Scudo Sports

Taş devri diyeti, Karatay diyeti, Forks over knives vs...

Karatay Hoca'nın kitabını aldığımı ve ilk bölümleri zevkle okuduğumu belirterek söze başlamak istiyorum: kitap çok mantıklı bir akıcılıkta gidiyor. En mantıklı bulduğum tespitleri, kan şekerine talebin en çok vücuttaki büyük kas gruplarında olduğu, spor yaparak kaslardaki depo şekerini kullandıkça insülin direncini yeneceğimiz üzerine ve obeziteye yol açan metabolik sendrom hastalığında sadece insülin direncinin olmadığı böbreküstü bezlerinin hormonlarına da direnç olduğu.

İlk tespiti yakınlarda bbc'de programı yapılan bir tezle de çalışıldı diye düşünüyorum. 1-2 dakika da olsa kalp hızınızı, yaş grubunuzdaki(220 -yaşınız=?) azami seviyeye sabit bisiklet çevirerek çıkardığınızda kaslar, egzersiz sonrası tamir dönemlerinde uzunca bir süre şeker kabul eder duruma geliyor ve insülininiz kan yağlarınız düşerek uzun süreli egzersizle aynı faydayı sağlayacağınız varsayılıyor. Aynı belgeselde 30 dakikalık bir egzersizin trigliserid tipi kan yağı seviyenizi üçte bir azalttığı da önce ve sonra alınan kan örneklerinizde, kan tüpü santrifüjden geçirildikten sonra gözlenebiliyordu üstte eriyik halde.

İkinci tespit ise benim için zihnimde birçok mekanizmanın vücutta bir arada nasıl çalışması gerektiğine uyduğu için çok mantıklı geldi. Eğer böbreküstü bezlerinin hormonlarına direnç varsa, bu hormonların vücuttaki cevabı olan yağ hücrelerinde yıkımın hızlanması, kalp hızını arttırmak, damarları & akciğer hava yollarını genişletmek gibi bir sürü faydalı etkisine sekte vurulacak demektir. Kitapta adrenalin direnci geliştiği zaman olacaklar, sempatik uyarıcı adrenalin hormonunun noradrenalin'den daha fazla olan ß1-2 tipi etkileri vücutta gözükmeyeceği için, yukarıda örnek verdiğim bu spor fizyolojisi ile yakından uyumlu - hatta Alberto Contador'un da yediği biftekten aldığını söylediği salbutamol'ün vücuttaki etkisi - hızlanma gözükmeyecektir. Bu forumda okuduğum pratik bir bilgiden örnek gösteriyorum bu sefer de: egzersiz sırasında veya günlük hayatınızda, kalp hızınız yaş grubunuzdaki azami hızının %40'ındayken vücudunuz yağ yakmaya başlar, %60'ındayken geçirdiğiniz süre boyunca depo yağlarınızı hızla yakıyorsunuz denilmiş. Buradan yola çıkarak, düşük tempo aktiviteleri egzersiz mahiyetinde yaparken kaslarda şeker açlığı oluşturabilir, kan yağlarımızı da düşürebiliriz ama depo yağlarımızı hızla kaybetmiyoruz demektir. Tabii, dengeyi kaybetmeden: kalp hızının çok yüksek olması da yüksek tansiyon için risk taşıyor kuramsal olarak; muzdaki tuz(K-potasyum) gibi kalp hızını dengede tutacak sağlıklı besinleri beslenmemizden eksik bırakıp, tersine sofra tuzu(Na-sodyum) yersek yüksek tansiyon bizim için daha çabuk risk olmaktan hastalık olmaya dönüşecek demektir.

Birkaç ekleme daha yapmak istiyorum:
-Günlük olarak vücudumuzda kaslardan belli protein yıkılıp, yeniden vücut aminoasit havuzundan alınarak kas yapılır. Günlük 50 gr kas yıkım havuzu oluşur, günlük protein ihtiyacı kişisel özelliklere bağlı olarak kabacak 80-200 gr arasında olur diye özetleyebilirim. Sebzeler, etten farklı olduğu için gözümüzde protein kaynağı olarak canlanmasa da, vücudumuzdaki 20 çeşit aminoasitin üretemediğimiz sekizini üretebildikleri için, zorunlu aminoasitler denilen çok zaruri bir ihtiyacımızı karşılamaktadırlar beslenmemizde. Detayına girmeyeceğim ama tahıl grubunda, baklagil grubunda, yeşil sebzelerde zengin olanlar ayrı ayrı dengeli beslenmemiz için hep önemli.

-Yeşil sebzeler ayrıca, tersinden örnek vermek gerekirse gazlı içeceklerin asit içerikleri dolayısıyla kemiklerimizden mineral ve kaslarımızdan protein kaybettirmesi ne şekilde gerçekleşiyorsa, alkali nitelikleriyle böbreklerimizden bu mineral ve proteinleri kaybetmememiz için gerekli negatif yük dengesini koruyor. Profesyonel sporcuların her yaptığı da doğru sayılmamalı, kafein ve kola gibi meslekleri performans sporu olan bu kişilerin ani zihinsel uyanıklık, krampları önleyeyici minerali kemiklerden sökmelerini sağlasa da unutulmamalı ki; kafein'in vücuttaki yağ dengesine "orta yaşı erkene çeken" etkisi ve kolanın da kemik erimesine etkisi var. Özellikle çok düşük yağ oranına sahip sporcularda da riskli kalp problemleri olabiliyor. Athlete hastalığı diye kemik erimesinin, beslenme bozukluğunun eşlik ettiği spor kariyerini bitirebilecek bir hastalık grubu da var. Kilo alma korkusuyla, öteki aşırı uçtaki diyet yapmayı beslenmemizi bozacak ölçüde takıntı haline getirmememiz için örnek almalıyız diye düşünüyorum.

