Biraz da aşk ve romantizmle ilgili hikayeler ve fotoğraflar

Selay Yaman

Forum Bağımlısı
Kayıt
21 Aralık 2007
Mesaj
677
Tepki
846
Şehir
İstanbul
'EĞER' Değil, 'ÇÜNKÜ' Değil, 'RAĞMEN' Sevin


Masumi Toyotome diye bir Japon yazmış bu yazıyı.
"Dunyada sevilmek istemeyen kisi yok gibidir "diye başlıyor. Ama sevgi nedir?, nerede bulunur?, biliyor muyuz?" diye soruyor. Sonra anlatmaya başlıyor... Sevgi üç türlüdür.

Birincinisin adı 'Eğer' türü sevgi.
Belli beklentileri karşılarsak bize verilecek sevgiye bu adı takmış yazar. Örnekler veriyor: Eğer iyi olursan baban, annen seni sever. Eger başarılı ve önemli kisi olursan, seni severim. Eger eş olarak benim beklentilerimi karşılarsan seni severim.

Toyotome en cok rastlanan sevgi türü budur diyor. Karsılık bekleyen sevgi. Yazara göre evlilikle rin pek çoğu 'Eğer' türü sevgi uzerine kuruldugu icin cabuk yıkılıyor. Gençler birbirlerinin o anki gercek hallerine degil, hayallerindeki abartılmış romantik görüntüsüne aşık oluyor ve beklentilere giriyorlar.

İkinci tur: 'Çünkü' türü sevgi...
Toyotome bu tur sevgiyi şöyle tarif ediyor: Bu tür sevgide kişi bir şey oldugu, bir şeye sahip olduğu ya da bir şey yaptigi icin sevilir. Baska birinin onu sevmesi, sahip oldugu bir niteliğe ya da koşula bağlıdır. Örnek mi? Seni seviyorum . Çünkü çok güzelsin (Yakışıklısın). Seni seviyorum . Çünkü o kadar popüler, o kadar zengin, o kadar ünlüsün ki. Seni seviyorum . Çünkü bana o kadar güven veriyorsun. Seni seviyorum .

Biri dışa gösterdikleri ,öteki yalnızca kendilerinin bildiği. İnsanlar sandıklari kişi olmadigimizi anlar ve bizi terk ederlerse korkusu buradan doğar.
Ikincisi de ya günün birinde değisirsem ve insanlar beni sevmez olurlarsa endişesidir.

Japonya'da bir temizleyicide çalısan dünya güzeli kızın yüzü patlayan kazanla parçalanmış. Yüzü fena halde çirkinleşince, nişanlısı nişanı bozup onu terk etmiş. Daha acısı aynı kentte oturan anne ve babası, hastaneye ziyarete bile gelmemisler, artik çirkin olan kızlarını. Sahip oldugu sevgi, sahip oldugu güzellik temeli üstüne kurulmuş olduğundan bir günde kaybolmuş. Güzellik kalmayınca sevgi de kalmamiş. Kız birkaç ay sonra kahrından ölmüş...

Japon yazar toplumlar daki sevgilerin çoğu 'Çünkü' türündendir ve bu tür sevgi, kalıcılığı konusunda insanı hep kuşkuya düşürür diyor. Peki o zaman, gercek sevgi, güvenilecek sevgi ne? Ve iste sevgilerin en gercegi:

Üçüncü tür sevgi: 'Rağmen' ...

Bir koşula bağli olmadığı icin ve karşılığında bir sey beklenmediği için..
Eğer türü sevgiden farklı bu. Sevilen kişinin çekici bir niteliğine dayanıp böyle bir şeyin varlığını esas olarak almadığı için 'Çünkü' türü sevgi de değil.

Bu üçüncü tür sevgide, insan Bir şey oldugu icin degil, Bir şey olmasina rağmen sevilir. Esmeralda, Quasimodo'yu dünyanın en çirkin, en korkunç kamburu olmasına Rağmen sever. Asil, yakışıklı, zengin delikanli da Esmeralda'ya cingene olmasina ragmen tapar. Kisi dünyanin en cirkin, en zavallı, en sefil insani olabilir. Bunlara rağmen sevilebilir.

Her seye rağmen sevmek... sevilmek ya da...

Gercekten de güzel ve özel... "Çünkü" ye ve "Eğer" e gerek kalmadan. ..

