Scudo Sports

Genç yaşta aramızdan ayrılan Bahadır Gürel'in anısına...

@Kuzey Ege

ayrıca herkesin metabolizması farklı,benim nabız 1 dakikada 58 atış yapıyor,eğimlerde asla kalbim hızlı atmaz,yaz aylarında 05.30-07.00 iş biter 1 saat 20 dakika basarım ,eğimlerde cabası,viaporta vardığımda nefes nefese bile değilim dönüşte aynı yer,30 km ,ederi 60 km,08.30 evdeyim..tekrarlarsam strava kullanmam sadece saat tutarım..
 
Scudo
@Kudret Kurtcebe
Valla abi ben de 41 yasindayim, 25 yildir bisiklet uzerindeyim, Allah omur verirse 80 yasina kadar binerim ama su var, hicbir zaman kendimi aşırı kasmadim. Universitede iken memlekete bisikletle gider gelirdim. Anadolunun yarisini köy köy gezdim. 25 yil once ne isem simdi de o'yum, 80 yasinda da ayni olacagim.
Önemli olan yaşadigin guzelligi yayabildigin kadar uzun periyoda yaymaktir, tamam performans guzel birsey ama 40-45 ten sonra yamulacaksak da geregi yok. Hayat o kadar da kisa degil.
Daha torunlarimizla pedalliycaz. Dedemle birlikte az gezmedik balikesirin koylerinde yillarca :) onda bisan güçlü, bende pinokyo :) :)
 
Emeğinize sağlık teşekkürler @Bahadır Gürel. Rekabet konusunda eklemek istediğim bir kaç şey var. Bisiklette gelişmek için referans alacağınız sınır değerler rakipleriniz değil kendiniz olmalısınız, 1. Kimsenin vücudu aynı değil 2. Bunu, dün laktat eşiğinde 200 watt üretirken bugün nasıl 210 watt üretebilirim tarzında hedefler koyarak belirleyebilirsiniz. Rakip olarak kendi varlığınız yetmiyorsa, bu durum hırstan başka bir şeye sebep olmaz ve gelişimi ileri ki dönemde sekteye uğratır ve hatta bisiklete neden başladığınızı dahi unutturabilir. Kişi kendinin rakibidir, kendi içinizden gelen azimle geliştirmiyorsanız, rakip sadece kin, fitne ve nefret gibi duyguları körükleyecek, performans geliştirmek için türlü illegal yollara başvurmaya kadar olumsuz şeylere sebep olabilecektir. Önce insan olmak sonra sağlam bisikletçi olmak bence bu dünyanın gereğidir, diğer tür insanlar; megolaman, kendini beğenmiş, birinci olduğu için dünyanın önünde eğilmesini beklediği insanlardan olmayınız sizden ricam. Rekabetle insan insana düşer sadece, antrenmanınızı yapın ve oyundan zevk almaya bakın derim. Kimsenin gazına gelmeyin, insanlar özellikle ülkemizde emeklediği dönemden beri maraton atı gibi koşuşturulmaya çok alışıklardır bu yüzden rekabeti tüm haliyle kabul eder bünyemiz. Bu tutkunuzun gözünü hırs bulamasın!
 
@Kudret Kurtcebe teşekkür ederim Kudret Abi, o senin iyi niyetindendir. Limit zorlama konusuna binayen; insanın vücut sağlığı ve ruh sağlığı açısından, aşırı sıcak, hava almayan ortamlarda yoğun antrenman yapılmasını ve kondisyonsuz, km siz vücuda gereksiz bir gazla yüklenilmesini desteklemiyorum.
 
  • Beğen
Tepkiler: Kuzey Ege
@Cyclist999

"Gözünü hırs bulamasın", "önce insan olmak", "megaloman, kendini beğenmiş" gibi bana karşı kullandığınız cümleleriniz nedeniyle sizi önce saygılı olmaya davet ediyorum. Tanımadığınız kişi hakkında ön yargılarınızla hareket ediyorsunuz. Üstelik belirttiğim yöntemler konusunda eksik, yanlış, hatalı veya tamamlanması gereken yanları var mı vb. katkı yapmak bir kenara, kişiliğim hakkında analize girmişsiniz.
 
