Scudo Sports

15 Temmuz Şehitlerini Anma Ulusal Bisiklet 4. Yol Yarışları

Burada eşit koşullarda mı yapılıyor ?
Hocam bahsedilen ülke ile Türkiye arasında dağlar kadar fark var konu gerçeklikten koptuğu an propaganda olur. Suriyede baas rejimi mevcut muhalefet yok halk yok. Aynı demek devlete hakarettir.
 
  • Beğen
Tepkiler: Cotyoran52
Scudo
Mesajınızın genelinde katılmadığım kısımlar var, ona girmeyeceğim, sadece alıntıladığım kısımla ilgili yorum yapmak istedim.
1. Bu yönetim şekli Türkiye genelinde referanduma sunularak onaylandı ve geçildi. Ne olduğu, hangi oy oranıyla kabul edileceği aylar aylar öncesinden millete sunuldu. Millet ona göre oy verdi. Gizli oy, açık sayım yapıldı. Yani demokrasi çarklarının yeterince işletildiğini düşünüyorum.

2. Bir yıl sonra, yine önceden ilan edilerek yeni sistem üzerinden cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimleri yapıldı. Yine kimin ne şartlarda kazanacağı milletin bilgisine sunuldu, buna göre, yani "bu sistemi kabul ederek" adaylar çıktı ve seçime gidildi. Çok sayıda seçmenin, muhalif adaylardan birini miting miting gezip takip ettiğine şahit olduk. Yani bu sistemde kendi adaylarının "hükümet etme" yetkisini kullanmasını destekleyen seçmenlerden bahsediyoruz. Yani kendi adayları kazansa idi, tek adamlık sorun olmayacaktı gibi geliyor bana. Ama uğruna şiirler şarkılar yazılan, memleketi arşa yükseltecek aday, kazanamayıp, bir de partisine "sizin delege yapınızın, yapacağınız seçim organizasyonunun, yenilgilere doymayıp koltuğu bırakmayan yiyici, menfaatçi siyasetinizin içine tüküreyim" diyerek "malum partiden" istifa edince, birden herşey tersine döndü. Zavallı aday kendisine oy yağdıran "bilinçli, araştıran, sorgulayan, en eğitimli seçmen" tarafından anında gömüldü.

Şimdi bakıyorum da, tek adamlık değil, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi desek daha doğru olur gibime geliyor.

Bu görüşünüze katılmıyorum. Yetkisi olmasına rağmen tamamen bilimsel verilere dayanarak alınması gereken hiç bir kararı pandemi sürecinde sağlık bakanı kendi inisiyatifiyle almadı, alamadı. Çoğu siyasi verilere dayandırılarak tek bir kişi tarafından alındı. Serkan beyin tek adamlıktan kastı da bu sanırım. Seçimle geliyor, seçiliyor buna kimsenin itirazı yok. Ama oraya seçilen kişi sadece kendine biat edenleri görevlendirmesi tek adamlıktan başka bir şey olmuyor. Hiç bir otokontrol sistemi yok, denetleme yok, yaptırım yok.

Bu arada az önce eurosport canlı yayınında kaza geçiren sporcu Kübra hanımefendiye değindiler.
 
Hocam bahsedilen ülke ile Türkiye arasında dağlar kadar fark var konu gerçeklikten koptuğu an propaganda olur. Suriyede baas rejimi mevcut muhalefet yok halk yok. Aynı demek devlete hakarettir.

Aynı denmemiş ki.. Seçim seçim diyenlere ithafen.. Eşit şartlarda olmayan bir seçimle geldikten sonra secimle gelmenin anlamı var mı? Bu demokrasi mı?
Millet olaral çok çabuk unutuyoruz.. bu da utanma denen şeyi ortadan kaldırıyor..

Mesela "seçimle" karar verilen 2010 anayasa değişikliği.. bu değişiklik ile başkanlık sisteminin önü açılmış, yargı tamamen hükumetin kontrolüne girmiştir.

Mesela bu seçimde Fetö lideri Gülen ciddî destek vermiş ve kendi takipçilerine, "mezarda yatan ölüler bile kalkıp oy verecekler" demiştir. Öylesine bir destek..

E feto böyle destek verdiğine göre, bu ülke için iyi bir şey olamaz değil mi? Aaa.. ama aynen devam ediyor o seçimle sağlanan sonuç.. Aaa hatta şimdiki hükümete ciddi kazanımlar sağlamış... ayyy.. hem de fetö..

Mustafa Kemal Aratürk çok güzel söylemiş..

"ölülerden medet ummayınız. ölülerden meddet ummak medeni cemiyetin yüzkarasıdır."
 