Alıntı...

(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
 
Scudo

Selay Yaman

Forum Bağımlısı
Kayıt
21 Aralık 2007
Mesaj
677
Tepki
846
Şehir
İstanbul
fazLa sewdim seni.
fazLa sakIndIm seni gözümden..
fazLa özLedim,fazLa bekLedim
fazLa dinLedim seni.
fazLa anLattIm sana..

derinLigim fazLa geLdi sana.
fazLa korktu gözün..
sense en koLayInI sectin;görmemezLikten geLdin.
cIrpInIrken sana,
sense yaraLadIn beni her adImda.
biLiyordun cünkü heryerimi,her$eyimi..

bu acI fazLa bedenime,ruhuma,kaLbime..
yüreim fazLa yaraLandI,kIrILdI..
eLinden geLenin en fazLasInI yapsan da artIk eskisi gibi oLamaz ki..
zaten sende fazLasInI yapmazsIn ki..

i$te bende hayatImdaki tüm fazLaLIkLarI temizLiyorum.
önceLikLe en fazLa yeri oLan "seni" gönderiyorum hayatImdan.
özgürsün artIk,fazLaLIkLar agIr geLmeyecek sana..

bense temizLendikten sonRa,
fazLaLIkLarI cIkarInca hayatImdan,
ruhum eksiLmi$,kayboLmu$ ama ben cogaLmI$ oLacagIm bu hayata..

dogru ya hakLIsIn ben fazLa geLdim sana..
i$te bu yüzden fazLasIyLa benciLLik yapIorum we terk ediyorum bu hayatI.

öyLece gidiyorum
fazLasIyLa yaLnIz
fazLasIyLa yorgun
fazLasIyLa kIrgIn
fazLasIyLa bIkkIn



we fazLasIyLa dönü$ü oLmayan imkansIz diyarLara gidiyorum
gerci bu eLweda da fazLa sana ya
neyse..

eLweda..
:(

(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
 

Selay Yaman

Forum Bağımlısı
Kayıt
21 Aralık 2007
Mesaj
677
Tepki
846
Şehir
İstanbul
Bir yerlerde tıkanıp kaldığında hayat, soluk almak güçleştiğinde,

Yüreğin susup, mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını,

Dağlara dönmeli yüzünü insan.

Yeni patikalar, yeni yollar seçmeli, yüreğini ferahlatacak;

Yeni insanlarla 'tanışmalı, yeni keşifler yapacak....

Hep isteyip de, bir gün yaparım diye ertelediği ne varsa, Gerçekleştirmeyi denemeli!

Her geçen gece, ölüme bir gün daha yaklaştığını; zamanın bir nehir,

Kendisinin bir sal olup da, O dursa da yolculuğun devam ettiğini anlamalı.

Baş döndürücü bir hızla geçiyorsa birbirinin aynı günler,

Her akşam aynı can sıkıntısıyla eve giriliyorsa,
Değiştirmeye çalışmalı bir şeyleri;

Küçük şeylerle başlamalı belki; örneğin, bir kaç durak önce inip

Servisten, otobüsten; yürümeli eve kadar, yüreğine takmalı güneş gözlüklerini;

Gördüğünü hissedebilmeli!

Sağlığını kaybedip, ölümle yüz yüze gelmeden önce,

Değerli olabilmeli hayat!

İlla büyük acılar çekmemeli, küçük mutlulukları fark etmek için!

Başkasının yerine koyabilmeli kendini;

Ağlayan birine "gül", inleyen birine "sus" dememeli!

Ağlayana omuz, inleyene çare olabilmeli!

Şu adaletsiz, merhametsiz dünyaya ayak uydurmamalı; Sevgisiz, soysuz kalarak!

Dikeni yüzünden hesap sormak yerine gülden,
Derin bir soluk alıp, hapsetmeli kokusunu içine...

Güneşin doğuşunu seyretmeli arada bir, seher yeli okşamalı saçlarını...

Karda, yağmurda; sevincine, coşkusuna; fırtınada boranda; Öfkesine, isyanına ortak olabilmeli doğanın!

Bir çocuğun ilk adımlarında umudu; bir gencin düşlerinde geleceği;

Bir yaşlının hatıralarında geçmişi görebilmeli! Çalışmadan başarmayı, sevmeden sevilmeyi, mutlu etmeden mutlu Olmayı beklememeli!

