Derya Keçeci
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 2 Haziran 2011
- Mesaj
- 1.728
- Tepki
- 4.029
- Şehir
- Ankara
- İsim
- Derya
- Başlangıç
- 1970—71
- Bisiklet
- Fuji
- Bisiklet türü
- Yol bisikleti
@ihtiyar
Öncelikle başınız sağolsun.Bir arkadaş,dost kaybetmek zordur bilirim.
Öte yandan,aklı başında insanlar için Türkiyede macera,sabahın erken saatlerinde başlar.Tıklım tıkış dolmuşta bir elimde çanta,diğer elimde telefon,zar zor sabah haberlerine bakıyorum;arkadan bir kol dürtüyor omzumu.Elinde o...u çarşafına dönmüş,buruşuk bir para: "Bi tane uzatsana" Tabi kardeşim ne demek? Arzu edersen inelim,sırtımda götüreyim...Durağa geliyoruz:Kardeş uygun bir yerde inelim...Arkadaş yeşil ışığı kaçırmamak için basıyor(Işıklara yaklaşıldığında yavaşlayacağımıza,tam tersi delirir,hızlanırız.Saniyeler,Dünyanın hiç bir ülkesinde,bu kadar değerli değildir)(!)..."Işıktan sonra indireyim! " Tabi,ne demek...İstersen ben ,işe de gitmem,lafı mı olur.Birlikte durağa gider laflarız...
İnersin dolmuştan,sağanak yağmurda yürürken,önüne değil,daima yanına bakarsın:Zira,önlerindeki su birikintilerinden hızla geçerken asla seni düşünmez,tepeden aşağı ıslatırlar.Eğitimin önemi yoktur.Her yaştan ve her eğitim düzeyinden kim varsa,hepsinin acaip acelesi vardır.Tam yanından geçerken "Daaat" diye basarlar kornaya,sabahın köründe havaya zıplarsın...Sonra "Şurdan iki açma açma alayım da ,yiye yiye gideyim " dersin.ağzını,o ilk lokmanın heyecanıyla açarsın ve fakat,yanından geçen bir insan kılıklı Makak,ayağının dibine,akşamdan kalma tüm mukozasını tükürür.
Hah,şükür,çamura bulanmadan işe de geldim,dersin;ne gezer! Her biri mayın tarlası gibi,o birilerini durduk yerde zengin eden ve nedense asla sabit duramayan oynak kaldırım taşı,dibindeki tüm pisliği,ayağınızdan içeri boşaltır.Olsun ! Dersin,yapacak bir şey yok!
Sonra bir çocuk "Günaydın hocam" der,sımsıcak ve yürekten...ve her şeyi unutup,yeni bir güne başlarsın,ki eve dönüşü de ayrı bir maceradır.Çünkü şehirler,artık birbirine yabancılaşmış,öfkeli ve saldırgan primatların doğal yaşam alanlarına dönüşmüştür.Normal insanlar artık büyük şehirlerde,görgü ve kültürlerini yaşamak ve yaşatmak bir yana,ancak diğerlerinin henüz keşfetmediği alanlarda yaşayabilmektedir...ve malesef bu alanlar,gün geçtikçe ele geçirilmekte.Ben dahil bir çok arkadaşım,artık şehirden kaçma planları yapıyoruz.Dağlara,tepelere.Deniz kıyılarına falan da değil,zira oralarda da durum pek farklı değil.
Bak,daha yollarda arabadan bira şişesi fırlatanları,dibimize kadar gelip pencereden,kulağımızın dibine bağıranları,laf atanları,küfür edenleri,içine işedikleri pet şişeleri,kustukları torbaları,çocuklarının boklu bezlerini ve daha sayamayacağım kadar pislikleri,yollara atanları yazmadım.Böyle bir konu açsam,sayfalarca macera çıkar.
İşte böyle,sevgili İhtiyar.
Öncelikle başınız sağolsun.Bir arkadaş,dost kaybetmek zordur bilirim.
Öte yandan,aklı başında insanlar için Türkiyede macera,sabahın erken saatlerinde başlar.Tıklım tıkış dolmuşta bir elimde çanta,diğer elimde telefon,zar zor sabah haberlerine bakıyorum;arkadan bir kol dürtüyor omzumu.Elinde o...u çarşafına dönmüş,buruşuk bir para: "Bi tane uzatsana" Tabi kardeşim ne demek? Arzu edersen inelim,sırtımda götüreyim...Durağa geliyoruz:Kardeş uygun bir yerde inelim...Arkadaş yeşil ışığı kaçırmamak için basıyor(Işıklara yaklaşıldığında yavaşlayacağımıza,tam tersi delirir,hızlanırız.Saniyeler,Dünyanın hiç bir ülkesinde,bu kadar değerli değildir)(!)..."Işıktan sonra indireyim! " Tabi,ne demek...İstersen ben ,işe de gitmem,lafı mı olur.Birlikte durağa gider laflarız...
İnersin dolmuştan,sağanak yağmurda yürürken,önüne değil,daima yanına bakarsın:Zira,önlerindeki su birikintilerinden hızla geçerken asla seni düşünmez,tepeden aşağı ıslatırlar.Eğitimin önemi yoktur.Her yaştan ve her eğitim düzeyinden kim varsa,hepsinin acaip acelesi vardır.Tam yanından geçerken "Daaat" diye basarlar kornaya,sabahın köründe havaya zıplarsın...Sonra "Şurdan iki açma açma alayım da ,yiye yiye gideyim " dersin.ağzını,o ilk lokmanın heyecanıyla açarsın ve fakat,yanından geçen bir insan kılıklı Makak,ayağının dibine,akşamdan kalma tüm mukozasını tükürür.
Hah,şükür,çamura bulanmadan işe de geldim,dersin;ne gezer! Her biri mayın tarlası gibi,o birilerini durduk yerde zengin eden ve nedense asla sabit duramayan oynak kaldırım taşı,dibindeki tüm pisliği,ayağınızdan içeri boşaltır.Olsun ! Dersin,yapacak bir şey yok!
Sonra bir çocuk "Günaydın hocam" der,sımsıcak ve yürekten...ve her şeyi unutup,yeni bir güne başlarsın,ki eve dönüşü de ayrı bir maceradır.Çünkü şehirler,artık birbirine yabancılaşmış,öfkeli ve saldırgan primatların doğal yaşam alanlarına dönüşmüştür.Normal insanlar artık büyük şehirlerde,görgü ve kültürlerini yaşamak ve yaşatmak bir yana,ancak diğerlerinin henüz keşfetmediği alanlarda yaşayabilmektedir...ve malesef bu alanlar,gün geçtikçe ele geçirilmekte.Ben dahil bir çok arkadaşım,artık şehirden kaçma planları yapıyoruz.Dağlara,tepelere.Deniz kıyılarına falan da değil,zira oralarda da durum pek farklı değil.
Bak,daha yollarda arabadan bira şişesi fırlatanları,dibimize kadar gelip pencereden,kulağımızın dibine bağıranları,laf atanları,küfür edenleri,içine işedikleri pet şişeleri,kustukları torbaları,çocuklarının boklu bezlerini ve daha sayamayacağım kadar pislikleri,yollara atanları yazmadım.Böyle bir konu açsam,sayfalarca macera çıkar.
İşte böyle,sevgili İhtiyar.


