Scudo Sports

Şehir içi hız sınırı neden 50km/s?

Anonim

Silinmiş hesap
Kayıt
27 Nisan 2005
Mesaj
467
Tepki
316
50 km/s (30 mil) hız sınırının ne işe yaradığını öğrenmek isteyenler için

Bu videonun linkini başka bir konuya atmıştım ama sonra ayrıca başlık açmaya değecek ve tartışmanın bize fayda sağlayacağı bir konu olduğunu düşündüm.
Bisikletliler için de hayati bir konu. Çocuğun bisikletini arabaya yükleyip sahil yoluna neden taşıyoruz? Biz kendimiz de trafikte kullanmalı mıyız? Nasıl bir risk alıyoruz? Sizce gelecekte bu riski azaltabilecek miyiz?

Ne dersiniz?
 
Scudo
İyice merkezde hız sınırı 30 km/h dir. Yaya yoğunluğu arttıkça hızı sınırı düşürülür. Bu bütün şehirlerde böyledir.
 
hız sınırı ne kadar da 50 olsa kimse uymuyor ne yazıkki
hele yayaların geçiş üstünlüğü gelince daha da tehlikeli oldu çünkü 2 şeritli bir yolda bir şeritte araç dursa yayaya yol verse diğerinden vız diye bir araç geçiyor

bugün aracımla eve dönerken hız sınırı olan 50 km ile giderken bir baktım çok hızlı bir şekilde arkadan bir sedan otomobil bana yaklaştı anladım ve hemen sağa geçip yol verdim ama hızı en az 60-70 idi,yol vermesem sağdan sollayıp geçmeye de niyeti vardı.

Ne yazıkki burası türkiye kural ne uyulur ne denetlenir siz kendi canınızı korumaya çalışın,olan gene size oluyor sonra o maganda sadece ufak bir ceza ile yırtıyor sonra
 
  • Üzgün
Tepkiler: meren12
Benim asıl derdim hız sınırı değil de o hız sınırına uyulmaması. Ayrıca çoğu yerde şehiriçinde bölünmüş yol olmasa da 80 km/s hız sınırı uygulanan yerler var.
 
Hız sınırına uymayana para cezası verilmemeli. Ehliyetine el konulup tekrar kurs ve sınav prosedürlerinden geçince yeni ehliyet verilmeli.

Böylelikle hem mâli yükü olacak, hem vakit kaybedecek, hem de onur kırıcı şekilde aynı dersleri tekrar alacak, kafası basmıyormuş gibi. Bu süre içerisinde de trafikten bir canavar eksilmiş olacak. İkinci kez hata yapar mı sizce?
 
Caydırıcı cezalar verilmedikçe hayvanlar(gerçek hayvan türünü tenzih ederim) insan olma egilimine girmeyecektir!
Elin adamlari bunu bir düzene oturttuysa bizlerde bunu yapabiliriz. Yuzlerce insanin ölmesini beklemek çok anlamsiz. İnsanlar oldukten sonra da kural koymanin bir anlami kalmıyor.
 
Aracın çarpma hızı ile yayanın ölme ihtimali arasındaki ilişkiyi araştıran 55 istatistiksel çalışmanın meta-analizinden çıkan grafik bu.

(link)

"The risk of a fatality reaches 5% at an estimated impact speed of 30 km/h, 10% at 37 km/h, 50% at 59 km/h, 75% at 69 km/h and 90% at 80 km/h."