Ama küçük, ama büyük; her hayal kırıklığı, her acı; Bir fırsat yaşamdan yeni bir şeyler öğrenebilmek için; kaçırmamalı!

Çünkü; hiç düşmemişsen, el vermezsin kimseye kalkması için, hiç Çaresiz kalmamışsan, dermanı olamazsın dertlerin; ağlamayı bilmiyorsan, Neşesizdir kahkahaların;

Merhaba dememişsen, anlamsızdır elvedaların...

Ne, herkesi düşünmekten kendini, ne; kendini düşünmekten herkesi unutmamalı!

Bilmeli; çok kısa olduğunu hayatın; hep vermek ya da hep almak için...

Sadece, anlatacak bir şeyleri olduğunda değil,
Söyleyecek bir şey bulamadığında da dinleyebilmeli!

Aklı ve kalbiyle katılabilmeli sohbetlere...
Hafızası olmalı insanın; hiç değilse, aynı hataları, aynı bahanelerle tekrarlamaması için!

Soruları olmalı, yanıtları bulmak için bir ömür harcayacak! Dostları olmalı, ruhunun ve zihninin sınırlarını zorlayacak!

Herkese yetecek kadar büyük olmalı sevgisi;
Ama, kapasitesi sınırlı olmalı yüreğinin ki, hakkını verebilsin sevdiklerinin;

Zaman bulabilsin; Bir teşekkür, bir elveda için...

Yaşam dedikleri bir sınavsa eğer; Asla vazgeçmemeli sevmek ve öğrenmekten;

Ama, herkesi sevemeyeceğini de her şeyi bilemeyeceğini de fark edebilmeli insan!

Tıpkı, her şeye sahip olamayacağı gibi...

Zamanın ninnisiyle, uykuda geçirmemeli hayatı...!


(link)
(link)

(link)
(link)

(link)
(link)
 

Selay Yaman

Forum Bağımlısı
Kayıt
21 Aralık 2007
Mesaj
677
Tepki
846
Şehir
İstanbul
Yine bir yolun sonundasın. Hayat uzun, çakıllı, bazen genişleyen bazen daralan, düzlükler ve engebelerle dolu, iki yanı ağaçlarla kaplı uzayıp giden bir patika. Bu patikada genellikle tek başına yol alırsın. Önceden başına gelmiştir, bilirsin kimseye yaslanmadan kendi yolunu kendin çizmen gerektiğini ve sonunda hayal kırıkları yaşayabileceğini. Ancak yüreğinin derinliklerinde hep, bir şeylerin yokluğunu hissedersin. Yine de umursamazsın bu duyguları, bir nevi zayıflıktır senin için böyle hissetmek ve bastırırsın. Günlük telaşlara dalıp gidersin. Bazen yaya, bazen bulduğun bir vasıtayla ilerlersin kendi yolunda. Yapmayı tasarladığın ve ertelediğin onca şey önünde yığınla birikir ama bunaltmaz, aksine hayata "bağlanmak" adına bir şeyler bulduğun için memnunsundur hayatından. Kafanın içinde her şey planlı programlıdır, planlarında yer olmayan şeylere kesinlikle kapalıdır kapıların...

