinliğinde iyi mi ettim bilmiyorum. Bir kase dondurmayı da lüplettim.

1567240973174.png



1 saat civarı dinlendikten sonra mescit’e girip yatarım diye düşünüyorum. Ancak oranın görevlisi bir aileyi oraya yönlendirmişti. Bu fikir de yatmıştı. Neyse ki bir iki km sonra bir yakıt istasyonu varmış oraya giderim diye düşündüm. Gölmarmara’ya indikten sonra içeri doğru girdim. Birkaç köpek havlaması hariç her yer ıssızdı. Girişte küçük bir çamlık alan vardı. Gözüme orayı kestirdim ve hemen matımı şişirip uyku tulumunun içine girdim. 3 saatlik uykunun ardından saat 5 te kalkıp Salihli’ye doğru yola çıktım. Çok ıssız bir yol ve soğuk asfalt insanı bezdiriyor. Salihli sapağından içeri girip bir yakıt istasyonunda kahvaltı yapabileceğim bir yer sordum. Ya şehir merkezine gireceksin ya da 30-40 km ilerde ancak bulabilirsin diyorlar. Bende anayola geri çıkıp yol üzerinde nerede bulursam orada yaparım diyorum. Yanımdan yarış takip aracı geçip gidiyor. 100 mt sonra beni fark edip geri geri geliyorlar. Biraz sohbetin ardından onlar Kemer’e doğru gidiyorlar ben ise pedal basmaya devam ediyorum.

1567241008855.png



Bir yakıt istasyonun geldiğimde hemen yanında restoran olduğunu da görüyorum. Fakat restoran kapalı. Çalışanlara sorduğumda ise "şimdiye kadar açılmış olması" gerekirdi diyorlar. Biraz dinleneyim belki gelirler diyerek aletlerimi de şarja takarak dinleniyorum. 15 dk sonra restoran açılıyor. Benden başka 6-7 müşteri daha geliyor. Çay getiren abi ile konuşurken Alaşehir’i geçtikten sonra çok sert bir rampa olduğunu araçların bile zor çıktığını anlatıyor. Bunu daha önce söyleyenler de olmuştu. Ohoo biz ne yokuşlardan geldik burası korkutmaz diyorum. Güzel bir kahvaltının ardından yola devam ediyorum. Hafif eğimli bir tırmanışın ardından Buldan rampasına geliyorum. %10 eğimli 8 km tırmanış beni bekliyor. Öğle saatleri ve hava sıcaklığı da artmış durumda. Yol soğuk asfalt ve yol kenarları hep kumlu-mıcırlı o yüzden çok kenardan gidilemiyor. Mecburen biraz yolun içine kayarak gitmek durumunda kalıyorum. Yanımdan tırlar tankerler geçerken ister istemez kenara çekilmek durumunda kalıyorum. Tırmanış sonunda en tepede bir yakıt istasyonuna uğrayıp dinleniyorum. Orada çalışan çocuklar “abi deli misiniz burada bisiklet sürülür mü” diyorlar. Hopa’dan geldiğimi anlatınca iyice şaşırıyorlar. “Abi siz kafayı mı yediniz” diyor biri. Tabi birçok insanın aklı almıyor. Bu işlere bulaşmadan önce bende görsem benim de aklım almazdı. Onlara hak vermiyor da değilim. Birde bisikletin fiyatını soruyorlar. Genelde her yerde ilk sorulan soru bu oluyor. Onlar için değeri nedir bilemem ama benim için paha biçilmez. Hafif bir inişin ardından Buldan’a varıyorum.

1567241027259.png


Yol kenarında bir restorana uğrayıp aletlerimi şarja takıp öğle yemeğimi yiyorum. Bir ara göz kapaklarımı açmakta zorlanıyorum. Üstüme acayip bir ağırlık çöküyor. Mekan sahibi abi durumumu anlamış olacak ki “yat uyu ya bisiklete bir şey olmaz merak etme” diyor. Bende burada yatarsam bir daha kalkamam devam etmem lazım diyorum. Uyuma hakkımı dağ geçitlerini geçtikten sonra yapmak istiyorum. Buradan sonra benim takip cihazımda problemler olmaya başladı. 2 saat şarja takılı olduğu halde 3-4 sinyalden sonra başka sinyal gitmiyordu. Üzerini poşetle kapatmıştım ama belkide yağmurlu zamanlarda su kaçırmış da olabilir. Bende whatsapp dan ara ara konum gönderiyordum. Hatta Kemer’e vardıktan sonra “hayrola 2 gündür Denizli’de görünüyorsun” diye soranlar bile oldu.

