Scudo Sports

Bisiklet Forum Tüketim Karşıtı Çevreciler Platformu

@Ahmetgitar Bu biraz sorumsuzluk oluyor. Kendisinin olmayan parayı harcıyor. Demek ki sonunu düşünmüyor. Malesef sistem tüketmek üzerine. Dünyayı da tüketiyoruz gördüğünüz gibi. Ancak bu sürdürebilir değil ve yeni krizlere gebe. Yaşayıp göreceğiz.
 
Scudo
@Ahmetgitar
Bu gibi örnekler ne yazık ki çok fazla. İnsanlar kendilerinin olmayan parayla bir şeyler edinip ona sahip olduklarını sanıyorlar. Oysa ki sahip olduklarının kölesi oluyorlar. Ben da son 1 yıldır kredi kartı kullanmayı bıraktım. 2 adet kart var ama kullanmıyorum. 1 yıl öncesine kadar onlar bana hükmediyordu ama artık ben onlara hükmediyorum. Alma dürtüsünü yendim. Önceden borcum da vardı ama kredi kartı herşeyi hallediyordu. Ben hallediyor sanıyormuşum ama hükmediyormuş. Şimdi kredi kartı da olsa alacağımı nakit alıyorum. Sizlerden de öğrendiğim birçok şey oldu elbette.
 
Kapitalizm zaten krizlere gebe bir sistemdir.
Yani her nekadar kapitalizm insanlara refah sunuyor görünse de sınıf farkı, yani zengin fakir, borçlu alacaklı, ezen ezilen kavramlarını ihtiva eder.

Çok basitçe anlatayım. Elbette ki ekonomist değilim ama dilim döndüğünce bunun neden böyle olduğunu anlatacağım.

Siz bir çalışan olarak artı değer üretmek zorundasınız.
Yani 10 lira alacağınız işte misal 15 lira kazandırmak zorundasınız. O 5 lira sizin artı değerinizdir. Artı değerin olmadığı bir işyeri olmaz. Patron kâr amacıyla işyeri açar. Sömürü de artı değerin fazla olması demektir. Mesela 10 lira için 40 lira artı değer üretirsiniz.

Kriz de burada başlar.
Sözgelimi bir fabrikanın tüm işçileri 100 lira maaş alsın ve 200 lira artı değer üretsin.
Ancak mantık olarak toplamda 100 lira alan işçiler 200 liralık malı alamaz. Bu da üretimin durması anlamına gelir. Bu durumda ya o iş yeri krize girer kapanır ya da 200 liralık malın satılacağı başka alanları kendisine açar. Mesela küresel kapitalizm tam olarak budur.

Örnek olsun anlaşılması için, ABD sanayisinde çalışan işçiler 100 lira maaş alsın, 200 lira artı değer üretsin. Bir süre sonra işçiler kazancı.olan toplam yüz liralık alışveriş yapacağı için üretilen malın yarısı elde kalacak.
Ne olacak peki? Kalan malın satışı için uzaklardan müşteri bulunacak. Mesela 100 liralık mal Türkiye'deki tüketicilere ulaşacak. Peki Türkiye emekçisi 100 lira kazandı, ABD ürünleri aldı. Peki Türk işçisinin ürettiği mal ne olacak? Ya Türkiye sanayisi artı değer sonucu üretilen malı satacağı başka bir pazar bulacak ya da fabrika Türk sanayicisi tarafından kapatılacak. Peki bu durumda işçiler işsiz kalmayacak mı?
O zaman ABD sanayisi nasıl artı değer sonucu oluşmuş malını satacak?
Küresel krizler işte bu sebeple belirli aralıklarla olmak zorunda ki bir şeyler yeniden sıfırlanıp kapitalizmin çarkları yeniden işlesin.
Peki krizi önleme yolu yok mu?

Elbette var.

Bu da belirli periyotlarla artı değeri çok hızlı şekilde sirküler ederek patrona, işçiye kaynak kazandırmak.

Peki nedir bu, bildiniz mi?

Savaş!

Savaş için silah fabrikaları, çalışır, tekstil, petrol, ulaşım, elektronik her sektör kaynak bulur. Üretilen malzemeler hızla tüketilir.

Yani kapitalizmin durakları krizlere, ilerlemesinin yan etkisi ise savaşlara gebedir.

Hep şu artı değer denilen sebeplerle...

