VELOTURK VE PROJELERİ HAKKINDA:
Bisiklet nedir?
Zor bir soru… Tanımı kolay; 2 teker üstünde, kas gücüyle yol aldığımız bir araç. Evet bir araç… Bir yere ulaşmak ya da hayatımıza spor katmak ya da sosyalleşmek ya da sadece hobi-eğlence adına kullandığımız bir araç.. Sağlığın, sporun, ulaşımın, hobinin ötesine geçip bir yarış pozisyonuna geçtiğimizde de yine bir araçtır bisiklet. Ne zaman ki bisiklet, hayatımıza kattığı anlamları aşıp, konuyu sadece marka, model, ekipman, donanımlar, hız veya kazanma üzerinden değerlendirmeye başladığımız her etkinlikte, kullanımda bisiklet araç olmaktan uzaklaşıp bir amaç olmaya yol almıştır. Ne zaman ki, yarışmadaki halimiz, herhangi bir endüstriyel futbolcunun başarı odaklı hırsları, uğraşıları ve profesyonelliği, bisikletçide de yaşanmaya başladı, yine bisikletin kendisi bir amaç haline dönüşüverir…
Bir proje: Veloturk…
5 insan kafa kafaya vermişler, ihtiyacı olan çocuklara ücretsiz bisiklet ulaştırmak diye bir amaç edinmişler… Nasıl yapmışlar, yapıyorlar peki? Bu insanlar, önce yarışmalara katılıyorlar. Yarışmalarda, sponsor potansiyelinde olan şirketlerin ilgilerini buraya yönlendirip, projelerine maddi desteklerini sunmalarını sağlıyorlar. Bir süre sonra kendi yarışmalarını da organize edip, sponsorların bu yarışmaları finanse etmelerini sağlıyorlar. Bu yarışmalarda, ücretiyle katılan kişisel katılımcılardan gelen paralarla, anlaştıkları bir bisiklet üreticisi veya satıcısı vasıtasıyla bisikletler satın alıp bunları ülkenin herhangi bir yerinde, Milli Eğitim Müdürlüklerince belirlenen ihtiyaç sahibi öğrencilere ulaştırıp, kendi elleriyle teslim ediyorlar. 2013-14’lerde başlayan bu proje halen devam etmekte ve şu ana kadar yaklaşık 3500 bisiklet çocuklara ulaştırılmış durumda. Sponsor firmalar kimlermiş? Bir süre Salcano firmasıymış, şimdilerde de başta Accell Bisiklet olmak üzere, Toyota, Superstep, Pınar protein, Supplementler.com, Velux, Oakley, Eren Holding, Exuma, New Balance…
Sorular ve cevapları:
1. Teslim ettiğiniz bisikletler amaçladığınız gibi kullanılıyor mu?
Cevap: Maalesef bisikletlerin tesliminden sonra kullanıp kullanmadıklarını, kullanıyorlarsa da nasıl kullandıklarını, ihtiyaç sahibi ebeveynlerince veya bizzat çocukların kendilerince satılıp satılmadıklarını bilemiyoruz, takip de edemiyoruz zaten. Ama, teslim ettiğimiz 3500 bisikletten 1000 tanesi bile düşündüğümüz amaçlarda kullanılıyorsa, bu bizim için yeterlidir diye düşünüyoruz.
2. Bu haftaki Çeşme Granfondo katılımı nasıl?
Cevap: Geçen sene ilkini yaptığımız Çeşme Gran Fondosuna yaklaşık 850 kişi katılmıştı. Bu sene ücretli olmasına rağmen sayı 1200’ü geçmiş durumda. Tüm organizasyon işleri Argeus Travel tarafından profesyonelce yapılmakta olup, anlaşma gereği organizasyonun tüm giderleri-harcamaları sponsor firmalarca karşılanmaktadır. Katılımcılardan gelecek olan yaklaşık 180 bin TL parayla, yine bisikletler alıp çocuklara dağıtacağız.
3. Sağlık Bakanlığının da 1 milyon bisiklet projesi var.
Cevap: Evet bilgimiz var. Yalnız o proje başladı, bir müddet de devam etti, ama şu an ne durumda bilmiyoruz. Yalnız bisikletlerin çocuklara zimmetlenmesi uygulamasının uygun bir karar olmadığını düşünüyoruz..
