15. Gün : E95 Motel – Odesa (28.08.2017)
Sabah çok da erken olmayan bir saatte kalktım. Kahvaltı yapmak için odadan çıkmamla o garip ve sabahla hiç uyuşmayan “çıs-tak” müziği duymam bir oldu. Havuzun kenarında bir yerde kocaman bir kolondan geliyordu ses. “Ne gerek bu saate bu müziğe” deyip kendime gelmeye çalışarak kahvaltı mekanına vardım. Bu berbat müzik eşliğinde kahvaltı için bir şeyler istedim garson çocuktan. Tabi mekanda internet olduğu için Google Translate yardımıyla. Sonrada odaya dönmek için kalktım. Havuzun yanından geçerken, güneş gözlüklü, altın kolyeli tam bir Slav erkeği eleman dikkatimi çekti. Kolonun yanında duruyor ve ses ayarıyla oynuyordu. Zaman zaman müziğin (berbat bir müzik olduğunu söylemiştim değil mi ?
) sesini azaltıyor bazen de kolonu (sanırım) zorlamak için arttırıyordu. Yakınından geçerken bana Ukraynaca (bilmiyorum belki de Rusça) bir şeyler söyledi. Anlamdım. Benim bisikletle geldiğimi biliyordu sanırım. Yakındaki görevli bir kadına uzun uzun bir şeyler söyledi. Yine hiçbir kelimesini anlamadım. Kadına İngilizce ne dediğini sordum. Kadın bana kırık bir iki kelime İngilizceyle “Boşver. O sarhoş.” minvalinde bir şeyler söyledi. Herhalde benim için abuk sabuk laflar etti ki kadın bana aktarmaya çalışmadı. Adamın tipinden de o müziğin kaynağını anlamış oldum.
Adama bakıp gülümsedim ve ayrılıp odama gittim. Eşyalarımı topladım. Tito’yu aşağı indirip yükledim. Motelden ayrılırken yol kenarında dev motosikletin önünde selfie çekip yola revan oldum.
Bugün Odesa’ya kadar yaklaşık 50 Km.lik bir yolum vardı. Dolayısıyla rahattım. Erken bir saatte varırım ve şehri gezerim diye düşünüyordum ama acele de etmiyordum. Dünkü o manasız iniş çıkışlar bugün yoktu neredeyse. Haritadan kendimi kontrol edip şehrin yakınındaki göllerin kenarından geçerek Odesa’ya kısa sürede vardım.
Mesafe (Km.) : 48,94 km.
Yolda Geçen Zaman : 02:39 saat
Ortalama Hız : 18,40 km/s
Max. Hız : 43,50 km/s
Yükseklik kazancı : 166 m.
Yükseklik kaybı : 216 m.
Min Yükseklik : -22 m.
Maks Yükseklik : 77 m.
Ort. Sıcaklık : 27,2 derece
Mesafe (Km.) : 58,17 km.
Yolda Geçen Zaman : 04:03 saat
Ortalama Hız : 14,30 km/s
Max. Hız : 46,20 km/s
Yükseklik kazancı : 275 m.
Yükseklik kaybı : 284 m.
Min Yükseklik : 22 m.
Maks Yükseklik : 71 m.
Ort. Sıcaklık : 23,5 derece
Odesa’nın kuzeyindeki, birbirinden ayrı iki kolu olan gölün ortasındaki Köprüden geçerek girdim şehre. Önceden yerini belirlediğim oteli (ki adını yanlış hatırladığım hatta yanlış okuduğum için epeyce aradım) bulmak için dolaştım. Merkezdeki bir caddenin üzerindeydi otel ama oraya ulaşana kadar çokça trafik ve yol çalışması olan yerlerden geçmek zorunda kaldım. Otel yerine apart fazla olunca da ev mi apart mı ayrımını yapamadığım ara sokaklarda zamanım geçti. Sonra yeri buldum ve yerleştim. Aklıma, geminin kalkacağı limana gitmek ve alabilirsem bilet almak geldi. İnternette (link) linkinden gemiyi ve kalkış saatini biliyordum ama geminin nereden kalkacağını bilmiyordum. Eşyaları odada bırakıp sadece gidon çantasını aldım yanıma. İçine de pompa, yedek lastik falan… Google maps’ten Chernomorks’a (daha doğrusu Chernomorsk olduğunu sandığım yere) rota çizilince gözlerime inanamadım. Gidiş geliş 60 Km. yol olduğunu gösteriyordu ve hemen yanında da trafik durumu olarak “Her zaman ki gibi yoğun trafik.” yazıyordu.
Sabahtan beri geldiğim yol bundan azdı. Gerçekten inanmıyordum. Yüksüz olduğum için hızlı giderim diyordum ama “her zamanki yoğun trafik” izin vermiyordu.
Yola çıkıp Odesa’nın ana caddelerinden limanlar bölgesine devam ettim. Her kilometrede geri dönmeyi düşündüğüm halde pedallara basmaya devam ediyordum.
