Scudo Sports

Başıboş köpeklerle mücadele ve kurumların sorumluluğu

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının yaptığı anket çalışması sorunun boyutunun ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.:

(link)
 
  • Beğen
Tepkiler: ag249
Scudo
Bizim kadar "şucu, bucu" olma merakĺisi bir toplum yoktur. Yeterki ortada bir konu olsun, hemen o konunun bir tarafı oluruz. Konuya bilimle, mantıkla, çözüm odaklı yaklasmayiz, "biz şucuyuz, bizim dediğimiz olacak, biz sizi yeneriz, biz haklıyız" kafası.
Bunu bilen siyasetçi baktı ortalık karışık ( ekonomi, siyasi cinayetler, adlı skandallar v.s.) attı ortaya gündemi.
Hemen herkes sazan gibi atladı konuya hadi bakalım kolay gelsin.
 
Beni araştıracağınıza önünüze bakın.

Fransa'ya göçmen olarak mı gittin sorusu, seni araştırmak değil ki?

Önümüzdeki hafta ben de Fransa'ya gidiyorum 8 günlüğüne gezmeye. Bunlar basit konular ancak sen problem yaptın.

Youtube 'ta da hergün göçmenler video atıyor. Fransa vizemi alırken baktığım videolar arasında görüyordum. Kimisini arasıra izliyorum.

Herkes göçmen köklerini anlatıyor, sen gizlemeye çalışıyorsun.

Benim bir arkadaşın arkadaşı geçen ay Bulgaristan'a göçmen kampına gitti, oradan video, resim, ses dosyaları atıyor arkadaşa.

Tüm bunları ben neden söyledim? Forumda yazı olarak değil, gerçekte karşımda olsan da aynı şeyleri söylerdim.

Biri cıkıp "ben Fransa'da Saint-Quentin'de yaşıyorum, göçmen demeyin Türkiye'deki Suriyelilere" dese, sen Fransa'da necisin, göçmen değil misin diye sorarım.

Göçmenliğini gizlemek istiyorsan, Fransa'da yaşadığını da gizleyeceksin, göçmen sözünü de pek kullanmayacaksın. Yoksa böyle sorarlar.
 
Basibos sokak kopekleri itlaf edilsin diyenlere agiza alinmayacak hakaretler eden Ataturk'cu tiplere "ayni seyleri Ataturk icin niye soylemiyor sunuz?" diyorum, tek kelime etmiyorlar...

Devlet kim yahu? Devlet odesin demek parasinin hepimizin cebinden cikmasi demek.
Olusmasinda hicbir katkimin olmadigi bir sorunun faturasini ben niye oduyorum? O kadar kopeksever var, pamuk ellerini ceplerine bir zahmet ativersinler
Konu Atatürke nasıl geldi?
 
Biri cıkıp "ben Fransa'da Saint-Quentin'de yaşıyorum, göçmen demeyin Türkiye'deki Suriyelilere" dese, sen Fransa'da necisin, göçmen değil misin diye sorarım.

(link)

Bu arada işin teknik tarafını da açıklamaya çalışayım. Suriye'deki iç savaştan kaçarak Türkiye'ye sığınan insanlara, hak ve hukukları BM sözleşmeleri tarafından güvence altına alınan "mülteci" statüsü Türk devleti tarafından tanınmadı. Bu insanlar yasal olarak "geçici sığınmacı" statüsündeler. Ancak Türkiye'deki vatandaşlık yasaları gereğince, ülkede belirli bir süre kesintisiz yaşayanların (5 yıl) vatandaşlık için başvuru hakkı bulunuyor. Bu şekilde vatandaşlık alanların sayısının 300 bin kişi civarında olduğu açıklanmıştı. Yani "Türkiye'deki Suriyeliler"in büyük bir çoğunluğu halen geçici sığınmacı statüsünde ve ülkelerindeki çatışmalar sona erdiğinde geri dönecekleri varsayılıyor.

