Scudo Sports

75 bin TL ile bu şartlarda yerimde olsanız ne yapardınız?

@Ahmet SARI

Amin, sağolun.

Size denemiş olduklarımı yazayım;

-Rukye

-Hacamat(Baş, sırt, kalp arkası, bel, diz ve ayak bilekleri)

-Sülük(Alın, şakak, ense ve kulak arkası)

-Akupunktur

-Sirke ve Kantaron Kürü(Boyun, ense kulak arkası ve başın arka kısmı[Bergama/Lokman Hasan])

-Karnıbahar Kürü(İbrahim Saraçoğlu)

-Dişlerdeki Amalgam Dolguların sökülmesi ve ardından Ağır Metal/Toksinlerin dışarı atılabilmesi için Kalsiyum Bentonit Kili Kürü(1 ay)

-Papatya, Ebegümeci, Mavi Kantaron ve Kırmızı Gül'den oluşan Bitki Kürü

-Sarı Kantaron(Kapsül)

-Anne Sütü

-Keçi Sütü

-Rezene

-Sinameki

-Ud-i Hindi(Ödağacı) Otu

-Acve Hurması

-Zemzem Suyu

-İsmit Sürmesi

-Çörekotu Yağı

-Keçiboynuzu Pekmezi

-Bal(1/3 oranında su ile yumuşatılmış olarak)

-Omega 3 takviyesi(2 ay)

-Havuç Yağı

-Yeşilçay

-Zeytinyağı(İlâçlanmamış zeytin ağacından toplanmış zeytinlerin taş değirmende öğütülmesiyle elde edildi)

-Meyankökü

-Sıcak Kompresler(Çay, Patates vs.)
 
Scudo
Arkadaşlar, konu sürekli hastalığıma kayıyor. Ben bu konuda sizlerden destek talep etmiyorum. Zaten gerekli araştırmaları uzun yıllardır yapıyorum. Bu konuda çeşitli girişimlerim ve planlarım mevcut. Benim sizlerden istediğim böyle bir durumda elimdeki parayı herhangi bir iş ile meşgul olmadan nasıl değerlendirebileceğimdir. Bu parayı verimli kullanmanın yollarını aramaktır. Tecrübesiz olduğum ve destek beklediğim konu budur...

Saygılar...
 
@Veysel A.

Hayır düz mantıkla düşünmek değil, ağlamak göz sağlığı için faydalıdır, yoksa göz yağı ile göz yaşı arasındaki farkı ayırt edebiliyorum. Bazı kişilerin gözlerinde problem olmasa da ağlayamazlar (en azından durduk yere) bu tarafa dikkat çekmek istemişim ama farklı anlaşılmış, biraz abartmışım hata bende.
 
@Ertuğrul

Est. kardeşim, sorun değil.

Haftaaşırı ağlarım. Bahsettiğin bağlamda bir faydası olmuyor maalesef...
 
@Veysel A.Veysel bey, biliyorum konuyu tedavi araştırması için açmadınız ama, yapılabilecek en iyi şeyin tedavi imkanlarını zorlamak olduğuna inanıyorum. Siz tüm seçeneklerin tükendiğine bizzat emin olabilirsiniz ama ben hala bir umut diyorum...

Profesörlere hak ettiklerinden fazla kredi vermeyin bence. Bakın bir örnek vereyim. Seneler evvel oğlum kemoterapi görüyordu (lösemi) ve aldığı ilaçlar tüm organları tahrip eden türde ilaçlardı. Bazılarının "ömür boyu alınacak maksimum doz" seviyelerine yaklaşmıştık. Bu ilaçlardan biriyle ilgili olarak doktor sürekli çocuğun kalbini takip ediyordu. İlacı vermeden evvel kalp ekosu çektiriyor, kalbi yeterli görürse ilacı veriyordu.