Limanlar bölgesine gelip köprüyü geçtim. Kıyıya doğru daha 10-15 km. yolum vardı. Aklıma, Haydarpaşa’ya gemilerin hani limandan kalktığını birilerine sormak geldi. Bir benzinlikte durup yol sordum. Benzinliğin sahibi olduğunu düşündüğüm kişi düzgün bir İngilizceyle limanın ileride değil geride olduğunu söyledi. Harita üzerinde göstermesini istedim. Üzerindeki köprüden geçtiğim yerin altındaki limanlardan birinde olduğunu fark ettim. Daha fazla ilerlemeden dönüyor olduğuma sevindim açıkçası. Bir an evvel geri dönmek istiyordum ama amacıma ulaşmadan kös kös gitmek de istemiyordum. Aynı yoldan gerisin geriye ilerleyip köprüyü geçtim.
Yolun kenarındaki binanın (çevrede o büyüklükte bir bina daha yoktu. Öyle ortalıkta tek başına bir binaydı.) Önünde durdum. Levhasında “Ferry Tickets” yazısını görünce Tito’yu dışarıda bırakıp içeriye girdim. İçerisi bir devlet dairesi gibiydi. Bankolar, numaratör, vezne, odalar vs. Kapıya en yakın bankonun önünde yaşlıca bir adam (daha sonra Özbek olduğunu öğrendim) vardı. İçerideki bankodaki adama Haydarpaşa’ya giden roro gemisinin biletlerini nereden alabileceğini sordum. Adam benim kelimelerimden Haydarpaşa’yı anlamış olacak ki kendi dilinde bir şeyler söyledi. Özbek amca da bana Türk olup olmadığımı sordu Türkçe. Sonra da Türkçe devam etti. Feribot yarınmış. “Kaçta geleyim ?” dedim. “Sabah 9’da gel” dedi. “Ne zaman kalkar ?” dedim. “Dolunca kalkar.” dedi. Adam resmen koca gemiye dolmuş muamelesi yapıyordu. “Olur mu öyle şey.” dedim ama içimden dedim. Adamın yüzüne anlamsız anlamsız baktım. “Rıhtım ne tarafta ?” dedim. Ana yoldan ayrılan yakındaki bir tali yolu işaret ettiler. Tito’ya atlayıp o yola girdim. 3-5 km. ilerledim. Rıhtımın girişi kapalıydı. Binanın içine girip gemiyi sordum. Elemanın biri bana sorduğum geminin rıhtımının orası olmadığını söyledi. “Bizim de gemimiz de var ama Çarşamba ve Pazar günleri kalkıyor.” dedi. Benim binmek istediğim gemi ise yarındı (Salı). Bir gün daha kaybetmek için doğru gemiyi
bulmam gerekiyordu. Geri dönüp haritaya göre ara sokaklardan gitmek istediğim yere ulaşmaya çalıştım ama bir kez daha aynı hatayı yapmış ve ana yolu terk etmiştim. Sokak aralarında, liman bölgesi evlerinin önünden geçip bazen bisiklete binen çocuklarla bazen mahalle köpekleriyle birlikte ilerledim. Yollar daraldı, çıkmaz sokaklar oldu, geri dönmem gerekti… Ben de ana yola dönmeye karar verdim. Saatler geçmiş ve ben geldiğim ama aslında henüz gelemediğim
Odesa’yı görememiştim. Geri döndüm. Ama bu sefer biraz değiştirmiştim haritadaki başka bir yolu gözüme kestirip. Hem de daha yoğun bir trafikte. Aparta varıp bisikleti 2 kilitle kilitleyip odama çıktım. Duş alıp kendimi dışarı attım. “Az yolum var.” dediğim gün toplamda yine uzun km.ler yapmıştım.
Yemek için çok alternatifim olmasına rağmen Ali Baba adında bir Türk lokantası bulup Türk yemeklerinin tadına baktım. Bulunduğum cadde araç trafiğine kapalı, cıvıltılı, ışıltılı bir caddeydi. Uzun uzun yürüyüp çevreyi gezdim. Ama açıkçası düşündüğümden daha yorgundum. Aklımda sabah 9’da orada olmak için sabah 7’de yola çıkmam gerektiği vardı ki kendimce isyan ediyor “Dolmuş mu lan bu.” diyordum. Ben de sanıyordum ki Odesa’da adım başı bilet satılan yerler vardır. Ben de gezip dolaşırken bileti de alırım. Ama öyle olmadı. Kime sorduysam haberi yoktu. Odaya dönünce internetten kontrol ettim. Yukarıda verdiğim adresten kalkış saatini ve Odesa’daki ofislerinin adresini öğrendim. Kendimce, “Sabah 10:00’da bilet alır, 11:00’de kahvaltı yapar, 12:00’da yola çıkarım.” planı yaptım. Yorgunluktan çok da geç olmayan bir saatte yattım.
E95 Motel’in önündeki dev chopper
Odesa’ya yaklaşırken geçtiğim gölün üzerindeki köprü
Göl kıyısında mola
Odesa’da akşam ışıklı sokaklar