Ordu'dan 7 saat yol çektik yarışma için ve ilk yarışımdı benim de. Çayıra koyun salar gibi bütün kategorileri aynı anda başlattıkları yetmemiş gibi bir de otobanda kavşaklarda defalarca kazanın eşiğine geldik. Benim gibi daha yeni olanlar için gerçekten çok kötü bir deneyimdi. Daha ilk yarışımda diğer yarışlardan soğudum.
Geçmiş olsun
 
Benim yarışa katılanlara da sormak istediğim bir soru var. Federasyonun hangi organizyonundan etkilenerek bu yarışa katılmak istediniz? Her organizasyonu facia ile biten sürekli eline yüzüne bulaştıran bir federasyonun insan sağlığına, canına değer vermeyeceğini hepimiz biliyoruz. Katılanların da sağlıklarını ve canlarının kıymetini bilmediklerini düşünüyorum.
 
Benim yarışa katılanlara da sormak istediğim bir soru var. Federasyonun hangi organizyonundan etkilenerek bu yarışa katılmak istediniz? Her organizasyonu facia ile biten sürekli eline yüzüne bulaştıran bir federasyonun insan sağlığına, canına değer vermeyeceğini hepimiz biliyoruz. Katılanların da sağlıklarını ve canlarının kıymetini bilmediklerini düşünüyorum.

Kendi adıma cevap vereyim sonra da neden takımca yarışa katıldığımızı açıklayayım: Federasyonun hiçbir yarışından etkilenmedim. Hatta ikisi İspanya'da olmak üzere 3 özel MTB 2 özel yol yarışına katılmış olmama rağmen daha önce federasyon yarışına da katılmadım. Bu bir ilkti ve takım dışında ferdi sporcu olursam federasyon yarışına yönetim istifa etmedikçe gitmem. Takımda ise takımdaki çoğunluğun kararına saygı duyarım.

Gelelim yarışa neden katıldığımıza: Yaklaşık 1 yıldır takımca antrenman yapmamıza rağmen henüz bir yarışa katılamamıştık ve takım nispeten formda olup yarışlara gidemediğimiz için homurdanmalar ve kırılmalar yaşanmaya başlamıştı. Bunun önüne geçebilmek için bu tarihlerde en yakındaki yarışa gitmemiz gerekiyordu ve bu da 15 Temmuz tarihindeki federasyon yarışına denk geldi. 10 Temmuz'da veya 20 Temmuz'da veya buna yakın tarihlerde başka yerde, 12 kişi gidebileceğimiz bir mesafede başka bir yarış olsaydı ona giderdik fakat yoktu.

Biz günün sözde "anlam ve önemi" için değil pelotondaki çoğu sporcu gibi bisiklet ve yarış hevesimizden dolayı gittik rezillik çektik.

Bu arada federasyon başkanının kesinlikle yeterli bulmadığım açıklamasını da paylaşayım:

"Bisiklet Sporu Kamuoyuna Duyurulur

Değerli Bisiklet severler, bilindiği gibi 15 Temmuz etkinlikleri için yaptığımız farkındalık faaliyeti ülkemizin iki ilinde yarış faaliyeti diğer illerde de bisiklet sürüşü olarak yapılmıştır.Ülkemizin Ankara iline yakın iller Ankara’da, Muğla iline yakın iller Muğla’da yarış yapmak üzere organize edilmiştir.Her iki ilimizde de 15 Temmuz etkinliği olması nedeniyle ciddi bir katılım sağlanmıştır. Hâl böyleyken Kahraman Kazan-Ankara arasındaki yaptığımız yarışta maalesef bisikleti vasıta olarak kabul etmeyen trafik canavarları yarışın içine girmiştir.Bu olay bizleri federasyon olarak derinden üzmüştür.Federasyon olarak biz görevlilere yetkiyi veririz ve takip sürecinde oluruz. Bu sebepten dolayı üzücü olaylar yaşanmıştır.Buradan yarış komiseri,parkur direktörü ve güvenlik, önemli ölçüde sorumludur.Bu tip durumlar dünyanın her zaman her tarafında yaşanmaktadır.Yapılan hatalardan dolayı yarış direktörü Ankara il temsilcisi Kemal Agvaz, parkur direktörü Suat Torgay, yarış komiseri ve MHK üyesi Mustafa Aslan’ın ve C1,C2,C3,C4 hakemlerin bütün görevlerinden istifaları alınmıştır.Bugün olduğu gibi bundan sonrada bu tip olaylara meydan vermemek için elimizden gelen bütün gayreti göstermeye devam edeceğiz.Federasyon başkanı ve İcra kurulu olarak bisiklet kamuoyundan ve bisiklet severlerden özür diliyoruz. Ankara’daki yarışın ve Marmaris’teki yarışın harcırahlarını sporcuların ve idarecilerin hesaplarına bugün geçeceğini belirtirken yaklaşan Kurban Bayramı nedeniyle bisiklet kamuoyunun, ülkemizde yaşayan herkesin ve dünyada yaşayan tüm müslümanların bayramlarını tebrik ederim.Rabbimizden dileğimiz ve duamız odur ki nice bayramlara sağlık, sıhhat ve afiyet içerisinde kazasız belasız kavuşturması duası ve dileğiyle...
Selam ve saygılarımı sunarım.

