Scudo Sports

Münazara: Dünyanın nükleer enerjiye ihtiyacı var mı ?

nükleer santralleri sonuna kadar destekliyorum, çünkü buna karşı çıkan arkadaşların çözümleri yok, rüzgar, güneş vb enerjisi demeyin arkadaşlar onlar da bir yere kadar.. o yüzden nükleer santralleri sonuna kadar destekliyorum, hele iğneada'daki santrale karşı çıkanlar var, te dibimizde kırcaali civarlarında 40 senelik nükleer santral var aynı şekilde ermenistan sınırında... asıl tehdit onlar...yapmayın arkadaşlar nükleer'e bir bisikletçi olarak sonuna kadar destek veriyorum
 
Scudo
Sanırım rüzgar enerjisini temiz bir enerji olarak görüyorsunuz,fakat çok yanılıyorsunuz.Rüzgar enerjisini elde edebilmek için kaç tane tirbün yapılmalı biliyormusunuz bir nükller reaktörün ürettiği enerjiyi açığa çıkartacak rüzgar gülü sayısı 10 binlercedir peki bu rüzgar gülleri nasıl üretilicek Tanrı Musa gelip ey Rüzgar gülü oluşmu diyicek?Hayır biz insan oğlu enerji ve kyanaklarımızı harcıyacagız bir rüzgar gülüni inşaa edebilmek için ve bunlar plastikten metalden ve diğer komponentlerden oluşuyor yaklaşık ağırlıkları 100 200 ton arası bunu 10000 20000 le çarpın daha sonra dünya geneline yayın milyonlarla çapın sonuç felaket.Çevresel zarar muazzam olucak hayvanların yaşam alanlarında bu devasa araçlar dikilicek artık dağları ovaları göremeyip bunları görüceksiniz.Ve en önemliside rüzgar dünyadak mevsimlerin yüzeysel soğumayı sağlayan en önemli etken peki biz milyonlarca rüzgar gülüyle enerji elde ettiğimizde ne olucak?yüzeysel soğuma durucak ve dünya yaşanmaz hale gelicek.Hiç bunları düşünmüyorsunuz.o yüzden birşey düşünülürken yokdan var olmadgınıda düşnün ve bir enerji kaynagını kullanıyorsak o enerji kaynagının başka şeyleri haraket ettirdiğiniide unutmuyalım lütfen.Evrende dediğim gibi enerjiyi elde etmenin maliyeti hep aynıdır birşey veriyorsan birşeyde alırsın.
Bu otomobil ve bisiklet içinde geçerli bunun tartışmaları çok yapıldı yok efendim bisikletler daha çevreciymiş denildi,ama bunu diyen sözüm ona çevreci insanların unuttugu birşey vardı biz 500 kalorilik yemek üretibilmek için dünyanın pek çok kaynagını kullanıyoruz su elektirik değerli tarım alanları gibi ve bunlar hep enerjiyle üretilen şeylerdir.Enerji herşeydir yediğimiz yemek enerjiye dönüşür herşey ama herşey enerjidir ve herşey eşit maliyetlidir.nüklleri savunuyorum çünkü kısa vadede biz insan ırkını üstün duruma getiricek ve belkide bu toprak parçasından kurtarıcak.Çünkü biz burada heran yok olma tehlikesindeyiz evrende pek çok tehdir mevcut eğer sizin gibi düşünüyor olsaydı insanoğlu zaten avcı toplayıcı dönemde bile olamazdık hiç ağaçlardan inmez muz yer dururduk hoş onlarında sonu ortada dünyadaki tüm maymunları sadece vede sadece tek bir stadyuma doldurabiliyoruz o kadar kaldılar ama biz baskın tür olduk çünkü gelişime ayak uydurduk hızlıcada geliştik.
 
  • Beğen
Tepkiler: ali alper uyar
Robert Bryce, (enerji uzmanı) ”Güneş enerjisinin kapasitesi konusunda gerçekçi olmamız gerekiyor. Güneşten her zaman enerji elde edilemiyor. Geleneksel elektriğe kıyasla da oldukça pahalı” diyor.

Uzman, bir rüzgar türbininin güç yoğunluğunu, bir doğalgaz kuyusununkiyle karşılaştırıyor ve iki enerji kaynağı için gerekli alanı temel alarak ulaştığı sonucu şöyle açıklıyor : ”Bir rüzgar türbininin güç yoğunluğu, metrekare başına bir ila bir virgül iki kilowatt’tır. Doğalgaz kuyusununsa metrekare başına 28 kilowatt güç yoğunluğuna sahip olduğunu görürüz. Doğalgaz kuyusundan elde ettiğiniz güç yoğunluğu, rüzgar türbininden elde ettiğinizin 20 katıdır.”

