Scudo Sports

Biraz da aşk ve romantizmle ilgili hikayeler ve fotoğraflar

Tüm umutları dilinin altına saklayıp
Susup kaçar sen kokulu şehirden...
Uzun uzadıya anlatmaya gerek yok bu öyküyü
Yaşandı bitti deyip kaldırır tozlu raflara...

Top atıp, camı kıran utanmaz çocuk edası vardır satırlarında
Bir veda mektubu bile bırakmadan düşer yollara...
Kimi zaman kurşun yemiş tabelalara denk gelir gözleri
Kimi zaman yarin hançerini yemiş yüreklere...

Dilden dile geçer sözler
Sözler söz olmaktan çıkıp işlenir kan denen mürekkeple benliklere...

Susmazsın bilirim şair,
Sen yolların delisi, bense seni anlatan kirli kalemin sahibi...
Ellerim sana bulaştı ya
Günahların en büyüğüsün sen...
Çektin gittin,
- hiç sormadın Kızkulesi aşıklarına
Ya da Marmara'ya kanat çırpan martılara.
Bide Kadıköydeki simitçi, sakın unutma...

Sormadın ulan işte
Sormadın kahrolası...

Gidene yol yakışır
Gidene yol yaraşır dedin
Çektin gittin
- be şair!..

Şimdi
Gözkapaklarım bir balıkçı oltasına yem olurken
Tüm yalan sözleri bırakıyorum bir kenara
Kaldırımlara düşüyor dudaklarım
Islanıyor elimin ayasındaki coğrafya

Susmuyor bulutlar
Susmuyor ulan işte,
Ağlaşıyor rüzgarla...


Gidene yol yakışır
Dönene bin yıl işkence.....
Şimdi ne söylesem yalan
Gözlerinden başka be, gözlerinden başka......
 
Scudo
Mamu

Ah mamu mamu mamu
Beyaz güller kurudu mamu
Beyaz güller kurudu
Benim gönlüm karardı mamu

Ah mamu mamu mamu
Tutbeni kuş olayım mamu

Bir kanadımda güneş
Bir kanadımda rüzgar mamu

Ah mamu mamu mamu
O beni niçin bıraktı mamu
O beni bıraktı ama
Sonra da pişman oldu mamu