Erol KÜÇÜKBAKIRCI
Türkiye Bisiklet Federasyonu Başkanı"
(link)
 
Kendi adıma cevap vereyim sonra da neden takımca yarışa katıldığımızı açıklayayım: Federasyonun hiçbir yarışından etkilenmedim. Hatta ikisi İspanya'da olmak üzere 3 özel MTB 2 özel yol yarışına katılmış olmama rağmen daha önce federasyon yarışına da katılmadım. Bu bir ilkti ve takım dışında ferdi sporcu olursam federasyon yarışına yönetim istifa etmedikçe gitmem. Takımda ise takımdaki çoğunluğun kararına saygı duyarım.

Gelelim yarışa neden katıldığımıza: Yaklaşık 1 yıldır takımca antrenman yapmamıza rağmen henüz bir yarışa katılamamıştık ve takım nispeten formda olup yarışlara gidemediğimiz için homurdanmalar ve kırılmalar yaşanmaya başlamıştı. Bunun önüne geçebilmek için bu tarihlerde en yakındaki yarışa gitmemiz gerekiyordu ve bu da 15 Temmuz tarihindeki federasyon yarışına denk geldi. 10 Temmuz'da veya 20 Temmuz'da veya buna yakın tarihlerde başka yerde, 12 kişi gidebileceğimiz bir mesafede başka bir yarış olsaydı ona giderdik fakat yoktu.

Biz günün sözde "anlam ve önemi" için değil pelotondaki çoğu sporcu gibi bisiklet ve yarış hevesimizden dolayı gittik rezillik çektik.

Bu arada federasyon başkanının kesinlikle yeterli bulmadığım açıklamasını da paylaşayım:

"Bisiklet Sporu Kamuoyuna Duyurulur

Değerli Bisiklet severler, bilindiği gibi 15 Temmuz etkinlikleri için yaptığımız farkındalık faaliyeti ülkemizin iki ilinde yarış faaliyeti diğer illerde de bisiklet sürüşü olarak yapılmıştır.Ülkemizin Ankara iline yakın iller Ankara’da, Muğla iline yakın iller Muğla’da yarış yapmak üzere organize edilmiştir.Her iki ilimizde de 15 Temmuz etkinliği olması nedeniyle ciddi bir katılım sağlanmıştır. Hâl böyleyken Kahraman Kazan-Ankara arasındaki yaptığımız yarışta maalesef bisikleti vasıta olarak kabul etmeyen trafik canavarları yarışın içine girmiştir.Bu olay bizleri federasyon olarak derinden üzmüştür.Federasyon olarak biz görevlilere yetkiyi veririz ve takip sürecinde oluruz. Bu sebepten dolayı üzücü olaylar yaşanmıştır.Buradan yarış komiseri,parkur direktörü ve güvenlik, önemli ölçüde sorumludur.Bu tip durumlar dünyanın her zaman her tarafında yaşanmaktadır.Yapılan hatalardan dolayı yarış direktörü Ankara il temsilcisi Kemal Agvaz, parkur direktörü Suat Torgay, yarış komiseri ve MHK üyesi Mustafa Aslan’ın ve C1,C2,C3,C4 hakemlerin bütün görevlerinden istifaları alınmıştır.Bugün olduğu gibi bundan sonrada bu tip olaylara meydan vermemek için elimizden gelen bütün gayreti göstermeye devam edeceğiz.Federasyon başkanı ve İcra kurulu olarak bisiklet kamuoyundan ve bisiklet severlerden özür diliyoruz. Ankara’daki yarışın ve Marmaris’teki yarışın harcırahlarını sporcuların ve idarecilerin hesaplarına bugün geçeceğini belirtirken yaklaşan Kurban Bayramı nedeniyle bisiklet kamuoyunun, ülkemizde yaşayan herkesin ve dünyada yaşayan tüm müslümanların bayramlarını tebrik ederim.Rabbimizden dileğimiz ve duamız odur ki nice bayramlara sağlık, sıhhat ve afiyet içerisinde kazasız belasız kavuşturması duası ve dileğiyle...
Selam ve saygılarımı sunarım.

Erol KÜÇÜKBAKIRCI
Türkiye Bisiklet Federasyonu Başkanı"
(link)

En azindan kazasiz belasiz atlatanlardansiniz, zugurt tesellisi diyelim. Emeklerinize yazik o bambaska konu. Federasyon aciklamasini da sizin mesajin sayesinde gordum, gayet fantastikmis.

maalesef bisikleti vasıta olarak kabul etmeyen trafik canavarları yarışın içine girmiştir.

