daha önce iki yazı paylaşmıştım:
@bisikletgundemi
sokakta köpek görmek istememek başka bir şey, bütün köpeklerin sokaklardan toplanıp kamplara hapsedilmesini istemek başka.
bu mesele bugünden yarına çözülecek bir mesele değil, hiçbir ülke de bir gecede çözmedi, çözemez. romanya'da 2014 yılında kanun çıkarılarak devlet eliyle sokaklarda köpek katliamı yapıldı, görüntülerini paylaşmak istemedim. sorunu halletti mi peki? hayır. kıyamet koptu, insanlar sokaklara döküldü, katliamı lanetledi, protesto etti. yüz binlerce milyonlarca hayvanı sokaklardan toplayıp kamplara kapatamazsınız, imha edemezsiniz. birileri karşınıza çıkar, engel olur bu zulmünüze. bu meselenin çözümleri var ama hiçbirinde köpeklerin barınaklara kapatılması, kamplarda imha edilmesi yok. kapatmak, imha etmek, bunları isteyenler can nedir canlı nedir hak nedir hukuk nedir bilmiyorlar.
tıpkı sevgi gibi nefret de bir histir ve ifade edilebilir ama "vulnerable" dediğimiz toplulukların can güvenliğini ve varlığını tehdit ve tehlikeye maruz bırakacak şekilde söylemleştirirseniz bunun adı nefret söylemidir, daha da ileri gidip bu topluluklara yönelik eylem çağrısı yapar, eyleme geçer, eylemlere katılırsanız nefret suçu işlemiş olursunuz. türkiye'de bu suçun hukuken tanımlanmamış olması sadece insan topluluklarına değil hayvanlara yönelik de linç eylemlerine zemin açmaktadır. sokaklardan köpeklerin toplanmasını isteyenler, tinerci çocukların da toplanmasını istiyorlar. bir zamanlar tinerci "saldırıları" manşet olurdu, hatırlayın. şimdilerde suriyelilerin "saldırıları" manşet oluyor. o da yetmedi köpek "saldırıları" manşetlere taşınıyor. ama her sene yüzlerce çocuk trafikte öldürülüyor, kimse manşet yapmıyor. on binlerce çocuk merdiven altlarında sömürülüyor, kimse manşet yapmıyor. bunlara ses çıkarmayanlar da gelip buralarda köpekler çocuklarımıza saldırıyor diye feryat ediyorlar. psikolojik sorunları olan zanlı annelerin mahkeme ifadelerinden "hayvanseverlik" cımbızlayacak kadar aciz ve pervasızlar. bu samimiyetsizliktir, demagojidir, ajitasyondur.