Bir gün, kendini bir telefon beklerken bulduğunda, durumu kabul etmezsin ilk başta ve kendini kaptırmama adına donanımlı olduğunu düşünerek kaygı bile duymazsın. O'nun, sana özel bir his besleme ihtimali de düşündürür seni bir yandan. Tüm düşünceleri kafandan uzaklaştırıp reddedersin içinde O'nun ilgisini ya da O’na duyduğun ama kendine bile henüz itiraf etmediğin ilgini. Kendini savunma metotlarının devre dışı kaldığı olaylarla burun buruna geldiğinde her şey kontrolünden çıkmıştır artık. Çevrende mutlu olmayı başaran tüm çiftleri düşünürsün ve geçmişte yaşadığın hayal kırıklıkları gelir gözünün önüne.. Riske girmeyi göze almak değil, risk almak boyutuna gelirsin. Artık ne kendini zapt edebilirsin ne zamanı durdurabilirsin ne de O'nunla geçirdiğin her ânın enstantane olmasını engelleyebilirsin. O'nu hatırlatan bir bakış, bir nükte, bir cümle senin için özel bir anlam kazanır. Mantığını devre dışı bırakarak duygularının peşinden sonuna kadar gitmeye karar verirsin, sonunda uçurum da olabilir, çölde bir vaha da...İlk önce emin adımlarla ilerlersin. Duyguların tüm çıplaklığıyla O’nun gözleri önüne,gururun rahatça çiğneyebileceği şekilde O’nun ayakları önüne serilmiştir. O'nu, aslında senin de mutluluğu aradığına, gerçek aşkların arasına zaman ve mesafe girmeyeceğine ikna etmek için tüm benliğinle çırpınırsın, bakışlarınla yalvarırsın adeta, bir umut var mıdır acaba diye gözlerinde o ifadeyi ararsın. Günlerin beklemekle geçer, ararsa neler söyleyeceğini, nerelere gideceğinizi, neleri açıkça soracağını kurarsın hep kafanda, beklersin, beklersin…Zaman geçer ve bu beklemenin de bir sonu olacak bilirsin, ama aradan zaman geçtikçe son bir atakta bulunma isteğini bastıramazsın. Her attığın adımda senden biraz daha uzaklaştığını hissedersin. O hiçbir çaba göstermeyerek sadece seni yargılamış, hep açığını yakalamaya çalışmış ve senin için zerre kadar çaba sarf etmemiştir. İlgisiz mi yoksa kafası mı karışık? Çözmek için neleri feda edersin? Sonuçta kapını aşındıran ve düşüncelerini bulandıran O değil miydi? Sanki asırlarca duran eski ve tozlu bir sandıktan, duygularını derinlerde bulup çıkararak uyandıran “O” değil miydi? O’nun acizlikleri, zaafları, sence olumsuz olan yanları ilk tanıştığınız zamanlarda gözüne sürekli çarparken şimdi nereye kayboldular? Neden bunları düşünüp daha yolun başındayken vazgeçmez insan? Kendimizin de mükemmel olmadığımızın farkında olmamızdan ileri gelir belki bir insanı tüm sıradanlığına ve çarpıklıklarına rağmen içinde büyütebilmek. Çabasızlığına içerlersin ama içinde kırık dökük bir umut barındırırsın yine de, ta ki O'nun gözlerinde o ışıltının kaybolduğunu görene kadar, ta ki bir veda bile etmeden bulunduğu toprakları terk edene kadar…


Hayat, aslında nasıl olduğunu tahmin ettiğin ama hep görmek istediğin bakış açısıyla bakmayı tercih ettiğin bir yol. Hayat yolunda biri uğruna girdiğin ara sokaklardan tekrar asfalta çıktığında, ışıklar ve çevrendeki kalabalık önce anlamsız ve boş gelir sonra da eskiden bulundukları konumlarını tekrar kazanır. Evrendeki konumumuz belki kumsaldaki bir kum tanesi boyutuyla bile ölçülemez ama kendi dünyamız alabildiğine geniş. Dönem dönem dünyamızın merkezine farklı şeyler yerleşir kendiliğinden ve bu resmigeçidi hayretle izlemek düşer bize. Her şeye rağmen içindeki fırtınaların, rüzgarların bir süre sonra dinginleşeceğini bilirsin. Bir efsane yaratmak için tüm çabalarına rağmen aşk sadece “teğet” geçer…
 

Fethi Aktunç

Forum Bağımlısı
Kayıt
14 Eylül 2004
Mesaj
676
Tepki
243
Şehir
Ümraniye, İstanbul
Bisiklet
Trek
Buda benden olsun...bildiğim kadarıyla yabancı bir şarkı türkçeye çevrilmiş

Bu acı fazla gerçek

Burada, çocukça korkularım tarafından bastırılmış halde bulunmaktan çok yoruldum
Ve eğer gitmek zorundaysan
Hemen gitmeni dilerim
Çünkü varlığının hala burada oyalanıyor
Ve beni yalnız bırakmayacak
Bu yaralar iyileşecek gibi gözükmüyor
Bu acı fazla gerçek
Zamanın silemediği çok fazla şey var
Ağladığında,tüm gözyaşlarını silerdim
Çığlık attığında, tüm korkularınla savaşırdım
Tüm bu yıllar boyunca elini tuttum.
Fakat hala bana tamamen sahipsin
Sen beni tınlayan ışığınla büyülerdin
Şimdi geride bıraktığın hayat tarafından bağlandım
Yüzün,benim bir zamanlar tatlı olan rüyalarımı ziyaret ediyor
Sesin,tüm akıl sağlığımı kovaladı
Bu yaralar iyileşecek gibi gözükmüyor
Bu acı fazla gerçek
Zamanın silemediği çok fazla şey var
Kendime gittiğini söylemek için çok uğraştım
Ama hala benimle olmana rağmen
Baştan beri yalnızım...
 