Geçmiş zaman, detayları hatırlamıyorum ama, o ilaç hakkında bir araştırma yapmıştım ve U.S Department of Health'e bağlı National Institutes of Health'in (www.nih.gov) bir araştırma raporuna ulaşmıştım. Raporda, bu ilaca karşı co-enzyme Q10 ile kalbin desteklenmesi ile ilgili araştırma ve test sonuçları vardı, ve nihai olarak koenzim Q10 faydası ispatlanıyor ve tavsiye ediliyordu. Bu rapordan doktora bahsettim. Önce ciddiye almadı, sonra sokaktaki adamın (benim) araştırmasına güvenemedi, veya böyle bir şeyin benim tarafımdan söylenmesini kendine yediremedi, bilemiyorum ama bilgiyi kabullenici değil, baştan önyargılı olarak şüpheci davrandı. Co-enzyme Q-10'un genel olarak kalbi destekleyici niteliğini biliyordu ama kullanmakta olduğu o spesifik ilacın sebep olduğu kalp hasarını önleyip önlemediği hakkında bir fikri yoktu. Ne "biliyorum ama bize yaramaz" diyebildi, ne de "dur bakayım neymiş" diyebildi. Velhasıl sonunda o raporu bir kez olsun okumaya ikna edebildim. Raporu kendisine mail attım, ama daha sonra geri dönmedi bana. Ve oğluma da hiç bir zaman co-enzyme Q-10 verilmedi.

Bu doktor, çocuk onkolojisi ve bilhassa lösemi hakkında Türkiye'de ilk 3 arasında bir profesör. Belki de 1 numara. Ama yine de insan - bir limiti var adamın. Canı yanan bir insanın araştırdığı gibi can havliyle araştırmıyor, didiklemiyor. Netice olarak, konuştuğunuz profesörlerin de atladığı bir şey olabilir.

O yüzden, bizzat araştırmaktan vaz geçmeyin derim. Bakın yine NIH'den MGD tedavisi ile ilgili son gelişmeler hakkında bir rapor buldum. Bir bakın isterseniz. İçlerinden bazı tedavileri (Omega-3, Lipiflow, lipit emülsiyonları) zaten denemişsiniz veya araştırmışsınız ama belki size henüz uygulanmamış tedaviler de vardır aralarında? (Mesela kanal içi meibomian beze probu, N-acetyl-cysteine, azithromycin, cyclosporine A)

(link)

...

Elinizdeki parayı değerlendirme hakkında, öncelikle bu konuda hiç de güvenilir uzman değilimdir ama, yine de kendi fikirlerimi paylaşayım. Doğrudur, yanlıştır, orası tartışılır.

Öncelikle tüm yumurtalarınızı aynı sepete koymayın derim. Ben olsam, 75 bini 5 parçaya böler 4 x 15000 ile birbirinden alakasız yatırımlar yapar, son 15000'i ise tedavim için likit (mesela bir katılım hesabında) tutardım.

Yatırım konusunda herkes bir şeyler söyler, ama borsaya, dövize ve altın vb. kıymetli madenlere trading (al-sat) amaçlı zinhar bulaşmayın derim. Ben 5 senedir o işlerle (de) ilgileniyorum ve ne olduğunu az çok biliyorum. Tüm geçmiş verileri analiz ederek, yapay-zeka ile portföy yönetimi yapan program yazmışlığım da vardır. Borsanın derinliklerinde ne fırıldaklar döndüğünü de az çok bilirim. Aman diyeyim borsaya (ve döviz, altın piyasalarına) amatör trader olarak bulaşmayın. Eninde sonunda paranızı batıracağınızı size garanti ederim.

Uzun vadeli yatırım yapacaksanız sorun yok, ama o zaman da uzun vadeli pozisyonunuzdan emin olduktan sonra (temel analiz uzmanlığı gerekiyor) günlük -hatta senelik- iniş çıkışları umursamamanız lazım. Kısa vadeli hareketlerden heyecanlanıyorsanız bu sizi otomatikman trade etmeye yönlendirir, trading ise sonunda sizi batırır. İlla borsaya girecekseniz, hazır 50 TL altındayken 15000'lik sepetlerden biriyle BIMAS alın ve unutun derim. BIMAS uzun vadede kar ettirir, zarar ettirmez.

