(Veloturk ekibinin Çeşme Granfondo öncesi, İzmir'deki söyleşisiyle ilgili izlenimlerimi daha önce paylaşmıştım. Şurada: (link)
Bundan 2 sene önce yaz başında “Büyük Kazdağları Buluşması” adıyla bir kamplı etkinlik açılmıştı facebook üzerinden. İsmini duyar duymaz, hemen arkadaşlarla kararlaştırdık ve gitmeye karar verdik. Facebookta etkinlik sayfası açıldıktan 1-2 hafta sonra, etkinlik organizatörünün değiştiğini gördüm. (İlk açanlar (kişi veya grup veya dernek bilemeyeceğim), bilemediğim nedenlerden vazgeçiyor ve etkinliği O.B. adında bir kişi üstleniyor.) Neyse dedik, adı yeter “Büyük Kazdağları Buluşması”!.. Türkiye’nin farklı bölgelerinden ekoloji ile ilgilenen, yaşadığı doğasına sahip çıkan, farkındalığı yüksek insanlar gelecek ve buluşacağız, tanışacağız vs. Gün geldi çattı, 5 arkadaş etkinliğe gittik. Etkinlik Kazdağlarında bir köye yakın güzel manzaralı bir tepelikteydi. Belediyenin tahsis ettiği 1 adet WC ve yakacak odun dışında başka hiçbir hizmet veya organizasyon yoktu. Bir de köyün esnafından biri, açtığı tezgaht alkol, vs gelene gidene satış yapıyorlar. Buluşmanın bir programı vs yok, insanlar kendi çalıp söylüyor falan.. Etkinlik duyurusunda kişi başı 10 TL ücret toplanacağı belirtilmişti, ama ne için toplanacağı belirtilmemişti.. (Evet tüm etkinlik için kişi başı sadece 10TL) İlk günün sabahı, bahsettiğim O.B. kişisi, tek tek çadırları gezip ücretleri toplamaya başlamıştı. Bizim gruba geldiğinde, öyle içimden sormak geldi, ücretlerin ne için toplandığını öğrenmek istedim. Çadır kurulan alan, Orman Müdürlüğüne aitmiş. Aslında burada çadır kurmak normalde yasakmış. Bu paralar Orman Müdürlüğüne verilecekmiş falan dedi. (Ee, yani, yani normalde yasak olan bir alana çadır kurmak için şimdi biz rüşvet mi vermiş oluyoruz dedim içimden..) O zaman dedim, biz grup olarak makbuz alabilir miyiz? Parayı toplu yatıracağız, kişi kişi veya grup grup makbuz zor olabilir, biz toplu makbuz alıp facebook üzerinden paylaşacağız dedi. Lütfen dedim, burada yaklaşık 300e yakın insanız, toplam 3000TL para eder, bi zahmet elinizdeki listeye göre isteyen kişi veya gruplara makbuzlarını ayrıyeten yazsınlar, ellerine mi yapışır diye özellikle üsteledim. Bugün verin parayı, yarına kadar çıkarsınlar makbuzları dedim. Bakalım, yaptırmaya çalışalım dedi. Tabii, 10 TL çok cüzi bir para olabilir ama toplamında iyi denecek bir para ve nereye harcanacağı, kime gideceği muamma ve tatmin edici bir cevap da verilmiyor. Ben üsteledim, dostum madem orman müdürlüğüne gidecek bu para, öyle diyorsunuz, makbuz olmadan bu parayı vermek istemiyoruz dedim. O.B. şahsı içindeki cevheri kustu tabii, ücreti vermezseniz, jandarmayı çağırmak ve sizi kamptan attırmak zorunda kalacağım şeklinde tehditvari konuşmaya bile başladı. Paranın nereye gideceğini anlamasak da, nereye gitmeyeceğini anlamış olduk artık. Bizim gibi 1-2 soruyla durumu öğrenmeye çalışan başka başka çadırlardan insanlar da çıkmış (sonradan öğrendim), hepsinde aynı cevap, aynı soru işaretleri. Neyse dedik ağzımızın tadı bozulmasın, büyütmedik işi. (Daha doğrusu ben büyütecektim de grup arkadaşlarım ya destek olmadılar, ya da köstek oldular diyeyim.. J ) Bir sonraki gün şelaleye doğru, doğa yürüyüşü adı altında, bu O.B. aldı bizi götürdü. Tabii bu kafayla ve organizasyonsuzlukla 300 kişiden anca 40-50 kişiyi yürütebildi. Şelalenin orda bir restoranvari tesis. O.B., bizi doğa yürüyüşü adı altında meğer tesise müşteri olarak götürmüş. Gelen grubun sayısını az gören tesis sahibi O.B.e veryansın ediyor (dinliyorum konuşmaları), bu kadar az olduğunu bilseydim, birayı o fiyata saymazdım, şunu şu fiyata saymazdım falan filan…
Adam bildiğin bizi taa kendi şehirlerimizden, onca iyi niyetlerimizi ve güzel duygularımızı sömürebilmek için ayağına kadar getirtmiş. Biz de kuzu kuzu yemişiz… (Tabii o bahsettiği toplu makbuz var ya, hiç yayınlanmadı facebooktan falan..)