4. Projenize, yarışmalara katılıp katılım ücreti vermek dışında nasıl destek olabiliriz?
Cevap: Veloturk imzalı veya temalı bisiklet t-shirtleri ve formaları ürettiriyoruz. Bu ürünleri satın alarak da destek olabilirsiniz.
Sağlık Bakanlığının, bisiklet firmaları ile anlaşmalar yapıp 1 milyon bisikletin çocuklara ulaştırılması projesi, içinde ne kadar bisiklet geçen bir proje olsa da, proje kararırın merkezden alınması, teslim edilecek çocukların Milli Eğitim Müdürlükleri gibi bürokrasi eliyle belirlenmesi, projenin bisikletlerin teslimiyle son buluyor olması, takibinin veya amacı doğrultusunda kullanılmasının sağlanması adına herhangi iş ve işlemlerin yapılmıyor olması, bisiklet üreticisi şirket veya şirketlerle yapılan anlaşmaların şeffaf, denetlenebilir ve hakkaniyetli olup olmadığının bilinmemesi vs nedenlerle… Araştırması yapılmamış olsa da, çokça büyük oranlarda bisikletin düşünülen-planlanan amaçlar dahilinde kullanılmadığını, bisiklet verilen ihtiyaç sahibi insanların, bisikletten daha öncelikli diğer temel ihtiyaçları doğrultusunda bu bisikletleri elden çıkarmış olabileceklerini düşünmememiz için geçerli sebepler yok maalesef. Nasıl ki, şirketlerle yapılan anlaşmalarla, devlet bütçesinden (haliyle vatandaşın bütçesinden) milyarlarca liralar harcanarak okullara yaptırılan akıllı tahta sistemleri ve öğrencilere dağıtılan tablet bilgisayarlar, hem gerekli olan teknolojik altyapının tamamlanmaması, hem son kullanıcı olan öğretmen ve öğrencilerin bu sistemi kullanmaya hazır hale getirilmemesi, hem de okullardaki çok daha öncelikli ihtiyaçlar giderilmeden böylesi bir işe girilmiş olması neticesinde, dağıtılan tabletler işletim sistemi kırılıp oyun tableti, akıllı tahtalar da büyük oranda film izletme ekranı olmanın ötesine geçememiştir. Yerelden ihtiyaç görülmeyen, yerelden altyapısı hazırlanmayan ve yerelden desteklenmeyen her merkezi karar, proje, maalesef güdük kalmaya mahkumdur..
Veloturk ekibinin tüm anlatımlarına, işleyişine baktığımızda, bu projenin Sağlık Bakanlığının projesiyle bir çok noktada aynılıklara sahip olduğunu görüyoruz. Yine merkezi olarak kararlar alınıyor, yine şirketlerle anlaşmalar yapılıyor, yine yeni sıfır bisikletler alınıp dağıtılıyor, yine mümkün olduğunca çocuklar Milli Eğitim Müdürlüklerince tespit ediliyor, yine teslim edilen bisikletlerin akıbetleri takip edil(e)miyor. Farklılıkları ise, bir resmi bir kurum tarafından değil de, bisiklet kullanıyor olan bir grup insan tarafından yapılıyor olması ve çocuklara bisikletlerinin tesliminin de o bir grup insan eliyle yapılıyor olması diyebiliriz.
Bisiklet nedir?
Bisiklet doğa dostudur… Hem üretim aşamasında, diğer ulaşım araçlarına nazaran çok daha az kaynak tüketimi gerçekleşmiş olur, hem kas gücüyle çalıştığı için çevresel zararı yoktur, hem de en verimli ulaşım araçlarının başında gelmektedir. Bisiklet sessizdir. Doğayı rahatsız etmeden, gürültüyle bozmadan, bilakis doğanın sesini duyarak, kendisini hissederek ilerleriz onunla..
Bisiklet özgürlüktür de… Hiçbir motorlu araca bağımlı olmadan kendi enerjimizle yol alırız onunla. Yollarda dilediğimizce durur, manzaranın, güzelliklerin farkına varır, keyfini yaşarız, zorluklarını da…
Bisiklet politiktir de… Yayaları, bisikletlileri dikkate almadan, sadece araçların var olduğu veya hakim olduğu yargısıyla planlanan, yapılan yollara, ışıklara, kurallara karşı bir duruştur bisiklet. Bisiklette sermaye biriktiremezsin. Bugün çokça pedal basayım da yarın rahat yol alayım diyemezsin. Ya da heybene öyle tıka basa yiyecek, giyecek vs yükleyim de konforum baki kalsın diyemezsin. Yüklendiğin her yük, yollar boyunca kamburun olacaktır çünkü.