Bryce, enerji konusuna gerçekçi yaklaşılması gerektiğini söylüyor. Uzmana göre, dünyada şu anda kullanılan fosil yakıtların yerini alabilecek natif enerji kaynakları için 23 Suudi Arabistan’a ihtiyaç var. Bryce, ”Mevcut enerji kaynaklarının yerine kullanacağımız enerji konusundaki iddialar gerçeği yansıtmıyor. Herkes sorunun aslında ne kadar büyük olduğunu kolayca unutuyor” şeklinde konuşuyor.

Doğalgazın Amerika’da şu andaki en ucuz, en çok bulunan ve en temiz enerji kaynağı olduğunu söyleyen Bryce’a göre, gelecek için en olumlu enerji kaynağı, nükleer enerji. Bryce, ”Doğalgaz ve nükleer enerji, gelecekte kullanılacak en iyi enerji kaynakları. Bunun nedeni, iki kaynağın da, ihtiyacımız olan miktarda enerjiyi sağlayabilmesi ve düşük maliyetli olması” diyor.
 
@derşan sezer

Einstein zamanında eğer bal arıları yok oldursa insanlığın sadece 4 yıl ömrü kalır demişti. Bunun aslında abartı bir tez olmadığını arıların doğada 130bin den fazla bitkinin üremesini sağladığı gerçeğine dayanarak tahmin etmek mümkün.

2007 yılında Amerika'da 2.5 milyon arı kovanının 600 bini aniden boşalmış. Yani diğer kovanlara transfer olmamış :) yok olmuş, ölmüşler. Türkiye'de ise %30 luk bir azalma olmuş ve dünyanın diğer ülkelerinde de bu durum gözlemlenmiş. Şu vakte kadar devam eden ama nispeten biraz yavaşlamış bir azalma söz konusu.

Ama kim bilir? önümüzdeki 30-40 yıl içinde polenleri yiyerek enerji üretebilen veya kovanlarına konduklarında şarj olabilen bir robot arı yapamazsak, tabi bunları 130 bin bitkiyi tanır hale getirmek için sağlam bi de işlemci teknolojisi bulacağız :) sonumuz gelebilir. Doğadaki milyonlarca türden sadece ve sadece birinin yol olması nelere kadir.

Bilim adamları böyle bir robot tasarlama telaşına düşmek yerine gayet mantıklı bir kararla arı nüfüsünün niçin azaldığını bulma ve önlem alma yolunda ilerlemeyi seçti. Bir virus tespit ettiler ve kolonilerin davranışları üzerine çok ciddi sonuçlara vardılar.

Gelişmekte olan insanoğlu, dünyadaki canlılar arasında bilinç düzeyi en yüksek olan insanoğlu, kendinden daha düşük seviyedeki bir canlının neslini sürdürebilmesi için çaba sarfetti. Bunda da başarılı olacaktır.

Evet her anlamda bir yarışın içindeyiz. Ama asıl yarış bizim frekans düzeyimizde yani fiziksel bedenlerimizin bulunduğu mekanda yapılmıyor. Asıl yarışın yapıldığı yerde bir adım ileri gitmenin en güzel yollarından biri de düşük bilinç düzeyindeki canlılara yardım etmektir. Bunun sonu yokrur. Bir milyon yıl bile geçmiş olsa yine bu şekilde devam edeceğiz. Yardım edeceğiz..

Nükleer santral olayına yeniden dönelim :) Yazılanlar çizilenler gayet seviyeli ve güzel. İhtiyacımız olabilir veya olmayabilir bunu tartışmayacağım. Ama şu bir gerçek; artan insan nüfüsu artan enerji ihtiyacı ve bu enerji biliminde çok büyük bir buluşa imza atmadığımız sürece facia demek. Yahu sayın başbakana yakın biri yok mu aranızda ? :D Gidip anlatsın tüm bu yazılan çizilen şeyleri. Başbakan'da çıktın kusura bakmayın 3 çocuk konusunda sizi yanlış yönlendirmişim, vatana millete hayırlı bir evlat yapın yeter desin :D :D
 
Tamam arkadaşlar pes ettim, yüzyüze olsa yazdığınız her şeye verecek cevaplarım var, ancak buradan yaz yaz olmuyor.Dön dolaş aynı yere varılıyor.

Bundan sonra daha çevreci "nükleer bisikletler" üzerine yapılan çalışmalar da dahil olmak üzere tüm nükleer enerjinin başımın üstünde yeri var.Bu konuya da son mesajım olsun bu.
 