Yaris otobanda yapilmis ( nsa, bisikletlilere yasak ) , yol trafige kapatilmadigi icin vasitalar da dogal olarak yolu kullanmis ama bisikleti vasita kabul etmeyen trafik canavari olmuslar.

Federasyon olarak biz görevlilere yetkiyi veririz ve takip sürecinde oluruz

Vermisler yetkiyi, gorememisler etkiyi herkesin istifasi alinmis ama federasyonun basindaki arkadas kendini sorumluluktan azletmis. Ozetle aciklama "ben yapmadim miki yapti" olmus.
 
Buradan yarış komiseri,parkur direktörü ve güvenlik, önemli ölçüde sorumludur.Bu tip durumlar dünyanın her zaman her tarafında yaşanmaktadır.Yapılan hatalardan dolayı yarış direktörü Ankara il temsilcisi Kemal Agvaz, parkur direktörü Suat Torgay, yarış komiseri ve MHK üyesi Mustafa Aslan’ın ve C1,C2,C3,C4 hakemlerin bütün görevlerinden istifaları alınmıştır.Bugün olduğu gibi bundan sonrada bu tip olaylara meydan vermemek için elimizden gelen bütün gayreti göstermeye devam edeceğiz.

Bu 3 ismi özel olarak takip etmeye çalışcam. Bu görevlerden istifaları alındı da, başka görevlere mi direkt yerleştirilecekler acaba onu bir görmek lazım. Eğer yerleştirme olmazsa, asıl istifa etmesi gereken kişi istifa etmemiş evet ama bu da olumlu. Nitekim ülkemizde işini layıkıyla yapamayınca istifa etme kültürü yok edilmişken ben şahsen şaşırdım.

Ankara’daki yarışın ve Marmaris’teki yarışın harcırahlarını sporcuların ve idarecilerin hesaplarına bugün geçeceğini belirtirken yaklaşan Kurban Bayramı nedeniyle bisiklet kamuoyunun, ülkemizde yaşayan herkesin ve dünyada yaşayan tüm müslümanların bayramlarını tebrik ederim.Rabbimizden dileğimiz ve duamız odur ki nice bayramlara sağlık, sıhhat ve afiyet içerisinde kazasız belasız kavuşturması duası ve dileğiyle...
Selam ve saygılarımı sunarım.

Erol KÜÇÜKBAKIRCI
Türkiye Bisiklet Federasyonu Başkanı"
(link)

Harcırahların geri ödenecek olması da olumlu. İptal edilen yarışlar en nihayetinde, bir ödemeyi hak etmediler. Sanırım bu açıklama için Sarper Günsal, Caner Eler ve Berkem Ceylan'a da teşekkür etmek gerek. Ulusal basına yansıdı mı bilmiyorum ama bisiklet camiasında bu olayı duymayan yok onların sayesinde.

Yalnız kafalar da çok karışık. Kamuoyu, ülkedeki herkes ve dünyadaki müslümanları ayrı ayrı belirtme gereği duymak ya da dini bir bayramı tebrik ederek kutlamak ama sonrasında da gene din tandanslı bir dile geri dönmek. Aman birilerinin gözüne batmayayım diye dön babam dön.
 
.Federasyon olarak biz görevlilere yetkiyi veririz ve takip sürecinde oluruz. Bu sebepten dolayı üzücü olaylar yaşanmıştır.Buradan yarış komiseri,parkur direktörü ve güvenlik, önemli ölçüde sorumludur.Bu tip durumlar dünyanın her zaman her tarafında yaşanmaktadır.Yapılan hatalardan dolayı yarış direktörü Ankara il temsilcisi Kemal Agvaz, parkur direktörü Suat Torgay, yarış komiseri ve MHK üyesi Mustafa Aslan’ın ve C1,C2,C3,C4 hakemlerin bütün görevlerinden istifaları alınmıştır.

