Scudo Sports

Bisikletiyle hava atan insanlardan bıktım

Konuya bakıyorum da hakliyken haksız duruma düşenler de var.

Aşağıda yukarı aynı muhabbet he spor dalında vardır. Sportif anlamda yetersizlik veya bilgisizlik varsa ekipmana verilen önem artar. Viraj dönemeyen arabasina laf atar, tenisçi raketine suç bulur vs.

Ama bir de yetersiz olduğunu bildiği halde keyif için pahalı ekipman alan vardır. Çok pahalı veya çok yarış odaklı ekipman kullanan ama performansı o kadar iyi olmayan çok kişi tanıdım ama hiç ekonomik ekipmanı aşağılayan birine denk gelmedim. Siz nasıl buluyorsunuz bu tipleri hayret ettim. Mutlaka vardır tabi de , yokuşta geri kalınca zevk almanız da biraz garip olmuş. Bırakın onlar da Kendi hayat görüşleriyle ( her ne kadar bana göre çarpık olsa da) yasasinlar. Sizin bu kadar etkilenip kizmaniz da doğru değil, yazık deyip geçmek lazım.
 
Scudo
"Bir şeyi görebilmek için onu anlamak gerekir. Koltuk insan bedenini, eklemlerini ve tüm organlarını önceden kabullenir; makas da kesme eylemini. Bir lamba ya da bir taşıt için ne demeli? Bir vahşi, misyonerin İncil'ini algılayamaz; bir gemi yolcusu, halatları tayfaların gördüğü gibi göremez. Evreni gerçekten görebilmiş olsaydık belki onu anlardık." Jorge Luis Borges

Degistirebileceklerini değiştirmek adına harekete gecmeli insan. Degistiremiyorsada kabul etmeli belki. Durumun, olgunun yada bireyin bakış açısının neden değişemediği üzerine harcanan enerjiye yazık değil mi?
 
Konu güzel ;

Şimdi bisiklet gezilerinde insan genelde bisikletle alakalı yarışla alakalı konuşuyor genelde. Bunun dışında arıza çözüm gibi konular ya da yaşadığı deneyimlerden bahsediyor.

Kişisine göre değişiyor tabi hava atma durumu istanbulda çok yaygın. Ben mtb kullanıyorum. Setlerim xt xtr bisikletim scott. Şimdi bu bisikleti neden kullanıyorum konusuna gelirsem arazide aleti baya yıpratıyorum ya da uludağa gidersem ya da memlekete yayladan iniştir çıkıştır gevretiyorum aleti. Bunlardan dolayı benim bunlara ihtiyacım olduğu için kullanıyorum. Bunları neden anlattım ? Çünkü bir tura gidiyoruz adamlar hemen setlerime bakıp bana laf söylüyor ne gerek var ne kadar para harcamışsın neden onu taktın neden öyle. Bir de ben tempolu kullanıyorum. Sonra adam yetişemeyince de aynen laf sokuyor. Yeni tanıştığım ya da yolda tanışmış olduklarım bunu çok yapıyor. Burda bu konula alakalı yazan arkadaşlara söylemek istediğim bir şey var... Evet bisikletin kalitesi vardır ve sürüş kalitesini değiştirir ama asla turda sizi daha iyi kötü yapmaz. Sizi daha az sevilen daha çok sevilen yapmaz. Setlerinizde de bisikletinizle de övünmeyin. Ama iyi bisiklet görünce de yermeyin. Bunu da saçma buluyorum. Bisiklet olayı komplike bir olay. Anı paylaşmak önemli olan. Ve nice adamlar varki deore setlerle ne biliyim sora setlerle kimleri kimleri geçiyor. Para verip alınmış aletle ekipmanla övünmeyin. Ne kadar az kaza, ne kadar dayanıklı olduğunuzla ne kadar yardımsever olduğunuzla ne kadar insan olduğunuzla övünün. Çiğ insanlara dönüşmeyi bırakın diyorum. Ve varsas böyle aleti ekipmanıyla övünen onları yerin. Aranıza almayın. Turunuza çağırmayın. Yalnız kalsın bu insanlar arkadaşlar. Bu insanlarla tura değil bakkala bile gidilmez. O dakika çöp möp diyen arkadaşlar olursa o arkadaşları çöpe atın. Cevabınızı verin. İçinizde tutup buraya yazıcağınıza karşınızdakine söyleyin o anda. İçinizde kalmasın. Takır takır suratına çarpın. Saygılar.
 