Çok çok çok basit anlattım.
Elbette olay daha karmaşık işliyor.
Ama genel özet, kapitalizmin sürdürülebilir bir ideoloji olmadığıdır.
 
Kapitalizm' in en basit tanimi " sana ait olmayan , henuz kazanamadigin bir parayi bankalardan alarak yine henuz laik olmadigin bir hayati durmadan satin alarak faiz bataginda bir kuru odun olmandir"

Hayeller xtr, yaşam shimano sis
 
@ahmetyavuz

Bu cümle çok geride kalmış ama başlığı uzunca bir zamandan sonra yeni okuma fırsatı bulduğumdan ancak düşüncelerimi yazma fırsatı buluyorum. Temcit pilavına dönüştürmek istememekle beraber "eski defter bu" diyecek arkadaşlardan da şimdiden özür diliyorum.

Evet soru yerinde ve gayet basit. "Kalan parayla ne yapacağız?" Çünkü iktisat bize bunu öğretiyor. İllaki alacaksın. İhtiyaçlar sonsuzdur ama imkanlar kısıtlı. İşte kısıtlı imkanlarla sonsuz olan ihtiyaçlarınızı karşılayabilme işi iktisattır deniyor. Bir nevi alarak mutlu olmayı vadediyor. Aslında kendi içinde ciddi tezatlar içeren bu yaklaşım karşılanmayınca mutsuzluk doğuruyor. Her şeyi almak mümkün olmadığına göre ne kadar çabalarsan çabala mutsuz olacaksın ama sen al belki mutlu olursun diyor bana göre.

Bu soruyu soran aziz arkadaşım. Artırdığın parayla ilk ve en önemli alacağın şey ne biliyor musun? Özgürlük. Evet hepimiz modern köleler haline geldik. Almaya çalışıyoruz, alacak paramız olmayınca kredi kartları devreye giriyor. Henüz kazanmadığımız paraları yani geleceğimizi harcamaya başlıyoruz. Bu da yeterli gelmiyor bu sefer de bankalar iyilik melekleri olarak dikiliyorlar karşımıza, "veririz ağam kredi"deyip yıllarımızı gasp ediyorlar. Aylık standart/zorunlu harcamalarımızı yüksek tutuyoruz, bir de ödenmesi gereken krediler olunca aylık hiç yemeden içmeden ödememiz gereken para binlerce lirayı buluyor. Sonrası malum. İşsiz kalma korkusu, açıkta kalma endişesi... Patron kölesi oluyoruz, çalışmak istemediğimiz sektörlerde yahut işlerde çalışıyoruz. Manevi huzurumuzu bulacağımız işler yerine daha çok kazanmak zorunda olduğumuzdan "para" yapan işlerde çalışıyoruz. Özgürlüğümüz tamamen elimizden alınıyor ve ne kadar çok harcarsak harcayalım anlık mutlulukların ötesine geçemiyoruz. Messela resim sanatçısı mıolmak istiyorsunuz, gezgin mi, yazar mı? Olamazsınız çünkü sizi hep tedirgin eden bir gelecek aylarda ödenecek paralar korkusu sarmış durumda. İç huzurumuz kalmamış... Diyelim ki sevdiğiniz işte çalışıyorsunuz, çokça para kazanıyorsunuz harcama yapmayacaksınız ve çokça paranız oldu. Zaten mutlusunuz o zaman ne mi alacaksınız? Almayın, almayın. En son ne zaman felaket olan bir bölgeye hiç endişe duymadan binlerce lira gönderebildiniz, yahut bir fakirin karnını adam gibi doyurdunuz? Kiracınıza "bu ay bayram var, kira almayayım sizden de yeğenlerime gönlünüzce bayramlık alın diyebildiniz? Paylaşmak, hani islamda infak vardır ya. Hah işte ne zaman infak yapabildiniz? Metalardan vazgeçip infak yapabilmek.
( Buradaki soruların muhattabı soruyu soran arkadaş olmayıp hepimiziz. İthamdan ziyede genel geçer bir tespit yapmaktır.)
LEHÜL MÜLK LAİLAHE İLLALLAH.
 
@Ahmetgitar
Cebimizdeki parayı telefona vermekle "kenara üçbeş kuruş koymak" aynı şeydir. Elinde imkanı varken, kenara para koymadan ve lüks telefon almadan (lüks hayat yaşamayan) fakat ticaret yapan insanlar gördüm. Gayet mutlular!