201947 dosyayı görüntüle
 
@amasseia


kesinlikle haklısın

caydırıcı ceza olarak da minimum 5.000 TL olacak şekilde kullandığı aracın kasko bedelinin %10 değerinde ceza ve her suç işleyişinde de + %2 olacak şekilde artan bir cezalandırma yapılsa herkes muma döner

hem böylece sağlam da bir gelir kapısı elde edilmiş olur
 
  • Beğen
Tepkiler: amasseia
@bisikletgundemi
Google amcanın yardımıyla çevirirsek;

Bir yaya ölümünün olasılığı, 30km / s'lik tahmini bir çarpma hızında% 5 düzeyinde. 50 ile hiç fren yapmadan çarpsan yaklaşık %70 yaşama şansı var. 80le çarparsan %90 ölüyor.
Araştırma özetine göre yaya trafiğinin yoğun olduğu bölgelerde 30–40km / s hız limitleri tavsiye ediliyor. Bu hız limitlerinin, en düşük karayolu ölüm oranlarına sahip ve karayolu güvenliğine Güvenli Sistem Yaklaşımı uygulayan en iyi uygulama ülkeleri tarafından kullanıldığı belirtiliyor.

Pek çok araştırmanın sonuçlarının analizi olduğundan oldukça güvenilir veriler diye düşünüyorum. Paylaşım için teşekkürler ?
 
Düğmeyi sondan ikilemeye başlamak gibi...
Önce geçerli bir çözüm yolu / alternatif olmalı . Daha sonra sınirlar , cezalar...,

Trafiğin akmasini sağlayabilmeli. Neden yoğunluk var ? Neden duraklama , bekleme var? Neden bu kadar insan biraraya sıkıştırılmış ....vb
40 km/ saat ile hiç duraklamadan bir arac gidebilecek mi? Kurallara uymayanlar istisnasiz cezalandirabilecek mi ?
Bence en son bahse deger kisim bu ceza kısmi.
 
Son düzenleme:
@Çağdaş78
Bunlar da doğru. Yine de trafiğin akması değil akmaması bizi daha çok kurtarır diye düşünüyorum. Böylece insanlar daha çok toplutaşıma odaklanır, bisiklet ve yürüme gibi alternatif ulaşım imkanlarını düşünmek zorunda kalırlar.

201964 dosyayı görüntüle
 
@Ozan_ozaN
eğer hükumet kendi kendini bitirmek istiyorsa bunu hemen devreye sokabilir
 
Yasal hız sınırları ya da bir başka deyişle hızı yasalarla sınırlamak kendi başına bir anlam ve çözüm değeri taşımıyor. Türkiye'de her yolun bir hız sınırı vardır, sokak, cadde, anayol, devlet karayolu, otobanlar, uluslarası transit yollar, köy yolları, yani üzerinden araç geçen bütün yollar. Ama yolun bir de işletme hızı vardır, onu da o yolun üstünden geçen araç sürücüleri tayin eder ve bu iki hız değeri arasında neredeyse hiçbir zaman bir tutarlılık, eşitlik görülmez. Şehirlerde 50 km/saat hız sınırı konmuş bir caddede mesela, gün boyunca ölçüm yapsanız, sürücülerin büyük çoğunluğunun bu sınırı aştığını görürsünüz. Yolun hangi şeridinden gidildiği de önemlidir bu tutarsızlığın açığa çıkmasında.

Aşağıda görüntüler aktardığım tez çalışmasını YÖK arşivinden okuyabilirsiniz. Antalya caddelerinde ölçümlere dayanan, güzel bir çalışma. Üç de tablo ekliyorum. İlkinde cadde cadde hız sınırları ve fiilen ölçülen ortalama hızlar verilmiş. İkincisinde ise sürücülere neden hız sınırına uymadıkları sorulmuş. Üçüncü tabloda da, peki siz hızınızı neye göre belirliyorsunuz diye sorulmuş.

