Kaza değil çarpma, çarpışma.
Kaldı ki TDK tanımını esas alsak bile "istem dışı veya umulmayan" bir durum yok ortada. Otomobil sürücüsünün çarpması sonucunda bisiklet 77 metre, üzerindeki bisikletli ise 34 metre daha sürükleniyor. Toplamda 111 metreden söz ediyoruz.
Şimdi bu verinin, Karayolları Genel Müdürlüğünün Durma ve İntikal Süreleri Tablosunda nereye karşılık geldiğine bakalım.
(link)
Konuştuğumuz çarpma olayındaki 111 metrelik veri bu tabloya göre aracın en az 115 km/saat hızla sürülmekte olduğunu gösteriyor. Tabii maktul bisiklet sürücüsünün, otomobil zaten durmuş ve havada 34 metre kendi başına "sürüklendiğini" düşünenler de olacaktır aramızda. Hattâ aracın hemen durdurulduğunu ve bu 111 metreyi bisiklet ve sürücüsünün sırf otomobil sürücüsü asli kusurlu çıksın diye kendi başlarına icat ettikleri bile söylenebilir belki?
Orası şehir içi yol. Normalde hız sınırı 50 km/saat olmalı. Diyelim ki 70 km/saat yapılmış olsun, zaten daha fazla yapma hakları da yok. 70 km/saat hızda bir aracın durma mesafesi reaksiyon ve fren mesafesi dahil toplam 46,7 metredir. Oysa bu olayda sadece bisiklet 77 metre sürüklenmiştir. Maktulün 34 metre sürüklenmemiş olduğu hâlde bile otomobilin hızı 95 km/saat çıkmaktadır.
Bu yolda hız sınırı 50 km/saat ise veya öyle olsaydı ve otomobil sürücüsü bu sınıra uysaydı reaksiyon ve fren mesafesi dahil toplam 26,8 metre içinde durmuş olacaktı. Bu hızda çarpılan kişinin ölme ihtimali %40'tır, yani %60 ihtimalle hayatta kalacaktır. 30 km/saat hızda ise hayatta kalma ihtimali %90'dır.
Bu yüzden biz bisikletliler şehir içi ulaşımda hızın 30 km/saat ile sınırlanmasını ve fiziken de bunun sağlanmasını talep ederiz. Yerleşimin ve hareketliliğin yoğun olduğu yerlerde üç şerit gidiş, üç şerit geliş, bölünmüş bir sahil yolu (bu olaydaki yol böyledir) yapılsın istemeyiz. Yollara dördüncü şeridi ekleyince (İzmir, Altınyol) trafiğin rahatlamayacağını, otomobiller için açılan her yeni alanın yeni otomobiller tarafından doldurulacağını anlatır dururuz.
Son olarak, bu cinayette, söylentiye göre bisikletli sağ şeritte ilerlemekteyken arkadan otomobil sürücüsünün çarpması sonucu ölüyor. Bilgi kesin değil ama böyle olmasaydı da karşıdan karşıya geçiyorken olsaydı bile bu anlattıklarım ayniyle geçerlidir. Eğer doğruysa söylenecek başka sözler de var: Ortalama araç hızının yasal hız sınırını fiilen aşmış olduğu yollarda sağ şeridi paylaşmayı bisikletlilere önermek riskli ve yanlış bir söylemdir. Bizim işimiz her şart ve ahvalde yollarda daha fazla bisikletli olsun diye sağ şeridi kullanmaya teşvik etmek değildir, bizim şiarımız "her yaştan ve her kapasiteden" insanın "güvenli ve konforlu" biçimde bisiklet sürmesini sağlamak, buna uygun çözümler önermek, o çözümlerin sağlanması için mücadele etmektir. Paylaşımlı şerit uygulaması araç trafiğinin son derece düşük olduğu ve 30 km/saat hız sınırın konduğu yollar için geçerlidir. İşimden evime yoğun trafikte şu kadar zamanda gittim, bisiklet çok şahane bir şey diye anlatılan masallara inanmayın, bu masalları yaymayın, kimseye örnek göstermeyin, herkes için geçerli olmayan çözümleri bisikletli ulaşımı güya teşvik etmek için dillendirmeyin.
Unuttum, şunu da söylemeliyim: Her cinayet sonrasında buraya gelip kusur oranı hesaplayacağımıza, istisnasız bütün bisikletli ölümlerinde geriden kalanların hak arayış süreçlerine katılmalı, davalara müdahil olmalı, ülke ölçeğinde bir "hukuk masası" örgütlemeliyiz. Bunu acilen yapmalıyız. Bütün şehirlerdeki bütün bisikletli dernekleri, toplulukları, grupları, hepsi sadece bu ortak paydada bir araya gelip, hızla bir iletişim ve paylaşım ağı kurmalı, insan ve bilgi kaynaklarını ortak kullanıma açmalı, bir veri tabanı oluşturmalı ve bunu sürekli güncel tutmalıdır. Böyle bir işbirliği Türkiye'de bisikletli ulaşım aktivizminin gelişmesine ve ülke ölçeğinde bir temsil ve söylem gücü edinmesine vesile olacaktır.
Bırakalım artık buralarda verimsiz polemikler yapmayı, bilmeden etmeden konuşmayı, oturduğumuz yerden tutarsız akıl yürütmelerle suçlunun kim olduğunu saptamayı, katilleri aklamayı.