Göçmenlik ise çok daha farklı bir kavram. Göç edilen ülkeye göre değişse de, göçmenlerin büyük bir kısmı ya göç ettikleri ülkenin vatandaşı olmuş, ya da o ülkede oturma ve çalışma izni alarak vatandaş olmaya adım atmış insanlardan oluşuyor.
 

(link)
Buyur bu ailelere anlat, ölen çocuklara anlat. Git de ki madenleri kapamıyoruz orada da insan ölüyor sen yanlışsın de…
Hala bir saçmalığı savunmaya çalışıyorsunuz…
Devlet uyutmalıdır tek çözüm de budur…
 
  • Beğen
  • Üzgün
Tepkiler: Alazarhus ve Carel
Fransa'ya göçmen olarak mı gittin sorusu, seni araştırmak değil ki?

Önümüzdeki hafta ben de Fransa'ya gidiyorum 8 günlüğüne gezmeye. Bunlar basit konular ancak sen problem yaptın.

Youtube 'ta da hergün göçmenler video atıyor. Fransa vizemi alırken baktığım videolar arasında görüyordum. Kimisini arasıra izliyorum.

Herkes göçmen köklerini anlatıyor, sen gizlemeye çalışıyorsun.

Benim bir arkadaşın arkadaşı geçen ay Bulgaristan'a göçmen kampına gitti, oradan video, resim, ses dosyaları atıyor arkadaşa.

Tüm bunları ben neden söyledim? Forumda yazı olarak değil, gerçekte karşımda olsan da aynı şeyleri söylerdim.

Biri cıkıp "ben Fransa'da Saint-Quentin'de yaşıyorum, göçmen demeyin Türkiye'deki Suriyelilere" dese, sen Fransa'da necisin, göçmen değil misin diye sorarım.

Göçmenliğini gizlemek istiyorsan, Fransa'da yaşadığını da gizleyeceksin, göçmen sözünü de pek kullanmayacaksın. Yoksa böyle sorarlar.
Size bu konu hakkında ayrıntı vermemi gerektirecek bir durum göremiyorum. Ben burada YABANCIYIM. Ve asla "ben Türkiye dışında yaşıyorum" falan diye çığırtkanlık yapmadım. Karşını...
Dediğim gibi, işinize bakın. Köpekleri öldüreceklermiş, eylemlere falan katılın hadi.
Sizinle yazışmak istemiyorum.
 
  • Beğen
Tepkiler: Atasoy
Yemin ediyorum sokaktaki başıboş köpek kadar aklı olmayan insanlar var.
 
Konu Atatürke nasıl geldi?
Zamanında 1930'larda hükümet tüm sokak köpeklerinin toplatılarak öldürülmesine ilişkin bir yasa cıkarmış (çok ayrıntı incelemedim; genel olarak) 1930'larda Atatürk sağ olduğu için Atatürk sokak köpeklerinin öldürülmesini onaylamış ise şimdi (Atatürkçü iseniz) neden öyle yasaya karşısınız diyerek gelmiş konu.
(link)

Bu arada işin teknik tarafını da açıklamaya çalışayım. Suriye'deki iç savaştan kaçarak Türkiye'ye sığınan insanlara, hak ve hukukları BM sözleşmeleri tarafından güvence altına alınan "mülteci" statüsü Türk devleti tarafından tanınmadı. Bu insanlar yasal olarak "geçici sığınmacı" statüsündeler. Ancak Türkiye'deki vatandaşlık yasaları gereğince, ülkede belirli bir süre kesintisiz yaşayanların (5 yıl) vatandaşlık için başvuru hakkı bulunuyor. Bu şekilde vatandaşlık alanların sayısının 300 bin kişi civarında olduğu açıklanmıştı. Yani "Türkiye'deki Suriyeliler"in büyük bir çoğunluğu halen geçici sığınmacı statüsünde ve ülkelerindeki çatışmalar sona erdiğinde geri dönecekleri varsayılıyor.