@Bozkırlı
Uzun cümleleri pek sevmem! Anlatacağım sayfalarca yazıyı birkaç cümleye sığdırmaya çalışırım. Muhatabın o konuda bilgisi varsa anlatılmak isteneni zaten anlar! Sorduğum soruyu çok iyi anlamışsınız. Teşekkür ederim!
 
@ahmetyavuz

Anlayacak olmanızı inancım tam olmakla birlikte çok küçük olsa da kalp kırma endişesiyle ve sanki kendim bu soruların muhataptı değilmişim gibi anlaşılmasın diye bu notu düştüm.
 
@ahmetyavuz merhaba, kenara üç beş kuruş koymakla telefon almak aynı şey değildir ki anlaşıldığı üzere yukarıda ihtiyaç olunan telefona değil ihtiyaç olunmayan ama yeni model kandırmacası ile gereksiz yapılan model yükseltmeleri kastettiğim açık.
Ben de bu iletiyi bir telefon vasıtasıyla yazıyorum. Kenarda da üç beş kuruş param var. Aynı iletiyi iphone 7 ile yazabilir kenarda da hiçbir birikimim olmazdı.
Bu durumda şu saatte ileti yazmak yerine istemediğim bir işte çalışıyor ve haksızlık olması halinde sesimi çıkarmıyor olabilirdim.

Bu demek değildir ki her borçlu haksızlığa boyun eğiyor, ancak burada sayfalarca yazdığımız şeyi özet geçmek de yanlış olur.
En azından hemen yukarıda banka kredisi almak zorunda kalan ama lüksten taviz vermeyen arkadaşımı örnek göstermiştim.
Peki kenara üç beş kuruş atmak yerine -örneği basitleştirirsek - morhipo'dan iki günde bir pantolon ve ayakkabı almanın da aynı şey olduğunu söyleyebilir miyiz?
Borçlu yaşamanın stresi ve çalışma sonucu kazanılan paranın lükse harcanması nasıl birikim yapmakla aynı şey olabilir ki?

Selamlar...
 
@Ahmetgitar ahmetgitar
Hintliler çalar sitar
azeriler çalar tar
kimsede kalmadı ne yüz ne ar
alfabenin kaçıncı harfidir R
 
@Ahmetgitar Amacım sizi eleştirmek değil! Zaten bu konuyu açmış olmak başlı başına övgüyü hakediyor. Bazen yazılardan cümle cımbızlıyorum. "üçbeş kuruş" bir metafor olarak kullanmak; yani "cimrilik nedir?" demek istemiştim. Kusura bakmayın bazen yazarken dar sokaklardan tır geçirmeye çalışıyorum.
 
@ahmetyavuz rica ederim. Eleştiriyi ayrıca faydalı bulurum. Lütfen eleştirin, böyle böyle daha doğru yolu buluruz. Eleştiri, hele ki yapıcı eleştiri ilerlemek, doğruyu bulmak için gerekli. Maalesef toplumumuzda eleştiri hep bir tehdit gibi görülerek büyük tepkiyle, savunmayla karşılık bulur. Üç beş kuruş elbette mecaz. Cimrilik gibi bir durum söz konusu değil. Zira yaygınlaştırmaya çalıştığımız kültür zaten değiş tokuşu, ortak kullanımı, paylaşımı beraberinde getiren bir edimsel zinciri içinde barındırıyor. Söz gelimi, kitabımı temizce okuyorum, çünkü okuduktan sonra bir başkasına vermek istiyorum. Diğer yandan da tam tersi tüketim kültürüyle içiçe olan insanları daha bencil bulurum, bireysel sahip olma isteğini yaşam amacı edinmiş asıl bu tip insanların cimri olduğunu düşünürüm.

Yukarıda da açıklamaya çalıştığım gibi hatta tüm bölümün konusunda olduğu gibi tüketimden kastımız aslında almamak değil, tam tersi yeteri ve gerektiği kadar sahip olmak, bir mal alırken de toplum ve çevreye duyarlı olmak, sorumlu olmak demek. Tüketim Karşıtları sözünü de tüketim kültürü karşıtları anlamında okuyabiliriz.
Selamlar...
 
"Kelimeleri tarif etmeden girişilecek her tartışma kısır kalmaya mahkumdur." der Cemil Meriç! O zaman en başa dönelim ve soralım: Tüketmek nedir?
 