Trade etmeyin dedim ama uzun vadeli trading yapabilirsiniz. Mesela kısa vadeli mevduat faizi uzun vadeli mevduat faizinden daha fazla olduğu zaman bilin ki ciddi bir kriz yakındır. O zaman BIMAS'larınızı satıp altına çevirin. Krizin en dip bölgesinde (umutsuzluğun tavan yaptığı, ortalığın toz duman olduğu zamanda) altını satıp tekrar BIMAS alın. Bu al-sat peryodu 10 senede bir olur. Eh ona da trading denemez artık. :)

Diğer 15.000'lik 3 sepeti nasıl değerlendirirsiniz bilemiyorum. Belki biriyle kira sertifikası alınabilir? ((link))
 
  • Beğen
Tepkiler: ali ok
Valla hocam sana ne diyeceğim senin tedavin doğanın dışında değil direk içinde bence şimdi sana bir video linki atacağım adamın ismi serdar kılıç (link) izlemeyin dinleseniz bile yetiyor bir bölümünde diyorki serdar bey ben hiç gözü bozuk lens takan çoban görmedim diye 14 bölüm şiddetle tavsiye ederim hem bu acılı günlerde belki içinize biraz huzur verir belki tedavi için bir fikir verir çünkü doğadaki her malzemenin ne işe yaradığı konusunda çok bilgili ve gerçekten çok şey öğretiyor...
 
Çok büyük geçmiş olsun.
Direkt olarak bir cevap vermek için :
Elinizdeki miktar oldukça küçük. böyle bir miktarla yatırımdan kazanmak için risk almak gerekir. Risk de kaybetme şansının mutlaka var olması demektir.
Risksiz getiri ise (bir örnek : faiz) özellikle sizin miktar için çok küçük olacaktır.
Benim tavsiyem mevcut miktarı yedek olarak tutup faydalı olabilecek bir geliri kazanacak bir faaliyette bulunmaktır.
İşin zor kısmı bu. Ancak eldeki ile kazanç sağlamayı düşünmeyip bu konuya odaklanmak, vakti bunu düşünerek harcamak bence daha faydalı.
Bu konuda ben de düşünecek, yararlı olabilecek fikirlerimi iletmeye çalışacağım.
Diğer arkadaşları da bu yönde fikir üretmeye davet ediyorum.
Tabii arzu edilen bu arada kesin tedaviyi bulup gerçekleştirmektir. Bu konuda hepimizden fazla araştırma, gayret ve uygulama sahibinin siz olduğunuzu ve olacağınızı biliyorum. Yine de küçük bir ihtimalle bu kesin tedaviyi bulabilecek kişinin hemen ileteceğine inanıyorum.
Şu an için içten geçmiş olsun dileklerimi sunarım.
 
sağlığınız ne yapmaya izin veriyor bilmiyorum ama belki bir araç alıp kiralama şirketine verebilirsiniz ama güvendiğiniz birisi olması lazım her ay belli bir getirisi olur. her ay size belli ödeme yaparlar arabayı çalıştırılması karşılığında.

sağlığınız ne tarz işlere el veriyor bilmiyorum onun için de pek fikir veremiyorum. Ancak hayat varsa umut her zaman vardır.
 
Öncelikle umarım sağlığınıza kavuşursunuz. Ben o kadar para ile iş kuracak olsam eski 45 lik ya da 90 lar tarzı nostaljik bir kafe açardım. Bildiğim kadarıyla öğrenci potansiyeli yüksek bir şehir hizmet sektörü tercihim olurdu.

Hastalığınıza gelince systene-restasis-maxidex bu 3 ünden en çok hangisi rahatlama sağladı. Bir de occuvite lutein adında göz için genelde yaşlı hastalarda kullanılan göz vitamini var kullandınız mı?
 
Veysel parayla al 2 katlı bir ev ver kiraya,nasılsa arada bir kiralar artıyor.Paran da erimemiş olur böylece.
 
Meibomian beze içi kanal temizleme (intraductal meibomian gland probing) ümit vaad edici görünüyor.

Yukarıdaki NIH makalesinde 8 no.lu referans da ilgimi çekti: (link)

Bu konuda bir makale daha var. : "(link)". Makalede bahsedilen iki tedavi yönteminden ilki bununla ilgili.

...