Fethi Aktunç

Forum Bağımlısı
Kayıt
14 Eylül 2004
Mesaj
676
Tepki
243
Şehir
Ümraniye, İstanbul
Bisiklet
Trek
Aslında bende olanları göndersem iyi olurda millet bunalıma girer ondan korkuyorum :)
 
  • Beğen
Tepkiler: kurmedia

Selay Yaman

Forum Bağımlısı
Kayıt
21 Aralık 2007
Mesaj
677
Tepki
846
Şehir
İstanbul
@Genie
:) Benim eklediklerimde öyle ama yinede ekle mrk ettim ..
 

Fethi Aktunç

Forum Bağımlısı
Kayıt
14 Eylül 2004
Mesaj
676
Tepki
243
Şehir
Ümraniye, İstanbul
Bisiklet
Trek
Oyle bır ılıskıye tutulursunuz kı ne sevebılır ne terkedebılırsınız

Kor kutuk baglanmıssınızdır aslında

En guzel yıllarınızın, acı, tatlı hatıralarınızın ortagıdır.

Ic cekısmelerınızın nedenı, yazılarınızın ılhamı, sohbetlerınızın konusudur.

Goz yaslarınızda, bılıncaltınızda kahkahanızdadır.

Korkunca sakladıgınız bır sıgınak cosunca optugunuz bır bayrak...

Sevdanız rıyasız, cıkarsız,karsılıksızdır.

Sınırsız ve nıhayetsızdır



Olmek var donmek yoktur.



Gun gelır anlarsınız, ıcten ıce bır seylerın kanadıgını



Tutkulu sevdaların gızlı hancerı baslar pırıldamaya...

Orasından burasından elestırmeye koyulursunuz,

Soyle gorunse, oyle demese, degısse bıraz ya da eskısı gıbı olsa...

Baskalarını ornek gostermeye, “bak onlar nasıl yasıyor” demeye baslarsınız.

Hem bırlıkte yasayıp, hem ozgur olmanın yollarını ararsınız.

Askınızın gozu kor degıldır artık!

Yanlısını gorur duzeltmek ıstersınız.

“Eskıden boylemıydı ya...” dıye baslayan sohbetlerde acılır elestırının kapısı.

Acıldıkca bastırılmıs ıtırazlar yukselır bılıncaltınızdan



Boyle surmeyecegını bılırsınız,degıssın ıstersınız

O, sevgısızlıge yorar bunu...ıhanete sayar ...

Tutkulu ılıskılerde ıhanetın bedelı olumdur!

“Ya sev boyle ya da terk et” dıye gurler!

Bır zamanlar bır gulucuguyle, alacakaranlıgı ısıtan o ruya,

Bır kabusa donusur bırden...

Kapatır gonlunun kapılarını, yasaklar kendını sıze...

Hoyrattır bakmaz yuzunuze, zehır akar dılınden, konusturmaz.

Suclar, yargılar, mahkum eder muhurler dudaklarınızı, sıler sızı defterden

“Iyılıgın ıcındı hepsı, senı sevdıgım ıcın...” dersınız dınletemezsınız.

Ayrılırsanız yasayamayacagınızı bılırsınız ama boyle de sevemezsınız.

Ihanetten kırılmıstır kalemınız, severek terkedersınız...

“Madem oyle” nın cagı baslar ondan sonra

Madem kı sız boylesıne tutkun ıken O hep baskalarını secmıstır,

Madem kı kıymetınızı bılmemıstır, o halde gunah sızden gıtmıstır.

Lanet ederek bu karsılıksız aska, cekıp gıtmelerı denersınız.

Askın gocmenlık cagı baslar boylece...

Daha ozgur olacagınız lımanlara demırlersınız bır sure

Ne var kı unutamaz, uzaktan uzaga ızlersınız olup bıtenı...

Etrafı bır suru ugursuzla dolmus, kurda kusa yem olmustur.