Şunu söylemek gerekiyor: Hız sınırını ne yaparsanız yapın, sürücülerin ona uymasını sağlamadığınız sürece o yasaların ve sınırların hiçbir yaptırım gücü yok. Trafik cezalarının sürücüleri yasalara uymaya mecbur kılacağı önermesi de esasen bir safsata. Kaldı ki Türkiye'de trafik cezaları da dolaylı vergi gelirlerinin önemli bir kalemini oluşturuyor, yani trafik bir tür vergi toplama mecrası gibi işlevselleştiriliyor. Ulaşım politikalarında en küçük bir zihniyet farklılaşması olmadığı hâlde trafikte "suç"lar tanımlayıp çeşitlendirerek suçluları "ceza"landırmanın varacağı nihai işlev de ancak bu olabilir zaten. Sürücüleri hız sınırına uymaya mecbur kılmanın ceza'dan daha etkili bir yolu var mesela: Yolun tasarımını sürücünün hız sınırını aşmaktan kaçınmaya mecbur kalacağı şekilde yapmak. Bunun çeşitli uygulama örnekleri var, araştırırsanız bulabilirsiniz.

Peki çözüm ne? Tek bir cevabı yok bunun, ama cezayı kesin ve kestirme bir çözüm olarak görmenin abesliği aşikâr. Ulaşımda adalet ve kentsel mekânın adil kullanımı ilkelerinden hareket ederseniz, kent içi ulaşımda hareket eden araç sayısını azaltıp insanlara hareketlilik kazandırmanız gerekiyor. "Trafik" dediğimiz şeyin kentsel mekânda araç hareketi sayıldığı bir paradigmayı terk ederek, "ulaşım" dediğimiz şeyin kentsel mekânda insan hareketliliği olduğu bir paradigmaya geçmeliyiz. Yanisi, otomobillerin kentte insanların hareket alanını daraltmasına engel olmalı, onlara ayrılan yollar ile insanlara ayrılan yollar arasındaki dengenin aşırı derecede sarsıldığı bir ulaşım ağını acilen insandan yana olacak şekilde yeniden düzenlemeliyiz. Caddeleri daraltmalı, yaya kaldırımlarını genişletmeli, bisiklet şeritleri eklemeli, toplu ulaşıma özel şeritler ayırmalı, yayalaştırılmış alanları çoğaltmalı, kamusal etkinliğin yükseldiği meydanlar, parklar, yeşil alanlar, toplantı alanları gibi alanlar açmalıyız. Ve bütün bunları da kapsayıcılık ve hakkaniyet ilkelerini gözeterek, katılımcı bütçeler ve planlar ile yapmalıyız.

Daha anlatacaklarım var da, yine susayım.

201951 dosyayı görüntüle
201965 dosyayı görüntüle
201966 dosyayı görüntüle
201967 dosyayı görüntüle
 
@bisikletgundemi
Bunu ben de savunuyordum ama elimde gözlem ve çıkarımlarım dışında somut veri yoktu. Oysa bunun hakkında tez yazılmış.

Sonuç da şaşırtıcı. Çoğu kişi trafik yoğunluğuna göre ayarladığını söylemiş ki bu durumda arabaları yavaşlatmanın en iyi yolunun onlar için trafik yaratmak olduğu anlaşılıyor. Şerit daraltma ve hız kasisleri geliyor hemen aklıma.

Değerli paylaşım için teşekkürler.
 
Amac insan odakli olmali. Araba , bisiklet ..... amaçli olmamalı. Müteahit inşaat, esnafa işgaliye izni verildikçe , planlar tutmaz. Hele o planlar bir kaç kodamanin menfaatine göre yapılırsa zaten bastan hata yapılıyor. Dikkat edin şehirlerde kasabalarda yerel yönetimdeki meclislerde , komisyonlarda eşraf tabir edilen kesim olur. Ve değil bina , yol,kavşak, kopru..... yapmak cukur da açılsa , tepe de yapılsa bu isler ranta ,.menfaate göre yapılır.
Trafik, statik, ekolojik,ergonomik, ekonomik, psikolojik, sosyolojik ,pedagojik,klimatik, ...... gibi etkileri yada sonuçları düşünülmez. Hadi bunlar bilimsel bakış açısı gerektiriyor, araştırmalar, elde edilen sonuçların karşılaştırması, öngörü ve tahminler ...... hiçbirini yapamadın bari keyif veren ,rahatına uygun bir şehirleşme ortaya koy . O da yok. Sadece birkaç kişinin banka hesabına bakarken keyif alması amaçlanmış. Geri kalanlar da bir şekilde kendi kafasına göre takılıyor. Bazen cezadan çekiniyor, bazen çoğunluğun kuralsizligina güvenip kendisi de kurallara uymuyor.
 