Sepetlerden birini "altına altın" katılım hesabıyla faizsiz çalıştırabilirsiniz.

(link)
(link)

Kuveyt Türk ve Albaraka, gram altın hesabınızı kar-zarar ortaklığı şeklinde işletip, vade sonunda getiriyi yine gram altın olarak anaparaya ekliyorlar. Kuveyt Türk minimum 3 aylık, Albaraka minimum 1 aylık altın katılım hesabı açıyor. TL $ ve € için son dönem verdikleri kar paylarını ilan ediyorlar ama altın için ilan etmemişler. Ben vaktiyle Kuveyt Türk'te 3 aylık altına-altın hesabı açtırmıştım, 3 aylık %1-%1.5 gibi bir şey vermişlerdi sanırım. Yani 100 gr altına 3 ayda 1-1.5 gram altın ekliyorlardı. Yanlış hatırlıyor da olabilirim. Aynı TL veya döviz hesabındaki gibi altının getirisi de %15 gelir vergisi stopajına tabi.

Altın hesabının avantajı, anaparanız altın olarak durduğu için enflasyon karşısında erimez. Dolayısıyla dağıtılan kar payının tamamını çekip harcarsanız dahi zamanla fakirleşmezsiniz. TL ve döviz hesaplarında ise o para birimi üzerindeki enflasyon kadar miktarı her ay ana paraya eklemelisiniz ki, ana paranızın reel kıymeti giderek düşmesin. Bu arada -TL kadar olmasa da- euro ve dolar üzerinde de enflasyon var, ve hiç de gözardı edilebilecek miktarlar değil. Dolayısıyla döviz hesabı da açsanız, dağıtılan kar payının bir kısmını anaparaya ilave etmeniz gerekir. Zaten enflasyon faktörü yüzündendir ki, hangi para üzerinde daha çok enflasyon varsa, o paraya daha çok kar payı dağıtılır. Çünkü dağıtılan paranın bir kısmı kar değil, anaparanın telafisidir.

Altına-altın hesabının dezavantajı, TL ve dövize oranla daha düşük kar payı dağıtır. Ama TL ve döviz üzerindeki enflasyon paylarını çıkarınca aslında hepsi (TL, eur, usd, ve altın) yaklaşık aynı kar payını vermiş olur. Son tahlilde altına-altın daha iyi bence. Çünkü sizi ince enflasyon hesaplarından kurtarıyor; getirinin içinde enflasyon payı olmadığından, sizi sahte yüksek getiri algısından kurtarıyor; hesabı kitabı düzgün tutmanıza ve ayaklarınızın yere sağlam basmasına yardım ediyor.

TL ve döviz bazında genellikle Al Baraka en iyi kar payını dağıtır, ama altında bilmiyorum. Ben olsam sepeti ikiye bölüp yarısını birine, diğer yarısını ötekine yatırır, her ikisinde de 3 aylık vade ile 6 ay - 1 sene kadar altınları tutar ve hangisi ne kadar veriyor bakardım. Sonra birini seçip tüm altınları ona yatırırdım.

Not: Şimdi tuttuğum çeteleye baktım, aslında TL katılım hesabı enflasyonu bile karşılamıyor. Son 8 ayın enflasyon ortalaması %0.766 iken, 1 ay vadeli TL katılım hesabı net getirisi ortalama %0.578 olmuş. 3 ay vadelisi de %0.6 hadi %0.65 olsun. Bunda stopajın da adaletsizliği var tabi. Altının enflasyondan arındırılmış getirisinden %15 kesilirken, TL'nin enflasyon payıyla beraber getirisinden %15 kesiliyor. Yani anaparanın telafisinden de vergi kesilmiş oluyor. TL veya döviz katılım hesaplarında net getirinin tamamını anapara üstüne ekleseniz dahi enflasyona karşı koruyamıyorsunuz. Altın katılım hesabında ise anaparayı koruduğunuz gibi, bir de cüzi de olsa bir reel getiriniz oluyor. Dolayısıyla altına-altın hesabı tartışmasız daha iyi bence.
 
@Abdullah.RKira sertifikalarına baktım biraz. Unutun.