Delıkanlılar, elı kanlılar, ugruna olenler, sırtına bınenler sarmıstır cevresını.

Gurur duyar onlarla, koynunda besler, gozunu oysunlar dıye.

Ugruna kan dokenlerı sever, yoluna gul dokenlerden fazla!



“bana ne...kendı secımı” dıye omuz sılkmeye cabalarsınız bır sure.



Ama sonra...



Ansızın kulagınıza calınan bır sarkı ya da kapı aralıgından,

Suzulup gelen bır korku hatırlatır onu yenıden



Yaban ellerde, baska kollarda ondan bahseder, aglarsınız.

Kokusunu ozlersınız, turkusunu soylemeyı, sarkısını dınlemeyı,

Yemegını yemeyı, elınden bır kadeh sarap ıcmeyı...

Karsı nehrın kenarından hasret sıırlerı haykırırsınız...

Sular kulagına fısıldasın dıye...

Donup, “senı hala sevıyorum” dıye bagırmak gelır ıcınızden...

Donemezsınız.

Gormedıkce baglanır, uzaklastıkca yakınlasırsınız.

Anlarsınız kı bır caresız asktır bu.



Ne onunla olur, ne onsuz...



Hem kollarında olmek, kucagına gomulmek arzusu,



Hem” ne olacak sonunda” kuskusu

Boyle sevemezsınız,

Terk de edemezsınız.

Surunur gıdersınız!...





CAN DUNDAR
 

Fethi Aktunç

Forum Bağımlısı
Kayıt
14 Eylül 2004
Mesaj
676
Tepki
243
Şehir
Ümraniye, İstanbul
Bisiklet
Trek
ayrılık

AYRILIK BÖYLE BAŞLAR ARKADAŞ
HİÇ HİSSETMEDİĞİN DUYGULAR BÜTÜN YÜREĞİNİ KAPLAR
CÜMLELER DÜĞÜMLENİR BOĞAZINDA
BÜTÜN BİR GEÇMİŞ BİR , İKİ KELİMEYLE ÇIKAR AĞZINDAN
KEKELERSİN, SADECE GÖZLERİN GÖZLERİNE KİTLENİR
ÖYLESİNE BAKARSIN ARDINDAN
SADECE UFAK HARFLERLE ISLAK BİR ELVEDA ÇIKAR AĞZINDAN
NE KENDİN , NEDE YÜREĞİN İNANAMAZ BUNA KENDİNİ KANDIRMAK İSTERSİN
GİTTİĞİNE İNANMAK İSTEMEZSİN
İLK DEFA "KEŞKELER" ÇIKAR AĞZINDAN PİŞMANLIK DEĞİLDİR ASLINDA BU
AĞLAMAK VE GÜLMEK ARASINDA KALIRSIN ARDINDAN SESİN TİTRER
UZUN BAKIŞLARLA BAKARSIN ARDINDAN
BİR TÜRLÜ KABULLENEMEZSİN
BAKIŞLANIR ISLANIR VE KISALIR GİTTİKÇE ,
HER ADIMDA İÇİNDEN BİNLERCE ELVEDA
VE BİNLERCE KEŞKE GEÇER
ARTIK DAYANAMAZSIN
ADIMLAR DAHA HIZLANMIŞTIR
SENİN BAKIŞLARINDA BİR O KADAR ISLANIR
AMA AĞLAYAMAZSIN
AYRILIK AĞLAYIŞLARI BİR YAZ YAĞMURU KADAR KISADIR...
 

Fethi Aktunç

Forum Bağımlısı
Kayıt
14 Eylül 2004
Mesaj
676
Tepki
243
Şehir
Ümraniye, İstanbul
Bisiklet
Trek
VAZGEÇTİM
Kaç gece yatağımda uykusuz,
Bir oyana bir bu yana dönüp durdum.
Görmek için düşümde hayalimde,
Duymak için sesini.
Kaç kere ellerim uzandı telefona.
Aşkı oyun bilirsin sen, aklıma geldi.
Vazgeçtim !
Gezip durdum perişan halde,
Kâh sahillerde, kâh cadde boylarında.
Hayal kurup sen diye,
Ağaçlara dağlara taşlara sarıldım.
Elleri güldürecektim halime,
İhanetin aklıma geldi.
Vazgeçtim !