Tabiki bisikletle övünmek vs cok antipatik. Ancak genellemeler yapıp kin kusmayi da ve bir nevi servet dusmanligi yapmayi da dogru bulmuyorum. İnsanlar insanlik ölçüsünü kaybetmediği sürece istedigini almakta kullanmakta serbest.
Bir arkadas alir altina alman arabasini elinde ayfonu ustunde nike diince biraz alındım açıkcası :)
 
@mertznc
Neden aliniyorsunuz Mert bey, sanki onu yazan kisilerde hic ayfon yada nike ayakkabisi olmadimi? Ha birde su var, eger olmadiysa laf atmalarida normaldir, cünkü onlarin düsüncesi benim olmadi omayacakta ve bende yoksa baskasindada olmasin mantigi var.
Kisaca o laflari atan kisiler olanlari kiskanir ve cekemezler. Ama bilmiyorlarki fesat olduklari sürece isteselerde ellerinde hic bir sey olmayacak.

Bu dünyanin gidisati böyle, sende vardir en iyisini alirsin, digerinde yoktur alamaz. Gercekler malesef böyledir ve böylede devam edecektir. Bu dünyada olmaya bilir ama fesatligi birakinda hic yoktan gidecegniz gercek dünyanizda birseyleriniz olsun.
Ha birde bazilarina yardim elini uzatirsin, isi görüldükten sonrada seni nitelikli dolandirici diye ilan ederler. Böyleleride var ne yazikki.

Kusura bakmayin basinizi agrittim.

Saygilarimla
 
Kimseyi uzmeyin kimsede sizi uzmesin..ben turneyimle gayet mutluyum..olsada doere lere binsek karbonlarla gezsek ama yok..ama aslada baskasina tepeden bakmam..onu anlarim..mesela aracim megane2 komsularimda sahin dogan tempra var, kapi onunde en kral araba benim, sahinci komsumun ici gidiyodur benim arabama..ama baskasi icin megane2 gozden gonulden dusmus, camur atilmis begenilmeyen bir araba olmus..sunu unutmamak lazim sizin begenmediginiz seyler baskasi icin hayalden oteye gidemez..simdi benim turneyim var..ee sypo set kullanan ne yapsin
market bisikletleri diye tabir edilen ne etsin, kafasinami siksin.muhabbet icin yanina yaklastiginiz bisikletlinin grup setlerine bakip hmmmmm bu ne yav, veya ooooooo demeyin..kimseyi ezmeyin kendinizide ezdirmeyin.
Canim ulkemde herkesin gunu flas tv gibi olsun..sevgiler saygilar..
 
Arada bende hava atıyorum ama o anlamda değil yani bisikletle övünmüyorum veya tek teker yapmıyorum. Bisikletin lastikten çıkan sesi ve kadro yapısı , tekeri hoş gözüküyor diye ister istemez bi şey oluyor :) parayla övünen biri de değilim
 
Ne elbiseler gördük içinde insan, yok ne insanlar gördük üstünde elbise yok;) yer kürküm yeeee misali.
 
@Ozan k. BALIKAVI.NET ten alıntidir.
Carpangder:

5 yıldır tatlısuda balık avcılığı yapıyorum. Gittiğim yerlerde çok farklı insan manzaralarıyla karşılaştım.Ve bence her balıkçının içinde, gerek az gerek çok, şu veya bu şekilde olduğuna inandığım bazı tipik özellikler keşfettim. Ve şu sonuca vardım; ben kendim de bu tiplerin birkaçının özelliklerini barındırıyorum ve dışarıdan bakıldığında farketmediğim bazı komik durumlara düşebiliyorum Herkes kendini bilir fakat dışarıdan bakılınca aşağıda dile getirmeye çalıştığım tipler bakalım kime ne kadar tanıdık gelecek ? Eklemeyi unuttuğum daha farklı tipler olabilir aklıma gelenler şimdilik bu kadar. Sizler de karşınıza çıkan insan manzaralarını burada paylaşırsanız kendimize biraz daha esprili bir açıdan bakmış oluruz diye düşünüyorum.