  • Toplam Mesafe : 234,95 km
  • Yükseklik Kazanımı : 1330 m
  • Ortalama Hız : 20,4 km/saat
  • Toplam Varış Süresi : 22 saat
  • Aktif Sürüş : 11 saat 29 dk
  • Dinlenme : 10 saat 31 dk (3,5 saat uyku)
  • Varış Sonrası Dinlenme : 2 saat 6 dk
Bergama - Buldan Strava Kayıtları

(link)


Buldan - Kemer (Bitiş Noktası)

Şüphesiz ki Hopa’dan Kemer’e kadar olan rotanın en son bölümüne ve en zor kısmına gelmiştim. Birçok dağ geçidinden geçecektim. Bunların en zoru Honaz Dağı’ndaki Kazıkbeli geçidiydi. Buldan’dan çıktıktan sonra hafif aşağı meyilli bir yoldan inerken ön lastiğimin patladığını fark ettim. Yanımda bir adet yedek iç lastik getirdiğimden dolayı ki onu daha önce kullanmıştım. Lastiği yama yaparak tamir etmem lazımdı. Lastiği komple söküp tamir ettim. Dış lastiğin içinde küçük bir cam parçası yer edinmiş. Bıkmadan azimle ilerleyerek iç lastiğe ulaşmayı başarmış. Dış lastikte ki yarık içinden çıkarana kadar 1-2 dk uğraştım. Oradaki yarığı daha da büyütmemek için dikkatli olmam lazımdı. Gerçi sorun olsa yedek dış lastiğim vardı. Tamirden sonra ilerlerken yağmur bulutları Denizli tarafını sarmıştı. Zaten yerlerde ıslaktı. Mola verdiğim bir anda Denizli tarafında havada hortuma benzeyen bir şey gördüm ve fotoğrafını çektim.

1567241105573.png
Denizli'de hortum ?

Bu hortumun yeryüzüne indiğini düşünmek bile ürkütücü. Derken birden bire yağmur yağmaya başladı. Ta ki Denizli merkeze gelene kadar yağmur devam etti. Denizli şehir merkezinden geçerken çok dikkatli bir şekilde hareket etmek gerekiyordu. Yağmur durmuş olsa bile yolda biriken sular araçlar geçtikçe üstüme sıçrıyordu. Burada hiç durmadan bir an önce merkezi geçmek istiyordum. Bir yandan trafik diğer yandan trafik ışıkları hem yavaş seyretmeme yol açıyordu hem de tedirgin ediyordu. Neyse ki sıkıntı yaşamadan şehir merkezinden uzaklaşmaya başladım ve zifiri bir karanlığın içine doğru yol aldım. Artık tırmanış başlamıştı. Biraz ilerledikten sonra 100 mt kadar önümde bir bisikletli gördüm. Telefondaki uygulamaya en son baktığımda Serkan abi ile aramda 100 km yani en az 5-6 saat fark vardı. O’nun olabileceği aklıma bile gelmemişti. Tam da o anlarda Atakan telefonla arayarak konum bildirmemi istedi. Konumu gönderdim ve yola devam ettim. Önümdeki bisikletli kaybolmuştu. Ben de buralardaki dinlenme tesislerinde çalışan biri olabileceğini düşünerek yola devam ettim. Telefon uygulamasından bakmaya bile gerek görmemiştim.

Kemer’e vardıktan sonraki konuşmalarımızda önümdeki kişinin Serkan abi olduğunu anladım. Beni arkada görünce Atakan’a arkadakinin kim olduğunu sormuş. Takip cihazım arızalı olduğundan O’da benden konum istemişti. Serkan abi benim olduğumu öğrenince sabaha kadar yola devam etmiş yarışı bitirmiş.

Zifiri karanlıkta Honaz Dağı’nı tırmanırken etrafta muhteşem bir koku vardı. Kızılçam ve Karaçam ağaçlarıyla kaplı bu ormanda her nefes alışımda sarhoş edici çam kokusunu hala ciğerlerimde hissedebiliyorum ve şu an bile içimden oralarda olmak geçiyor. 2012 yılında Honaz Dağı’na yaptığımız doğa gezisinde; harika manzarası olan bir yerde mola verip grubumuzun solistlerinden Aylin’in vermiş olduğu konseri anımsıyorum bir an.