Yaklaşık enflasyon oranında brüt kira getirisi sağlıyor ve bunun %10'u vergiye gidiyor. Yani kazanmayı bırakın, paranız eriyor. Görünen o ki, her sertifika ihracında kira getirisi daima güncel enflasyona göre ayarlanacak, dolayısıyla senelik brüt kira getirisi daima enflasyon civarında olacak, net getirisi daima enflasyonun gerisinde kalacak.

Kim alır bunu???
 
@MertAG

Serdar abinin adını yazdığını görünce mutlu oldum bu adamı tanıyan bilen çok az insan var. Çok doğa düşkünü bir insan belki onun elinden bir şey gelebilir fakat veysel abi tedavi istemiyor
 
Selam , öncelikle Allah şifa versin , diğer sorunuz içinse en mantıklısı uygun bir ev,daire alıp kiraya vermek gibi görünüyor.Eğer böyle bir yola başvurursanız paranız değerini kaybetmez ve ayda 350tl civarı bir geliriniz olur , fakat 3'e 5'e bakmayıp düzgün bir kiracı bulmanız çok önemli.
 
@Sener O.

Konu yukarı çıksın diye yazıyorum.

Zaten kendisi kirada otururken ev alıp kira geliri elde etmek.....??

Bu para sadece iş yapılırsa anlam kazanır ve gelir getirir. Bir küçük imalathanenin veya atölyenin çok işine yarayabilir, makina alıp gelirini artırır, aylık ta maaş gibi geri ödeme yapar ama ana parası mesela dolar olarak saklı kalır.
 
@nazmi bilmez Hocam gece gündüz onu takip ediyorum sen ne diyorsun kitabı çıkacak bu aralar Serdar abi ne yapar eder ağaçtan reçine çıkarır denizde yosun çıkarır adamı tedavi eder vallahi felaket bilgili şiddetle tavsiye edilir.
 
@MertAG

Hayatta kaçırmam kesinlikle alırım o kitabı. Bilgin için teşekkürler. Ben Şu an Doğadaki İnsan 10. bölümdeyim. Dağ evi serisini falan bitirdim. Kesinlikle faydası olur çok bilge bir insan
 
Konuda ilk mesajı okudum ve orada evin kira olduğu yazmıyor kaçırmadıysam aksine "iş kurup başında duracak sağlığım yok" yazıyor aksi halde tabiikide boşta duran kişinin o parayı kira gelirine bağlaması mantıklı değil.
@Raşit S
 
@Abdullah.R

Abdullah Bey, alıntı kalabalıklığı olmasın diye alıntı kısmını boş geçtim. Bu mesajı yazdığınız her iki uzun mesaja karşılık yazıyorum;

Dediğiniz gibi ben de yapılabilecek en iyi şeyin tedaviyi zorlamak olduğunu düşünüyorum. Yani bu benim birinci önceliğim. Ancak şu önüm tıkalı. Mevcut olan tedaviler içerisinde denenebilecek herşeyi denedim. Yeni veya denenmemiş birşeyler keşfedene dek birinci önceliğimi askıya aldım. Bu yüzden ikinci öncelikteki para değerlendirme konusunu gündeme aldım.

Hatırlarsınız, küçükken öğretmenlerimin herşeyi bildiğine, babamızın herkesi döveceğine inanırdık. )) Tıpkı bunun gibi doktorların, özellikle Profesör rütbesindeki insanların tıbbı çok iyi bildiğine de inanırdık. Ama hiçbirşey bu kadar kusursuz değil maalesef. Sonuçta bu insanların bildikleri şeyler gökten inmiş bir cahiy değil. Zaman zaman şaşıyorlar. Çok inandıkları şeylerden bir süre sonra vazgeçiyorlar. Bir profesör başkasının yöntemini sağlıksız bulabiliyor.

Peki bu neden böyle? Artık insanlar yavaş yavaş uyanıyor. Modern Tıbbın mükemmel olmadığını, doktorların da mükemmel olmadığını anlamaya başladılar. O yüzden basit vakalrda bile imkanı olan kişi başka doktorlara da danışarak ortak görüşü bulmaya çalışıyorlar. Örneğin siz oğlunuz için bilinçli davranarak bir araştırma içerisine girmişsiniz. Birşekilde bahsi geçen ilacın oğlunuza verilmesini engellemişsiniz. Ama böyle yapmasaydınız o ilaç da verielcekti, yanındaki riskler de taşınacaktı.

