değerli arkadaşlar,
cumartesi günü aile çay bahçesine gitmek yerine, ailecek_ki kalabalık değiliz_ bisiklet gezisi yapalım dedik. İyi de etmişiz. Şahane bir gün bizi bekliyormuş.
Önce fulyadan Ortaköy ve kaçkarı bir ziyaretin ardından sahilden bebeke kadar gittik. Bu arada rüzgarın acımasız faktörü ile sahil yolunda gayet yüz yüze geldim. Sürüyorum sürüyorum savruluyorum nedir bu
Bu kısımlarla ilgili foto yok daha… neden … ben unuttum
Ardından bebek sahil yolundaki o rüzgarlı sürüşümüzün aslında kısmi bir konfor olduğunu anlayacağım bir yol geldi. Bilenler bilir, bilmeyenler için deniz seviyesinden az sonra fotolarını göreceğiniz rakıma çıkılan, sürekli dik bir yoldur. Zaman zaman durarak ve su şişesine ilk defa görmüş gibi bakarak çıktık…
(link)
ben bu arada boğazımı sıkan her ne ise onunla meşgulum…
(link)
ve ardından nihayet verilmiş poz
(link)
ve serdardan deklanşör görevini teslim töreninden sonraki ilk poz
(link)
ben bu görevi icra edip, aynı anda nefesimin düzene girmesi yolundayken, serdar evimizin yeni kızı bonsai için, daha doğrusu onun toprağında olmasını istediği yosunsu görüntü için, yosunlu toprak avında…
(link)
uzun tırmanışımızdan sonra Boğaziçi üniversitesinin eşsiz bahçesindeyiz… ben biraz tıkınırken, yalıçapkını İngilizce kursuna gelmiş galiba… duruyor öyle melül melül
(link)
eşiniz sizi bırakıp gitmiş ise, eski okul dostlarını görmek için sizi bırakmışsa, pes etmek yok… eğer deklanşöre basacak biri yoksa ve kendinizi çaresiz hissederseniz hemen ayna görevi gören bir yere gidip çekin işte…
(link)
(link)
çekimci geldi..oley… (link)
buradan da baya bir yokuş tırmanarak artık üniversitenin çıkış kapısına giderken, artık size tırmandığımız rakımı gösterme zamanı. Artık bisikletim bile yorgun
(link)
en azından istanbulda olmayanlar için belki özlem giderici olur diye koyuyorum bu fotoları.
(link)
(link)
(link)
(link)
okulun bu müthiş manzalarını bırakıp devam ediyoruz akmerkeze doğru. inişler hiç bu kadar keyif vermemişti. yol üstünde sayısal oynamadan geçemedik. Malum biraz ikramiye birikmiş kasada. Bilin de alın diyorlar. Ben daha bakmadım şanslı kişi ben miyim diye, eğer bu kağıttaki numaralara çıktı ise, noooooolur yavaştan söyleyin.
(link)
(link)
Ardında leventin villalı ve tenha sokaklarında biraz turlayalım istiyorum. Biraz turluyoruz bu arada sevdiğim abim ve ablam aklıma geliyor. Diyorum ki bunlar sık sık gittikleri sporcular parkındadır. Yahu ben sporcu değil miyim. :rolleyes: Arayarak ordalar mı ufak bir kontrolden sonra 4. levent parka gidiyoruz. Bunca gezmeden sonra iyi bir mola oluyor.ne zamandır görmemiştim. Ne süper oldu. (link)
(link)
2 saat civarında, terimizin üzerimizde kuruduğu bir oturuştan sonra, bu güzel havada balık yemek neden olmasın diyoruz. Ufak bir programdan sonra, hadi biz gidelim, balıkları alalım, siz gelin diyoruz. Bizim evde randevulaştıktan sonra, bize balıkçı ziyaretleri düşüyor. Baktık orda yok, burada yok. Serdar beşiktaşa, ben zincirlikuyudan eve.
Nicedir bize gelmemişlerdi, ne güzle oldu. Ayrıca balıklar serdarın elinde ayrı bir tat almış herhalde… keyifle yiyerek içiyoruz. Güzel bir gün böylece sonlanıyor.
İşte hem bisikletli olmanın kıvrak manevralı yaşamından faydalanıyoruz, hem keyfin doruklarında yaşıyoruz, hem de kısmen spor yapıyoruz.