1. ACEMİ: Kenardan seyretmesi eğlencelidir.Olta atmaktan çok misina düğümlerini çözmekle uğraşır. Kamışla ya da kasnakla atış yapacağı zaman kendinizi koruyacak bir yer bulmanız ya da yanından uzaklaşmanız sağlığınız açısından önemlidir.Ağaçlık bir yerdeyse oltası genelde dallara takılır.Şansına bir balık yakalarsa iğneyi nasıl çıkaracağını genelde bilmez ve etrafına ya yardım isteyen bakışlar fırlatır ya da durumu çaktırmamaya çalışır. Genelde tek bir oltayla şansını dener ve onu da bir iki denemeden sonra kullanılamaz hale getirir.Araştırmacıdır.Bazen bu tip yanında yarenlik ettikleri ustalara göre daha bir şanslı olup habire balık çekebilir.İşte o an katlanılmaz görünür.:confused:

2. USTA : Ne yaptığını bilir,sistemli bir şekilde çalışır,olabilecek aksiliklere karşı hazırlıklıdır. Ağırbaşlıdır.Genelde orta yaş ve biraz üzerinde olur. Amatörlere karşı anlayışlı ve yardımseverdir.Bu işin virtüözü olmuştur artık. Tam bir bilgi deposudur. Acemilerin gözünde ulaşılmak istenen hedeftir.:rolleyes:

3. FIRSATÇI: Avlandığı yerde hep en iyi av veren yeri kapmaya uğraşır. Bir grupla birlikte giderse eğer kafasında daha önceden olta atacağı yeri belirler ve varınca genelde hiçbir hazırlık yapmadan oltayı ilk atan olmak ister Hatta bazen ucuna yem takmadan da atabilir! Amaç o yeri kapmaktır daha sonra nasıl olsa oltayı çekip istediği şekilde yemini takacaktır.
Bazen bu tip hiç tanımadığı avcıların yanına sokulur ve muhabbetle karışık oltasını yanlarından atıverir. Kimin balık çıkardığını görse o tarafa meyleder.Sakınmak gerekir .

4. GÜRÜLTÜCÜ: Bunlar daha gelirken kendilerini belli ederler. Bunların arabaları da gürültücüdür. Eski veya bakımsız motordan ,egzostan feci gürültüler kopabilir. Teybin sesi muhakkak ki açık camlardan etrafa yayılmaktadır. Piknik magandalarından tek farkı olta atmaya gelmeleridir. Eğer orada tanıdık birilerini de bulurlarsa ,ister aynı yakada ister uzakta olsunlar selamlaşma faslı gayet şamatalıdır. Hatta en son yaşadıkları balık maceralarını bile herkesin duyacağı şekilde bağıra böğüre anlatmaktan çekinmezler. Yapılacak tek şey oradan uzaklaşmaktır.:mad:

5. MALZEMECİ / STOKÇU: Bu tip, balıkçı malzemeleri satan dükkanların müdavimidir. Yeni ürünler var mı diye hep araştırır.Para harcamaktan çekinmez. Muhtemelen evinde ya da garajında en az birkaç amatöre yetecek kadar malzeme stoğu vardır. Tedbiri elden bırakmaz herşeyin en kalitelisinden almaya çalışır.Genelde pek tatminkar balık yakaladığı da yoktur. Fakat av sırasında olabilecek malzeme kayıplarında sıkıntı yaşamak istemeyenlerin yanlarında görmekten mutlu olacakları bir tiptir.:)

6. ATICI: Fazla yüz vermeye gelmez.Birisi bir anı mı anlattı,hemen onun da anlatacak benzer bir anısı vardır mutlaka. Bayılır konuşmaya.. Kimin anısı olduğu onun için önemli değildir.Karşısında inandıracağını düşündüğü biri yada birileri varsa duyduğu anıları kendisininmiş gibi anlatıverir.Doğal olarak bire bin katacaktır.Bir zaman sonra kendi de inanmaya başlar , hangisi kendisinin hangisi değil karıştırır olur.Genelde zararsız tiplerdir,gittiğiniz avlakta rastlama ihtimaliniz kuvvetlidir. :D