söz-mizik:YAŞAR KURT
 
http://img11.imageshack.us/img11/2230/56172029.jpg




Suskunluğum kederimden

Yoksa çok iyi bilirim aşk’çayı

En bilge hocalardan öğrendim bu dili

Bir gün gecenin sessizliği geldi derse

Ertesi gün yağmurda yalnızlığım

Bir gün acılarım kurs verdi

Öteki gün terk edilişim

Herkes her şey bir şey öğretti de

Diplomayı sensizlikten aldım

Suskunluğum kederimden

Yoksa çok iyi bilirim aşk’çayı

En bilge hocalardan öğrendim bu dili

Bir gün gecenin sessizliği geldi derse

Ertesi gün yağmurda yalnızlığım

Bir gün acılarım kurs verdi

Öteki gün terk edilişim

Herkes her şey bir şey öğretti de

Diplomayı sensizlikten aldım

İyi bir öğrenciydim

Bir yığın ödev hazırladım

Seni anlatan, sensizliği anlatan

Her satırında beni ağlatan

Hiç karalamadım

Hiç nokta kullanmadım

Hiçbir ödevim tam bitmedi

Bulamadım çünkü

Sana sevgimi anlatacak son cümleyi

Yüklemlerimi yükledim yüreğime

Her yüklemin eyleminde

Sana koştum çünkü

Yüklemler bendim, özneler sen

Ne kadar cümle kurduysam

O kadar uzaklaştın benden

Binlerce cümle kurdum

Hepsine nokta koydun

Ben kurdum sen bozdun

Bir Aralık sabahıydı sen yüreğimi araladığında

Çok soğuktu

Sen sıcacıktın

Ellerini tuttum mevsimler değişti

Mevsimlerce sevdim seni

Kar en beyazdı

Yağmur en ılık

Ve bir yaz akşamı

Gözlerinde anlamsız bir akşam karanlığı

Gün sımsıcak

Güneş şimdi batıyor

Işıl ışıl doyamadığım saçların

Yüzünde bir güz

Yüzünde bir ayaz

Titriyordum sana baktıkça

Bitti diyordun

Ne kolay söylüyordun

Canımı söküp alıyordun

Bana hiç sormuyordun

Sen gidiyordun ya

Ben ölüyordum

Oysa yeni cümlelerim vardı

Tam da dilimin ucundaydı

Kalktın masadan

Kalktın ve gittin

Ardına bile bakmadın

Oysa çayın bile bitmemişti

Bir yudum çayda

Bitirdin her şeyi

Ortaköy’deyim çoğu zaman

Sahilde

Her zaman oturduğumuz banktayım

Seni beklemekteyim ey sevgili

Seni özlemekteyim

Sanki hiç gitmemişsin gibi

Ne çok anı birikmiş burada

Hepsi denize dökülmüş

Her dalga seni vuruyor sahile

Her tekneden sen iniyorsun

Garsona hep iki çay ısmarlıyorum

Soğuyunca değiştiriyorum

Geleceksin çünkü

Geleceksin ve

Çayına kaldığın yerden devam edeceksin

Hiç gitmemişsin gibi

Beni hiç öldürmemişsin gibi…
 
(link)

PAPATYA

Kalbimin iç cebinde sana sakladığım
Bir demet papatyayla,
Seviyor sevmiyor yaptım
Sevmiyor dedi papatya, her defasında
İnanmadım.
Şimdi kalbimin iç cebinde
Yalnız seni taşıyorum.
Ve sormuyorum kimseye
Seviyor mu sevmiyor mu diye.
Papatyalar yalan söylese de,
Biliyorum sen beni seviyorsun
Hiç kimseler bilmese de..

"Süleyman Tutuş"
 
Öğrendim ki...
Kimseyi sizi sevmeye zorlayamazsınız.
Kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz,
Gerisini karşı tarafa bırakırsınız.

Öğrendim ki...
Güveni geliştirmek yıllar alıyor,
Yıkmak bir dakika.


Öğrendim ki...
Hayatında nelere sahip olduğun değil
Kiminle olduğun önemli.

Öğrendim ki...
Sevimlilik yaparak 15 dakika kazanmak mümkün
Ama sonrası için bir şeyler bilmek gerek.

Öğrendim ki...
Kendini en iyilerle kıyaslamak değil
Kendi en iyinle kıyaslamak sonuç getirir.

Öğrendim ki...
İnsanların başına ne geldiği değil
O durumda ne yaptıkları önemli.

Öğrendim ki...
Ne kadar küçük dilimlersen dilimle
Her işin iki yüzü var.

Öğrendim ki...
Olmak istediğim insan olabilmem
Çok vakit alıyor.

Öğrendim ki...
Karşılık vermek
Düşünmekten çok daha basit.

Öğrendim ki...
Bütün sevdiklerinle iyi ayrılman gerek
Hangisi son görüşme olacak bilemiyorsun.

Öğrendim ki...
'Bittim' dediğin andan itibaren
Pilinin bitmesine daha çok var.

Öğrendim ki...
Sen tepkilerini kontrol edemezsen
Tepkilerin hayatını kontrol eder.

Öğrendim ki...
Kahraman dediğimiz insanlar
Bir şey yapılması gerektiğinde
Yapılması gerekeni
Şartlar ne olursa olsun yapanlar.

Öğrendim ki...
Affetmeyi öğrenmek deneyerek oluyor.

Öğrendim ki...
Bazı insanlar sizi çok seviyor
Ama bunu nasıl göstereceğini bilemiyor.

Öğrendim ki...
Ne kadar ilgi ve ihtimam gösterseniz
Bazıları hiç karşılık vermiyor.

Öğrendim ki...
Para ucuz bir başarı.

Öğrendim ki...
En iyi arkadaşla sıkıcı an olmaz.

Öğrendim ki...
Düştüğün anda seni tekmeleyeceğini düşündüklerinden bazıları
Kaldırmak için elini uzatır.

Öğrendim ki...
İki insan aynı şeye bakıp
Tamamen farklı şeyler görebilir.

Öğrendim ki...
Aşık olmanın ve aşkı yaşamanın çok çeşidi vardır.

Öğrendim ki...
Her şartta kendisiyle dürüst kalanlar
Daha uzun yol yürüyor.


Öğrendim ki...
Hiç tanımadığın insanlar,
iki saat içinde,
senin hayatını değiştirir.