Göçmenlik ise çok daha farklı bir kavram. Göç edilen ülkeye göre değişse de, göçmenlerin büyük bir kısmı ya göç ettikleri ülkenin vatandaşı olmuş, ya da o ülkede oturma ve çalışma izni alarak vatandaş olmaya adım atmış insanlardan oluşuyor.
Türkiye'ye doluşan 20 milyon suri-afgi-paki sığınmacılar geri gitmeyecek. AKP hükümetinin destekleri sayesinde geldiler. Her birine 13bin TL maaş bağlandı. Tüm şehirlerde 20-30 kat yükselen TOKI konutları, vs. neden yapılıyor sanıyorsunuz? Bu sığınmacılara kalacak yer sağlamak için ! Bursa Merkez'de (Fomara Meydanı) dev TOKI konutları yapıldı, arkadaş o TOKI'lerden birinde kalıyormış birgün evden birşey almak için uğradık, ben apartman önünde (cümle kapısında) arkadaşı beklerken giren cıkan hemen herkes suri, afgi, paki tiplerdi ! Hatta surilerden biri rahatsızlık yaşamış, sedye ile dışarı cıkarılıyordu, video fotograf da cektim.

Esad, savaş, bombalanma falan bu işin kılıfı. Türkiye'de demografik dönüşüm yapmak amaçlı getiriliyor bu Arap sığınmacılar. Yarın öbürgün bu Araplar "bu ülkede biz de varız" diyerek çok büyük sıkıntılara yol açacaklar. Bu işte AKP'ye bir kez bile olsa oyveren herkesin sorumluluk payı var. Ben AKP'ye hiç oyvermedim. Arkadaş, yakınlar, işarkadaşları vs. coğu 1 kez bile olsa vermişler.
 
Son düzenleme:
20240524_235414.jpg
Konuyu herkes kendi istediği yerden tutmaya çalışsa da gerçek olan şu ki, ortada ciddi bir sorun var ve bunu görmezden gelenlerin oranı %16'ya kadar düşmüş durumda.

Toplum iradesi %80 oranında, çözümün, sahiplenilmeyen köpeklerin uyutulması olduğunun farkında.

"Uyutmak öldürmektir" diye tanımlama yapma ihtiyacı hisseden ve "köpeklerin katledilmesi" tabirini kullanan arkadaşlarımız olmuş, evet ötenazi de öldürmektir. Ama "falanca hastanedeki doktor, hastasını öldürmüş" demeyiz. Çünkü öldürmek ve katletmek, suç eylemini tarif etmek için kullanılan ifadelerdir. Ötenazi ve uyutma eylemleri ise, bir zaruret durumundan ötürü bir canlının hayatının sonlandırılmasıdır.

Başıboş köpeklerin en uysal bilinenlerini bile mutlaka bir bisiklet, motor kovalamıştır. Birine havlayıp korkutmuştur. Bunları basit sorunlar olarak görmek, ya da sorun olarak görmemek, çözümsüzlüğü isteyen grubun temel sorunu. Elbette bir köpeğin yola fırlayarak 4 kişinin ölümüne sebep olmasından başıboş köpeğin kendisi değil, akıl sahibi olduğu halde o hayvanın bu ölümlere sebep olmasına izin verenler sorumludur. Köpek görünce direksiyon kırılmaz, şöyle yapılır, koşulmaz, böyle yapılır, bunlar romantizmden öteye gitmeyecek gereksiz tartışmaların öğesi ifadeler. İnsanlar binbir türlü ruh haliyle sokakta geziyor, köpeğin fıtratını gözlerinden okumak, soğuk kanlı kalabilmek, başıboş köpeklere karşı kendini ve ailesini koruyabilmek zorunda değil. Tüm bunlar devletin görevi. Devlet kurumunu bunun için kurduk.