-Üç beyazdan(tuz, şeker, un) temel beslenmemizin ana hattını oluştururken kaçınmamıza önem veriyorum. Meyve, sebze, taze et hep doğal, yaşayan hücrelerden oluşuyor. Bu hücreler de bizim hücrelerimiz gibi çalıştığı için ihtiyaç duyduğumuz vitamin, enzim, mineral gibi enerjimizi kullanmak vücudumuzu yenilemek için tükettiğimiz küçük gıda gruplarını vücudumuza kazandırıyor. 1000 kaloriyi mitokondrilerimizde yakabilmek için nasıl değişik hücre içi koenzim seviyelerimizden tüketiyorsak, karbonhidrat yakabilmek için nasıl mikrogram düzeylerinde B vitaminlerinden tüketiyorsak, egzersizde yıkılan kaslarımız için de yediğimiz gıdalardan protein hammaddesi aminoasit, hücre zarı için de sağlıklı yağlar almamız gerekli. Vücut elbette esnek bir mekanizma ve kaynağı protein-karbonhidrat-yağ olan gıdaların hangisi hücrelere çok alınırsa alınsın, genlerle kontrol edilip onların yakılması için gereken koenzimler, enzimler hazırlanıyorsa da, performans sporcuları için karbonhidratların önemi uzun süre dayanım gerektiren spor dallarında önemli.

Tabii, her bedene aynı gömlek gibi bir durum söz konusu değil. Geçen senelerde, fruktozun kanserojen olduğu tartışmaları yapılırken duyduğum bir anekdot, bütirik(tereyağı) asidinin hücrelere glukozdan daha hızlı enerji olmak üzere taşındığıydı.
 
Scudo
@Mete Can Karahasan

Yüksek yoğunlukta yapılan egzersizlerin, sadece egzersiz sırasında harcanan kalori ile değil, egzersiz sonrası da 24 ila 48 saate kadar metabolizma hızını arttırarak yağ yakımına katkıda bulunduğuna dair yazılar okumuştum. Bu bağlamda sizin yazdıklarınız da okuduklarımı pekiştirdi. Yıpranan kasların onarımı ve geliştirilmesi için 1-2 gün boyunca metabolizma hızının yükselmesi mantıklı görünüyor.

Yağ yakmak için uzun süreli düşük yoğunluklu egzersizler zaten çoğu kişinin bildiği ve genelde önerilen bir aktivite olsa da, ağırlık çalışması veya interval antremanı gibi kısa süreli ama yüksek yoğunluklu egzersizlerin yağ yakımı için daha verimli olduğunu söyleyenler de var.

Spor salonlarına kilo verme amaçlı yazılan kişilere genelde 40-50 dakika yürüyüş ve sonrasında hafif ağırlık çalışmaları veriyorlar. Belki de vücutları spora alışkın olmadığı için doğrusu budur. Ancak sürekli spor yapacak kişilerde yürüyüş ile zaman harcanması yerine kısa süreli bir koşuyla ısındıktan sonra hemen ağırlık çalışmasına geçilerek daha fazla yağ yakımı sağlanabileceğini okumuştum.

Bu arada bu konudan ayrı olarak, bu başlık altında şekerle ilgili çok yazışmış olduğumuz için, dün rast geldiğim ve beğendiğim bir makaleyi paylaşmak istiyorum. Kan şekerinin düşme nedenleri ve tatlı yeme isteğine dair açıklayıcı bir yazı. İçeriğinde anlatılanlardan Karatay Diyeti ile örtüşen yerler de olduğu için buraya eklemeyi uygun buldum.

(link)
 
  • Beğen
Tepkiler: oorhanozen
@Mete Can Karahasan

Contador , salbutamol değil clenbuterol'dan yakalandı . Clenbuterol , zayıflama amaçlı kullanılır . Bütün body building'ciler kullanır .Ayrıca hayvanlarda kas gelişimi içinde kullanılır . Salbutamol ise Ventolin adlı ilaçta bulunan astıma karşı bir maddedir

@Mete Can Karahasan

Amatör veya profesyonel spor yapan hiç kimse glisemik indeksi yüksek gıdalardan uzak durmamalıdır . Beyin ve vücut yorgunluğuna karşı bu maddeler birebirdir . Bu maddeler tamamen bırakılmamalıdır . Ölçülü kullanılmalıdır . Tuz almadığınız takdirde vücut altüst olur , şekerde öyledir . Ekmek , makarna ise en iyi CHO sağlayıcılardır.

Tavsiye ettiğiniz tarz beslenme uzun süre uygulanabilir bir beslenme şekli değildir. Eninde sonunda dondurma da yersiniz , pizza da , ekmek de . Ayrıca yeterli CHO alınmadığında seratonin mutluluk hormonu salgılanmaz. Mutsuz olursunuz . Asıl şişmanlatan karbonhidrat vs değil . Düzensiz yemek , fazla yemektir . Ben yağsız makarna yiyerek 100 kilodan 72 kiloya düştüm . Yeterli karbonhidrat aldım . Eğer yeterli karbonhidrat almasanız vücut bir yerde isyan eder. 200 gr CHO almanız gereken yerde birden gözünüz döner 400-500 gr CHO alır , şişmanlamaya başlarsınız

(link)

(link)
 
Şeker dahil yüksek glisemik indeksli gıdalar zehirdir uzak durulmalıdır.

(link)
 
@Cem Unden

Hafızam beni yanılttığı için özür diliyorum. Bahsedilen ilaç clenbuterol de olsa, bir örnek veriyordum. Un şeker tuz konusunda da kelimelerimi oldukça dikkatli seçtiğimi düşünüyorum. Sözlerimi başka yönlere lütfen çekmeyin.