dün odtü den bir otostopçu aldım kızılaya doğru gidiyorum. tam armada avm nin orada trafik tıkalı. hep tıkalı zaten orası. eski başkan ordan artık nasıl bir fayda sağlıyorsa, orayı illa ki daraltacağım diye inat etti ve ceremesini artık gelecek nesiller çekecek. bir iş yaparken insan annesini düşünmeli. annesini sevmiyorsa başka tabii, ama annesini seviyorsa, yanlış birşey yaptığında annesine nasıl küfür edildiğini duyabilmeli en azından.
otostopçu ile ülkenin sorunlarını konuştuk. mezun olur olmaz kanada yada almanyaya gitmeyi planlıyor. gideceksen gelme sakın dedim, çünkü anglosakson düzene alışıyorsunuz, orada muma dönüyorsunuz sonra buraya gelince kırmızı ışıkta geçiyor, yaya geçidine park ediyor ve orada kurallardan dolayı yapamadığınız ne varsa burada yapıyorsunuz ve canınız yandı mı da ahhh kanada ahhh almanya diye ağlıyorsunuz dedim. peki neden böyle burası dedim? fazla üzmedim. bak, oradaki kanunların hepsi burada da var ama uygulanmıyor. yaya geçidine park eden aracı vatandaş şikayet etmez neden? çünkü bilir ki, birgün kendisi de o yaya geçidine park edecek. o zaman kendi başı yansın istemez. almanyada yıllardır işçi olarak yaşayan bir tanıdığımızın bize anlattığı ama yalan ama gerçek bir anektod sıkıştırdım araya. almanyada demişti, geri dönüşen herşeyi ayrıştırıp temizleyip çöpe atıyoruz. misal bir yoğurt kabını temizliyoruz, çöpe öyle atıyoruz. kirli yoğurt kabı atarsak, yetkililer tüm apartmana hem de epey yüklü bir ceza kesiyor. o nedenle, işini düzgün yapan apartman sakini, ceza yememek için komşusunun çöpünün kontrol ediyor, uyarmadan yetkililere şikayet ediyor ve cezayı hatayı yapan yiyor. orada herkes herkesin polisi demişti. ne kadar doğru bilmiyorum. ancak, bayram tatilinde, karşı şeritten sellektör yapıp bizim şerittekine ilerde radar var dikkatli ol diyen yardımseverler gördüm. bizim şeritteki radarın yanına durdum, durumu aktardım. çünkü selektörle adam uyarmak yasak. polisler çözüm bulamıyoruz dedi. çözüm basit, full hd çözünürlüklü kameralı bir dronu, 75m yukardan uçur, bas cezayı.
 
@turcudede

Bisikletler için de yerleşim yerleri içinde 30km / saat hız sınırı var. Bu yazdıklarınız bisiklet ile 30'dan hızlı gidenlere de uygulanmalı mı?
 
Zaten hep o almanların yüzünden. ???Millet alman arabası, japon elektroniği, amerikan telefonu, yunan adası için neler yapiyor, nelerin yapılmasına göz yumuyor.
 
@Murat B.

Aslında evet, adalet olacaksa herkes için olmalı. Ama sistemdeki yanlışlık; iki taşıtı aynı yola koyup birine yüksek hız diğerine düşük hız limiti koymak.

Trafikteyken araçlarla beraber ilerlemek zorunda kalıyoruz, sırf canımızı riske atmamak için. Mahalle arasında ise hız limitinin üstünde giden bir bisikletli, önüne çocuk fırladığında kolay duramayabilir.

Neyse ki plakamız yok :)
 
Geri