"O zaman senede şu kadar erkek de şu kadar kadın öldürüyor, erkekleri de uyutalım" gibi anaokulu seviyesindeki çıkışların ciddiyetle söylenmediğini umuyorum.
İnsanlar ceza kanununa tabi, işlediği suçun karşılığını bilerek suç işliyor ve bunu yaparken cezalandırılmayı göze alıyor.
Başıboş köpeklerinse tabi olduğu bir kanun yok, hiçbir eylemlerinden sorumlu değiller. Kemiğimizi kıtır kıtır yiyebilecek güçte bir hayvan, sokakta sürüler halinde geziyor ve bize vereceği zarardan sorumlu değil, düşünebiliyor musunuz? Resmen insan öldürme özgürlüğü verilmiş bir hayvandan bahsediyoruz ve inatla sokakta kalmasını isteyenler var.
Ayrıca "neden bütün köpekleri öldürüyorsunuz, madem öldüreceksiniz, bari sadece saldırgan olanı cezalandırın" düşüncesi görmüştüm bir de.
E ama bu bir hayvan. Aklı yok ki. İnsan öldürdüğü için itlaf ettiğimiz köpeği görünce diğer köpekler bundan ders çıkarıp "aa insan öldürmemeliyiz, yoksa bizim de sonumuz böyle olur" mu diyecekler?
Özetle, içgüdüyle hareket eden ve öldürme kabiliyetine sahip hiçbir canlı başıboş kalmamalı.

Şimdi bilinen sorunları sıralayalım:

-Başıboş köpekler insanlara doğrudan saldırarak MADDİ ZARAR, PSİKOLOJİK TRAVMA, YARALANMA, ÖLÜM sonuçlarını doğurabiliyor.

-İnsanları kovalayıp trafik kazalarına sebep olarak da üstteki zararların tümünü doğurabiliyor.

-İnsan yaşam alanlarında kaşınarak, dışkılayarak parazit ve hastalık yayıyor.

-Başıboş köpeklerin beslenmesi için insan yaşam alanlarına dökülen hazır köpek yemi, yemek artıkları ve çiğ etler çevre kirliliğine sebep oluyor.

Başıboş köpeklerin doğrudan sebep olduğu bu zararlar dışında,

Belediyelerin milyonlarca liralık ihalelerle yem alması (ihaleye fesat karıştırılıyorsa bu da ayrı bir maliyet), bu hayvanların her türlü veterinerlik hizmetleri gibi maddi maliyetler,

Başıboş köpek ülkesi görünümü sebebiyle yabancı turistin kaçırılması yönüyle turizmin baltalanması,

Vatandaşlara tahsis edilmesi gereken park, yeşil alan, tesis gibi birçok yerin köpeklerce istila edilmiş olmasından, ayrıca mahallelerde birbirinin evinin-dükkanının önünde köpek besleme sebebiyle çıkan tartışma ve kavgalardan doğan sosyal sorunlar

Gibi ilk bakışta akla gelmeyen daha birçok zarara da sebep oluyor.

Kısırlaştır yerinde yaşat safsatasının neden çözüm olmadığını artık herkes biliyor. Öte yandan sokaklarımızda milyonlarca başıboş köpeğin dolaştığı da malum.

1932'de eminim başıboş köpek sayısı bugünkünden çok daha azken Atatürk, hem vatandaşın sağlığı ve can güvenliği açısından, hem de ekonomik açıdan en hızlı ve etkili çözüm yolu olarak itlafı uygulamıştı.
Ben Amerika'nın yeniden keşfedilmesine gerek olmadığını düşünen çoğunluk arasındayım.

Başıboş köpeklerin itlafı katliam değildir. Halk sağlığı için alınan bir tedbirdir.
At gözlüğüyle bakmayan akıl sahibi insanlar için, itlaf vicdansız bir uygulama da değildir çünkü yapılmadığı takdirde insanlar bu sorun sebebiyle ölmeye devam edecek, öte yandan yıllar ilerledikçe daha fazla sayıda köpeğin itlafı zorunlu hâle gelecek.

Toplumumuzun ve siyasetin doğru çözüm yolunu yürürlüğe sokmasını diliyorum.
 
Toplum iradesi %80 oranında, çözümün, sahiplenilmeyen köpeklerin uyutulması olduğunun farkında.

Kaynak: Dezenformasyonun 20 cilt ansiklopedisini yazmış olan İletişim Başkanlığı. Hani şu lakabı Goebbels olan Fahrettin'in başında olduğu kurum.