Sindirimin tam anlamıyla mümkün olmadığı performans eşiklerinde elbette sıvı elektrolit dengesi için belli oranlarda tuz şeker içeren çözeltiler vücudun susuz kalmasını önlediği ve %10 su kaybının bile zihninizde oluşturacağı geribildirimle beraber performansınızı ciddi oranda düşüreceğini bu vesileyle de olsa paylaşmak istiyorum.

Yalnız kendi hayatınızdan verdiğiniz örnekte "gözünüz döner bir anda yemeye başlarsınız", derken çok yüksek kesinlikte sözler kullanmadığınızı düşünmekteyim. İştahınızı açılması, yağ hücrelerinizin küçülmesi ve buna leptin hormonunun düşmesi sebebiyle oluyor. Yani sağlıklı kilo vermek için Lance Armstrong'un dediği gibi bazen yemek yemekten kendinizi geri tutmanız gerekiyor. Sık aralıklarla çok da enerjisiz kalmayacak ölçüde öğünler yiyerek tabii(kitapta anlatılan sadece 3 öğün bakış açısı bence de biraz sert kaçıyor). Eğer yetersiz enerji alacak olsanız, kas sertliği, kramplar vücudunuzda çok daha çabuk kendini gösterecek diye düşünüyorum ben de kendi tecrübelerimden.

"Yağsız" diyetinizi, sizin münazaranızda onaylamadığınız "karbonhidratsız" diyet gibi geçersiz bulduğumu belirtmeliyim. Her gıda grubu gibi "sağlıklı çiğ" yağlar da vücudun kendini yenilemesi için gereklidir. Büyük besin grupları 2 birim karbonhidrat, bir birim protein ve bir birim yağ oranında alınmalı diye özetlenebilir. Doğru aktardıysanız, siz yüksek karbonhidratlı beslenme ile vücudunuzu buna adapte etmektesiniz. Elbette makarna pişme metodu ile sağlıklı bir karmaşık karbonhidrat ancak konuyu kitabın içeriğine ve "kasların önemi"ne bağlayacak olursam, uzun süreli yüksek şeker alımı hareketsiz yaşamla birleştiğinde şeker direncini doğurmaktadır deniyor. Güncel değerlerle kendinizi değerlendirmenizi öneririm. Vücut kitle endeksi veya ağırlığın tek başına ölçmediği bir sürü şey var. Vücuttaki yağları, su kas ve kemik ağırlığından seçici olarak hedeflemiyor, yağ dokunun sağlıklı şekilde organ çevresinde ve ciltte mi yoksa organ içinde mi göstermiyor. Bu gibi sebeplerden belin kalça çevresine oranı öneriliyor. Kısaca hafif olabilirsiniz ama zayıf olmayabilirsiniz deniyor.

Ekmek tüketiminde de dünya birincisi olmamız sebebiyle, beslenmemize kattığımız tuz miktarı ortalamada bir Türk için 18 gram. Bu oran tuzlu çiğ balık yiyerek yüksek tuz sebebiyle mide kanseri riski olan Japonlar'dan bile daha fazla ve bu aynı zamanda kalp hastası olmak için çok ciddi bir sebep. Toplumun değişik bireylerinde ailevi genetik sebeplerden fazla tuz alımı, vücutta fazla su tutulmasına ve kalbin bu suyu itebilmek için yüksek gerginlikte çalışması, damarların bu gerginliğe karşı direnç geliştirmesiyle yüksek tansiyon olabiliyor. Tuz, terle kaybettiğimiz süre boyunca alındığı sürece gerekli olsa bile yemeklerimize fazladan katmamızın gerekli olduğu bir besin değil, tamamen tat alışkanlığı ve kültürel bir zemini var.

Derme çatma da olsa, umarım açıklayıcı olabilmişimdir.
 
Dondurma ve pizza için aynı şeyi söyleyemesem de kepekli ekmeği ve makarnayı düzenli olarak ben de yiyorum. Makarna yağlı soslu vs. olmadığı sürece tek başına sağlıklı ve kalorisi yüksek olmayan bir yemek. Filiz ve Nuh'un Ankara'nın kepekli makarnaları da var, bunlar da tercih edilebilir. Bu noktada miktarın kesinlikle önemli olduğuna katılıyorum. 80 kilo olduğum zamanlarda büyük bir kaseyi ağzına kadar doldurup gecenin bir yarısı sucuklu ketçaplı mayonezli güzel güzel yiyordum. Şimdi öğle veya akşam yemeğinde, akşam yemeği için de genelde akşam en geç 6-7 gibi saatlerde, normal bir yemek tabağını makul bir ölçüde dolduracak miktarda yiyorum, kilo açısından bir sorun yaşamıyorum.