Öğrendim ki...
Anlatmak ve yazmak ruhu rahatlatır.

Öğrendim ki...
Duvarda asılı diplomalar
İnsanı insan yapmaya yetmez.

Öğrendim ki...
Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa, anlam yükü o kadar azalır.

Öğrendim ki...
Karşısındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında çizginin
nereden geçtiğini bulmak zor.

Öğrendim ki...
Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez.
Gerçek aşkların da!

Öğrendim ki...
Tecrübenin kaç yaşgünü partisi yaşadığınızla ilgisi yok,
Ne tür deneyimler yaşadığınızla var.

Öğrendim ki...
Aile hep insanın yanında olmuyor.
Akrabanız olmayan insanlardan ilgi, sevgi ve güven öğrenebiliyorsunuz.
Aile her zaman biyolojik değil.

Öğrendim ki...
Ne kadar yakın olursa olsunlar
En iyi arkadaşlar da ara sıra üzebilir.
Onları affetmek gerekir.

Öğrendim ki...
Bazen başkalarını affetmek yetmiyor.
Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor.

Öğrendim ki...
Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın
Dünya sizin için dönmesini durdurmuyor.

Öğrendim ki...
Şartlar ve olaylar,
Kim olduğumuzu etkilemiş olabilir.
Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz.

Öğrendim ki...
İki kişi münakaşa ediyorsa,
Bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez.
Etmemeleri de sevdikleri anlamına gelmez.

Öğrendim ki...
Her problem kendi içinde bir fırsat saklar.
Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır.

Öğrendim ki...
Sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar sürüyor
http://img25.imageshack.us/img25/9453/index2u.jpg
 
  • Beğen
Tepkiler: Hakan Yazman
(link)

Gittin..
Ben arkandan sadece baktım..
Oysa söylenecek
O kadar çok şeyim vardı ki...
Konuşamadım...


(link)

(link)
 
http://img385.imageshack.us/img385/8457/5247082225nuls2.gif

http://img385.imageshack.us/img385/452/6442983c1luct3.gif

http://img385.imageshack.us/img385/5687/5713964c5euks6.gif
 
(link)
(link)

Bütün perdelerini çektim hüzünlerin,
Çekirdeği içinde kırılmış küçük meyve tanecikleri gibiydi yüreğim.
Aynı hüzün filmlerini tekrar tekrar izlemekti bu aşk.
Bir elveda diyemeden biterdi,
Hep aynı yaşanırdı yeniden başlangıçlar.
Oysa ben bilirdim, yenilerimiz hep eskiydi bizim.
Kırık kırık parçalara bölerdim yüreğimi,
Acırdı, bu acılar hep aynı acılardandı.
Tadı aynı, sızısı aynıydı.

(link)
(link)

Şevkatten yoksun yüzdüm kırmızı nehirde.
En sevdiğim rengin adını koydum çehresine,
Oysa karanlığını görüyordum,
Siyahını kırmızıya çalıyordum,
Yalan oyunu içinde kandırılıyordum.
Seviyorum sözcükleri suda kayboluyordu,
Onun seviyorumları yüzmeyi beceremiyordu.

Elleri ellerimdeyken boştu parmaklarımın arası,
Yalan renkleri hissetmiyordum.

(link)
(link)

Şimdi kim çehremin çizgilerini ezberleyebilir,
Kim dokunabilir duduklarımın peteğine,
Kim girebilir izinsiz duvarlarıma KİM…
Kim böyle hoyratça savurabilir gülüşlerimi,
Çevirebilir gözlerimi karanlıklara.
Kim tutabilir ellerimin rüyalarını,
Kim akışkanlı şevkatlerini dokundurur tenime.

(link)
(link)

Bir yalan oyunu bitti…
Uzaklara yolcukta yüreğim,
Dönüşü yok biletimi kestim.
Elveda…