Bisiklet paylaşımdır da… Yol boyunca başka bir bisikletliyle veya bisikletsizle yolunu, sohbetini paylaşırsın. Yeri gelir yemeğini, yeri gelir zorlukları, sıkıntıları paylaşırsın. Araçlarında yol alan insanlar yapamazlar oysa ki bunu.
Bisiklet mutluluktur da… Bisiklet sürersin, endorfin salgılarsın, vücudun da ruhun da dinçleşir, temas ettiğin insanlara da bulaştırırsın moralini-motivasyonunu…
Bisiklet ne değildir?
Bisiklet şirket değildir. Öyle koca koca şirketlerin, sponsorluk anlaşmalarıyla verebileceği bir meta değildir bisiklet. Çünkü verdiğinden daha çoğunu almak zorundadır şirket (almayan da şirket değildir zaten). Bisiklete yaptıkları 1 yatırım karşılığında, bisikletin ruhuna daha fazla sayısınca dinamit koymadığından ya da koymayacağından emin miyiz?
Bisiklet merkezi değildir, yereldir… “Biz 5 güzel insan oturduk kafa patlattık, sponsorlar bulduk, satışlar yaptık, o paralarla da işte çocuklara ulaştırdık, ne kadar da mutlu oldular.” demek değildir. Bisiklet, ruhunu hissetmeden, yaşamadan, paylaşmadan verdim oldu denebilecek değildir çünkü…
Bisiklet yarış değildir… Bisiklet, bir hedef koyup da ona varmak değildir. Sen yol alırsın, yol olursun, o hedef gelir seni bulur sonunda, belki ortasında.. Bilemezsin… Neyin yolunu gidiyorsan, neyin yolu oluyorsan, sana gelecek hedef de odur ancak.. En az zamanda en çok yol almaksa hedef, bu bisiklet değildir. Çünkü bisiklet yavaştır, hız değil.. Bu fiziki, teknolojik, sosyolojik, psikolojik hız çağında, durup, kendini dinlemenin, doğayı hissetmenin, çevreni algılamanın, fark etmenin, fark edilmenin aracıdır bisiklet…
Bisiklet “yeni” değildir… Düşünün ki, bisiklet tüm ulaşım araçlarının atası gibi bir şey. Motorlu taşıtlar yokken onlar yollardaydılar. Zaman aktıkça, o motorlu taşıtları üreten ülkeler, kullananlar, yaşayanlar, dönüp dolaşıp bisiklete döndüler, en büyük bisiklet kentleri oldular. Aynı bisikletlerini on yıllarca boyunca da kullanıyorlar. Sen bisikletine özenip baktığın sürece, o eski dosttur o da sana iyi bakar. Çocuklara verebileceğimiz en güzel armağan bisiklet olabilir evet. Ama yeni/sıfır bir bisiklet mi olmalı illa ki?… (Eti Sarı Bisikletin, henüz yeni yayınlanmış bir anketin sonucuna göre, ülkemizde ailelerin %28inin evinde bisiklet var ve bunların %36sında da bisikletler hiç kullanılmadan durmaktalar. Toplam hane sayısının 22 milyon olduğu düşünüldüğünde, tüm ülkemizde yaklaşık 2.200.000 (iki milyon iki yüz bin) adet bisiklet hiç kullanılmadan öylece durmaktadır demektir. Ve bu sayı, bisiklet dağıtım projelerinden gelen bisikletlerle beraber daha hızlı bir şekilde de artıyor olacaktır.) Hali hazırda üretilmiş bir şeyin, yeniden kullanılma potansiyeli varken, duruyorken, onun ziyan olmasını, çöp olmasını göre göre “yeni”sini ürettirmek… İşte, bu bisiklet ruhu hiç değil… Bu hiç kullanılmadan duran bisikletleri, yeniden kullanıma sokmak, hem direkt sahibi olan insanların bisiklete yeniden yüzlerini dönmelerini sağlanması hem de ihtiyacı olan diğer insanlara ulaştırılmasıyla, dünyamızın sınırlı kaynaklarını daha doğru ve verimli kullanma adına küçük belki ama önemli bir adım olacaktır.