Göz dönmesi bana psikolojiye bağlı bir konu gibi geliyor. Fiziksel açlık dışında ruhsal açlık durumu olabiliyor. İnsanın morali bozulduğunda, bir şeye üzüldüğünde, yemek vermenin oluşturacağı haz nedeniyle insan sürekli yemeğe yönelebiliyor. Hiç karbonhidrat alınmaması veya çok az şeker karbonhidrat vs. alınması nedeniyle vücutta bazı şeylerin dengesi bozulur, bunalıma depresyona girersiniz, bunun sonucunda sağlıklı düşünme yetinizi kaybedip mutlu olmak için kendinizi yemeğe verirsiniz diyorsanız bu olabilir. Ama insan az karbonhidrat aldı diye psikolojisi bozulur mu bilmiyorum. Ben diyetin ilk zamanlarında karbonhidratı çok büyük oranda kısmama rağmen böyle gözümün dönmesi, yemeğe saldırmam gibi bir durum yaşamadım. Canım çok fazla çekmiştir, yememeliyim diyip yememişimdir, böyle şeyler olmuştur ama bir cinnet geçirme durumu olmadı :) Okuduğum bir yazıda ruhsal açlık durumunda, yemek sonrası genellikle pişmanlık yaşandığı yazıyordu. Karnınız gerçekte aç değilken sadece psikolojik nedenlerden ötürü yemeğe abandıysanız sonrasında büyük bir pişmanlık durumu oluşur kişide, bu da kişinin psikolojisini daha da bozar diyordu. Aşırı yemek yedikten sonra kendini kusturma vb. olaylar da var kilo vermek isteyen ama zorlanan kişilerde. Sadece şeker veya karbonhidratın az alımıyla değil de psikolojik farklı etkenlere bağlı olmalı bence. Yoksa insülin direnci olmayan bir kişinin veya insülin direnci varsa bile bu tarz düşük glisemik indeksli diyetleri uygulamaya başladıktan bir süre sonra insülin direnci kırılan bir kişinin, böyle gözü dönüp yemeğe saldırma gibi davranışları olmamalı diye düşünüyorum.

Karatay Diyeti'nde öğün aralarının uzun tutulması ilk başta kulağa biraz ters geliyor, ama açıklamaları mantıklı. Zaten et ve yumurta gibi protein ağırlıklı gıdalarla beslenince sindirimleri uzun sürdüğü için insan çabuk acıkmıyor. Ben diyet yaparken genelde günde 2 öğün yemek yedim. Sabah bol yumurta, omlet, menemen vb., yanında belki çok az kepekli ekmek, şeker bal vs. olmadan, yanında bolca tulum peyniri vb. şeklinde kahvaltılar yaptım. Sabah 8-9 gibi böyle bir kahvaltı yapınca zaten 2-3 gibi ancak acıkıyorum, onu da biraz erteleyip 4-5 gibi tavuk göğüs veya benzeri et ağırlıklı yemekler yedim, o şekilde beni geceye kadar tuttu. Gece 9-10 gibi karnım acıksa da bir daha bir şey yemeden yattım. Sabah kalktığımda bazen normal kalktım, bazen karnım kazınarak kalktım. Bu şekilde 2 öğün yiyince hem kitapta anlatılanları uygulamak daha kolay oluyor, hem de aldığın yaktığın kaloriyi hesapladığında günlük kalori alımının daha kolay tutturulduğu görünüyor.

Benim bazal metabolizmam 2000 kalori yakıyor. Günde 2 öğün yediğimde 1500-2000 kaloride çok rahat kalabiliyorum. Öğün başına 1000 kalori gibi tıka basa yesem bile 2 öğünle günü kapatmak kolay oluyor. Arada spor yaparsam, yürüyüş, bisiklet vb. ile kalori yakarsam, bu sayede de kilo vermem hızlanıyor. Ancak 3 öğün yiyeyim dediğimde öğün başına daha az yemeye çalışsam dahi günü 2000 kalorinin altında kapatmak pek kolay olmuyor. Daha sık yemek, bende daha sık acıkmayı beraberinde getirebiliyor. Özellikle kitabı okumadan önce kahvaltıda genelde tost yediğim için 9'da kahvaltı edersem 12'de karnım kazınıyordu, makarna yiyordum, akşam 5'te yine karnım kazınıyordu, böyle böyle kilo aldım. Haftasonları veya bazı akşamlar pizza yiyerek, yemeğin üstüne tatlı yiyerek, böyle böyle 80-82'lere çıktım. Kitap sonrası hem öğünü 2 ile sınırlayıp, hem de yediklerimi değiştirince, öğün başına miktar olarak fazla yesem dahi, zorlanmadan yani aşırı açlık çekmeden çok karnım kazınmadan kilo verebildim. Öğün aralarını uzun tutmak bu anlamda bana doğru geldi. Artık yeterince zayıfladığım için bazen 3 öğün yediğim oluyor ama o gün çok ağırlık çalışmayacaksam veya uzun kilometreler bisiklet sürmeyeceksem yine 2 öğün yemeyi tercih ediyorum. Kendi adıma şu anki sistemimden memnunum.
 
Ekmek ve makarna da hızlı karbonhidrat. Bunları da yememek lazım. Şöyle bir tecrübemi yazayım. Tam buğday ekmeği yiyin deniyor ya. Ben de son 3 yıldır tam buğday ekmeği yiyordum. Beyaz ekmek ağzıma sürmedim. Trigliserim bir türlü düşmüyordu. Ne zaman ekmeği kestim trigliserit düştü. Bundan da ekmeğin hiçbir şeklini (kepekli, tam buğday vb.) yememek gerektiği anlaşılıyor.

Belki çok az tüketildiği zaman bir zararı olmaz ama şeker bağımlılığını devam ettirmeye devam edersiniz. O sebeple biraz dahi yenmemelidir.
 
@Mete Can Karahasan

"Yağsız makarna yemek " yağsız bir diyet takip ettiğim anlamına gelmez . Yağı ; lor , yumurta vs gibi gıdalarla almaktayım . Yağsızdan kastım ; margarini sıfırlamak , sıvı yağı azaltmaktı .

Ekmeksiz , makarnasız , pizzasız da o pedalları zor döndürürsünüz , beyler . İsterseniz bir deneyin . Sıfır Karbonhidratla kaç km gidersiniz ?