Ya çok söze hacet yok.İlk topiclerde Alper abimizin ve ali abimizin verdiği cevapları yeterli buluyorum.İnsanları istediği kadar karşı çıksın kendi görüşümdür nükleer enerjiyi sonuna kadar destekliyorum :)
 
umarım bir gün ayaklarıyla kafası yer değiştirmiş,mutasyona uğramış çocukları sevmek zorunda kalmazsınız.bu daha önce yaşandı,yine yaşanır!
 
@Ozan Seyyah
(link)

bkz. "İnsanlara gelen hayır ve şer, fayda ve zarar, kazanç ve ziyanların hepsi, Allah ın takdir etmesi iledir."

Anlatmak istediğim, ordaki çocuklar mutasyona uğrayıp ölmeselerdi veya fiziksel özellikleri değişmeseydi, belki bi trafik kazasında öleceklerdi veya sakat kalacaklardı. Bu bizim elimizde olan bişey değil, nükleer santrali yaparız sonra tevekkül ederiz bu kadar basit.(Bkz. önce deveni bağla sonra tevekkül et)
 
her şeyi kaderle açıklarsak işimiz çok zor.
Kaderin de çeşitleri var zaten dinimiz de başımıza gelen her olayı kadere bağlamamıza karşı çıkar.
Neyse sözün özü bir kızılderili atasözü der ki;
"Akrep yuvasının üzerine çadır kurarsan sokulduğunda şikayet edemezsin."
 
@CEM KILINÇ
Karşı çıkmaz, çünkü kader Allah ın önceden bildiği şeylerdir. Kaza ise bunların meydana gelmesidir. Başımıza gelen her şey(iyi-kötü) kaderdir.
İşin özünden de öte daha güzel bi söz vardır: :D
"Kula bela gelmez Hak yazmadıkça; Hak bela yazmaz Kul azmadıkça"
 
  • Beğen
Tepkiler: Cem Kılınç
"Izdırari kader" de bizim hiçbir tesirimiz yok. O, tamamen irademiz dışında yazılmış. Dünyaya geleceğimiz yer, annemiz, babamız, şeklimiz, kabiliyetlerimiz ızdırari kaderimizin konusu. Bunlara kendimiz karar veremeyiz. Bu nevi kaderimizden dolayı mesuliyetimiz de yok.

İkinci kısım kader ise, irademize bağlıdır, yani ihtiyaridir. alıntıdır.

ali kardeşim hem forum hemde kendi iyiliğim için diğer üyelerle bireysel tartışmaya girmemek gibi bir karar aldım.

Gelelim asıl konuya,
Senin deyişine göre, Konya'da yıkılan kuran kursunda ölen onlarca kız çocuğu, doğal felaketlerde ölen milyonlarca insan , çocukları engelli doğan aileler bunları hak etmek için çok kötü şeyler yapmış olmalılar değil mi?
Büyük konuşmamak benim en dikkat ettiğim şeylerden biridir.
 
  • Beğen
Tepkiler: Samet Şenel
Tabi ki savurganlık, lüks merakı, insanoğlunun doğadan kendini giderek soyutladığı yaşam tarzı ve tembellik sonumuzu hazırlıyor. Örneğin her dilimi ince ince ayrı ayrı jelatinlenmiş peynirler, alelade -aslında artık tamamen sentetik olan- sakızlar için metalden alengirli ambalajlar, kullan at fotoğraf makineleri, kullan at cep telefonları, bir yıl içinde demode olan teknolojik oyuncaklar...

Yalnız bunların hiçbiri bu grafikte olmasaydı bu kadar vahim bir duruma gelmemize neden olmayacaktı:
http://www.whentechfails.com/files/graphics/fig_2.png

İşte bu yüzden artık domates domates gibi kokmuyor, neredeyse hiç süt kullanmadan kaşar üretilebiliyor, tonlarca zenginleştirilmiş fruktoz şurubu kullanılıyor, yediğimiz şeylerin "İçindekiler" kısmını anlamak için sağlam kimya bilgisi gerekiyor.

Nüfus bu şekilde arttığı sürece yenilenebilir / yenilenemez herhangi bir enerji kaynağının yetmeyeceği aşikar.

Ben mesleğim gereği fotovoltaik hücrelere ilgi duyuyorum. Eğlencelik düzeyde birşeyler yapıyorum bazen. Yeni kristallerle her yıl panellerin verimlilikleri artıyor. Avrupa'da artık çok populer olduğundan sırf güneş paneli üretimine yönelik cam fabrikaları kuruluyor ki bu epey ciddi bir yatırım. Cam endüstrisi ile ilgili fuarlarda artık en önde güneş panelleri ile uğraşan firmalar yer alıyor.
Ancak, ne yazık ki güneş enerjisini bitkiler kadar verimli kullanabilmektan hala çok uzağız. Kloroplast kadar verimli bir şekilde suyu hidrojen ve oksijene parçalayabilseydik keşke.