7. COOL: Bu tip ikiye ayrılabilir.

1- Avlanma konusunda teorik bilgisi güçlü pratiği yok denecek kadar azdır. Çok şey bildiğine inanır, paylaşmayı sevmez.Yiğitliğine leke düşürmek istemeyen tiplerdendir. Yanına yaklaşıp bir şey soracak olsanız pas vermez,kısa cümlelerle başka yöne bakarak konuşur. Sağdan soldan duyduğu bilgece lafları kendisine mal ederek söylemeyi sever.:cool:

2 – Tecrübelidir.Mutlaka bu işi bilen birine benzer.Gittiği avlakta kendisi dışında fazla insan olsun istemez. Genelde adı pek duyulmamış yerlere gitmeyi sever.Gittiği yerde birileri varsa hemen olta atmaz,ortamı inceler,bazı gözlemler yapar. En doğru olduğuna inandığı zamanda doğru yere yemleme ve atış yapar. Yanına hoş geldin demeye gidilirse kuru bir cevap verir, muattap olmaz. Hareketlerinden dolayı hem sinir bozucu hem de içten saygı duyulan tiplerdendir .

8. YOKEDİCİ: Hep bana diyen tiplerdendir. Yasak sezon kavramını dahi umursamayan bu zararlı tip amacı için ağ,tırıvırı,boğazkesen vs…tüm illetleri kullanmaktan kaçınmaz.Tuttuğu en küçük balıkları dahi suya bırakmaz hatta bazen oltasına neden bu kadar küçük balık geldi diye balığı tuttuğu gibi toprağa çarpabilir. Tedaviye alınmaları şarttır.:mad:

9. KEYİFÇİ: İyimser tiplerdir.Balık tutarsa o gün ondan mutlusu olmaz. Tutamasa da o kadar dert etmez..Rahatına düşkündür.O yüzden nevalesi de sağlamdır. Mutlaka yanında şöyle sırtını dayayabileceği bir şezlongu, kap kacak malzemeleri, içeceği,çadırı,…..yani orada ihtiyaç duyacağı herşey olacaktır.Yemeğini pişirir,uyur,kitabını okur,etrafa rahatsızlık vermez. Tam bir doğa adamıdır.İnsanın yanında bulundurması gereken bir tiptir.:D

10.İNATÇI: Azmin elinden hiçbir şeyin kaçamayacağına inanır.Balık tutmadan hiç bir yere ayrılmaz. Günübirlik geldiyse geç kalacağını bilse dahi gerekirse extradan birkaç saat daha kalır. Bunların kamp programlarını 1-2 gece daha uzatanları da vardır. Balık geciktikçe olta takımları üzerinde habire deney yapar. Kancayı, misinayı, kurşunu vs. gözden geçirir, değiştirir, kendini hırpalar.Yine eli boş dönerse muhabbeti çekilmez.:(

11.BEN BİLİRİMCİ: Yaptığı takımların ve hazırladığı yemlerin en iyisi olduğuna inanır. Kendince iyi gözlemci ve araştırmacıdır.Akıl verilmesine dayanamaz. Yaptığı takımların kullandığı tekniklerin başkaları tarafından bilinmesini istemez fakat o takip edebilir.Akıl vermeyi sever fakat püf noktaları kendine saklıdır.Bencil ve ukala bir tiptir.