Şekeri azaltmakta fayda var elbette ama sıfır şeker olmaz . Çünkü beyin yalnız şekerle beslenir
 
konu çok geniş ,açık,çoğu sorunun cevabını buraya uzman diye getireceğiniz insanlarda ortak cevabı yok,her birey farklı,vücut tipleri,metabolizma hızları,boyları,kemik kalınlıkları,hormon salgılamaları,vs vs,buda bu yüzden bireyseldir,vücudunuzda alerjik reaksiyon yapan yiyecekler var,bunlar çok faydalıda olsa var,ama genel kanı zaten herkes neyi nezaman yiyeceği konusunda bilgi sahibi,organik ,doğal vs ozaman dedeleriniz gibi yemek istiyorsanız,onlar gibi çalışmalsınız en başta,gece hava karardıktan sonra yatmalsınız,eğer hava karardıktan sonra uyunmazsa ,yani yapay ışıklar,elektrik ile aydınlatma herşeyi bozar,salgı sistemleri,hormon salgılanması,herşeyin doğalını yapıcaktık ya,alın en başta bundan başlayın bakalım bu kirli dünyada,bu ışık olayı en basit rahatsızlıklardan kansere kadar gidiyor,üçüncü göz olayı,evrim,vs...
 
Tuz ve şeker her ikiside bağımlılık yaratan gıdalar. Bunları bırakmak bağımlılıktan kurtulmak güçlü bir irade istiyor. Şekeri bırakmayı başardıktan bir müddet sonra şekerli gıdaları zehir gibi algılamaya başlıyorsunuz. Şekerden vazgeçmeyi başardığınızda tuz alışkanlığından kurtulmak çok daha kolay oluyor. Şu bir gerçek şekeri dışarıdan vücuda sokmamayı başardığınızda daha az acıkıp daha az yemeye başlıyorsunuz. Kanser hücrelerini besleyen ve gelişimini sağlayan en tehlikeli gıdadır şeker. Kanserin son yıllarda bu derece yaygınlaşması, son 30 yıldaki beslenme alışkanlığımızın tamamen şekere dayalı olması sizce bir rastlantı olabilir mi?
 
Tecrübelerini yazıp bilgilendirenlere teşekkür ederim. Farklı görüşler de olsa çok önemli ipuçları var. İlgimi çekmesinin nedeni zorunlu olarak bir diyet programını uyguluyor olmam. Kalp ameliyatı sonrasında kalp kası kalınlaşması sorunumun devam etmesi, damarlarımda plakaya yatkınlık olması, kalbe eklenen ek damarların ömrünün çok da uzun olmaması, yüksek tansiyon sorunumun olması ve 6-7 kilo fazla olması önemli faktörler. Uyguladığım diyet ise glisemik endeksi de kapsayan doktorların sadece benim gibi hastalar için önerdiği kalp ve tansiyon diyeti. Bunu herkesin uygulaması söz konusu olamaz. Özetle; kırmızı veya beyaz et yok, sebze, baklagil ve meyve ağırlıklı, haftada max iki öğün balık, geri kalan günlerde yumurta akı. Süt-peynir-yoğurt ise çok az ve tuzsuz-yağsız. 3 beyaz yasak: un, şeker, tuz. Beyaz pirinç ve benzeri işlenmiş gıdalar yasak. Glisemik endeksi düşük olanları tercih etmek, enflamasyona neden olan besinleri azaltmak, şeker, sodyum içeren maddelere hassas olmak. Bu arada doktorun önerisiyle metabolizma hızlandıran bir ilaç kullanıyorum.

3 hafta sonunda durum şöyle: Genelde 17/10 olan tansiyon 12/8'de sabitlendi, 69 olan kilom 66'ya indi (dinlenme halindeki nabzım 58-60'tan 50-52'ye indi, beden kitle endeksi 26'dan 25'e indi, bisiklet sürerken ortalama nabzım 150'lerden aynı sürelerde 130'lara indi). Halsizlik sorunum yok. Ancak ters bir durum var: Diş etlerimde zayıflık ve hafif ağrı hissetmeye başladım. Diş macunu veya diş fırçasını veya fırçalama yöntemini değiştirmedim. İki aydır Listerine kullanıyorum; bununla ilgili mi yoksa gıda tüketiminde peynir, yoğurt ve sütü önemli oranda azaltmamın bir etkisi mi var bulamıyorum. Kalsiyum açısından badem, ceviz çok daha zengin ve her gün tüketiyorum.

Ay sonunda kan ölçümü yaptırıp değerleri kontrol edeceğim, bu esnada doktorla da görüşüp durumu aktaracağım. Ancak diş etinde hissettiğim zayıflığı çözemedim. Listerine'i bırakmayı düşünüyorum, sonuçta ana kullanım amacım ağız kokusuna karşı önlem almak.
 
Yumurta akı sağlıklı deniyorsa öyledir; ancak içinde "avidin" denen bir proteinin bağladığı "vitamin B5-biotin" denen çok elzem olmasa da eksikliğinde cilt ve saç bulguları olan bir vitamine eksiklik yapabileceğini okudum; eğer pişirilme sıcaklığı yeterince yüksek değilse(85 derecenin üzerinden bahsediliyor).
"Çiğ" badem, fındık, ceviz gibi yağlı tohumlar ve marul gibi yeşillikler yemeniz, büyüyen hücrelerinizin hücre zarı için zorunlu ihtiyaç duyacakları omega 3 açısından size besleyici olacaktır. Ayrıca, omega 3 yağ asitleri kanın pıhtılaşmasını yavaşlatır, omega 6 yağ asitlerinin pıhtılaşmayı kolaylaştırıcı etkisine karşı bir denge oluşturur vücutta. Önerilen yağdan beslenmede, omega 3'e oranla omega 6 miktarının 1'e 5 olması öneriliyormuş. Omega 3 yağ asitlerinin daha taze tüketilebilir yapıları gereği, eğer yemek kültürümüzü doğru bilgilerle güncellemeyip, kızartma gibi yüksek sıcaklıkta sağlıksız diye yememiz önerilmeyen pişirme yöntemlerine fazlaca başvurursak pişmiş gıdalardaki omega 6 oranı artıyor ve hızlı beslenme müptelalarının yemediği taze salatalar da hesaba katılınca hep birden oranı 1:20'ye doğru çekiyormuş, yani pıhtılaşma yönüne.
Tansiyonunuzu kontrol edebilmenizi kutluyorum; vücudunuzun damarları, yaşla en çok etkilenen yapılardan. Kalbiniz zamanla kendisini yenileyen bir kas dokusu olduğu için, azalan kan basıncınızı değerlendirerek paralel bir şekilde azalmış yük seviyesine göre daha az basınç ve daha yüksek debide çalışacak şekilde biçimlenecektir diye temenni ediyorum.
 