Kahırdan başka ne vardı sanki verdiğin,
Acılardan zevk alır hale getirmiştin.
Yine de görmek için seni,
Şeytana uyup, bir daha bozacaktım yeminimi.
Vedalaşmadan gidişin aklıma geldi.
Vazgeçtim !
 

Selay Yaman

Forum Bağımlısı
Kayıt
21 Aralık 2007
Mesaj
677
Tepki
846
Şehir
İstanbul
...susmaların bir sonbaharı olurmuş meğer,
yapraklar candan koparmış, can dipsiz feryatlardan...
(link)
(link)
yarım kalmış bir sözüm vardı, dinlemedin...
hoyratça hırpaladığın masum zamanlarda küstürmüştün, benim gerçeğimi
bir yürek dolusu ağlarken avuçlarında, gözyaşlarımda hiç gizlemedim ki aşkı..
gecelerin şerrine kapılır da, iki çift lafında sus olur mu sandın yoksa?
bir daha hiç ağlamaz mı sandın, avuçlarından düşerse...
buz gibi soğuk bir yağmur damlasıyla, kilitlerken dudaklarımda baharı,
ruhunun çıplak, yalnız kışları geçer mi sandın yoksa?

dinlemedin...
susmaya alışkındı oysa, sana çoğalttıklarım...
keder içinde, hazin sabırlar doğururken özlem/in
bir dokunsan anlardın, canım nasıl da kırgın..

/...susmaların ne çok kalabalığı varmış meğer,
"gitme" içindeki en yalnız kelime.../

dinlemedin...
sesin bıçak gibi kestiğinde, ömrüm yüz çevirdi benden,
yine de, içinde sen varsın diye beyaz bir masalla avutmadım yüreğimi..
sözlerin tuz basarken yarım kalmışlığımın çıkmaz yollarına
kocaman dağları sımsıkı tuttum içimde,
ufacık bir taş parçası düşürmedim ayak izlerine...

yarım kalmış bir sözüm... dinlemediğin...
şimdi son nefesini veremiyor aşk,
bende... / (sende olmadığı kadar...)

/... gelişi güzel ayrılıklardı benimki..
senin kadar esaslı, hiç gitmedim senden.../
 

Selay Yaman

Forum Bağımlısı
Kayıt
21 Aralık 2007
Mesaj
677
Tepki
846
Şehir
İstanbul
@Genie

Hepsi mükemmel bence, paylaşım için cok teşekkürler. ama eklemeye dvm etmelisin fikrimce
 
  • Beğen
Tepkiler: Şahin Bulut

Fethi Aktunç

Forum Bağımlısı
Kayıt
14 Eylül 2004
Mesaj
676
Tepki
243
Şehir
Ümraniye, İstanbul
Bisiklet
Trek
(link)
Bensiz Olmek Yoktu

(link)
Bu gece yatağa yetim uzandım
Bakmadım yanıma görmemek için
Kapadım gözümü zaman kazandım
Acıyla kıvranıp ölmemek için

Bu sensiz ilk gece
Uyudum ben güya
Adındır her hece
Bu sensiz ilk rüya

Hani söz vermiştin
Hani ölmek yoktu
Koyup gittin beni
Bensiz ölmek yoktu

Bu sabah uykudan öksüz uyandım
Bakmadım yanıma yanmamak için
Bir soran olsa ya nasıl dayandım
Çekipte kendimi vurmamak için

Bu sensiz ilk güneş
Buz kesti her yanım
Elimde kor ateş
Bu sensiz ilk çayım

Hani söz vermiştin
Hani ölmek yoktu
Koyup gittin beni
Bensiz ölmek yoktu
 

Fethi Aktunç

Forum Bağımlısı
Kayıt
14 Eylül 2004
Mesaj
676
Tepki
243
Şehir
Ümraniye, İstanbul
Bisiklet
Trek
http://bp3.blogger.com/_49COr7SiUnY/Rj8_O6ZvOsI/AAAAAAAAAN8/tokUmcPkscI/s1600-h/cany%C3%83%C2%BCcel.jpg
seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?
elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını ta içimde hissetmek.

seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?
"seni seviyorum" sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.

seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?
aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek, birlikte ağlamak gülmek. ve buradayken bile seni çılgınca özlemek.

seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?
seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak. senin yanında olan seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.

seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?
tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana. elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. elimde kırçiçeğiyle seni beklemek. aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.

seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?
sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak.okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların, türkülerin, şiirlerin her mısrasında seni bulmak.

seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?
seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek.sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak. yalınayak yürümek bıçağın en keskin yerinde. kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime.

seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?
nereden bileceksin?
sen benimle hiç olmadın ki...

olsaydın avuçlarım terlemezdi. ısırmazdım dilimin ucunu. özlemezdim seni yanımdayken. kıskanmazdım. korkmazdım yollarda yürümekten. ıslanmazdim yağmurlarda. yıldızlara aya dert yanmaz böyle her şarkıda sarhoş olmazdım.korkmazdım seni kaybetmekten, ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize. ve her kulaçta haykırırdım seni.

ama sen hiç benimle olmadın ki.
ya aklın başka yerlerdeydi, ya yüreğin...

Can YÜCEL
 

Fethi Aktunç

Forum Bağımlısı
Kayıt
14 Eylül 2004
Mesaj
676
Tepki
243
Şehir
Ümraniye, İstanbul
Bisiklet
Trek
hoşça kalma. hoşça kalmanı istemiyorum.
ağla.
benim zamanında kan çanağı olan gözlerim senin olsun.
yaşların batsın yanaklarına ve aynada kendine baktıkça
düşün.
ne kadar zavallı olduğunu düşün her seferinde. ve ne kadar yalnız, uyuşuk, işe yaramaz, kalpsiz olduğunu düşün.
yalvar.
hiçbir şeyin yaşanmamış olması için gözlerini kapatıp heyecanla ona kadar say. hadi aç o sahte gözlerini şimdi. gerçek hepsi. hepsi kurumamış kaldırıma bastığın zaman çıkan ayak izin kadar kalıcı
 

Fethi Aktunç

Forum Bağımlısı
Kayıt
14 Eylül 2004
Mesaj
676
Tepki
243
Şehir
Ümraniye, İstanbul
Bisiklet
Trek
AŞKIN ACI HALİ
Tam göğsünün ortasında bir yerin acıyacak...
Evinin seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksin...
Sokağa fırlayacaksın...
Sokaklar da dar gelecek...
Tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi...
Ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü...
Kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksin...
Birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan..."Önemli olan sağlık.""Yaşamak güzel." "Boş ver, her şey unutulur."
Sen hiçbirini duymayacaksın...
Gözyaşlarından etrafı göremez hale geleceksin...
Ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksin...
Hep ondan bahsetmek isteyeceksin...
"Ölüme çare bulundu" ya da "yarın kıyamet kopacakmış" deseler başını kaldırıp "ne dedin?" diye sormayacaksın...
Yalnız kalmak isteyeceksin...
Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak...
İkisi de yetmeyecek...
Geçmişi düşüneceksin...
Neredeyse dakika dakika...
Ama kötüleri atlayarak...
Onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin...
Gittiğin yerlere gitmek...
Bu sana hiç iyi gelmeyecek...
Ama bile bile yapacaksın...
Biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksın...
Aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yaşamak için direneceksin...
Hayatının geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin...
Aksini iddia edenlerden nefret edeceksin...
Herkesi ona benzetip...
Kimseyi onun yerine koyamayacaksın...
Hiçbir şey oyalamayacak seni...
İlaçlara sığınacaksın...
Birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan...
Sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren...
Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek...
Boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin...
Uyumak zor, uyanmak kolay olacak...
Sabahı iple çekeceksin...
Bazen de "hiç güneş doğmasa" diyeceksin...
Ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler...
Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin...
Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılmak isteyeceksin...
Nafile...
Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek...
Rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin...
Her sıçrayarak uyandığında onun adını söylediğini fark edeceksin...
Telefonun çalmasını bekleyeceksin...
Aramayacağını bile bile...
Her çaldığında yüreğin ağzına gelecek...
Ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla...
Yüreğin burkulacak...
Canın yanacak...
Bir daha sevmemeye yemin edeceksin...
Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden...
Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın...
Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için kendinden nefret edeceksin...
Yaşadığın şehri terk etmek isteyeceksin...
Onunla hiçbir anının olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek...
Ama bir umut...
Onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu...
Bu umut seni gitmekten alıkoyacak...
Gel gitler içinde yaşayacaksın...
Buna yaşamak denirse...
Razı mısın bütün bunlara...?
Hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye...?
O halde aşık olabilirsin ... "
Can DÜNDAR