Forumdaşlar federasyon başkanından alıntıladığım kısmı dikkatlice okuyun. Burada A harfinden Z harfine, en basitinden devlet yönetimine hatta Erdoğan'a kadar ülkemizde yaşanan yönetim sisteminin en klasik sorunlarından, hatalarından biri var.
Bu durum bir yönetim meselesidir ve sorumlusu da her zaman ilgili(federasyonda federasyon, şirketse sirket, ülkeye ülke artık neyse) yönetimin tepe yöneticisinindir. Bu tarz bir sonuca götüren politikalarda, uygulamalarda, eğitimlerde, denetlemelerde sorumlu olan her zaman baş yöneticidir.
Yapılan bir hatada çalışanları, alt yöneticileri suçlamak ve birkaç günah keçisini cezalandırarak ateşi söndürmek ülkemizde çok gördüğümüz bir davranış biçimidir. Ancak federasyon başkanı yönetim disiplininin çok önemli bir ilkesini es geçmekte, unutmaktadır,çünkü işine gelmemektedir:Yetki devredilebilir ama sorumluluk asla. Üst yöneticiler hata anında baş sorumlu olduklarını kabul etmek zorundadır.Yetkiyi devrettim diyerek kurtulamazsınız.
Eğer ki bu organizasyon başarılı olsaydı zaferin parsasını tek başına Federasyon başkanı toplayacaktı, kimse de bu istifa edenleri konuşmayacaktı bile.Değil mi Erol Paşinyan.
 
Alkol ileri götürmüyor doğru. Ama anadamarı din (Türkiye özelinde, İslamcılık) olan bir yönetim de götürmüyor. Alkol karşıtlığının İslamcılık dışında bir etkenden kaynaklandığını iddia etmezsin umarım? Reis madem karşı, neden komple yasaklamıyor, illegal kapsama almıyor? Zengin cehapelilerin devlet bütçesine yaptığı katkıdan olmak mı yemiyor yoksa?
İslamcılık veya siyasi islam gibi kavramlara karşıyım bunu söyleyeyim. Evet inancım gereği Yaratıcımın göndermiş olduğu kitapta bu yasak olduğu için ben de karşı duruş sergiliyorum.
Hani diyorlar vücut benim isteğimi yaparım. Eğer bir Yaratıcıya inanmıyorsanız böyle söyleyebilirsiniz bişey diyemem.
İkinci olarakda İslam din konusunu bir takım siyasilerle bağdaştırmaya gerek yok. Muhalifsinizdir saygım var. Benim siyasi bir görüşüm yok uzun zamandır. Ama insanların kutsallarina hassas olunması gerekiyor.
Siyasetten uzak duran biri icin de sorunuza cevap veremiyorum. Çünkü hiç bir tarafta değilim.
giphy.webp
 
İslamcılık veya siyasi islam gibi kavramlara karşıyım bunu söyleyeyim. Evet inancım gereği Yaratıcımın göndermiş olduğu kitapta bu yasak olduğu için ben de karşı duruş sergiliyorum.
Hani diyorlar vücut benim isteğimi yaparım. Eğer bir Yaratıcıya inanmıyorsanız böyle söyleyebilirsiniz bişey diyemem.
İkinci olarakda İslam din konusunu bir takım siyasilerle bağdaştırmaya gerek yok. Muhalifsinizdir saygım var. Benim siyasi bir görüşüm yok uzun zamandır. Ama insanların kutsallarina hassas olunması gerekiyor.
Siyasetten uzak duran biri icin de sorunuza cevap veremiyorum. Çünkü hiç bir tarafta değilim.

giphy.webp
269589 dosyayı görüntüle
C__Data_Users_DefApps_AppData_INTERNETEXPLORER_Temp_Saved Images_8062162346_abf198e294_o(1).jpg
 
Kendi adıma cevap vereyim sonra da neden takımca yarışa katıldığımızı açıklayayım: Federasyonun hiçbir yarışından etkilenmedim. Hatta ikisi İspanya'da olmak üzere 3 özel MTB 2 özel yol yarışına katılmış olmama rağmen daha önce federasyon yarışına da katılmadım. Bu bir ilkti ve takım dışında ferdi sporcu olursam federasyon yarışına yönetim istifa etmedikçe gitmem. Takımda ise takımdaki çoğunluğun kararına saygı duyarım.

Gelelim yarışa neden katıldığımıza: Yaklaşık 1 yıldır takımca antrenman yapmamıza rağmen henüz bir yarışa katılamamıştık ve takım nispeten formda olup yarışlara gidemediğimiz için homurdanmalar ve kırılmalar yaşanmaya başlamıştı. Bunun önüne geçebilmek için bu tarihlerde en yakındaki yarışa gitmemiz gerekiyordu ve bu da 15 Temmuz tarihindeki federasyon yarışına denk geldi. 10 Temmuz'da veya 20 Temmuz'da veya buna yakın tarihlerde başka yerde, 12 kişi gidebileceğimiz bir mesafede başka bir yarış olsaydı ona giderdik fakat yoktu.

Biz günün sözde "anlam ve önemi" için değil pelotondaki çoğu sporcu gibi bisiklet ve yarış hevesimizden dolayı gittik rezillik çektik.