1567241145296.png
Honaz Dağı Soprano Aylin'den dinletiler bölümü

O zamanlar köylülerle yaptığımız konuşmalarda, buralarda canavar olduğu aklıma geliyor. Canavar köylü dilinde kurt demek. Herhalde o zamanlar aç kaldıklarında köye kadar inip yiyecek bir şeyler bakmışlardır. Neyse ki rastlamadım. Tırmanışın bittiğini gösteren Kazıkbeli Geçidi tabelasını gördüğümde seviniyorum. Rakım 1195 vakit gece yarısı. Burada durup bir fotoğraf çekmeden olmaz. Ama hava da çok serin. Fotoğraf çekerken bir yandan da aşağıdan gelen araçların ışıklarıyla etrafta ne var ne yok bakmaya çalışıyorum.

1567241170912.png
Gözlerimden uyku akıyor

Yolun kenarındaki çalıların arkasından parlayan gözler ve kıpırtı gibi gelen sesler sonrasında tırsıp bisiklete atlayıp yola devam ediyorum. Bir ara gözüm dalmış bir bakıyorum ki yolun ortasındayım. Neyse ki Serinhisar’a doğru yolun kenarında bir çorbacı buluyorum. Burada duruyorum ve çorbamı içerken bir yanda da sohbet ediyoruz. Hemen arka tarafta cami var yan tarafta ise pazar yeri var. 1 saatlik molanın ardından vücut iyice soğuyor hafiften üşümeye de başlıyorum. Çorbacıya şu pazar yerinde kenarda bir yere yatsam bir şey olur mu diye soruyorum. O’da "yok abi hiçbir şey olmaz. Ama arkadaki caminin kenarında daha korunaklı yer var orada daha rahat edersin" diyor. Beraber oraya gidiyoruz ve yeri gösteriyor. Bende bisikleti duvar kenarında koyup matı şişirip uyku tulumunun içine girip uyuyorum. 3 saatlik uykunun ardından caminin lavabosunda elimi yüzümü yıkıyorum. Çorbacı mekanı kapatmış. Yoksa sabah sabah bir çorba iyi giderdi. Artık yol üzerinde bir yer bulurum diye yola çıkıyorum. Git git bom boş yollar ve sabah görüş mesafesi 50 mt. Acayip bir sis ve ıssızlık var. Daha kendime de gelememişken sislerin arasından yol kenarındaki ağaçlar ve direkler bir adam gibi, çalılar çırpılar ise köpek gibi görünüyor. Sonunda bir yakıt istasyonuna denk geliyorum. Burada kek türü şeylerle ve çalışanların kendileri için yaptığı çaydan da nemalanarak karnımı doyuruyorum. Tekrar elimi yüzümü yıkayıp yola çıkıyorum. Yol olduğu gibi soğuk asfalt. Ama son 100 km aklıma geldikçe moral buluyorum. Bu kadar yükseklerden deniz seviyesine kadar ineceğim. Hesaplarıma göre hava kararana kadar Kemer’e varırım. Dikkatimi çeken bir diğer hususta köy girişlerinden çıkışına kadar olan bölge genelde temiz asfalt ama sonrası soğuk asfalt olması. Bunun nedeni de köy içlerindeki yolların belediyeye ait olması diğer yolların ise karayollarının sorumluluğunda olması imiş. Uzun ince bir yolda rampaları çıkarak devam ediyorum. Sırada 1460 rakımlı Çomaklı Beli var. Harika bir manzara ve püfür püfür esen rüzgar eşliğinde Çomaklı Beli'ne çıkıyorum.

1567241192881.png



Artık buralarda ulaşacağım en son nokta 1550 rakımlı Saksağanlı Beli. Çomaklı Beli’nden iniş sırasında karşıdan esen rüzgar o kadar sert ki yokuş aşağı bisiklet duruyor. Pedal bassam bile 13-14 km hıza ancak ulaşabiliyorum. Bu süreç 3-4 km sürdükten sonra yol sola dönünce rüzgar etkisini kaybediyor. Yükseklerde olmanın hem serinletici hem de huzur verici bir yanı var.

1567241215151.png



Gönül isterdi ki bu rakımlarda uzun bir süre yatay şekilde seyredebilsek. Gece bir yere sığınıp da kıvrılıp yatabilsek. Gelen seslerden ürperip nefesimizi tutup sesin yerini tespit etmeye çalışsak. Neyse geçmişte bu tür şeyler yaşamış olsam da şimdiki halimle bu kadar fantezi beni de ürkütmedi değil.
Çomaklı belini geçtikten sonra Antalya il sınırına ulaştım.

