5 yaşındaki okul çocuklarından bile bağış adı altında haraç kesen karanlık bir yapı bu. Yardım toplamak için izin falan almasına gerek yok, imtiyazlı statüde. Kanserli çocuğa yardım toplasan bin dereden su getirirler, ne idüğü belirsiz bu yapı kimseden izin almadan okulları bile haraca boğar. Geçen yıl 620 milyon toplamış. Bu parayla yönetilen onlarca il belediyesi var bu ülkede. Topladığı bu paranın 20 milyonunu sırf genel yönetim giderleri diye yazmış muhasebe defterine. Örgüt şemasına bakıyorsun, İstanbul'un bütün ilçelerinde temsilcilik açmış, başka yerde resmen oluşturulmuş bir şube ya da temsilciliği görünmüyor. Bu nasıl bir vakıf ki ayda 2 milyon lirayı sadece genel yönetim gideri olarak harcıyor? Başka bir kalem daha: Faaliyet giderleri. 105 milyon lira. Hayır, mazluma yetime aktardığı yardımın maliyetinden söz etmiyor, yardım faaliyetinin kendisinin giderinden söz ediyor. Gerisini siz inceleyin: (link)
Açtan toktan söz eder, ayetleri insanların burnuna dayayıp iman ölçer, namaz kılmayanın oruç tutmayanın müslümanlığına laf eder, mübarek ramazan diye inanç sömürüsü yapar, bak nasıl ağlıyor kadıncağız diye duygu sömürüsü yapar... ama Taksim'de kurulan iftar sofrasını, Yeryüzü Sofrası'nı dağıtmakta, dağıtana sessiz kalmakta beis görmez. Serveti olanın yoksula pay ayırması gerektiğinden söz eder ama İstanbul'un tepelerine 60 bin kişilik cami için 100 milyonlarca lira dökülmesine sesini çıkarmaz. Mavi Marmara'da şehadet nutukları atıp insanları ölüme sürüklemek cihattır, ama ölen insanların davasının üç kuruşa satılmasına sessiz kalmakta da beis yoktur ve davasını satması sayesinde imtiyazını sürdürür. Küresel sermayenin eli kanlı çetelerini cihat eden müminler diye pazarlayıp o çetelerin açlıkla ve ölümle korkutarak yerinden yurdundan ettiği kadınlara ve çocuklara ekmek veriyorum diye fırın işletmeciliği yapar.
Bunları araştırın arkadaşlar, bunlarla karşı çıkın bu ne idüğü belirsiz lojistik firmalarına. Siz Suriyelilerden nefret ettikçe, onların sizin kaynaklarınızı sömürdüğü yalanlarına inandıkça, bunlar da kendilerine müslüman, size de münafık ya da kâfir payesi biçerler. Kaynaklarınızı yerinden yurdundan edilmiş ve günah keçisi hâline getirilmiş göçmenler değil, devlet bütçesinin yüzde seksenini dolaylı vergilerden oluşturan ve bu kaynağı neoliberal sermaye rahatça dolansın, biriktikçe biriksin diye ülkenin doğasını talan eden mega çılgın projelere akıtan ve yaptıkları yapıları kullanmayanı bile onlarca sene borçlu kılan, doğmamış çocuklarını şimdiden borçlu yapan yöneticiler, siyasiler, rantçı sermaye güçleri tüketiyor. Siz onları savaştan kaçmış cahil kültürsüz vahşi hayvansı korkaklar olarak zihninizde şeytanlaştırırken, günah keçisine dönüştürürken, birileri bu nefretinizden insani yardım edebiyatı çıkarım 5 yaşındaki çocukların bile harçlığına göz dikiyor. Yobazlığın karşısına ırkçılıkla çıkarsanız o yobazlar kendilerini mazlumun dostu müminler olarak göstermeye devam edecekler, sizin de ayetleri suistimal ederek önce müslümanlığınızı, sonra da insanlığınızı yargılayacaklar.
Sömürenle mücadele edin, kim sömürüyorsa, kim yetimin hakkını sermayeye peşkeş çekiyorsa onla mücadele edin, sizi de sömürüyorlar, Suriyelileri de, ve aranıza böyle etnik nifak tohumları ekerek hırsızlıklarını zalimliklerini gözden uzak tutuyorlar. Bu ülkenin vatandaş statüsündeki emekçilerinin kıdem tazminatına göz koyanlar da bunlar, zorla yerinden edilmiş kimliksiz göçmenlerini bahçelerde tarlalarda merdiven alı atölyelerde evlerde mutfaklarda ve dahi fuhuş piyasasında sömürenler de bunlar. Araptan Suriyeliden göçmenden nefret edince bu rantçılardan kurtulmuş olmuyorsun, onlar bu nefretinizi de piyasaya aktarıp ondan da kâr ediyorlar. Neoliberalizmin en güçlü yanı hayatımızın en ücra köşelerine bile elini sokmuş olmasıdır, duygularımızı bile pazarlayabilme becerisini kazanmış olmasıdır, imanını da pazarlar, nefretini de. Bu din tacirleriyle, kul hakkı hırsızlarıyla, haraç çeteleriyle, eli kanlı cihatçı müsveddeleriyle sizin gibi yaşama mücadelesi veren başka insanlardan ve topluluklardan nefret ederek mücadele edemezsiniz.