Bu arada federasyon başkanının kesinlikle yeterli bulmadığım açıklamasını da paylaşayım:

"Bisiklet Sporu Kamuoyuna Duyurulur

Değerli Bisiklet severler, bilindiği gibi 15 Temmuz etkinlikleri için yaptığımız farkındalık faaliyeti ülkemizin iki ilinde yarış faaliyeti diğer illerde de bisiklet sürüşü olarak yapılmıştır.Ülkemizin Ankara iline yakın iller Ankara’da, Muğla iline yakın iller Muğla’da yarış yapmak üzere organize edilmiştir.Her iki ilimizde de 15 Temmuz etkinliği olması nedeniyle ciddi bir katılım sağlanmıştır. Hâl böyleyken Kahraman Kazan-Ankara arasındaki yaptığımız yarışta maalesef bisikleti vasıta olarak kabul etmeyen trafik canavarları yarışın içine girmiştir.Bu olay bizleri federasyon olarak derinden üzmüştür.Federasyon olarak biz görevlilere yetkiyi veririz ve takip sürecinde oluruz. Bu sebepten dolayı üzücü olaylar yaşanmıştır.Buradan yarış komiseri,parkur direktörü ve güvenlik, önemli ölçüde sorumludur.Bu tip durumlar dünyanın her zaman her tarafında yaşanmaktadır.Yapılan hatalardan dolayı yarış direktörü Ankara il temsilcisi Kemal Agvaz, parkur direktörü Suat Torgay, yarış komiseri ve MHK üyesi Mustafa Aslan’ın ve C1,C2,C3,C4 hakemlerin bütün görevlerinden istifaları alınmıştır.Bugün olduğu gibi bundan sonrada bu tip olaylara meydan vermemek için elimizden gelen bütün gayreti göstermeye devam edeceğiz.Federasyon başkanı ve İcra kurulu olarak bisiklet kamuoyundan ve bisiklet severlerden özür diliyoruz. Ankara’daki yarışın ve Marmaris’teki yarışın harcırahlarını sporcuların ve idarecilerin hesaplarına bugün geçeceğini belirtirken yaklaşan Kurban Bayramı nedeniyle bisiklet kamuoyunun, ülkemizde yaşayan herkesin ve dünyada yaşayan tüm müslümanların bayramlarını tebrik ederim.Rabbimizden dileğimiz ve duamız odur ki nice bayramlara sağlık, sıhhat ve afiyet içerisinde kazasız belasız kavuşturması duası ve dileğiyle...
Selam ve saygılarımı sunarım.

Erol KÜÇÜKBAKIRCI
Türkiye Bisiklet Federasyonu Başkanı"
(link)
1626503560778.png

Metni yazan kişiye ve burnunun altına baktım. Sonra metni okumanın gereksiz olduğu, diğer burun altı aynı olanlarla benzer şeyleri gevelediği kanısına vardım. Günah keçileri istifa ettirilir, birileri görevinin affını ister. Biz de unuturuz.
 
İslamcılık veya siyasi islam gibi kavramlara karşıyım bunu söyleyeyim. Evet inancım gereği Yaratıcımın göndermiş olduğu kitapta bu yasak olduğu için ben de karşı duruş sergiliyorum.
Hani diyorlar vücut benim isteğimi yaparım. Eğer bir Yaratıcıya inanmıyorsanız böyle söyleyebilirsiniz bişey diyemem.
İkinci olarakda İslam din konusunu bir takım siyasilerle bağdaştırmaya gerek yok. Muhalifsinizdir saygım var. Benim siyasi bir görüşüm yok uzun zamandır. Ama insanların kutsallarina hassas olunması gerekiyor.
Siyasetten uzak duran biri icin de sorunuza cevap veremiyorum. Çünkü hiç bir tarafta değilim.

İslam ve islamcılık (ya da siyasal islam) arasındaki fark biraz da simit ve simitçi arasındaki farka benzer. Simit olmanın temelde hiçbir mahsuru yoktur, lakin simitçi onu tezgahının üzerine koyup pazarlamaya giriştiğinde, bundan çıkar sağlamaya başladığında iş değişir. Burada yapılan eleştiri de simite değil simitçiyedir.

Özetle kimsenin kutsalına laf edilmesi söz konusu değil. İsteyen İslam'a inanır, isteyen başka bir dine mensup olur, isteyen ateşe tapar. İnanmamak ve hatta patatese inanmak bile birer seçenek olabilir. Kimseyi de ilgilendirmez. Ta ki birileri çıkıp bu inanç tercihini diğerleri üzerinde menfaat aracı olarak kullanana kadar.
 
İslam ve islamcılık (ya da siyasal islam) arasındaki fark biraz da simit ve simitçi arasındaki farka benzer. Simit olmanın temelde hiçbir mahsuru yoktur, lakin simitçi onu tezgahının üzerine koyup pazarlamaya giriştiğinde, bundan çıkar sağlamaya başladığında iş değişir. Burada yapılan eleştiri de simite değil simitçiyedir.