  • Beğen
Tepkiler: asirtioglu
@Bahadır Gürel size alıntı yaparak o mesajı yazmış olsaydım dediklerinizde haklıydınız, ben orada 2. bir genel görüş oluşturmaya çalıştım yani genele hitaben, "yapsanız" "etseniz" tarzında ki kullanımım o mesajı okuyabilecek her hangi birine sadece bir fikir verebilmek. Üstünüze alınmanız üzücü ki açtığınız konuyu beğenmeme rağmen böyle bir üslubu oradan çıkarmış olmanız ilginç doğrusu. Yanlış anlaşıldığı için kusura bakmayın.
 
@Cyclist999
Güzel düşünceler, elinize sağlık...
 
  • Beğen
Tepkiler: Cyclist999
@Cyclist999

Mesajı yanlış anlamışım, ben özür dilerim. Konuyu açarken "rüzgar gibi olmak, rakiplerin arasından hızla geçmek" gibi kelimeleri kullanma nedenim şuydu; açtığım konular o kadar çok mantık ve bilim çerçevesinde ilerliyor ki yazı biraz eğlenceli olsun istedim. Yoksa insanın kişisel sorunları varsa bunu spor yaparak çözemez aksine spora da yansıtır bunu. Özellikle benim hep vurgulamak istediğim insanın kendisiyle yarışmasıdır; hatta gruplarla tur yapmak yerine tek çalışmanın faydası da bundan. Sadece kendi kaynaklarını takip etmeli, bu şekilde gelişim tek ölçeği olmalı. İş yarışa katılmaya gelince doğal olarak üretilen güce bakmak gerekiyor; rakibin Ahmet mi Mehmet mi olduğuna değil. Başkalarını referans almak gelişmeye sekte vurduğu gibi, sağlığı da riske atmak demek, çünkü limitlerde çalışmak yerine limitin üzeri zorlanıyor.
 
Tahmin ediyorum bisiklet süren birçok kişinin aklına bu soru gelmiştir.

Bacaklarımdaki kuvvetin bisiklette güç üretmeye katkısı (kısaca hız yapmaya) ne kadardır?

Bisikletimizde bir power metre olsaydı bunun cevabını kendimiz de görebilirdik. Aşağıdaki grafikten biraz bahsedeyim:

Bu grafik bir bisiklet aktivitesine ait (bir trainer antrenmanı olabilir, yol yarışı olabilir, hatta gezi sürüşü bile olabilir).

Dikey sütun pedala uyguladığımız kuvveti gösteriyor (bugün piyasada olan power metreler pedala uygulanan kuvveti doğrudan ölçemediğinden bunun yerine bir devirin ortalamasını hesaplıyor); yatay sütun ise pedalın dairesel dönme hızını gösteriyor.


http://home.trainingpeaks.com/TrainingPeaks/media/Images/Resource%20Articles/Photos/quadrantanalysis-3.gif


Bu grafiğin II bölgesindeki noktalar kuvvetin yüksek olduğu (pedala uygulanan kuvvet), kadansın düşük olduğu anları gösteriyor.

Bu noktalardan en solda olanlar kadansın sıfıra yaklaştığı durum olup doğrudan pedala uygulanan kuvvetin önem kazandığı koşullar. Mesela kısa mesafeli bir yarışa başlarken bu durumla karşılaşırız. Kalkış hızlı olsun diye pedala çok yüksek bir kuvvet uygularız.

Andy Coggan yıllarca yarışları ve antrenmanları bu şekilde inceliyor. Çıkan sonuç şu: Kaslarımızdaki kuvvetin sadece %25'i bisiklette güç üretimine katkı sağlıyor.