Alıntı
 
  • Beğen
Tepkiler: Selay Yaman
"Dişi kuş yaralanmış ve durumu vahim…
Yolun üzerinde alçak
uçarken bir araba çarpmış ona..."
http://img2.imageshack.us/img2/6559/10224180.jpg
"Erkek kuş, eşine yiyecek taşıyor…
Ona sevgi ve şefkat gösteriyor."
http://img2.imageshack.us/img2/707/45429755.jpg
"Gidip tekrar yiyecek getiriyor ama, öldüğü düşüncesiyle müthiş üzülüyor.
Yerinden kımıldatmaya çalışıyor eşini...
ki bu, kırlangıçlar için çok ender görülen bir durumdur!"
http://img2.imageshack.us/img2/7924/97516376.jpg
"Sevgilinin öldüğünü ve asla geri dönmeyeceğini farketmesiyle birlikte,
yitirdiği aşkına acı gözyaşları döküyor."
http://img2.imageshack.us/img2/5859/78761523.jpg
"Ölümünden duyduğu kederle eşinin başucundan ayrılmıyor."
http://img27.imageshack.us/img27/2470/94223932.jpg
"Artık onu sonsuza dek yitirdiğini, kendisine dönmeyeceğini anlamıştır. Hüzün ve acı içinde onun yanında duruyor"
http://img25.imageshack.us/img25/8018/51410893n.jpg
"Bu resimleri Amerika, Avrupa, hattâ Hindistan’da milyonlarca kişi izledi
ve hepsi gözyaşlarına boğuldular. Fotoğrafçı bu resimleri ufak bir ücret
karşılığında Fransa’nın en ünlü gazetesine sattı.
Resimlerin basıldığı gün bayilerdeki tüm gazeteler anında tükendi.
Ve bazı insanlar hâlâ “hayvanların beyni veya duyguları olmadığına” inanıyorlar değil mi?.."
 
Habil'le Kabil'in hikayesinde karganın arkadaşını toprağa gömmesi gibi ...
o kulağa hitap ediyordu bu fotolarda göze ... bu hayvanlarda bile şevkat duygusu var ben öyle zannediyorum ki şevkat aşktan daha ötededir.şevkat karşılık beklemez çünkü.tavuk, yavrusuna saldıran köpeğin önüne çıkıp, hayatı pahasına olsa bile, onu korumaya çalışır bu tür şeyleri çok görüp anlatanlar var. Ama aşkın ağlamaları inlemeleri karşılık beklemektir.çoğu zaman duyuyoruz "aşkıma değmezmişsin" diye çok kişiler diyorlar. neyse fazla derinlere dalmayım şimdi...

güzel paylaşım teşekkürler
 
  • Beğen
Tepkiler: Volkan Bilirli
@volkii

Türkiye'de romantizmi arabeske çeviriyoruz, :boese157: bu yüzden bu başlığa pek bakmıyordum. Ama mesajınız gerçekten çok güzel, diğer mesajlardan daha farklı olmuş. Teşekkürler...
 
Fotolara baktıkça insan görüyor ki;
"Acıyla tatlı bu kadar yakın birbirine şu dünyada. "


----------------ooo---------------

Thales demiş ki; (Kendisi milattan yüzlerce yıl önce yaşamış bir düşünür)
- "Yaşamanın ölümden hiç bir farkı yoktur."

Thalese sormuşlar hemen:
- "Peki o zaman neden ölümü tercih etmiyorsun?"

Thales hiç beklemeden cevapla:
-"İkisi birbirinden farksız dedim ya... "




.
 
  • Beğen
Tepkiler: Volkan Bilirli
Ben de bu paylaşımı çok beğendim. İnsanların, hayvanların bitkilerin her canlının ruhlarının ortak yönleri var.
 
  • Beğen
Tepkiler: Volkan Bilirli
Unutma ! Sukutlarda Saklıdır En Derin Haykırışlar...


Söylenecek hiçbir şeyin yoksa susmaya ne dersin?
Söyleyecek sözü olanları dinlemeye anlamaya ne dersin?
Kitap sayfalarının arasında dolaşmaya...
Kâinatı okumaya...




Suratını okşayan rüzgârı saçlarını ıslatan yağmur damlasını ayaklarındaki kum tanelerini hissetmeye...
Güneşin batışını hayata dair anlatacakları olan bir filmi yıldızları uzaklaşan bir gemiyi izlemeye...
Hastanedeki hastaları cezaevlerindeki mahkûmları kabristandaki mezar taşlarını görmeye...
Yollardaki bir taşı bir düşeni bir kendini kaybedeni kaldırmaya ne dersin?
Biraz düşünmeye geçmişe geleceğe gitmeye...
Sorular sormaya hayata kendine dünyaya dair...
Kafa yormaya hep ertelediğin konularda...




Bir cevap bulmaya bir cevap veren bulmaya; içinden çıkamadığın problemlere dair...
Söyleyecek hiçbir şeyin yoksa söyleyecek bir şeyi olanlardan bir şeyler öğrenmeye ne dersin?
Bugüne kadar söylenmiş sözlerin üzerinde durmaya; kiminin altını kırmızı kiminin mavi kiminin siyah kalemle çizmeye; kiminin üstünü çizmeye kimine bir harf bir kelime bir ünlem eklemeye ne dersin?
Yeni bir şey söylemeyeceksen daha önce söylenmiş sözleri bu kadar yüksek sesle bu kadar kendi keşfinmiş gibi bağıra bağıra söylememeye ne dersin?
Kendini biraz hesaba çekmeye cevaplarının doğruluğunu kontrol etmeye hatalarını kabul etmeye...
Biraz bozmaya ezberlerini...
Biraz değiştirmeye kurduğun cümleleri...
Teslim bayrağını çekmeye...
Yeni şeyler öğrenmeye...
Yeni şeyler söylemek için susmaya...
Ama susarken de içine hiçbir ima katmadan sadece susmaya...
Bir şey biliyormuş gibi değil.
Kâle almıyormuş gibi değil.
Kendini ağırdan satıyormuş gibi de değil.
Gümüş olan söze tercih edilesi bir altın değerinde olduğundan hiç değil...
Daha yolun başındaymış daha öğrenecek çok şeyi varmış söyleyecek hiç ama hiçbir şeyi yokmuş gibi susmaya...
Bir "Konuşursam yer yerinden oynar havasında" değil.
"Fırtına öncesi sessizlik" gibi de değil.
Sesini akort ediyormuş gibi hiç değil.
Söyleyecek sözü olmayan herhangi bir insan gibi...
 
  • Beğen
Tepkiler: Volkan Bilirli
:(
http://img26.imageshack.us/img26/7094/12890451.jpg
"Resimdeki kız Katie Kirkpatrick; 21 yaşında… Yanındaki 23 yaşındaki nişanlısı Nick.
Fotoğraf 11 Ocak 2005 tarihinde ABD’deki evlilik törenlerinden hemen önce çekildi.
Katie ölümcül bir kanser ve günün bir çok saati ilaç alıyor.
Resimde, Nick onu bir çok kemo(terapi) seanslarından birinde birinde onu beklerken görülüyor."

http://img24.imageshack.us/img24/3936/20887630.jpg
"Tüm ağrı, organ yıpranmaları ve morfinlere rağmen Katie evliliğinin her detayı ile kendi ilgileniyor ve devam ediyor.
Elbisesinin hergün oluşan kilo kaybına göre bir kaç kez ayarlanması gerekti…"
http://img23.imageshack.us/img23/5963/54869531.jpg

"Partideki alışılmadık bir aksesuar da, Katie’nin tören ve resepsiyon sırasında kullandığı oksijen tüpüydü…
Resimdeki diğer çift Nick’in ebeveynleri. Oğullarının tatlı lise aşkı ile evlendiğini görmekten heyecanlılar."
http://img206.imageshack.us/img206/5255/67019192.jpg

"Katie tekerlekli sandalyesinde oksijen tüpü ile, kocası ve arkadaşlarının söylediği şarkıyı dinliyor…"
http://img26.imageshack.us/img26/7892/84541742.jpg

"Resepsiyon sırasında Katie’nin ara sıra dinlenmesi gerekti… Ağrı onu uzun sure ayakta durmasına izin vermedi."
http://img25.imageshack.us/img25/4999/14696237.jpg

"Katie evlilik gününden 5 gün sonra öldü. Çok zayıf ve hasta bir kadının yüzündeki bir tebessümle evlendiğini görmek bizi düşündürdü…
Ne kadar sürdüğü önemli değil; Mutluluk erişilebilir…

Yaşamlarımızı karmaşık hale getirmeyi bırakmalıyız… "


"Hayat kısa


Kuralları Yık


hemen affet


tutkuyla öp, dürüst sev


içten gül


Ve gülümsemeyi asla bırakma…


hayatın ne kadar tuhaf olduğu önemli değil


hayat her zaman katılmayı beklediğimiz bir parti değil


Ama burada bulunduğumuz sürece gülümsemeli ve,

şükretmeliyiz…"
 
Yoksunluktur aşk dediğin! Bir yanın eksik kalır geceler boyu, aldığın nefes yetişmez, sokak çocukları gibi dışarıda üşür yüreğin.