1567241237970.png


Buradan sonra son bir çıkış var oda Saksağanlı Beli. Bel aynı zamanda geçit demek. Buralarda geçitler bel diye isimlendirilmiş. Son tırmanışa geldiğimde mesafe kısa olmasına rağmen çok yorucu geçti. Yukardan esen rüzgar ve tırmanışın aynı ana denk gelmesi oldukça zorlayıcıydı. Ama git gide mesafe azalıyordu.

1567241259681.png



Artık son 120 km kalmıştı ve tamamen iniş şeklinde olacağını biliyordum. 30-40 km arası bir mesafeyi hızlı bir inişin ardından Korkuteli’nde mola verdim. Hesaplarıma göre gün batmadan Kemer’e varacaktım. Moladan sonra inişe devam ederken birden bir karşıma bir tırmanış daha çıktı. Tahtalı Beli’ne tırmanış sırasında mental olarak etkilendim. İnsanın aklında pedal basmadan iniş olacağı varken bu tırmanışta neyin nesiydi. Neyse ki fazla uzun bir tırmanış değilmiş.

1567241285129.png


Tekrar toparlanıp ormanın içinde inişe devam ettim. Kepez’e inmeden sağdan ilerleyen Kemer yoluna girdim. Burada bitmek bilmeyen 40 km yol yapmışlar. Arkadaş bu nasıl bir yol böyle. Kaç tane küçük tünelden geçtim bilmiyorum. Bir tanesinde gözlüğüm yere düştü. Aldım devam ettim. Hava kararmaya başlamıştı ve nihayet Kemer tabelasını görmüştüm.

1567241305730.png


Gözlük camını da değiştirirken çerçeveyi kırdım. Yanımdaki bantla geçici bir çözüm bulup hallettim. Son 10 km yi nasıl geçtim çokta hatırlamıyorum. Hatırladığım tek şey bir an önce Moonlight Park’daki bitiş noktasına ulaşmak. Parkın girişinde bisikletten indim ve Atakan’ı aradım bir yandan da navigasyonla yeri bulmaya çalışıyorum. Gez dolaş bir türlü bulamadım. Telefonumun şarjı bitti ve kapandı. 3-5 dk daha aradıktan sonra arabaların park ettiği yeri gördüm ve muhtemelen buradadırlar diye oraya doğru ilerleyip bitiş noktasına vardım.

  • Toplam Mesafe : 303,28 km
  • Yükseklik Kazanımı : 2728 m
  • Ortalama Hız : 19,4 km/saat
  • Toplam Varış Süresi : 26 saat 14 dk
  • Aktif Sürüş : 15 saat 38 dk
  • Dinlenme : 10 saat 36 dk (3 saat uyku)
Buldan - Kemer Strava Kayıtları

(link)

Yarış Sonrası

Hopa'dan 28 kişi başladığımız yarışı 2 takım ve 4 bireysel katılımcı toplam 7 erkek 1 kadın katılımcı bitirdi. Bireysel kategoride 2. oldum.
  • Toplam Mesafe : 2314,44 km
  • Yükseklik Kazanımı : 14743 m
  • Ortalama Hız : 21,2 km/saat
  • Toplam Varış Süresi : 9 gün 1 saat
  • Aktif Sürüş : 109 saat 15 dk
  • Dinlenme : 107 saat 45 dk (30 saat 30 dk uyku)
1567241393016.png
Soldan Birol abi, Yarış 3. sü Bahri abi, Yarış 2. si Ben ve Yarış 1. si Serkan abi


1567241406886.png
yarış hatıraları

1567241417601.png
Yarışı bitirenler, soldan sağa Şevket Akçahasan, Zeliha Betül Demir, Barış Elbüken, Abdullah Karagöl,Bahri Kaplan,
Şenol Kadir Köstekçi, Serkan Çiloğlu (Burhan Turan erken ayrıldığı için yok)

1567241459386.png1567241474050.png

1567241492752.png1567241503619.png



1567241514602.png
İmzalar atılıyor


1567241546608.png



 

Dosyalar

Scudo

amasseia

Forum Bağımlısı
Kayıt
20 Nisan 2019
Mesaj
1.603
Tepki
3.786
Yaş
34
Şehir
Bursa Karacabey
İsim
Ali
Başlangıç
1996—97
Bisiklet
Mosso
Bisiklet türü
Yol bisikleti
Mukemmel bir rapor olmus, bir çırpıda okudum ve okurken müthiş zevk aldim ki siz yarisanlari tahmin bile edemiyorum. Yarısı bitirebildiginiz için de ayrica tebrikrikler ?
 