Dostlar bu niye mi önemli?
Böylesi kişiler ve organizasyonlar, maalesef ki iyi niyetlerimizi, güzel düşüncelerimizi alıp, pisliğe bulayıp elimize tutuşturuyorlar. Ki, bundan sonraki her güzel etkinliğe vs kocaman bir şüpheyle yaklaşmaya ve sorgulamaya başlıyorsun mecburen. Bu adamın yaptığı sadece 10Tl ve 2 bira paramıza mal olmadı, o güzel ekolojiye doğasına duyarlı insanların duygularıyla, iyi niyetleriyle ve potansiyelimizdeki enerjimizle oynuyorlar ve izin verdiğimiz sürece de daha fazlasıyla oynamaya devam ediyorlar.
Ki aynen de öyle oldu. O etkinlikte o adama hak ettiği itirazımız yapamadık, cezasını ödetmedik ya. O tüm paralar ve komisyonları yanına kar da kaldı ya… Aynı adamın, tam 1 sene sonra “Büyük Kazdağları Buluşması” adıyla yine bir etkinlik açtığını gördüm. 1 ay sonra “Büyük Salda Buluşması” diye bir tane daha.. Sonra bir tane daha…
Bu yaz, belki duymuşsunuzdur, “Hippi Müzik Festivali” yapıldı Kelebekler Vadisinde… Adını ve gelecek grupları görür görmez haydi gidiyoruz olduk. Haberleştik 1 hafta içinde, İngiltere’den, Ankara’dan, İzmir’den, Bursa’dan vs 11 arkadaş aldık kombine+kamp biletlerimizi, heyecanla takip ediyoruz gelişmeleri, planlarımızı yapıyoruz, kim nerden hangi araçla gelecek, ne zaman gelecek, neler getirecek, neler eksik, neler götüreceğiz vs vs… Etkinlik açılmış 1 ay geçmiş, hoppa kurallar yayınlıyorlar. Festivalde vadiye kesinlikle, alkol, içecek, yiyecek vs vs sokulmayacaktır diye. Soruyoruz, yahu dostlar adı hippi festivali. E biz kendi şarabımızı biramızı yapıyoruz, getiremiyor muyuz yani? Hayır olmaz! Yahu her öğünü ordaki işletmelerden mi yiyeceğiz? Veganımız var, vejetaryenimiz var, onu yemeyenimiz, bunu içmeyenimiz var? Diyoruz, olmaz!.. İşte biz tesislerle anlaşmalı fiyatlar çıkaracağız, buradan da duyuracağız diyorlar. Haftalar geçiyor bir türlü listeler yayınlanmıyor. Sonra sonra bir liste çıkıyor ki evlere şenlik, yiyecek-içecek topu topu 8-10 kalemlik liste. (Hem biz, hem diğer katılımcılar) sorular soruyoruz, üstünkörü, otomatiğe bağlanmış cevaplar geliyor. Bir süre sonra bakıyoruz, yazdıklarımız, sorduklarımız siliniyor etkinlik sayfasından. Sonra organizatörlerden olduğunu söyleyen birileri bize özelden yazmaya başlıyorlar. Hocam, öyle soruyorsunuz ki sanki biz dolandırıcıyız da, sizleri soymaya çalışıyormuşuz gibi vs. Yahu ne alakası var, biz 11 arkadaş farklı farklı yerlerden, sırf adı hippi olan bu etkinliğe katılmak için biletlerimizi en başından aldık. Planlarımızı ona göre ayarladık, her şeylerimizi organize ettik, siz kalkmış 1 ay 1,5 ay sonra olmadık kurallar yayınlıyorsunuz, olmadık kısıtlamalarla olmadık listeler yayınlıyorsunuz. Bu iş böyle yapılır mı? Tabi cevap yok, kem küm. Sonra o kişiyi araştırıyoruz, tanıyan birileri, aman ha uyarıyor, işin içinde bu adam varsa, her şey olabilir!!