çok yorum var ne yalan söyleyeyim ,hepsini okuyamadım,ancak her zaman söylediğim su:hepimiz birbirimize benzesekte,neredeyse parmak izimiz gibi ayrı canlılarız,hepimizin yer ve içerken aldığımız tat,tut,zevk,acı farklı,kangruplarımız bile bayağı ayrı,bir sistem düşünün aynı şeyleri yiyor ama biri obez,biri zayıf,peki neden ,nasıl,hepimizin beyin sinir algısı farklı,genetik kodumuz ayrı,büyüdüğümüz çevre,ilgi alanımız,cografi yapı ,orada yetişen ayrı ürünler ve aynı ürünlerdeki farklar,bunlar yükseklik,sıcaklık,topra cinsi,su kalitesi,yağmur,vucudumuzda mide emili,bağırsak emili,karaciğer sentezi,vucud depo oranı,kullanma şekli,besinlere karşı alerjimiz,hepsi ayrı ,bundan dolayı kendi vucudunuzu iyi tanımalısınız,ailenize bakın durumları nasıl,ileride size bu fikir verir,mutlaka hemogram ,hormon,kan yağları testi yapın,hayatınıza bira harekt katın,basma kalıp birşey yok,mucize yiyecek yok(kuvvet veren,zayıflatan,kas yapan)biraz araştırın ,besinlerin değerleri,sindirilmeleri,vucudunuzun horman çalışma saatelerini kaba taslak bilin,amerikayı yeniden keşfe gerek yok zaten basit bilgilere her yerden ulaşabilirsiniz.
 
Karatay Diyeti Nasıl Yapılır?
Karatay diyeti sık sık yemeden, sadece 2 ya da 3 öğünle günü tamamlayarakyapılmaktadır. Karatay’a göre yağ hücreleri ile kalp ve mide gibi organların salgıladığıleptin hormonu, yemekten 4 saat sonra yani öğün aralarında salgılanmakta ve beyne tokluk sinyali vererek yağ yakımına sebep olmaktadır. Sık sık yemek yendiğinde, yani ara öğünlerde bir şeyler atıştırıldığında leptin hormonunun görevi engellenerek yağ yakımına engel olunmaktadır. Sık sık yemek yemek leptin hormonunun azalmasına ve insülin direncinin artmasına neden olan bir durumdur. Sık sık yemek yendiğinde karaciğer ve pankreas yorulmaktadır. Besinler şekersiz olduğu sürece leptin hormonu etkilenmemektedir. Ara öğünlerde su, kahve, süt gibi şekersiz ve kalorisiz içecekler içebilirsiniz. Karatay diyeti günde 3 öğün yemek yemek, sabah kahvaltısının bol proteinli ve sağlam yapılması ile akşam yemeğine doğru öğünlerin sadeleştirilmesi üzerine kuruludur.

Karatay Diyetinde Yasak Olan Besinler Nelerdir?
Karatay diyetinde her türlü un ürünü ve şeker ürünü yasaklanmıştır. Tüm tahıl grubu yani ekmeğin hiçbir çeşidi yenmemelidir. Şeker içeren her türlü ürün örneğin, meşrubat, kavun, üzüm, muz, incir, karpuz, patates, pirinç, pişmiş havuç diyet süresince asla yenmemelidir. Bunun yanında; market yoğurdu, margarin, Ayçiçek yağı, mısırözü yağı (zeytinyağı ve sağlıklı diğer yağlar tercih edilmelidir), alkollü ve asitli içecekler, kavrulmuş kuruyemişler, yapay tatlandırıcı içeren her ürün, hazır meyveli yoğurtlar, marketteki doğal ortamında yetişmemiş yumurta ve tavuklar Karatay diyetind eyer almayan besinlerdir. Yukarıda bahsettiğimiz besinlerden kaçınarak diyet listesine uyum sağladığınızda kilolarınızı sağlıklı bir şekilde vermeniz mümkündür. Kilo verdikten ve diyetinizi tamamladıktan sonra da bu beslenme şekline sadık kalarak kilo almadan sağlıklı yaşamanız mümkündür.

Karatay Diyeti Örnek Liste
Sizlere Canan Karatay diyetinin temel olarak mantığından ve asla yenmemesi gereken besinlerden bahsettikten sonra şimdi de örnek bir liste ile bu beslenme türünü iyice anlamaya çalışalım. Size vereceğimiz bir haftalık bu örnek liste sayesinde, Karatay diyetinin tam olarak ne olduğu kafanızda netleşecektir. Vereceğimiz bu listedeki ölçüler genel olarak birer ideal porsiyon olmalıdır.