12.SABIRSIZ: Daha yoldayken telaşlı hareketler sergiler.Arabayı o kullanıyorsa av yerine yaklaştıkça gaza daha kuvvetli basmaya başlar. Su kenarına gelince oltasını çıkarır,yemini takar, gözüne kestirdiği yere atar. Sonra kamışı sehpasına koyar zilini takar. 10 dakika sonra hala zil çalmıyorsa birşeyler yanlış gidiyor olmalıdır!Oltanın başından ayrılmaz gözü hep zildedir. Arada canı sıkılır ve zile parmağıyla bir fiske atarak çıkan sesten mutlu olur. Etraftakilerden birisi balık çıkaracak olursa sabırsızlığı umutsuzluğa dönüşmeye başlar. Kendini yer bitirir. Bir zaman sonra da talihine küfrederek küskün bir şekilde evin yolunu tutar. Fakat bir sonraki ziyaretini de yine aynı heyecanı yaşayarak yapacaktır. İnsanı strese sokabilir.:p
Mayıs 2006
Benim favorim 9 numara keyifci :):):)
 
Abi konu forum tarihinin en ironik konusu olabilir sdfsffs
Konu sahibi arkadaşın pek çok mecrada sürekli sworksunu milletin gözüne sokmaya çalışması cidden komik oluyor. Demek neymiş, feminizm kocayı bisikletçinin mütevaziligi de sworksu bulana kadarmış :D
 
Sigmund Freud, insan davranışlarına iki temel güdünün yön verdiğini yazmıştı: Cinsel dürtüler ve beğenilme arzusu.

Bedenimiz hayatta kalmak için nasıl besine, oksijene muhtaçsa, ruhumuz da sevgi, ilgi ve beğeniye muhtaç. Hepimiz takdir edilmeyi, övgü dolu sözler duymayı isteriz; bunu elde edebilmek için de çeşitli yöntemlere başvururuz. İşte bu yöntemlerin neler olduğunu belirleyen şeye "görgü" denir ve kişinin aldığı aile terbiyesiyle doğrudan ilgilidir. Eğer kişi ilgisiz, sevgisiz bir ailede büyümüşse, çocukluk döneminden miras kalan bu sevgi-ilgi açlığını hayatının diğer dönemlerinde daha bir hoyratça, pervasızca doyurmaya çalışır. Kimi insan maddi gücü ve bu güç sayesinde sahip olabildikleriyle ilgi ve beğeni talep eder, kimisi bilgisi ve tecrübesi, birikimiyle. Bazıları bunu yaparken kantarın topuzunu kaçırır, bu ilgi-beğeni talebini gözünüzün içine sokar. Bazısı da daha mütevazi bir tavır takınır, hatta övgü duyduğu zaman mahçup olan bile vardır.

Ben de şahsen kullandığım eşyanın ilgi görmesini hoş karşılarım, bundan memnun olurum. Lakin böyle bir muhabbet açılırsa fiyat, eder konusuna asla girmem. Eşyanın özellikleri, kullanım alanları, muadillerinden farklı yönlerini konu eden bir sohbet, hele ki muhattabım da bu hobiye ilgi duyuyorsa, keyifli ve hatta öğretici olur. Örneğin dağ bisikletimde 1x11 grupset ve çok yaygın olmayan bir markanın maşasını kullanıyorum. Haliyle görenin ilgisini çekiyor, ve karşı tarafın da bu işlere gerçekten ilgi duyduğunu anlarsam, nasıl çalıştıklarıyla, performanslarıyla, bakımlarının nasıl yapıldığıyla ilgili sohbet etmek hoşuma gidiyor. Ama sohbet "abi kesin bir Şahin parası gömmüşsündür" diye başlarsa, "yok hediye geldi bana" diyerek hızlıca konuyu kapatıyorum :)
 
Gorgusuzluk diz boyu, böyle insanlar cok sinir bozuyor gerçekten. Bide kendi yapamadığını yapmış gibi gösteren, başkalarının başarılarını (fotoğraflarını) çalabilir var. Kazık gibi adamlar ne kadarda küçülüp yalan söylüyorlar, hırsızlık yapıp başkasının emeğini çalıyorlar inanılır gibi değil.
 
Bir ikonoklast olarak bu konuya dahil olacağım. Şöyleki birinci örnekte bisiklet turculuğumuzun medarı iftiharı turculuğun luçiyano pavarottisi Soner Sarıhan ın buyurmuş oldukları değerli tespitlerinden başlamak istiyorum.