Umarım keyifle okursunuz. Hepinize sevgiler. Bol bisikletli günler…
cumartesi günü aile çay bahçesine gitmek yerine, ailecek_ki kalabalık değiliz_ bisiklet gezisi yapalım dedik. İyi de etmişiz. Şahane bir gün bizi bekliyormuş.
Önce fulyadan Ortaköy ve kaçkarı bir ziyaretin ardından sahilden bebeke kadar gittik. Bu arada rüzgarın acımasız faktörü ile sahil yolunda gayet yüz yüze geldim. Sürüyorum sürüyorum savruluyorum nedir bu
Bu kısımlarla ilgili foto yok daha… neden … ben unuttum
Ardından bebek sahil yolundaki o rüzgarlı sürüşümüzün aslında kısmi bir konfor olduğunu anlayacağım bir yol geldi. Bilenler bilir, bilmeyenler için deniz seviyesinden az sonra fotolarını göreceğiniz rakıma çıkılan, sürekli dik bir yoldur. Zaman zaman durarak ve su şişesine ilk defa görmüş gibi bakarak çıktık…
(link)
ben bu arada boğazımı sıkan her ne ise onunla meşgulum…
(link)
ve ardından nihayet verilmiş poz
(link)
ve serdardan deklanşör görevini teslim töreninden sonraki ilk poz
(link)
ben bu görevi icra edip, aynı anda nefesimin düzene girmesi yolundayken, serdar evimizin yeni kızı bonsai için, daha doğrusu onun toprağında olmasını istediği yosunsu görüntü için, yosunlu toprak avında…
(link)
uzun tırmanışımızdan sonra Boğaziçi üniversitesinin eşsiz bahçesindeyiz… ben biraz tıkınırken, yalıçapkını İngilizce kursuna gelmiş galiba… duruyor öyle melül melül
(link)
eşiniz sizi bırakıp gitmiş ise, eski okul dostlarını görmek için sizi bırakmışsa, pes etmek yok… eğer deklanşöre basacak biri yoksa ve kendinizi çaresiz hissederseniz hemen ayna görevi gören bir yere gidip çekin işte…
(link)
(link)
çekimci geldi..oley… (link)
buradan da baya bir yokuş tırmanarak artık üniversitenin çıkış kapısına giderken, artık size tırmandığımız rakımı gösterme zamanı. Artık bisikletim bile yorgun
(link)
en azından istanbulda olmayanlar için belki özlem giderici olur diye koyuyorum bu fotoları.
(link)
(link)
(link)
(link)
okulun bu müthiş manzalarını bırakıp devam ediyoruz akmerkeze doğru. inişler hiç bu kadar keyif vermemişti. yol üstünde sayısal oynamadan geçemedik. Malum biraz ikramiye birikmiş kasada. Bilin de alın diyorlar. Ben daha bakmadım şanslı kişi ben miyim diye, eğer bu kağıttaki numaralara çıktı ise, noooooolur yavaştan söyleyin.
(link)
(link)
Ardında leventin villalı ve tenha sokaklarında biraz turlayalım istiyorum. Biraz turluyoruz bu arada sevdiğim abim ve ablam aklıma geliyor. Diyorum ki bunlar sık sık gittikleri sporcular parkındadır. Yahu ben sporcu değil miyim. :rolleyes: Arayarak ordalar mı ufak bir kontrolden sonra 4. levent parka gidiyoruz. Bunca gezmeden sonra iyi bir mola oluyor.ne zamandır görmemiştim. Ne süper oldu. (link)
(link)
2 saat civarında, terimizin üzerimizde kuruduğu bir oturuştan sonra, bu güzel havada balık yemek neden olmasın diyoruz. Ufak bir programdan sonra, hadi biz gidelim, balıkları alalım, siz gelin diyoruz. Bizim evde randevulaştıktan sonra, bize balıkçı ziyaretleri düşüyor. Baktık orda yok, burada yok. Serdar beşiktaşa, ben zincirlikuyudan eve.
Nicedir bize gelmemişlerdi, ne güzle oldu. Ayrıca balıklar serdarın elinde ayrı bir tat almış herhalde… keyifle yiyerek içiyoruz. Güzel bir gün böylece sonlanıyor.
İşte hem bisikletli olmanın kıvrak manevralı yaşamından faydalanıyoruz, hem keyfin doruklarında yaşıyoruz, hem de kısmen spor yapıyoruz.
Umarım keyifle okursunuz. Hepinize sevgiler. Bol bisikletli günler…