Birinci Gün
  • Kahvaltı: 2 adet yumurta veya 2 yumurtalı menemen, istediğiniz miktarda tuzsuz siyah ya da yeşil zeytin, kuru meyvelerden bir avuç, tuzsuz peynir, şekersiz çay.
  • Öğle: Haşlanmış kırmızı et, bol yeşillikli zeytinyağlı salata, zeytinyağlı bir çeşit sebze yemeği, tuzsuz ayran, yemekten sonra istenirse herhangi bir bitki çayı.
  • Akşam: Izgara tavuk, mevsimsel yeşillik içeren salata.
İkinci Gün
  • Kahvaltı: Haşlanmış 2 tane yumurta, istenilen miktarda siyah veya yeşil zeytin, labne peyniri veya tuzsuz peynir, yeşil biber, maydanoz, domates, içecek olarak süt veya şekersiz bitki çayı, kavrulmamış fındık ve ceviz.
  • Öğle: Zeytinyağlı sebze yemeği ya da barbunya, istediğiniz kadar yoğurt.
  • Akşam: Haşlanmış tavuk eti veya kırmızı et, bol sirkeli veya limonlu salata, bir elma.
Üçüncü Gün
  • Kahvaltı: Tereyağında ya da zeytinyağında 2 yumurtayla yapılmış menemen, labne peyniri veya tuzsuz beyaz peynir, kavrulmamış ceviz, fındık, Antep fıstığı, şekersiz tercih edilen bir bitki çayı.
  • Öğle: Izgara köfte, ev yapımı yoğurt, zeytinyağlı mevsimsel bir sebze yemeği, limonlu veya sirkeli salata, tuzsuz ayran ya da şekersiz meyve suyu.
  • Akşam: Kuzu eti bonfile veya bonfile, zeytinyağlı mevsimsel bir sebze örneğin fasulye ya da enginar, bol limonlu ve zeytinyağlı salata.
Dördüncü Gün
  • Kahvaltı: 2 adet yumurta ile yapılmış omlet veya menemen, labne peyniri ya da tuzsuz peynir, istenilen miktarda siyah-yeşil zeytin, yeşil biber, kavrulmamış çiğ şekilde ceviz, veya badem, şekersiz bitki çayı.
  • Öğle: Bonfile ızgara veya ızgara tavuk, zeytinyağlı pırasa ya da kereviz gibi mevsimlik sebze yemeği, domates, ev yoğurdu ve bir kaşık keten tohumu, su.
  • Akşam: Izgara tavuk eti, zeytinyağlı barbunya veya zeytinyağlı sebze yemeği, bol yeşillikli salata, rendelenmiş şekilde limonlu havuç, turp, ayran.
Beşinci Gün
  • Kahvaltı: 2 yumurtalı tuzsuz peynirli omlet, bol yeşil ve siyah zeytin, maydanoz, kırmızı biber, domates, roka, biber, kavrulmamış ceviz, badem veya fındık, fıstık, şekersiz yeşil çay.
  • Öğle: Izgara balık, közlenmiş yeşil ve kırmızıbiber, domates, rendelenmiş limonlu turp, tuzsuz ayran.
  • Akşam: Izgara köfte, ev yoğurdu, bol salata, zeytinyağlı semizotu veya sebze yemeği, bol su.
Altıncı Gün
  • Kahvaltı: 2 adet yumurtalı menemen veya haşlanmış yumurta, tuzsuz beyaz peynir, domates, çiğ ceviz, fındık, bir bardak süt.
  • Öğle: Izgara bonfile, yoğurtlu semizotu salatası üzerine bir kaşık keten tohumu.
  • Akşam: Izgara balık, rendelenmiş turp, kırmızı soğan, bol yeşillikli salata, roka, bir elma.
Yedinci Gün
  • Kahvaltı: tuzsuz peynirle ve 2 yumurtayla yapılmış omlet, domates, yeşil ve siyah zeytin, biber, maydanoz, ceviz, çiğ badem, şekersiz çay.
  • Öğle: Şiş kebap veya ızgara et, sirkeli çoban salatası, zeytinyağlı bakla veya sebze yemeği.
  • Akşam: Izgara balık, taze yeşilliklerle yapılmış limonlu veya sirkeli salata, közlenmiş kırmızı ve yeşil biber.

Karatay Diyetinin Kuralları Nelerdir?
Karatay diyetinde kilo vermeyi ve sağlıklı olmayı amaçlayan sadece diyet için değil insanın hayatı boyunca yapması gereken kurallar mevcuttur. Canan Karatay bu kuralar dahilinde diyetini oluşturmuş ve kilo vermeyi vaat etmiştir.

• Günde en fazla 3 öğün beslenilmelidir.
• Sabah kahvaltı protein açısından zengin ve besleyici olmalıdır.
• Her gün en az 2 litre su içilmelidir.
• Her gün 30 dk yürüyüş yapılmalıdır.
• Öğünler arasında en az 4 saat bulunmalıdır.
• İşlenmiş ve katkı maddesi içeren hiçbir ürün tüketilmemelidir.
• Yenilen ürünler mevsimine göre seçilmelidir.
• Akşam saat 20:00’den sonra hiçbir şey yenmemelidir.

Karatay Diyetinin Faydaları Nelerdir?
Karatay diyeti aslında ulaşılabilir ve insanın hayatı boyunca sadık kalması gereken bir beslenme tarzıdır. Çünkü Karatay diyetinde en önemli kurallardan biri yediğiniz ürünlerin doğal ve mevsimsel olmasıdır. İçerisinde katkı maddesi bulunan hiçbir pakete girmiş ürünün yenmemesi gerekmektedir. Günde yalnızca 2 veya 3 öğün yenmesi leptin hormonunun işlevini kazanmasını yani yağ yakımını sağlamasını amaçlamaktadır. Diyette bulunan yemekler hafif ve fazlasının zararı olmayan yiyeceklerdir. Bu yüzden porsiyonlarınızı kurallar dahilindeki yiyecekler için artırabilirsiniz. Bu sayede de diğer diyet programları gibi aç kalmadan günü tamamlamış olacaksınız. Bunun yanında diyet yaparken her gün düzenli yürüyüş yaparak sağlıklı kilo verecek ve belki de sporu hayatınıza dahil ederek sağlıkla yaşamaya başlayacaksınız.