Kayıt
22 Haziran 2016
Mesaj
78
Tepki
516
Şehir
İstanbul
Bisiklet
Trek
@Bahri Kaplan

Seneye görüşmek dileklerimle Bahri abi..

@hidromek

Teşekkürler. Umarım bu kararlılık ve azimle devam ederim. :)

@cember3454

Teşekkürler.

@amasseia

Teşekkürler. Hatırlayabildiğim ve dilimin döndüğü kadar anlatmaya çalıştım.

@FuBu

Teşekkürler. :)
 

Cemal Ç.

Sadece sürüyorum. 😒 𐱅𐰇𐰼𐰰- 🚵‍♂️🚴‍♂️
Kayıt
28 Nisan 2016
Mesaj
4.658
Tepki
20.646
Yaş
38
Şehir
Türkiye Türkü
İsim
Cemal ÇELİK
Başlangıç
1992—93
Bisiklet
Diğer
Bisiklet türü
Diğer
Ben bitiremedim (bitirmedim ?) henüz. Aslında bitirmekte istemiyorum ama bitecek, biliyorum. Neyse, gayet güzel yazıya dökmüşsünüz yaşadıklarınızı. Bence yetenektir bu.
 

mariokaldato

En yeniden bir önce kayit olan adam
Kayıt
1 Ağustos 2015
Mesaj
10.978
Tepki
34.471
Şehir
Bursa
İsim
Raşit Cumhur Çakın
Başlangıç
1980—81
Bisiklet
Merida
Bisiklet türü
Şehir - Tur
Valla Abdullah kardeşim su an yazinin yarisindayim aglayacam neredeyse mutluluktan. Masallah macerayi senle yaşıyorum sayende sagolasin. Bende diyodum boyle bir superman yarisinin tur yazisi ne güzel olur diye. Cok sukur zahmetlere girip yazmissin.
Neyse dur kafa karistirma okumaya devam ediyorum :D
 

BF Okuru

Forum Bağımlısı
Kayıt
6 Eylül 2004
Mesaj
164.844
Tepki
789
Abdullah kardeşim öncelikle tebrik ediyorum ?bloğunda okumuştum ve fakat tam göremedim. Çanakkaleye hangi gün ve saatte ulaşmıştın ?
 

mehmetsunu

Kaldato ile sohbeti kestim.
Kayıt
28 Eylül 2011
Mesaj
5.665
Tepki
13.464
Şehir
kayseri
Başlangıç
2010—11
Bisiklet
Cube
Bisiklet türü
Yol bisikleti
Merak ettiğim bu tur özelinde konuşacak olursak pedal kesmeden; ara vermeksizin en fazla gittiğiniz mesafe ne kadardı. Gece sürüşünde tehlikeleri nasıl göğüslediniz.
 
  • Beğen
Tepkiler: necmeddin
Kayıt
22 Haziran 2016
Mesaj
78
Tepki
516
Şehir
İstanbul
Bisiklet
Trek
@Mr. Bağlama

Teşekkürler Okan. Bende seni tebrik ederim.
Çanakkale cp varışım: 12.07.2019 saat:13:50

@mehmetsunu

Benim için önemli bir veri olmadığından ara vermeksizin sürmeyi hiç ölçmedim. Benim için önemli olan günlük mesafeydi.
Gece sürüşlerinde tek problem yorgunluk ve uyku durumuydu. Onun haricinde sizin cesaretinize kalmış.

@Furkan B.

Teşekkürler. ?
 

necmeddin

Acemi Balıkçı
Kayıt
31 Mayıs 2019
Mesaj
3.272
Tepki
12.807
Yaş
48
Şehir
Merzifon
İsim
necmeddin
Başlangıç
1992—93
Bisiklet
Sedona
Bisiklet türü
Dağ bisikleti
@KaragolAbdullah Hayırlısı olsun , önemli olan organizasyonun hala devam etmesi. Herşey muhtemeldir. İnşallah atlatıriz bu zor günleri.

Kendi adıma son hızla hazırlıklarım devam ediyor. :harika:
 

abidin3714

Forum Demirbaşı
Kayıt
21 Mart 2019
Mesaj
518
Tepki
1.617
Yaş
35
Şehir
bolu
İsim
zeynel abidin ö
Başlangıç
2018—19
Bisiklet
Whistle
Bisiklet türü
Şehir - Tur
@KaragolAbdullah hocam süpersiniz yarış anılarınızı anlatarak yarışı adeta bize yaşattığınız için teşekkür ederim.