Sonra ne mi oluyor, Alakır Nehri Kardeşliği ve ismini şimdi hatırlayamadığım çevre hassasiyeti yüksek etkin bir vatandaş, bir karşı kampanya başlatıyorlar. Kelebekler Vadisinde bu kadar kalabalık bir toplanma ve günler geceler boyu sürecek yüksek sesli müzik yayınının, vadideki kelebek popülasyonuna verebileceği ciddi zararları dile getiriyorlar.. Of off cümbüş başlıyor. Bu kişilerin ciddi ciddi uyarılarına, organizasyon ekibi ciddiyetsiz, tatmin edici olmayan geçiştirmelik cevaplar veriyorlar. Muğla Valiliğine, Çevre Müdürlüğüne vs soruluyor, festivalin izni var mı diye? Hayır öyle bir izin alınmadı cevapları alınıyor. Sonra sonra iş büyüyor, festivale gelecek olan gruplara ulaşılıyor. Festivale katılacak önemli isimlerden bazıları, bu skandalları görünce-duyunca, festivale katılmaktan vazgeçiyorlar. Ama ısrarla festival yapılıyor. (Tabii biz gitmekten çoktan vazgeçmişiz. Ya da gitseydik de, orda 11 kişi ciddi bir muhalafet yapmak için gidecektik zaten.) Sonradan öğrendiğimize göre de festival, çook berbat geçmiş. Gruplardan çoğu gelmemiş, sonrasında iş daha büyür diye, büyük sahne ve ses sistemleri kurulmamış, akustik yapılmış tüm konserler falan…
Yani işin özeti, festivale 1500e yakın kişi katılmış. Katılamayıp da haberi olan içi geçen binleri de sayarsak… Adına sadece ve sadece hippi kelimesini ekleyerek, o güzelim kelimeyi kullanarak, 20ye yakın müzik grubu ve binlerce insan maddi-manevi açık açık dolandırıldı. (Ne mutlu ki) yapamadıkları festivalle de, adı hippi olan, içinde çiçek çocuklar geçen festival, o 3 gün boyunca oradaki kelebek yaşamının içine de edemediler!
Gelelim Veloturke ve projesine. Tüm o; doğa adına, çocuk adına, sanat adına, o güzel kavramlar adına yapılabilecek o en iyi niyetli işler, en hafif tabiriyle, öyle bir yöntemsizlik ve beceriksizlikle yapılır ki, keşke yapılmasaydı da eskisi gibi kalsaydı dersiniz. Çünkü o yapılanlar, ne amaçla olursa olsun, (hatta iyi amaçlar için yapıldığında daha çok acıtır) o iyi niyetli ama bozuk işler, vurduğunda kötüleri değil, iyileri vurur en çok…
Ve biz bu forumdaki iyi insanlar olarak da, iyi olduklarını umduğumuz Veloturk ekibinden, “forumlardan nereye gidiyor bu paralar nağraları atmaktan vazgeçsin”li cevaplar almak değil, bizleri aydınlatmalarını, şeffaf olmalarını, tatmin edici cevaplar ve bilgiler vermelerini bekliyoruz. Bazı arkadaşların, katılan-katılmayan herkesler adına konuşma yetkisi varmış gibi, “verdiğimiz paralar helal olsun” demelerinin hiçbir anlamı yok arkadaşlar, saçmalamayın! Hellalik istenecek veya verilecek yer mi şimdi; bu yarışlar, projeler, şirketler, sponsorlar vs.
Veloturk ekibi, neden bir dernek veya vakıf gibi bir yapılaşmaya gitmiyorsunuz sorusuna, dernek, kooperatif veya vakıflar, çok bürokratik yapılar ve yasal prosedürleri de işlerin sağlıklı ve hızlı yapılmasına engel olmaktalar diye cevap vermişlerdi. Biz böyle iyiyiz, 5 kişiyiz, kendi potansiyelimiz ve çevremizle yürütebiliyoruz tüm işleri diye cevap vermişlerdi.
Şimdi tüm bu doğru sorulara, tatmin edici olmayan cevapsızlık halleri, “neden vakıf olmuyorsunuz?” sorusunu daha bir önemli kılmakta.
Demokratik ülkelerin 3 ayağı vardır; yasama, yürütme ve yargı ve bu üç ayak da ayrı ayrı bağımsız çalışmak zorundadır. Organizasyonu-projeyi planlarsınız tamam, uygularsınız ok. Bırakın da biz de yargılayalım, soralım, cevap isteyelim…
Yarışına katılmış veya katılmamış olmamız bir şeyi değiştirmez; bu çocuklar hepimizin, yaşanacak mutluluklar da hepimizi mutlu edecektir.
Lakin, iyi niyetlerimizi ve güven duygularımızı korumak da, sizin sorumluluğunuz olduğu gibi, bizim de hakkımızdır!..