Güneşten enerji elde edebilmek için pek çok değişik metod kullanılıyor. Bunlardan en önde gelenler:

- Fotovoltaik hücreler : Hesap makinelerinden tanıdığımız paneller. Artık belediyeler sokak lambalarının üstüne yerleştirmeye de başladı. Yapı marketlerde bahçe aydınlatması için dekoratif olanları satılıyor. Keşke satılmasa. Bir işe yaramayan tonlarca plastik ve kurşun tabanlı bataryalar. Gidecekleri yer eninde sonunda çöplük.
http://temagem.sdu.edu.tr/resim/sun2.jpg


- Su ısıtma sistemleri : Şu anda Türkiye'de en yaygın olan ve pratik olarak kazanımı en yüksek olan belki de bu sistem. Yazlıkların çatısında görmeye alışkın olduğumuz, güneş ışınlarının toplanıp borular içinden geçen suyun banyo vs amacıyla ısıtılması için kullanılıyorlar.

Eskiden hep düşündüğüm birşey vardı, artık ufak ufak gerçekleştiriyorlar: Bu sistemlerin kışın da kombi/kat kaloriferi sistemlerine destek olarak çalıştırılması. Kışın ortalama düzeyde güneşli bir havada bu paneller su sıcaklığını 30-40 derecenin üzerine rahatlıkla çıkarabiliyor. Havanın açık olduğu bir kış gününde ise elinizi rahatlıkla yakabilir. İşte bunu kullanarak gündüz işe giderken bu enerji ile evin sıcaklığını muhafaza edip akşam geldiğinizde 8-10 derecelere kadar soğumuş koca evi baştan ısıtmaya çalışmak, tam ısındığında ise tasarruf olsun diye kombiyi kapatmak yerine düşük bir seviyede yanan kombi ile günü sıcacık bir evde noktalamak mümkün. Bu sistemler çeşitli sıcaklık sensörleri, ekstra pompa ve valfler içeriyor. Zamanla özellikle müstakil ev sahipleri arasında ve en üst katta oturan hanelerde yaygınlaşmasını diliyorum.

http://getestesisat.com/upload/gunes_enerji_11111.jpg

- Güneş Tarlaları : Bunlar da aynı yazlık tipi su ısıtma sistemleri gibi. Ancak çok daha büyük ölçekli. Özellikle çöllere güneş ışınlarını takip edecek şekilde hareket edebilen ve ışınları bir noktada odaklayabilecek içbükey aynalardan oluşan bu sistemler, odaklama noktasında suyu kaynatıp buhara dönüştürüp elektrik üretimini sağlıyor. Oldukça masraflı sistemler ve işletme bakım maliyetleri de düşük değil. Daha çok deneysel amaçlı olarak veya elektrik iletim hatlarının olmadığı yerlerde kullanılıyorlar.

http://www.instablogsimages.com/images/2007/05/01/ontario-is-site-for-canadas-largest-sun-farm_9.jpg

- Suyun Hidrojen ve Oksijene Ayrıştırılması: Güneşten elde edilen elektrikle suyu ayrıştırıp hidrojen ve oksijen gazı elde edip bunları yakarak tekrar su elde ediyoruz. Malesef verim çok düşük. Bu gazları ayrıştırmak da depolamak da büyük boyutlarda yapıldığında çok maliyetli. Bunu bireysel olarak yapıp arabasını çalıştıran, evini ısıtanlar da yok değil. Para meselesi.



Bir de denenip yaygınlaşmamış olanlar var tabi. Benim en çok hoşuma giden Güneş Bacaları.

- Güneş Bacası : İngilizce'de bunlara solar chimney deniyor. Düz bir alana daire şeklinde, yerden 2-3 metre yükseklikte kalacak şekilde devasa büyüklükte camdan bir çatı yaptığınızı düşünün. Tıpkı yan duvarları açık bir sera gibi. Bu cam dairenin tam ortasına da yine devasa ebatlarda bir baca dikiyorsunuz.

http://www.drroyspencer.com/wp-content/uploads/Solar-Tower.jpg

http://www.all-science-fair-projects.com/science_fair_projects_encyclopedia/upload/thumb/e/e9/360px-Solartower_tr01.png