(link)
 
En son ilkokul 5 te bisiklet alındı bana.Ortakul lisede kullandım o bisikleti.Sonra üniversiteye başladık.Hep aklımda bisikleti götüreyim okula gider gelirim arada gezerim diye son sene kullandım bu bisikleti.Üniversiteyi bitirdiğimden beri bisiklet almak vardı hep kafamda. Askere gittim bölük komutanımız kışlaya bisikletle gelir gider ama nasıl fit, dinç tam bir asker. Askerlik bitsin alacam hemen dedim(askere 90 gittim 80 döndüm).
Askerlik bitti Ardahan'a atandım kafada var almak ama kara kış falan zor. Gene almadım. Ardahan'da 3 sene çalıştım Kütahya Domaniç'e tayinim çıktı. Alacam bisiklet kafamda var hep.bir buçuk yılda böyle geçti. Bu arada kilom oldu 102.
Bir gün bir arkadaşla oturuyoruz bir kafede muhabbet spor mevzusuna geldi arkadaş "Levent hadi bisiklet alalım." dedi. Kalktık aldık. Kasım 2016 bisikleti aldım salcano NG650 HD . 102 kiloyum. Başladım azar azar binmeye iş o zaman yakın gitgel 2 km. işe bisikletle gidiyorum, markete falan ama ilçe küçük bir uçtan bir uca 10 dakika fakat etrafı dağlık ve alabildiğine orman. Bir hafta sonu çıktım daldım ormanın içine ama nasıl mutluyum nasıl huzurluyum anlatamam. O gün dedim ki hafta içi de binmem lazım. Her sabah 1 saat erken kalkıp 45 dakika biniyorum bisiklete ilçenin etrafında girmediğim orman yolu kalmadı desem yeridir(Tayinim çıktı oradan. özlüyorum o günleri).Neyse fazla uzatmayayım zamanla hafta sonu ve tatil günlerinde yaptığım kmler arttı. 195 km 1 günlük rekorum(Hafif yüklü tur bisikleti ile).
1 ocak 2018 de 78 kiloya kadar düştüm. Bu süreçte yeme alışkanlığım aynı. Aralık sonu That Sugar belgeseline denk geldim. 1 Ocakta şekeri bıraktım. Şeker derken gazlı içecekler, hazır gıdalar ve tatlıyı . Ekmeğe devam. 70 e kadar düştüm 5 ayda. Ondan sonra ramazan bayramında bozdum şeker yememeyi yine başladım tatlıya, hazır gıdalar çikolata, gofret vb yemeye(Gazlı içeceklere başlamadım ama). Kilo gene düşmeye devam etti 68 e kadar.5 aydır 68-72 arası değişiyor.
Canan Karatay'ın bir programına denk geldim.Söyledikleri çok mantıklı geldi.İnternetten de baya araştırdım.Bu yıl başında karatay diyetini(diyet olarak değil ama sağlıklı yaşamak için bu şekilde devam edecem kafamda o var.) denemeye karar verdim. Ekmek, hazır gıdalar, tatlı yok. Günde 2 öğün ama öğünler oldukça sağlam. Sabah 6 gibi kahvaltı, akşam 5 gibi akşam yemeği başka birşey yok.Böyle devam ettim 1 hafta. Bu 1 haftada işe sadece 1 gün bisikletle gidip geldim(gitgel 40 biraz zorlandım). Ertesi sabah kalktım yataktan enerji kalmamış. Kalkacak takati zor buldum. Kahvaltıda dayandım tahin pekmeze, ekmeğe
Bu şekilde karatay diyeti ile beslenerek (ben tam anlamı ile yapmadım bile sayılır.) bisiklete binmeye devam eden var mı? Varsa ne kadar süredir devam ediyor? Neler yaptığını 1 günde yediklerini ve yaptığı km yi paylaşırsa sevinirim.
 
“Spor yapmadıgınız” günlerde 13 günlük isveç diyetini tavsiye ederim, tam disiplinle diyet sonunda garanti 5-6kg verirsiniz. Protein ağırlıklı diyettir, karbonhidrat yok denecek kadar az. Spor yapacagınızda ise 1 saat öncesinden yulaf ezmesi, muz üzüm ceviz karışımı yapıp yıkımı önlemiş olursunuz. Ben 2,5 ayda 10kg verdim bu şekilde
 
Kısa sürede verilen kilolar pek sağlıklı olmayabilir ki, bunun bir de kas erimesi olayı var. Dikkatli olmak gerekir.
 
@Anonim

Kesinlikle öyle, ama yeme alışkanlıklarını düzene sokmak için bazı olumsuzlukları göze almadan da olmuyor. Bunun için diyet ne diyeti olursa olsun uzun süre devam ettirmemek gerek.
 
@danceros anlıyorum ama bu konuda gerçekten dikkatli olmak gerekiyor. Tabii Karatay diyeti de kötü değildir mesela, uyguladığı zaman olumlu sonuç alanlar mutlaka vardır. Ama onun dışında basit öneriler de olabilir. Mesela insanlar biraz az yese ve sağlıklı beslense, yavaş yavaş bütün sorunlar çözülür diye düşünüyorum. :) Misal ne yiyorsan yarısını ye, şekerlisini değil de doğal olanını tercih et gibisinden. Mesela illa şeker lazımsa meyve bunun için var gibi gibi.
 
Canan Karatay mı???:acpsnr::hihi::hihi:
 
Geri