Bisikletimiz yeni olmayabilir, kullanılmış olabilir, ama ruhunu yakaladığımızda kendimizi yenileriz…
Yenilemek değil, yenilenmek olmalı belki de amacımız…
Veloturk ekibi İzmir söyleşisinin, Çeşme Granfondo yarışması öncesinde gerçekleşmesi, söyleşinin ve izleyici sorularının da ağırlığının yarışma ile ilgili olması beklendik bir durumdu. İzleyici olarak sayıca azdık. Muhtemel ki gelme potansiyeli olan ama gelmeyen kişiler, konunun yarışma etrafında döneceğini tahmin ettiklerinden ve kendileri yarışmayla ilgili olmadıklarından katılmadılar. O yüzden izleyici olarak beklenenin altındaydık. Ki durum öyle de oldu zaten. Söyleşinin büyük kısmı ve soruların biri dışında hepsi yarışma içerikliydi. Ama ekibin kendilerinin de ifade ettikleri, vurguladıkları gibi, bu yarışmalar, asıl amaç olan çocuklara bisiklet ulaştırabilmenin araçlarıydı sadece. Tüm ekip ve izleyiciler olarak, amacı önemsemeyip, araç üzerine yoğunlaşılmış olması, maalesef ki ülkemizdeki halin-gidişatın izdüşümü sadece. Sonlara doğru tarafımdan gelen, “bisikletleri dağıttığınız şehirlerde veya köylerde, bisikletle ilgilenen insanlara ulaşılsa, teslim edilen o bisikletlerin takibi yapılsa, o çocuklara o bisikletlerini kullanabilecekleri ortam oluşturulmaya çalışılsa, ki böylece yaptığınız çalışmalar gerçek değerine ulaşsa” meailindeki öneri ise, ekip tarafından pek önemsenmemiş oldu. Hatta izleyicilerden bir arkadaşımız da, “hocam görüyorsunuz, Veloturk ekibi gibi önemli insanlar geliyor söyleşiye, izleyici sayımıza bakın.” şeklinde gel(e)meyenlere sitemlerini de iletti. Evet arkadaşım, gelen olarak azız, doğru. Gelenlerimizde ne görüyoruz peki? Amacı unutmuş, aracın etrafında dönüp duran bir haldeyiz. Halbuki burada çok değil 2-3 insan çıksak ve desek ki: “Burada belki azız ama, onlarca bisiklet gruplarımız var. Eminim ki bu güzelliğe ortak olmak, emek katmak isteyecek bir avuç da olsa insan bulabiliriz. Bir avuç da yeter zaten. Sayın Veloturk ekibi, en yakın zamanda İzmir’e de bisiklet dağıtımı bekliyoruz sizlerden. Ki o çocuklarla ve bisikletleriyle, en azından güvenli bir şekilde sürmeyi öğrenene, yani bisikletlerine alışana kadar bizler onlara refakat edelim. Mesela her Pazar, aramızdan nöbetleşe 2 bisikletçi o çocukların yanlarına gitsinler. Beraberce gün boyu tamir-bakım yapsınlar, mini eğitimler versinler, sonra da küçük küçük gezintiler yapsınlar. Böyle böyle 2 ay 3 ay gidilsin. Ta ki, nasıl ki bisiklette dengede durmak ve sürmek, o ilk kalkış ve düzenli ilk pedallar gerektiriyorsa, bizler de o çocukların bisikletli yeni hayatlarındaki ilk kalkışlarında ve ilk pedallarında, ağabeyleri ablaları olarak rehber olalım, destek olalım, beraber olalım… Onlar o tadı, ruhu, keyfi yakaladıklarında bırakalım, kendileri devam etsinler.”
Ayrıca yine şahsen: “Neden yeni bisikletler? Neden şirketler? Ve neden olanı değerlendirmek yerine yeni üretimler yolunu seçtiniz?” sorularımı, tatmin edici olmayan kısa cümlelerle cevapladılar.
Küçük bir hesap: Şuan itibariyle dağıtılmış olan 3500 adet bisikletin toplam ederi, (kendi açıklamalarındaki adet maliyeti 360TL ile) 1.260.000 (bir milyon iki yüz altmış bin) TLdir. Bu tutar sadece bisikletlerin alımları için kullanılan meblağdır. (Sponsor firmaların organizasyon (yarışma vs) ücretleri için ödedikleri meblağlar hariçtir.)
Bisikletle kalın, hoşça kalın…
(Mervan Kızıl)