Hatta Coggan özel bir test yaptırıyor atletlere: 45 rpm kadansla 2 x 20 dk 250 watt sürüş yaptırıyor bir de 45 rpm kadansla 5 x 5 dk 300 watt sürüş yaptırıyor.

upload_2016-8-5_14-30-10.png



Tahmin edeceğiniz gibi tamamen kaslardaki kuvvete dayalı bir güç üretimi. Çok düşük bir kadans (normalde 80-90 rpm kadans gerekir) üstelik Fransa Turu yarışlarındakine denk bir güç üretimi.

Doğal olarak noktalar grafiğin II bölgesinde yoğunlaşıyor. Coggan'ın tespitine göre, üretilen güce atletin kas kuvvetinin katkısı sadece %50'ye yakın. Bunun spor salonu karşılığı şu: Maksimum kaldırabileceğiniz ağırlığın (1 RM) %50'siye çalışıyorsunuz. Bu özel istinayı bir kenara bırakırsak tüm sürüşlerde kas kuvvetinin sadece %25'i güç üretiminde işe yarıyor.

Hatta şöyle bir laboratuvar çalışması da yapılmış: 2005 yılında Yeni Zellanda'da insanlara mukavemet dayanıklılık antrenmanları uygulatılmış (yukarıdaki şekilde düşük kadans, yüksek direnç). Bu antrenmanların kas kalınlığına veya kas kuvvetinin gelişmesine katkısının olmadığı ortaya çıkıyor.

Açıkçası kasların kuvvet kazanması için gereken şart düşük kadansta yüksek güç üretmekten geçiyor. Bu çok sık yaptığımız bir şey değil. Örneğin yokuşlarda bu durumla karşılaşırız. Yokuş ne kadar zorluysa kadansımız o oranda düşer ve uygulamamız gereken kuvvet o oranda artar. Bu durumlarda yukarıdaki mukavemet dayanıklılık sürüşü yaparız. Ancak böyle yokuşları bir saat boyunca çıkmayız. Veya rüzgara karşı yüksek viteste ilerlemek de benzer bir duruma örnek olabilir. Örneğin 53 aynakol, 14 rubleyle sert rüzgara karşı hızlı gitmeye çalışmak kadansın çok düşmesine, kas kuvvetine dayanır. Bu durumu da çok fazla sürdüremeyiz.

Özetle çıkan sonuç bisiklet antrenmanlarımız spor salonunda olduğu gibi bacaklarımıza kuvvet kazandırmaz ancak bisiklette yüksek güç üretmenin ana kaynağı da kuvvetli kaslar değildir. Bunu yukarıdaki türde bisiklet aktivitesi grafiklerinden kolayca görebiliriz.
 
Guzel bir arastirmaymis. Surus pozisyonu nun uygulanan guce olan etkisi arasinda bir fark varmi acaba, recumbent ve normal sürüş.
 
@deadlistcach

Olmaz olur mu? Drag etkisi denilen çalışmalar var, yani vücudumuzun hava direncine ne kadar engel oluşturduğu. Daha önce forumda bir karşılaştırma paylaşılmıştı. Pozisyonu değiştirince (dropbar altından veya dik oturma) önemli oranda süre kazanılıyor. Recumbent doğası gereği çok daha aerodinamik bir duruş, hava direncine karşı daha uyumlu ve daha fazla hız yapılır. Recumbent bisikletin üstü de aerodinamik şekilde kapatılarak 100 km'nin üstünde hız yapanlar vardı. Bununla ilgili rekorlar internette var.

https://encrypted-tbn2.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcTJwm_dpge36xTMRikA0geQu5c5zCUJ-aJaTQZizH2fizzA_8yV7g
 
  • Beğen
Tepkiler: ALPERA75
@hashus1099

Ana kaynak aslında dönme hareketini sağlayan hareketli kısım, bacaklarımız düzenli hareket etmediğinde bisiklet de gitmeyecektir. Aslında daha da temele bakarsak oksijenli yakıt sistemi (glikojen ve yağ) yoluyla ürettiğimiz güç ön plana çıkıyor; kas kuvvetinden gelen güç oksijensiz kısımdaki enerji.

Bunun bilimsel karşılığı Tip I ve Tip II kaslar.