Modern Tıp mükemmel değil. Kral çıplak!

İnsanlar teknolojinin çok ilerlediğini, Tıbbın da bundan nasiplendiğini düşünerek Modern Tıbba hakettiğinden çok daha fazla önem veriyorlar. Günümüzde iletişim çok ilerledi, bizler bugün görüntülü haberleşebiliyoruz ancak tıbdaki gelişmeler çok cüzi. Bazı konularda gelişme yaşanması, tıbbın genel olarak çok ilerlediği ittibası yaratmamalı.

Modern Tıp hastalıkların sebebini bulmaya yönelik değildir.

Modern Tıb genellikle sonucu ortadan kaldırmaya çalışır. Örneğin yüzünüzde çokça sivilce çıkmaya başladıysa bunun için kremler verilir. Tedavi son noktada, deride yapılır. Oysa sivilcenin sebebi Karaciğerdir. Karaciğerdeki sorun çözülürse sivilceler ortadan kalkar. Sivilceler bir süre ortadan kalkar, Karaciğerdeki sorun devam ettiği için bir süre sonra tekrarlanır. Aslında bu tedavi değil sadece olayı bastırmaktır.

Modern Tıp biryeri düzeltmeye çalışırken çalışan yerleri bozar.

Bir kanser hastasını düşünelim; bu hasta kemoterapi görür. Kemoterapinin amacı hastalıklı hücreleri yakmaktır. Ancak tedavide sağlıklı hücreler de ölür. Hastalık ortadan kalmaz. Bu dönemde hastanın en çok ihtiyaç duyacağı şey moral iken hastanın saçları dökülür, vücudu çöker. Ölmekten beter olur...

Modern Tıp kişiye özel çözüm üretmez, herkese aynı ilacı verir.

Hastalıklar birbirine benzese de bazı detaylarla birbirinden ayrıdır. Kiminin gözü alerjiden kurur, kimisinin ise kanal tıkanıklığından. Ama verilen ilaç aynıdır. İlaç Prospektüslerini inceleyin. Çok geniş yelpazeleri vardır. Bende alerjik rinit var, kullandığım ilaç ise Astım ilacı. Evet, onlarla aynı ilacı kullanıyorum ve ihtiyacım olmayan, sağlam çalışan organımı bozmaya çalışan bir ilaç kullanmak zorunda kalıyorum!

İşte Modern Tıbbın kısa özeti bu. Çünkü Modern Tıbbın temelleri sağlam atılmamıştır. Eski, gerçek tabiblerin gözünü seveyim. Onlar hastalığın sebebini teşhis ederler, kişiye uygun çözüm üretirler, hastalığın tam olarak ortadan kalkmasını sağlarlar ve bunu yaparken de başka birşeyleri bozmazlardı.

Yeryüzünde hastalığa yakalanan ve Modern Tıp ile tam olarak iyileşen birisini tanıdınız mı? Ben tam iyileştim diyenlerin acele ile konuştuklarına, birkaç ay sonra başak sorunlarla boğuşmaya başladıklarına çokça şahit oldum...

Gözlerimle ilgili attığınız linkleri inceledim. Daha önce de diğer arkadaşlara cevapladığım gibi ortaya çıkan sonuç şu; gözyaşı kanallarım açılıyor, gözyaşım yeteri düzeyde geliyor, buna rağmen bunların hiçbirisi olmamış gibi problemler devam ediyor. O halde bundan sonra sorunun gözlerde aramaktan çok, vücudun neden tepkisiz kaldığı araştırmak ve tedaviyi bu yöne kaydırmak gerekiyor. Sağolun, vakit harcamışsınız...

--

Tavsiye ettiğiniz değerlendirme konusu ile de ilgili bir-iki kişi ile istişare halindeyim. Bakalım ne sonuç çıkacak. herşey için çok teşekkür ediyorum Abdullah Bey...
 
Geri