Bacanın, cam seviyesinin altında kalan kısmında kapaklar var. Güneş enerjisi ile sera etkisi yüzünden ısınan camın altında kalan hava yükselmek istiyor. Bacanın ucu çok yüksek irtifada olduğundan basınç farkından dolayı da zaten yer seviyesindeki hava yukarı çıkmak istiyor. Bu iki etkinin birleşimi ile bacanın içine yerleştirilen türbinler dönüyor ve elektrik elde ediliyor. Bunun küçük bir örneğini İspanyollar 70'lerde deneysel olarak inşa etmişler. Aldıkları verilerle bir şehri idare etmek için gerekli baca boyutlarını ve cam yüzeyin alanına dair hesaplarını yapmışlar. Ancak malesef pilot tesis şu anda sadece sera olarak domates biber yetiştirmek için kullanılıyormuş.



Suyu ayrıştırma metodu dışında güneş enerjisinin en sıkıntılı yanı sürekli olmadığı için anında kullanılmazsa bir işe yaramıyor olması. Gündüz elektrik üretelim depolayalım, gece kullanırız dediğimizde en az karbonmonoksit ve karbondioksit kadar tehlikeli, ağır metal tabanlı ve kısa ömürlü bataryalar karşımıza çıkıyor. Bunlardan tonlarcasını üretip ömürleri bittiğinde çöpe atıyoruz. Ağır metaller içme sularına toprağa karışıyor.
 
  • Beğen
Tepkiler: Ozan Seyyah
Bu arada bence büyük bir mesele atlanıyor. Ha ruslardan doğalgaz alıp elektrik üretmişiz,ha reaktör için yakıt çubuklarını yurtdışından almışız. Tamam reaktör yapacak ne teknolojimiz var nede bilgimiz mecbur bu adamlara yaptırıyoruz. Ama yine dışa bağımlı olacaksak ne gereği kaldı ki bu riski almanın. Önce sen doğuda ve diğer tüm illerde kullanılan kaçak elektriğin faturasını masum insanlara iteklememenin bir çaresini bul sonra bu işlere giriş.

Bu arada yeşil enerjinin veriminin yükseltilmesi için daha uzunca bir zaman var gibi gözüküyor,sonuçta fosil yakıtlar tükenmedikçe bunlara yatırım yapmak istemez kimse vede birileri bu işten milyarlarca doları kazandıkça. Hatta uğruna savaşanlar oldukça.. ''Demokrasi getirmek için''. Diyeceğim şudur ki keşke artık dışa bağımlılıktan kurtulsak enerji ve teknoloji bakımından. Biz göremeyiz muhtemelen ama bizden sonrakiler umarım kavuşurlar buna.
 
@CEM KILINÇ
"Kim zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse onun cezasını görecektir." (Zilzal suresi).
"...senden çıkmazsa, çocuğundan, ondan çıkmazsa, torunundan çıkar..."

Ben herkesle her türlü konuşurum, benim için bi sıkıntısı yok :D

Konuyu saptırmayalım artık başkalarıda girerse konu içine baya uzar :D
 
@Ali Menemen

böyle bir bakış açısı olabilir mi be kardeşim?gerçekten şaşırıp kaldım.bunun bir inasansının açgözlülük yapıp milyonlarca insanı tehlikeye atmasıyla ne alakası var? bu çok ayrı bir konu. neyse sizin için de nükleersiz ve sağlıklı bir hayat diliyorum.
 
  • Beğen
Tepkiler: Onur Eryaman
@Ozan Seyyah
Sanki nükleeri insanlar ölsün diye istiyoruz...
 
@Ali Menemen

ama geri dönüşü yok.geri dönüşmüyor,atıkları doğada kaybolamıyor, geri dönüştürülemiyor... neyse bu konudaki benim son yazım da bu olsun,sağlıkla kalın.
 
  • Beğen
Tepkiler: Onur Eryaman
Nükleere Japonya'daki olaylar ve benzer sebeplerle karşı çıktığımızda karşılık olarak nükleer santrallerin ne kadar ileri teknoloji ürünü, ne kadar güvenli olduğunu durup durmak bilmeksizin anlatanların önümüzdeki yıllar içinde yaşanabilecek vahim olay sonrasında nükleeri aklamak için atacakları taklaları şimdiden görüyor gibiyim. "Kaderimiz böyleymiş, alın yazısı, allahın takdiri vb."
Nükleerin ileri teknolojisi bizim ileri demokrasimiz gibi...
 
@Onur Eryaman

Japonyadaki santralin 40 yıllık oldugunu ve oradaki sorunun depremdem degil devasa tsunamiden oldugunu bilmeyenlerle konu zaten tartışılmaz :)
 
Geri