Fırsat bulduğumda kaçırmadan, keyifle izlemeye çalıştığım bir yarıştır (şölen mi demeli yoksa bilemiyorum) TdF... Yıllar önce sadece spor bültenlerinde birkaç dakikalık bir haber şeklinde denk gelmiştim hep. Bu bültenlerde TdF ile ilgili ilk dikkatimi çeken şey Miguel Indurain'in seri halde aldığı şampiyonluklara ilişkin haberlerdi. O zamanlar bu yarışın formatı, süresi gibi şeyler hakkında hiçbir bilgim yoktu (hoş, şimdi de pek bir bilgim olduğu söylenemez). 1999'da, oturduğum apartmanın ortak uydu sisteminden faydalanmak için aldığım uydu alıcısı ile ulaşabildiğim kanallar arasında en çok Eurosport'u seyrederdim, sanırım o yıllarda kolaylıkla seyredilebiliyordu bu kanallar. Yıllık izinlerime denk gelen yaz aylarında TdF seyretmek benim için büyük bir keyif haline gelmişti. O dönemden en çok aklımda kalan isimler, Richard Virenque, Fernando Escartin, Erik Zabel, Stuart O'Grady, Christophe Moreau ve tabi Lance Armstrong gibileriydi. O kadar bilgi fakiriydim ki, yarışın sonlarına doğru yavaşlayıp kenara çekilen bisikletçilere "kaç yüz km. gelip de sonlarda yarış bırakılır mı?" diye kızıyor, hayıflanıyordum bile.
Eurosport ücretli bir kanal haline gelince bu kez RAI vasıtasıyla yarışı seyretmeye devam ettim. Tabi bu kez hiç anlamasam da telaffuzu hoşuma giden İtalyanca dilinde ve yine en çok aklımda kalan (spikerlerin yaya yaya okudukları gibi yazayım): "sigulamente", "allooraa", "malya caallaaa" gibi sözcüklerle
![:) :) :)](data:image/gif;base64,R0lGODlhAQABAIAAAAAAAP///yH5BAEAAAAALAAAAAABAAEAAAIBRAA7)
... 2009'a kadar yarım yamalak bir takip sonrasında o yıl sırf Eurosport kanallarını seyredebilmek için şu anda da devam etmekte olan dijital platform aboneliğimi başlattım. Önceleri Caner Eler'in oldukça beğendiğim dolu dolu anlatıcılığı/kılavuzluğu eşliğinde daha keyifli hale gelen turu son birkaç yıldır Berkem Ceylan ve Sarper Günsal sayesinde çok çok daha keyifle izlediğimi söyleyebilirim. Tabi onların anlatımlarından ve forumlardan teknik anlamda bir şeyler öğrendim ve başta kızdığım o "son düzlük yavaşlayıcılarına" boşu boşuna kızmış olduğumu da anladım
![:) :) :)](data:image/gif;base64,R0lGODlhAQABAIAAAAAAAP///yH5BAEAAAAALAAAAAABAAEAAAIBRAA7)
))
Bu arada, birkaç yıldır kendimce 8'er kişilik takımlar kurup, takımımın her bir sporcusunun günlük sıralamasını yazıp günün sonunda, turun sonundaki genel sıralamalarını toplayıp sporcu sayısına bölerek de turun sonunda kendimce bir genel sıralama oyunu oynuyorum, kendimce eğleniyorum işte (tabi diskalifiye ve/veya abandoneler olursa takım küçülüyor mecburen, yerine sporcu koymuyorum çünkü). Vingegaard, şampiyonluk yaşadığında takımımdaydı ve bu sayede ben de tesadüf eseri olarak bir genel klasman şampiyonu çıkarmıştım, bunun haricinde başarılı olduğum pek söylenemez
![:) :) :)](data:image/gif;base64,R0lGODlhAQABAIAAAAAAAP///yH5BAEAAAAALAAAAAABAAEAAAIBRAA7)
)) (NOT: Bu yılki takımımı henüz kurmadım, netleşmeyen sporcular var sanırım)...
TdF denilince aklıma gelenleri ve hissettiklerimi bir çırpıda özetlemek istedim. Umarım keyifli, çekişmeli bir tur olur. Bize de oturup izlemek kalır. Tabi ki burada bu konularda iyice ihtisaslaşmış arkadaşlarımızın yorumlarını/analizlerini okumak da ayrı bir keyif olacaktır...