@Soner Sarihan

Kendilerini sever sayarım lakin vermiş oldukları örneğin tezlerini ne derece güçlendirdiği noktasında ciddi kuşkular taşıyorum. Öncelikle bu değerli hanfendi bulunduğu sosyo ekonomik statü itibarıyla bisikletin bentleyini alabilecek bir kapasitede olduğunu duruşuyla, endamıyla belli ediyor. Böyle olmasına rağmen kullanmakta olduğu bisiklet ile sosyo ekonomik pozisyonu sınıfsal bir çelişki arz etmekte. Biz buna sosyal bilimlerde bohemce yaşamak diyoruz. Bir nevi meyve veren ağacın dallarının yere yakın olması zorunluluğu durumu. Sosyal bilimler alanında özellikle edebiyatta bu nevi tavır alışlarla çok karşılaşırız. Türkiyeyi saymazsak yurtdışı akademik çevrelerde pozisyonu itibarıyla bu nevi bir tavır sergilemek racondandır. Ekşi sözlük lügatçesiyle biz buna "hey pampa varlık ve statü sahibi olduğumu belli etmeden çek" deriz. Yani yerli tabirle yermi anadolu çocuğu. Ben bu nevi görünüşte son derece masum ama içselleştirildiğinden pek emin olmadığım mütenakız tavırlara karşı son derece mesafeliyimdir. Şimdi bu hanfendi leydi bu seçimini hayatının her alanında sergiliyorsa tamam derim. Ama öyle değil, bana adrea julinin açlarla verdiği görüntü gibi pek sakil geliyor.
Bir diğer durum değerli dostumuz M. çömezle ilgili. Yazdıklarını aktarıyorum.
@Murat Cömez

M. çömez bize bir nevi ortaçağ papazları gibi sonsuz mutluluğun formülünü sunuyor. Yani kalvinist şablonların buyurduğu üzere bu dünyada "tanrı" arzu ettiği "seçmiş olduğu" kullarına nimetlerinden bol bol verir. Onun için sızlanma sesini çıkarma. Asıl olan "öte" hayat. Orada kavuşacaklarına bak. ahhh hans morgentau ahh bir yüzyıl önce bu yazılanları sana tercüme etmiş olsaydım kimbilir neler derdin. Olmadı M. çömez olmadı, ben seni şu "cennet" garajından bizide yararlanmaya davet ediyorum. "öte" dünyaları bekleyecek kadar sabrımız yok. Bilmem anlatabildim mi.
 
Bir de, yol bisikletimle gittiğim zamanlarda, başka şehir bisikleti yada bakkal bisikleti olanları görüyorum. Hemen beni geçmeye çalışıp prof bir bisikletçiyi geçme edasına kapılıyorlar. Aslında altı üstü 2. el 750 TL'ye aldığım bir bisiklet. Ben hiç basmıyorum ileride nefesleri kesiliyor zaten :)
 
@Soner Sarihan


yukarda yazdıklarınızın neredeyse hepsi benim bisiklet de var. bazıları eskimiş o çöpe at yenisini al diyorlar. bana bunu diyenlerde her yeni iphone çıktığında yeni modelini alan ve telefonunun hiç bir özelliğini kullanmayan sırf gösteriş olsun diye alıp kullanmayan bu yaşa gelmişsin arabayı motoru bırakıp bisiklete neden biniyorsun diyen kapitalist düzenin hizmetkarı olan tayfa...

özellikle aerobar konusuna gelicem veledromda bir kaç tur atamazken artık 50 km durmadan gidebiliyorum o aerobar sayesinde rüzgarı kesiyor ve evet o aerobarı artık hiç sökmeyeceğim kullansamda kullanmasamda

bir de ben her zaman sırtımda bisiklet tur çantası taşırım bazen soruyorlar uzak yoldan mı geliyorsun diye belki kafama eser tura çıkarım kime ne istersem 5 km gidecek de olsam yanıma 3 gün beni yolda bırakmıyacak ekipman alırım kime ne...

bazıları da sırt çantasıyla antreman olmaz işkence olur diyorlar belki ben lay lay lom sürecem veledromda çantayı herşeyi bırakıp 100 km dönecem.
 
  • Beğen
Tepkiler: dodurgalı_06
Geri