Özetle kimsenin kutsalına laf edilmesi söz konusu değil. İsteyen İslam'a inanır, isteyen başka bir dine mensup olur, isteyen ateşe tapar. İnanmamak ve hatta patatese inanmak bile birer seçenek olabilir. Kimseyi de ilgilendirmez. Ta ki birileri çıkıp bu inanç tercihini diğerleri üzerinde menfaat aracı olarak kullanana kadar.
Kesinlikle konu burada kimsenin inancı ya da adetleri değil. Bir yönetim şekli olarak öne sürülen bir olgu varsa ve bu olgunun ardına sığınarak her yaptığım mğbah şeklinde kendine taraftar toplarcasına davranırsan, bunu yaparken iki yüzlülük yapıp işine geldiğine ket vurup işine gelmeyene dokunmazsan, bir de çıkıp pişkin pişkin dini istismar edenlere prim vermeyeceğiz dersen, ne diyeyim ki... Bunları herkes görüyor ve duyuyor ama bazıları gördüğünü anlamak istemiyor. Sadece alnı secdeye değiyor diye hırsızı çapulcuyu tepeye çıkartanlar kendilerine yakin gördükleri için rüzgarı arkalarına alıp kompleks mi gideriyorlar dersiniz? Hiç sanmıyorum. Bu konuyu hırs meselesi yapmak yersiz. Zaman herşeyi insanın önüne koyuyor ve koymaya devam edecek. Ama kimi bunu fark edip reaksiyon gösterecek kimi de başını kuma gömüp geri çıkardığında her şeyin alıştığı gibi kalmış olmasını ummaya devam edecek. Bu sadece bir kesim için değil her kesim için aynı.
İster dinci ol ister dinsiz ister şeriatçı ol ister cumhuriyetçi hepsinde aşırılık ve ayrımcılık aynı şeyleri getirir gündeme.
Mekana girdiğinde selamın aleyküm deyip aleyküm selam diyenleri + olarak, merhaba diyenleri - olarak puanlayan bir kafa ile (ki bazı insanlar sırf benden misin testi için bunu yapıyor inadına), aynı şekilde kafatasçı beyaz Türk tayfası da bir o kadar itici. Bir denge olmalı. Bu denge içinde herkes istediği gibi yaşamalı. Ama kitleler son dönemde öyle bir ayrıştırıcı etki altında ki herkes kendi yaşam tarzının kanun olmasını kendi gibi olmayanın zorlanmasını ya da zorlandığını görmeyi isteyecek kadar bencil ve zavallı olmuş.
Alkol konusu benim attığım GP de gazoz kullanılması ile açıldı. Orada bahsetmek istediğim şu. İran gül suyu kullanmış çok dindar oldukları için mi? Hayır. O ülkede alkol yasak olduğu için. Ama bizim ülkemizde alkol yasak değil. Motorsporları finallerinde ritüel şampanya patlatmaktır. Dünyanın her yerinde bu böyle. Zıpçıktılık yapıp gazoz kullanmak, hele ki İran gibi ülkende bu yasak değilken tamamen dini istismar etmektir. Sadece senin peşinde koştuğunu sandığın belirli bir kesimi, "aaaa gazoz kullanmışlar" diyen diğer kesimin tepkisi sonrası içlerinin yağını eriterek, aslında gazını almak için yapılmış bir eylemden ibarettir.
O içinin yapı eriyen aslanlar neden sormazlar bunlara, madem alkol kötü, alkolden kazanılan para da kötü değil mi? Nesne yasaklamıyorsun alkolü ülkede. Yemez çünkü. Çünkü ordan gelecek vergiye ihtiyaçları var. Kimse maval okumasın bu konuda.
Herkesin dini inancı yaşantısı kendine.
 