Ötenazi örneği verilmiş. Ötenazi, öldürülecek kişinin irade beyanı ve rızasıyla yapılan bir eylemdir. Köpeklerden imza mı alacaksınız "Evet ben kendi rızamla öldürülmek istiyorum" diye?
 
"Topluca öldürelim, katledelim, tek yol bu!" diye yazanları görünce aklıma hep şu gelir:

(link)
"Canis Lupus'u komple yok edelim" diyen yok ki. "Homosapiens'in diğer türler üzerinde neye hakkının olup neye olmadığı" tarihin başından beri tartışmalı bir konu. Ben şahsen, diğer türlere zekasal üstünlüğümüz olmasını dayanak göstererek, onları yemek, deney aracı, taşıt olarak kullanmaya karşıyım.

Fakaaat, içgüdülerin en güçlüsü hayatta kalma içgüdüsüdür mantıken. Köpek balığı tarafından ısırılan, veya ayı tarafından kovalanan biri, "hadi bakalım, ben de senin kısmetinmişim, buyur ye beni" demez. Başarılı olur veya olmaz, ama son ana kadar ölmeme gayretinde olur. Bu içgüdünün toplu şekilde olanı da, bize zarar verebilecek türleri homosapiens'ten tecrit etmek oluyor. Türkiye isimli ülkenin nüfusu 80M diyelim. Ve her sene köpek sebepli 80 kişi ölüyor diyelim. Başıboş köpek varlığını sonlandırma niyetinde olmamak, "öldürülmemeniz için 1 milyon insandan birini köpekler için feda ediyoruz, ne yapalım, doğanın kanunu bu" demek gibi bişey. (sen bu fikirdesin demiyorum).

Sence ideal çözüm nedir, onu sorayım?
 
Kaynak: Dezenformasyonun 20 cilt ansiklopedisini yazmış olan İletişim Başkanlığı. Hani şu lakabı Goebbels olan Fahrettin'in başında olduğu kurum.

Ötenazi örneği verilmiş. Ötenazi, öldürülecek kişinin irade beyanı ve rızasıyla yapılan bir eylemdir. Köpeklerden imza mı alacaksınız "Evet ben kendi rızamla öldürülmek istiyorum" diye?
Sadece şu soruyu cevap vermenizi istiyorum. Yarın birgün çocuklarınız (eğer varsa) bir köpek tarafından ısırılırsa (Allah korusun) bu tavrınızı koruyabilecek misiniz?
Ekleme: Bu arada diğer hayvanlar saldırsa onları da mı uyutacağız diye sorabilirsiniz. Ama ona da şu şekilde cevap verebilirim ki diğer hayvanlar bizim yaşam alanımıza tehtid oluşturmuyor. Eğer sen orman gibi ortamlara gidersen bunun farkında olup dikkat edersin. Ayrıyeten biz eğer hayvanlardan üstün olmasak bile hayvanların yaptığı gibi yaşam alanımızı savunmamız gerekir, eğer üstünsek...
 
  • Beğen
Tepkiler: Cemal Ç.
Sence ideal çözüm nedir, onu sorayım?

Sonunda öldürme, toplu katliam olmayan, insani, vicdani herhangi bir yöntem.

Bu konuda açıklanmış net bir veri bulamadım ancak 2022 yılında basında çıkan bir habere göre 10 ayda 27 kişi başıboş köpeklerin saldırısı sonucu ölmüş. Yıllık ortalamaya vurduğumuzda 30 kişi diyelim. 2022 yılında trafik kazalarında ölenlerin sayısı 4591. Yani sahipsiz köpeklerin sebep olduğu ölümlerin tam 153 katı. Sigaraya bağlı hastalıklardan yılda ortalama 80 bin kişi ölüyor ülkede. Kıyas yaptığımızda sigara yüzünden 2600 kat daha fazla ölüm olduğunu görüyoruz.

Durum böyleyken "Trafik kazalarında çok ölen oluyor. Biz en iyisi ehliyetleri tümden iptal edelim" diye veya "Sigara yüzünden bu sene 80 bin kişi öldü; hadi tütün ekenleri, sigara fabrikalarında çalışanları kazığa oturtalım" diye düşünmüyoruz öyle değil mi?

Münferit olaylardan yola çıkarak uygulanan toplu cezalandırma yöntemi, totaliter rejimlerin kullandığı bir araçtır. Bugün sokaktaki kedinin köpeğin hiçbir ayrım gözetilmeksizin katledilmesine sessiz kalanlar yarın aynı rejimin onlarla ilgili gayri-insani, gayri-vicdani eylemlerine karşı çıkacak kimse bulamayacak yanlarında.
Sadece şu soruyu cevap vermenizi istiyorum. Yarın birgün çocuklarınız (eğer varsa) bir köpek tarafından ısırılırsa (Allah korusun) bu tavrınızı koruyabilecek misiniz?

Çocuğum yok, o yüzden kendi özelimde cevap vereyim. Çocukken ve yetişkinlikte iki defa köpek saldırısına uğradım. Kedilerle olan maceralarımı saymıyorum bile; aşıya veterinere vb. götürürken dişlenmedik, tırmalanmadık yerimiz kalmıyor bazen. Ama bu yaşadıklarım, bu hayvanlardan nefret etmeme, onlara kin beslememe sebep olmuyor.

Eğer bir çocuğum olsaydı da ona hayvan sevgisini ve bu dünyayı diğer canlılarla paylaştığımız bilincini aşılamaya çalışır ve onu toplumdaki her türlü histeriden uzak tutmaya çabalardım.
 
Son düzenleme:
  • Beğen
Tepkiler: Scott_Bisikletli
Durum böyleyken "Trafik kazalarında çok ölen oluyor. Biz en iyisi ehliyetleri tümden iptal edelim" diye veya "Sigara yüzünden bu sene 80 bin kişi öldü; hadi tütün ekenleri, sigara fabrikalarında çalışanları kazığa oturtalım" diye düşünmüyoruz öyle değil mi?
Trafik kazasında ölenler bir "kaza" sonucu ölmüşlerdir. Yani kontrol dışı bir durum.
Sigara sebebiyle ölenler kendi tercihlerinin sonucu ölmüşlerdir. Sağlığına zarar verdiğini bilerek, buna rağmen önlem almayarak ölüme yürümüşlerdir
Başıboş köpek kaynaklı ölümler, kaza değil, cinayettir. Çünkü çözülebilecekken çözmemek, çözümün karşısında durmak, bu sorun yüzünden ölen insanların kanını eline bulaştırmaktır.


Kaynak: Dezenformasyonun 20 cilt ansiklopedisini yazmış olan İletişim Başkanlığı. Hani şu lakabı Goebbels olan Fahrettin'in başında olduğu kurum.

Twitter anketlerinde aynı sonuçların çıkması tesadüf değil. Keşke referandum yapılsa, asgari %80 itlaf diyor. Demeseydi de biz burada olması gerekeni konuşuyoruz zaten.

Ötenazi örneği verilmiş. Ötenazi, öldürülecek kişinin irade beyanı ve rızasıyla yapılan bir eylemdir. Köpeklerden imza mı alacaksınız "Evet ben kendi rızamla öldürülmek istiyorum" diye?

Ötenazi örneği, uyutmanın öldürme olduğunun ifade edilmesine karşılık olarak verilmişti. Terim açıklaması olarak.
Köpeklerden imza almayacağız. Çünkü onlar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değiller. Ülkemizde sizin gibi benim gibi bir birey de değiller.
Biz akıl sahibi insanlar olarak, onların adına tasarrufta bulunuyoruz.
Çözüm olarak barınağı da seçsek, sokakta kalmalarını da seçsek, irade bize ait olduğu için onlardan imza almamıza gerek yok.

Ama bu yaşadıklarım, bu hayvanlardan nefret etmeme, onlara kin beslememe sebep olmuyor.
Eğer bir çocuğum olsaydı da ona hayvan sevgisini ve bu dünyayı diğer canlılarla paylaştığımız bilincini aşılamaya çalışır ve onu toplumdaki her türlü histeriden uzak tutmaya çabalardım.

