Uygar bir yaşamın en önemli parametrelerinden biri, adalet kavramının tüm unsurlarıyla kendine yer açabilmesidir. Gecikmiş, yanlı, güvenilmez, ayrımcı, vs. bir adalet bireyin devlet aygıtıyla olan ilişkisine en büyük darbeyi vuran, belki de en çetrefilli meselelerin membasıdır.
Bu örnek olaydaki olumlu sonuç her ne kadar yılgınlığımıza bir nebze ara vermiş olsa da, maalesef geleceğe dair pek de müjdeli vaatler barındırmıyor. Son derece net bir olayda dahi bunca zaman kaybediliyor ve her anında kuşkuyla izlenen bir süreç yaşanılıyorsa, adalet mekanizmasına güven için hala önümüzde çok yol olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.
İyi tarafı ise, artık yavaş yavaş toplumsal bilinç ve duyarlılıklarımızın kendine biçilen kılıfın dışına taşmaya başlamasıdır. Belki böylece, bu devasa ve hantal yapıyı hep beraber daha efektif bir kurumsal yapıya taşıyabiliriz. Bireyler hak arama ve bunu nihayete erdirme azim ve kararlılığına eriştikçe, adalet aygıtı da buna kayıtsız kalamayacaktır.
Bu uğurda çok zor ama kılavuz niteliğinde bir süreci yöneten sevgili arkadaşımızı kendi adıma kutluyor ve yeniden geçmiş olsun dileklerimi gönderiyorum...