Forumdaşlar federasyon başkanından alıntıladığım kısmı dikkatlice okuyun. Burada A harfinden Z harfine, en basitinden devlet yönetimine hatta Erdoğan'a kadar ülkemizde yaşanan yönetim sisteminin en klasik sorunlarından, hatalarından biri var.
Bu durum bir yönetim meselesidir ve sorumlusu da her zaman ilgili(federasyonda federasyon, şirketse sirket, ülkeye ülke artık neyse) yönetimin tepe yöneticisinindir. Bu tarz bir sonuca götüren politikalarda, uygulamalarda, eğitimlerde, denetlemelerde sorumlu olan her zaman baş yöneticidir.
Yapılan bir hatada çalışanları, alt yöneticileri suçlamak ve birkaç günah keçisini cezalandırarak ateşi söndürmek ülkemizde çok gördüğümüz bir davranış biçimidir. Ancak federasyon başkanı yönetim disiplininin çok önemli bir ilkesini es geçmekte, unutmaktadır,çünkü işine gelmemektedir:Yetki devredilebilir ama sorumluluk asla. Üst yöneticiler hata anında baş sorumlu olduklarını kabul etmek zorundadır.Yetkiyi devrettim diyerek kurtulamazsınız.
Eğer ki bu organizasyon başarılı olsaydı zaferin parsasını tek başına Federasyon başkanı toplayacaktı, kimse de bu istifa edenleri konuşmayacaktı bile.Değil mi Erol Paşinyan.
Günah keçisi bizdeki yaklaşım. Dosdoğru tespit. Gölcükteki depremde ceza bir keçiye kesildi. Tek bir müteahite ve konu kapandı. Bir şirkete network sorumlusu olarak işe aldılar. Bir zaman sonra tüm operasyonu biz yürütür olduk. Dediğin gibi işler düzgünse yöneticiler aferin alıyordu. Bir fark ettik ki, işler sarpa sararsa kapının önüne konacak kişi olarak istihdam edilmişiz. 16 ay zam almayınca bastık istifayı. Dosdoğru tespit, bize günah keçisi lazım. Sallandırırsın 3 5 tane ahali rahatlar, olay unutulur.
 
Cok da fazla şiy yapmayın gencler. Schiller buna büyünün bozulması diyor. Bin yılın alışkanlıkları bir anda degismiyor ama bazı etkiler katalizör etkisi yapıyor. Bizlerde iste öyle bir dönemden geciyoruz. Büyü bozuluyor bir daha da hic gelmemiscesine. Sadece nostaljik bir etki kalacak geride.
 
Siyasal islamcıların düzenlediği, hele ki isminde bolca hamaset olan bir organizasyonun sonucu sürpriz değil.

O kadar liyakatsız ve iş bilmez adamlar devlet yönetiyor ki... artık gözümüze sokuyorlar...

15 Temmuz'da ne olduğu ve 251 vatandaşımızın neden yaşamını yitirdiğini anlamak istiyorsanız bu organizasyona bakın.

Siyasal islam tüm orta doğunun kanseri maalesef.
 
Son düzenleme:
Ha şu bordo bereli olarak tabir edilen askerlerin bina baskınına kapıdan girişiyle, yıllarca gelmiş geçmiş en iyi pilotların Türk pilotları olduğu vurgusu yapılan ama nedense o gece sadece kapı girişleri ve korkulukları vurabilen, topyekün generellarin de işin içine girdiği ama nedense 3-5 tank ve bölüğün sokaklara salıverildiği, harp okullarına tecavüz etme mutluluğunu elde etmek, tek adam olma yolundaki engellerden kurtulma pahasına milleti millete vurduran, aynı İzmir işgalinde yunan yandaşlarına karısını kızını "sevdiren", askerlerinin botlarını öpen İslamcı geçinen yobazların "ben de Müslümanım, beni öldürme, kanımı akıtma" demesine rağmen kör bıçakla kubilayın ve yanındaki emir askerlerinin gırtlağını kestikleri gibi boğaz köprüsüne topladıkları günahsız emir kulları gencecik vatan evlatlarının boğazını kesen zübük, deve ehli, sakat mantıklı, lümpen, kitch tipli dürzülerden oluşan kitlelerin tapındığı adeta temmuz ayının 15 inde fetiş haline getirdikleri uydurma, çakma, destandan adını alan etkinlikten mi söz ediyorsunuz? Yok katılmadım..
 
Ha şu bordo bereli olarak tabir edilen askerlerin bina baskınına kapıdan girişiyle, yıllarca gelmiş geçmiş en iyi pilotların Türk pilotları olduğu vurgusu yapılan ama nedense o gece sadece kapı girişleri ve korkulukları vurabilen, topyekün generellarin de işin içine girdiği ama nedense 3-5 tank ve bölüğün sokaklara salıverildiği, harp okullarına tecavüz etme mutluluğunu elde etmek, tek adam olma yolundaki engellerden kurtulma pahasına milleti millete vurduran, aynı İzmir işgalinde yunan yandaşlarına karısını kızını "sevdiren", askerlerinin botlarını öpen İslamcı geçinen yobazların "ben de Müslümanım, beni öldürme, kanımı akıtma" demesine rağmen kör bıçakla kubilayın ve yanındaki emir askerlerinin gırtlağını kestikleri gibi boğaz köprüsüne topladıkları günahsız emir kulları gencecik vatan evlatlarının boğazını kesen zübük, deve ehli, sakat mantıklı, lümpen, kitch tipli dürzülerden oluşan kitlelerin tapındığı adeta temmuz ayının 15 inde fetiş haline getirdikleri uydurma, çakma, destandan adını alan etkinlikten mi söz ediyorsunuz? Yok katılmadım..
Ancak bu kadar özetlenebilirdi 👏
 
Geri