Kaybetmektir aşk! Egonu, gururunu, kimliğini bir hırsızın ellerine gönüllü bırakmaktır. İsteyerek bencillikten vazgeçmektir. Omuzlarındaki tüm yükü atarak, avare gülüşlere uyanmaktır düş sabahlarında. Hiç fark etmeden nelerden vazgeçtiğini, cebinde, avucunda ne varsa dağıtmaktır.
Aşk bir çeşit yoksulluktur. Mantığını kaybeder bedenin, kim ne derse gülümsersin. Hayattan kopmakla durmak arasında sendelediğinde ruhun, tam o anın içinde durur aşk dediğin.
Kazanma ihtimalinin az olduğu bir kumar oyunudur aşk. Elindeki karta bakmadan rest çekmektir yaşama. Tüm zenginliğini, düşük ihtimale rağmen, hayatın ortasına sürmektir.
Uğrunda bir ömür harcadığın özgürlüğünü hibe etmektir aşk dediğin. Başkasına ait küçücük bir kalbin içine sığmaya çalışmaktır. Köleliğe razı olmaktır. Gülümseyen bir çift dudağa, güzel bakan bir göze esir olabilmektir. Yani, aşk dediğin gönüllü hükümlülüktür.
Olmayacak duaya amin demektir aşk. İmkansızı başaracağına dair şiddetli inançlara tutulmaktır. Kaç merdiveni üst üste koyarsan, mehtabı sevdiğinin kollarına çekebileceğini hesaplamaktır mesela. Ortak bir yıldız seçip, bulutlu gecelerde seni düşünmediğini sanarak ağlamaktır. Muhteşem şiirler yazdığına inanarak, tüm sevdiklerini esir etmektir, yüreğinden başka yere bağlanamamış kelimelere.
Uykusuzluktur aşk dediğin! Yalnızken onu düşünmekten kapanmayan gözler, sabah ezanlarını duyarak sızar en sonunda. Sayısız geç kalışların açıklanamaz sebebidir. Birlikte olduğunda onu seyrederek bitirmektir geceyi ve çok uzun uyuyuşun içinden kalkmış gibi dimdik başlamaktır yeni güne.
Sürekli dalgınlık halidir aşk. Kafanı yaslayarak hayallere daldığın otobüs camlarında izler bırakmaktır, ineceğin durağı kaçırarak. Yanından geçeni görmeden sokaklar boyu yürümektir. Kafanda duran gözlüğü, konuşurken elinde tuttuğun telefonu aramaktır.
Zamanla kavga etmektir aşk. Yelkovanla akrebe küfür etmektir geçmek bilmez bekleyişlerde. Planlarını uyduramamaktır, hayat sürprizler yaparak değiştiğinde.
Kendinden vazgeçmektir aşk dediğin. Yemeğin en güzel yerini ayırmaktır sevdiğin için. Onun yerine düşünmektir, onsuz kaldığın anlarda bile. Birini kendinden çok sevmektir, henüz kendini sevmeyi bile beceremediğin yaşam tünelinde. Hastalandığında bir sandalye üzerinde beklemektir sabaha kadar. Her acısını kalbinde misliyle hissetmektir.
Aşk dediğin yoksulluktur. Bedenini, ruhunu, kalbini emanet ederek başkasına; düşler bahçesinin çiçekleri ile avunmaktır. Kendin olmaktır aslında,özüne dönmektir. Vazgeçmektir hırslardan, cezalardan, çekişmelerden. Sadece güzel olana dayandırıp yaşamı, her mevsimin tadını çıkarmaktır. En değerlisi, aşk, bir kalbe sevmeyi öğretmektir.
 
Hayat, ne tarafdan baktığına göre değişen bir yaşam. Yaşamı değerli kılansa, yaşamı ne denli önemsediğinde gizli. Nasıl önemsersen, o denli önemsenirsin, ne denli değer verirsen, o denli değer görürsün hayattan. Farkındaysan, farkedilirsin. Yani her şey bizde gizlidir, biz neysek hayat onları koyar önümüze. Hayat boyu karşılaştığımız her şey, inanın ki taşıyabileceğimizden fazlası değildir.

Farketsenizde, farketmesenizde, her şey muntazam bir denge içinde devam etmekte hayat da. Oysa çoğu zaman acı, tatlı anlarla dolu olsa da hatıralarımız, bütün bunlar yaşanması gerekenlerden başka bir şey değildir ki. Yaşarken farkedilmesi gereken bir şeyde, bizim kendimize verdiğimiz değerdir. Hani hep insanlarda beklediğimiz şey aslında, yüreğimizden ötede değildir. Çünkü insan yüreğini okumayı bilemezse, inanın ki başka yürekleride okuyamaz, kendini sevmeyi başaramazsa, başkalarını da sevmeyi başaramaz.

Peki ya biz, ne yapıyoruz? İnsanların gözünde biz neysek, kendimize ona göremi değer veriyoruz. Oysa bizim kendimize yapamadığımızı, insanlardan niye bekliyoruz ki. Beklememek gerek elbet de. Çünkü bize hayat boyu, bizdeki her kusur ve hataya rağmen, adalet terasizinin dengesi bozulmadan, en paha biçilmez şekilde değer verecek insanlar, çok ama çok nadirdir hayatımızda. Tıbkı bu öyküde olduğu gibi...

Görmesini Bilen Gözler

Küçük kız, kendini bildiği günden beri annesinden büyük bir şefkat görmüş ve ondan duyduğu sözlerle, pamuk prensesten daha güzel olduğuna inanmıştı. Ona göre; nur yüzlü ve badem gözlüydü. Bir tanecik yavrusuydu her zaman. Ama ilk okula başlayınca işler değişti. Arkadaşları onun hiç de güzel olmadığını hatta çirkin bile sayıldığını söylemekteydi. Küçük kız, ilk önceleri onlara inanmadı çünkü herkes birbirini kıskanıyordu. Ama bir kaç yılda gerçeklerle yüzleşti. Annesinin bir pamuğa benzettiği yüzü, çiçek bozuğu bir cilde sahipti. "Badem" dediği gözleri ise şaşıydı. Vücudu da bir serviyi andırmıyordu. Demek ki, annesi onu aldatmış ve yıllar yılı çekinmeden yalan söylemişti.
Genç kızın anne sevgisi, kısa bir süre sonra nefrete dönüştü. Evlenme cağına gelmiş olmasına rağmen yüzüne bakan yoktu. Üstelik de gözleri, bütün tedavilere rağmen düzelmiyordu. Genç kız, doktorların gizlice yaptığı konuşmalardan kör olacağını anladığında çılgına döndü ve kendisini hâlâ çocukluk yıllarındaki ifadelerle seven annesinin bu yalanlarına dayanamayıp evi terk etmeye karar verdi. Fakat annesi, uzak bir yerde iş bulduğunu söyleyerek ondan önce davrandı ve kazandığı paraları bir akrabasına gönderip, kızına bakmasını rica etti.
Genç kız bir süre sonra görmez oldu. Karanlık dünyasıyla baş başaydı. Bu arada annesini hiç merak etmiyordu. Yalancıydı annesi, ölse bile bir kayıp sayılmazdı. Bir gün doktorlar, uygun bir çift göz bulduklarını söyleyerek kızı ameliyat ettiler.
Ancak o, gözünü açtığında yine ayni yüzü görmekten korkuyordu. Fakat kör olmak zordu. En azından kimseye yük olmazdı. Genç kız, ameliyat sonunda aynaya baktığında, müthiş bir çığlık attı. Karşısında bir dünya güzeli vardı. Gerçekten de harika bir kızdı gördüğü. Yüzündeki bozukluklar tamamen kaybolmuştu. Çok kemerli olan burnu düzelmiş, kepçe kulakları normale dönmüş ve yaban otlarını andıran saçları, dalga dalga olmuştu. Genç kız, yanındaki yaşlı doktora sevinçle sarılarak:"Sanki yeniden dünyaya geldim!" dedi. "Yüzümde hiçbir çirkinlik kalmamış, estetik ameliyatı siz mi yaptınız?" Yaşlı doktor: "Böyle bir ameliyat yapmadık kızım!." diye gülümsedi. Annenin bağışladığı gözleri taktik. Sen, onun gözünden gördün kendini!."

Hayat boyu bize asıl değeri verenler, bizi beklentisiz sevenlerdir. Sizcede öyle değil mi...?
 
@Hasan Çağrı

Aynen katılıyorum hocam :) Ellerine sağlık
 
Geri