Tip II kaslar kuvvet kası da denilebilir, patlayıcı güç üretiyor ve en yüksek kuvveti uyguluyor. Geri kalan iş Tip I kaslara kalıyor.
 
  • Beğen
Tepkiler: Emrah Demirci
Ben recumbent olarak sürüş yapıyorum farklı bir platformda hava direncinin ziyade 2 surus arasindaki guc farki benim ivin onemli zira hızımız bisikletten olduğu kadar hızlı değil 10knot yani 18 km civarı. Kullandığımız araç ise deniz bisikleti fakat sahildeki versiyonlarında biraz farklılar:) Şuan recumbent bike speed record TU Delft üniversitesince olması lazım. Mobilim uzun mesaj yazamıyorum daha sonra size bir pm de ayacagim :)
 
Çocukluğumda-gençliğimde sürdüklerimi saymazsak, son 6 yıldır düzenli bisiklet sürüyorum. Hiç bir zaman şunu sormamıştım: "Nasıl oluyor da bisiklet hareket ederken yana düşmüyor?"

1800'lerden beri var olan bu olayın net yanıtının son 20 yıl içinde netleştiğini bilmek daha garip olsa gerek.

(link)

Brendan Borrell 20 Temmuz'da Nature dergisine bu işin hikayesini uzunca anlatmış.

Bu konular benim ilgi ve bilgi alanım dışında kaldığından yorum yapacak kapasitede değilim. Ama yazıyı baştan sona okudum. Anladığım kadarıyla özetleyeyim (bilgi eksikliğimden yanlış da yorumlayabilirim).

Aslında soruyu daha basit hale getirelim: Üzerinde yolcu olmayan bir bisiklet nasıl olur da düşmeden ilerler?

Yüzyıl öncesinde bisikletin nasıl dengede gittiği konusunda temel açıklama 'trail' olayıymış. Aynı, tekerlekli ofis koltuklarında olduğu gibi, maşanın uzantısının, göbeğin düşey hattından biraz ileride kalmasıyla bisikletin denge mekanizması giroskop etkisiyle kendisini dengeliyor, hatta hareket eden bisiklete yandan hafifçe dokunsanız da ön teker aksi yönde dönerek dengeyi korumaya devam ediyor. Bilinen tek açıklama buymuş.

Jim Papadopoulos yakın tarihte, bu yüzyıllık açıklamanın eksik olduğunu keşfetmiş.

İşin özünde ağırlık merkezinin yattığını, hatta trail etkisi ters bile olsa bisikletin yine dengede kaldığını bu şekilde tasarımlar yaparak ispatlamış. Aslında işin garip tarafı şu: Jim'in bu tespiti yeni olduğundan bugüne kadar yapılan bisiklet tasarımlarında denge için ağırlık merkezi yerine öncelik trail'e verildiğinden daha sağlam ve verimli bisikletler yapılabilirmiş. Recumbent bisikletlerin bugün var olmasının nedeni bile onu geliştiren kişinin Jim'den destek almış olması.



upload_2016-8-10_14-54-41.png


https://www.scientificamerican.com/sciam/assets/Image/Bicycle-news-feature-graphic-online1%202.jpg
 
ben 2 tekerlekli araclarin eylemsizlik sayesinde dengede durdugunu dusunuyorum.Ornegin 30km hizla giderken pedala basmasaniz bile eylemsizlik sayesinde one dogru denge halinde gidebiliyor ayrica hiz arttikca da eylemsizlik kuvveti arttigindan yana olan hareketler de kisitlanir.Ornege ek ornek olarak 30km giden bisikleti saga sola cevirmek,60km ile giderken dondurmekten daha kolaydir.Ya da eylemsizligin kalktigi durma anini dusunelim.Bisiklet hicbir yere hareket etmek istemiyor cunku onu goturecek kuvvet ortada yok.Bu yuzden de durarken ya da yavas giderken hareket kabiliyetimiz maksimum olur diye dusunuyorum.
Umarim anlatabilmisimdir
 
Geri