@Ahmetgitar Peki sözlükte bulunacak bir tanım yetecekse, 99 sayfa olmuş bir konuda işimiz ne?;)
 
@ahmetyavuz burada tüketim tanımı yapmıyoruz ki.
Daha az, doğru ve yeterli tüketim,
Çevre sorumluluğu,
Tüketim kültürü eleştirisi,
Alışveriş hastalığı (oniomani),
Bireysel deneyim ve öneriler,
Geridönüşüm
ve bunlara bağlı olarak felsefe...

Ama tüketime ya da yukarıda yazılanlara dair tanımlama yapmak isterseniz kendi adıma mutlu olurum.

Bisiklet nedir?
Herkes bisikletin ne olduğunu biliyorsa 99 milyon sayfalık forum neden var?

Selamlar :)

Kelime tanımı değil de başlıkta yeralan ifade dersek kendi payımıza daha öznel tanım yapabiliriz belki.
Daha önce bu başlık altında ve bir eleştiriye karşı kendin yap gönüllüleri başlığında tanım yapmıştım ama yine yapayım eğer tartışma kısır kalır düşüncesi varsa.
Neden tüketim karşıtı değil, neden çevreciler - çevrecilik başlığı değil de tüketim karşıtı çevrecilik?

Öncelikle çevrecilik denilen olgunun da burjuvazi tarafından sisteme kâr amaçlı adapte edilmesini görüyoruz.
A+ sınıfı cihazları, mavi kapaklı pet şişeleri bize aldıran şey de işte çevreciliğin kapitalizm ile harmanlanması. Yavaş yaşa başlığında demiştim, herkes A enerjili ürünler alın der ama kimse ürün almayın, elimizdekinin canı çıkana kadar kullanın demez diye.

Tüketim karşıtlığı (aşırı tüketim ya da tüketim kültürü şeklinde de okunabilir) ise bence çevreciliğin olmazsa olmazıdır. Çünkü otomobiliniz ne kadar çevreci teknoloji ile donatılmış olursa olsun, onu hiç kullanmasanız dahi üretim aşamasında çevreye verdiği tahribatı onarmak mümkün değil. Ya da istediğiniz kadar mavi kapak toplayın, bu pet şişelerin plastik atıklara yol açtığı gerçeğini değiştirmiyor. Çok tüketim yapıldığı zaman geridönüşüm bu tüketimin tahribatının sadece çok azını giderebiliyor.
Peki bizler (elbette ben de) tüketim yapmıyor muyuz? Elbette yapıyoruz ancak bu tüketimi doğanın kendisini toparlamasına fırsat verecek kadar yapıyoruz. Tüketim karşıtı çevrecilik de bu noktada başlıyor.

Peki neden bu kadar fazla tüketim yapıyoruz?
İhtiyaç olduğu için değil, sistemin bize ihtiyaç dayatması sebebiyle. Bu başlıkta insanlara, sistemin bizi mutsuzlaştırıp, mutsuzluğun pan zehirini ise tüketimde aramamız gerektiğini söylediğini anlatmaya çalışıyoruz.
Hem hayatta gerçek anlamda dertleri düşünecek zaman kalıyor, hem bütçemiz bizim üzerimizde baskı kurmuyor.
Hadi bir de popüler bir laf edeyim:
Hem de ağaçları daha az yoruyoruz :)
 
@Ahmetgitar Anladım! "Zaten bu platformda bulunanlar neyin ne olduğunu biliyorlar. Tanımlara ihtiyaç yok . Burada tüketim kültürünün nasıl uygulanması gerektiği tartışılıyor. Sen gelmişsin çocuk sorularıyla bizi uğraştırıyorsun." Neyse ben gidip biraz dolaşayım.:)
 
@ahmetyavuz istemeden sizi kırdım ya da alaya aldım gibi olduysa özür dilerim.
Evet tüketimin ne olduğunu bildiğimizi sanıyorum. Ama yazılanlardan bilmediğimiz ya da eksik olduğunu düşündüğünüz noktalar varsa belirtmenizden mutluluk duyarım.

Nezaket olsun diye söylemiyorum, vakit ayırıp varsa bu noktalara değinmeniz gerçekten önemli olur.
 
@Ahmetgitar Yok yahu ne alayı ne kırması! Sadece tüketime mütevazi bir katkı yapayım demiştim.:)
 
Geri