hiç yol kullanmamış bir MTB'ci olarak ben de birşeyler söylemek istiyorum:
hangi türde olursa olsun, bisikletin kalitesi ve sizin kondisyonunuz çok şeyi değiştiriyor... çocukluğumdan beri 3 farklı makineyi, zaman zaman modifiye ederek kullandım. şu an kullanmakta olduğum üçüncüsü, gerek hafiflik gerekse de mekanik aksam açısından önceki ikisinin epey bir ilerisinde. haliyle performans olarak aradaki farkı da çok rahat görebiliyorum.
çocukluğumdaki çelik kadrolu bianchi'yle, yaşadığım yazlık beldeden çıkıp komşu beldelere doğru gider gelirdim. uzun tırmanışlar ve inişler, bol virajlı yollar, otomobillerle kapışmalar bana çok zevkli gelirdi. ama gittiğim yer en fazla 15-20 km uzakta olup, ben oralara 1,5-2 saatte gidiyordum. gördüğüm hızlar ise düz yolda nadiren 35 km/h 'ten fazlaydı, genellikle 30 km/h'in üzerine bile zor çıkıyordum.
üniversite zamanlarındaki ilk bisikletim olan çelik kadrolu, şimdiye kadar görüp kullandığım en kötü makine olan market bisikleti ile gittiğim en uzak yer 40 km mesafedeydi; tur boyunca herkesi yavaşlatmıştım, ve öyle bir mesafeyi her katedişimde, ertesi gün bacaklarım öyle bir güçten düşüyordu ki merdiven çıkarken bile zorlanıyordum.
şimdiki bisikletim ise, sedona kadrosuna toplama, çoğunlukla 2. el parçalardan oluşan, öğrenci bütçesiyle yapılmış bir makine. üzerindeki mekanik parçaların büyük çoğunluğu, ömrünü yavaş yavaş tamamlamakta olan parçalar ve sürekli bir yerlerinde sorunlar çıkıyor ve düzeltiliyor. bazı parçaları ise, eski çelik kadrolu bisikletten sökülüp bir şekilde uydurularak monte edildi. sonuç itibariyle; neredeyse Allah'a emanet, daha birçok eksiği bulunan bir bisiklet. ama sonuçta bu makine, asfalt ya da arazi ayrımı yapmadan bütün yollara giriyor ve hakkını da veriyor; öncekilere göre arasında muazzam bir performans farkı var. işte bu bisikletle ben, saygıdeğer abim Ferhat Köse'nin düzenlediği bir turda, bir gün içinde 140 km yol yaptım ve o güzergah boyunca tırmandığımız rampaları uç uca ekleyip toplayınca, uludağ'ın zirvesine tırmanmakla eşdeğerdi. gecenin bir vakti eve dönerken bacaklarımda hala az buçuk derman vardı, ve ertesi gün o bacaklarla 40 km daha yol yaptığımda hala kaslarım iflas etmemişti.
şimdi artan bütçemle birlikte, bu bisikleti kapsamlı bir yenilemeden geçirdiğimde inanıyorum ki hem hafiflik, hem de performans açısından çok daha iyi duruma gelecek. benim kondisyonum ise istikrarlı bir şekilde artıyor, artmaya da devam edecek. bu gelişmelerle birlikte, artık ben de iyi denilen bisikletçilerin arasında anılacağıma inanıyorum. işte o zaman, altımda bir MTB olduğu halde yol bisikleti sürenlere kafa tutabilir ve zaman zaman kimi gösteriş meraklılarına iyi birer ders verebilirim. bunlar gerçekleştiğinde, bir şekilde konusu açılırsa yine burada bir şekilde dile getiririm
konuyu çok dağıttım, asıl söylemek istediğim şey şuydu: altındaki bisikletin türünü sen seçersin. istersen 3 farklı bisiklet alıp, o gün nereye gitmek istiyorsan ona göre bir tanesini çıkartır binersin. istersen tek bir türe bağlı kalır ve elinden geldiğince hem bisikletini, hem de kendini geliştirerek en iyi performansı yakalarsın. sonuçta market bisikletleri bile belli bir hıza ulaşıp, seni gitmek istediğin yere zorla da olsa götürüyor. önemli olan hangi bisikletle ne kadar hız ya da mesafe yaptığın değil, istediğin yere istediğin sürede ulaşmak. bunu sağlamak için de bir sürü alternatifin var, dilediğin bir tanesini seçersin ve bir daha arkana bakmazsın. sonuçta hem spor, hem ulaşım ve seyahat, hem de eğlence ve macera aracı olan birşeyden bahsediyoruz. karşılaştırmalara fazla takılmadan, bisikleti araçtan ziyade amaç durumuna getirmeden, keyifle sürüp bütün hedeflere sağ salim ulaşmaktır önemli olan :in: