tek kanıt fotoğraflar değil ki bunlar üzerinden çürütülmeye çalışılsın. Hatta fotoğraflar kanıt falan değil işin şov tarafında olan şeyler.
Orada bırakılan araçlar mesela, lazer yansıtıcılar vb. Onların orada olmadığını iddia etmek bugün komik zira Japonya, Rusya ve Çin daha sonra gönderdikleri araçlarla bunları doğruladı. Yakın zamanda Çin uzay aracı ay çevresinde tur atmıştı yanlış hatırlamıyorsam. Bu aracın çok gelişmiş optikleri (1m civarı çözünürlük) ile çinliler ayak izlerine kadar fotoğrafladıklarını açıkladılar ama tipik olarak hiç bir görüntü yayınlamadılar. Şimdi gelişen optik cihazlarla daha kolay bunların orada olup olmadığını görmek.
Wiki güvenilir bir kaynak değildir, isteyen referans sayfalardan doğrulayabilir.
(link)
Diğer orta-1 fizik kıvamındaki sorunlara takılmaya gerek yok. Hepsinin tek tek açıklaması uzun zamandır insanoğlunun oluşturduğu en önemli kurumlarda, binlerce insan tarafından yapılıyor. Bu kurumlara üniversite diyoruz.
Teknik bir problemin çözümü herkes tarafından anlaşılamıyorsa onu çözmek imkansızdır diye bir mantık olmaz. Hangimiz uçak kanadının çalışma prensiplerini tam olarak anlayıp açıklayabilir. Uçan bir uçak görmesek ona da inanmamak çok kolay. 550 ton ağırlık 10 dakikada 12000 metreye çıkıyor ve bu sırada da 1000km/s hıza ulaşıyor deseler hiç görmeyen birine masal olarak gelebilir. Bu yanılgıya düşmemek lazım.
Hayır yani şu sorular başarının veya hilenin büyüklüğü karşısında basit değil mi sizce de? niye yanmıyorlar, niye donmuyorlar, niye havaya uçmuyorlar, niye radyasyondan ölmüyorlar, niye orada üs yok, niye bir daha gitmediler, niye fotoğrafın ışığı beklediğim gibi değil, orada hava yok ki..
Hile veya değil bu işe kalkışan kimsenin aklına gelmemişti bu sorular da Nasa şimdi bu açığı nasıl da göremedik, ne cevap vereceğiz diye düşünüyor değil.
Aya gitmenin artık maddi ve teknik bir getirisi olmadığı için gidilmemiştir. Zaten başarılmış bir işi tekrar tekrar yapmak için çok güçlü sebepler olmalı. Yeterli bilgi ve tecrübe edinildi, dosta düşmana mesaj verildi, çok güçlü bir kadro yaratıldı. Bir sonraki aşamaya geçilir doğal olarak. Hangi teknik gelişme aynı kalmış ki bu da kalacaktı. Şimdi çok daha uzak ve ulaşması karmaşık noktalara araç gönderiliyor. Arkasından insanlı görevler de gelebilir ama bir öncelik değil. Zira gelişen otomasyon ve kontrol sistemleri 60'larda mümkün olmayan birçok fonksiyonu uzaktan kontrol etme imkanı sağlıyor. İnsanlı araç göndermenin karmaşıklığı ve riskini almak için fazla bir sebep kalmadı. Belki 50 kat daha tehlikeli, pahalı ve karmaşık aynı görevi insanlı yapmak.
Üs kurulmamış da değil bu arada. Skylab bu dönemde Ay'a gidilmesinden hemen sonra kurulan ilk üs mesela. Kurmadılar değil yani, kurdular ama çok daha zor bir iş olduğundan gidip Ay'a kurmaya çalışmadılar yakın yörüngelerden ve kısıtlı kapasiteyle başladılar. Ay'a gitmek orada devamlı bir üs yaratmaktan çok daha kolay. MIR, ISS vb çok daha yakın yörüngelerde ve çok sonraları hayata geçirilebildiler. Şimdi daha kapsamlı ve uzak noktalarda üsler planlanıyor ama zaman ve para isteyen işler bunlar.
Umudumu kaybediyorum ama kayıtsız da kalamıyorum. Bunun kaybedilmiş bir savaş olduğunu liseden arkadaşım bir fen bilgisi öğretmeninin "uzayda oksijen yok ki nasıl yanmayı sağlayacak o motorlar" diye acaip bir nokta yakalamış gibi konuşmasından sonra kabul etmeliydim
O roketin iki yanında kocaman iki bidon var ya kardeşim. Ha işte onlar uğur getirsin diye asılan koç d..akları değil.