Şimdi yazacaklarım yüzünden hayvanseverlerden tepki alacağımın farkındayım, ancak yazmazsam kendimi rahat hissedemeyeceğim.
Öncelikle, köpek düşmanı değilim ve onlardan nefret etmiyorum. Aksine retriever gibi uysal köpeklerden hoşlanıyorum ama köpeklerle olan ilişkim, çocukluğumda başıma gelen iki ısırılma vakası yüzünden sokak köpeği gördüğümde huzursuzluğa kapılmaktan öteye gidemiyor, o kadar.
Bu şahsi bilgiyi bir kenara bırakırsak, böceğinden bitkisine kadar bu dünya üzerindeki her canlının hayatını yaşaması gerektiği, insan müdahalesi olmadan şu ya da bu şekilde kendi yazgısını tamamlaması gerektiğini inanıyorum. Köpeklerin geçmişine baktığımızda her hayvan gibi, tabiatın içerisinde yer alan canlılarken, uygarlığın gelişmesiyle birlikte yavaş yavaş kendi yaşam alanlarından kopup köylerin, kentlerin, metropollerin içerisine girdiklerini kimse inkar etmesin şimdi. Özünde yırtıcı, avcı olan bir canlıyı doğal yaşam alanından kopartıp ihtiyaçlarını karşılayamayacağı bir habitata sokarsanız, o canlı zaman içerisinde kendi benliğini kaybetmeye başlayıp, kendinden üstün olan bir varlığa (ki o varlık burada insan oluyor) muhtaç hale gelmeye başlar. Sokak köpeklerinin halini görüyoruz işte, birileri onlara mama falan versin diye bekliyorlar, mama bulamazlarsa çöpleri talan edip kendilerini doyuracak bir şey arıyorlar vs vs... Yukarıda koyu bir şekilde belirttiğim "insan müdahalesi" sözcüğü ile aslında bunu kast ediyordum. Sen, ben, Mehmet, Ayşe... Kim olduğu hiç fark etmez, sokaktaki köpeğe bir kap mama vermekle aslında o canlıya iyilik etmiş olmuyoruz. Vızır vızır arabaların geçtiği, temiz oksijen yerine karbonmonoksitin ağır bastığı asfalt sokaklar, toprak yerine beton yığınlarının araları köpeklerin tabiatına ters. Köpek dediğiniz şey, "araba çarpacak mı?" tehditi olmadan doya doya koşmak ister, yaz sıcağında kavrulan asfalt yerine eşeleyebileceği, yuvarlanabileceği toprakta oynamak ister. Bu nedenle köpekleri sokaklarda, şehrin ortasında ya da apartman dairesinde, petshop'larda ve özellikle de hayvan barınaklarında değil ihtiyaç duyduğu tabiatın içerisinde görmeyi yeğlerim açıkçası.
Dediğim gibi, her canlının yaşamaya hakkı olduğunu düşünüyorum ancak son mesajlarda karşı çıkılan K.Benli'nin satırlarına da "kısmen" hak veriyorum. Şöyle ki; günümüzde kraldan çok kralcı olan insanların fazlalığı hepinizin malumu. Bir sokak hayvanına yardım etmek, onu beslemek artık insani bir vazife olmaktan çıkıp ego tatminine, prim kazanma metoduna dönüşmüş durumda. Evet pek çok kişi içinden geldiği için sokaktaki aç hayvanı doyuruyor olabilir ama kendi ortamında, "Dün arkadaşlarla toplanıp, köpüşlere mama yedirdıığğkk!" gibi laflara kendi reklamını yapmaya çalışanların azımsanmayacak kadar fazla olduğunu inkar edemezsiniz sanırım. Kimse kusura bakmasın ama bu zihniyettekilerin yapacağı işin içine tüküreyim ben. En azından, K.Benli'nin yazdıklarından benim anladığım bu oldu ve bu konuda ben de kendisiyle hemfikir durumdayım, vermek istediği farklı bir mesaj varsa onu bilemem tabi.
Ana konudan bu kadar sapmışken, biraz da konu ile ilgili bir şeyler yazsam iyi olur sanırım.
- Test ettim ve onayladım. Sakin sakin yolunuzda ilerlerken yandaki bahçenin tekinden ansızın bir köpek çıkarsa yapacağınız şey hızınızı yürüyüş temposuna kadar düşürmek, gerekirse bisikletten inmek (bisikleti aranızda bariyer olarak kullanın) ve sakin bir ses tonu ile köpeği uysallaştırmaya çalışmak. Hepsi bu. Siz hızlandıkça onlar da sizi kovalamaya başlıyor, bağırıp çağırdıkça daha da hırçınlaşıyorlar.
- Köpeklerden sakınmak için Dazer denen cihaza pek güvenmeyin. Yalnızca kulağı sağlam olan köpeklerde işe yarıyor, işitme problemi olan köpeklerde tamamen etkisiz durumda. Biber gazı kullanmak, taş atmak, tekme sallamak, bisikleti savurmak gibi o köpeğe zarar verecek hareketlerden kaçının. Kendinizi korumak için bile olsa, başka bir canlıya zarar verme hakkınız bulunmuyor (Hele ki bu teşebbüsünüz karavana ile sonuçlanırsa o köpeğin iyice çileden çıkacağını aklınızda bulundurun).
Bütün düğüm, sakin olabilmekte ve o köpeğe saygı duymakta çözülüyor.