Burası gerçekten ilginç. Yetişkin biriyle konuştuğumdan emin olamadım.
Çözümün itlaf olduğunun farkında olanların hayvan düşmanı olduğunu, hayvanlardan nefret ettiğini nereden çıkardınız?
Evimde kedimiz var. Ailemizin bir bireyi adeta. Bizimle oturur bizimle kalkar. Uzandığımda hemen gelip üstüme yatar. Birşey istediğinde gözümüzün içine dik dik bakarak kalın kaba sesiyle uzun uzun miyavlar. Bizimle konuşur. Hem biz hem oğlumuz hayvansever maskesiyle dolaşanların hepsinden daha hayvanseveriz.
Bu böyle diye ülkemin herhangi bir çocuğunun köpekler tarafından parçalanmasına "aman canım o kadar oluversin" gözüyle yaklaşamam. Ve bu kesinlikle hayvan düşmanlığı değil, sadece akıl.

Münferit olaylardan yola çıkarak uygulanan toplu cezalandırma yöntemi, totaliter rejimlerin kullandığı bir araçtır.

Evet, ayrıldığımız nokta açıkça burası. Dediğim gibi, ben bir çocuğun başıboş köpeklerin saldırısı yüzünden travma yaşamasındansa, bütün köpeklerin itlaf edilmesini tercih ederim.
Bir çocuk geleceğimizdir. 1 milyon başıboş köpekse 1 milyon tane ücretli dışkı üretme makinesidir.

Bu yüzden Mete Durna'nın kısır ve küpeli bir uysal köpek tarafından boğazlanarak öldürülmesini münferit olay deyip küçük göremiyorum.

Kaldı ki cezai sorumluluğu olmayan köpeklerin itlafının neden onlar için bir cezalandırma olmayacağını bir önceki mesajımda anlatmıştım.
 
Mansur Yavaş:

Bu nüfusla sadece kısırlaştırma yöntemiyle artışı durdurma imkanı yok. Bir yandan kısırlaştırma yapacağız bir yandan da sokaktaki köpekleri barınaklarda misafir edeceğiz.”

(link)
 
  • Beğen
Tepkiler: mcanerg
"Topluca öldürelim, katledelim, tek yol bu!" diye yazanları görünce aklıma hep şu gelir:

(link)
Boş algı yine... Video ile ilgili tek bir yorum yok, işine gelene cevap ver işine gelmeyen her yazdığımı es geç...
Akşam olur adana yersin, et yersin. tavuk yersin, balık yersin çünkü bunlar ağaçtan toplanıyor.
Mamacı tayfa gider ormana çiğ tavuk eti döker , asfalta kıyma yayar neymiş köpek yiyecek.
Yesin diye aldıkları şey ne? Başka bir hayvanın ölüsü...
Sırf köpekler beslensin diye kaç hayvan ölüyor... Sizin gibi boş hayvanseverler bunlara ses etmez, insan ölür ses etmez... Neye ses eder?
Devlet barınağa koyacak, belli bir süre içinde sahiplenilmezse uyutulacak. OOOOO ÖLÜM VAR OLMAZ!!! Hadi yaaa... Boş duyarı da bu tutarsızlıklarınızı da bırakın bir kenara...

"Eğer bir çocuğum olsaydı da ona hayvan sevgisini ve bu dünyayı diğer canlılarla paylaştığımız bilincini aşılamaya çalışır ve onu toplumdaki her türlü histeriden uzak tutmaya çabalardım."

Şu cümleniz bile tamamen size toplum tarafından ezberletilmiş bir cümle.

Doğadaki tek bir hayvanı sürekli besleyip sayısını çoğalmak çok mu mantıklı...
Diğer hayvanların nesli tükenmez mi bu saçmalıklarınızla... Ormandaki herhangi bir hayvanı insan eliyle besle ölmesin, sayıları olması gerekenin 5 katı olsun bakalım ne oluyor ortalık.
Savunduğunuz her şey çürük. Mantıklı hiçbir çözümünüz de yok.
Eğer doğa ve hayvan seviyorsanız hiçbir şey yapmanıza gerek yok ellemeyin yeter.
 
Geri