Nevzat KÖSEOĞLU
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 12 Kasım 2006
- Mesaj
- 1.470
- Tepki
- 569
- Şehir
- Samsun
hep merak etmiştim bu adamı
Dünyanın en zorlu yarışı olarak kabul edilen Fransa Bisiklet Turu’nu 6. kez kazanarak daha önce kimsenin başaramadığını başardı. Ancak bu öyküyü çok daha inanılmaz kılan şey, bu öykünün kahramanı olan adamın, zamanında 3 ay ömrü kaldığına inanılan ve bisikletteki zaferleri kadar kurduğu kanser vakfıyla da çok büyük işler başaran bir adam olması.
İLK YILLAR: YETENEKLİ VE İYİ BİR BİSİKLETÇİ
Lance 1971 yılında Texas’ta dünyaya gelir. Annesi Linda’nın büyük desteğiyle spora başlar ve 13 yaşında Iron Kids Triatlonu’nu kazanır. Lisenin son yılında ABD Olimpiyat Bisiklet takımıyla çalışma fırsatı bulur ve bu olay hayatının yönünü belirler. Ardından yeteneğini sergilemeye başlar ve 1989’da Moskova’daki Dünya Gençler Şampiyonası’na çağrılır. 1991’de ABD Amatör Bisiklet Şampiyonluğu’nu kazanır. 1992 Barcelona Olimpiyatları’nda yol yarışında 12. olmayı başarır ve hemen ardından profesyonelliği seçer.
Amatörken basamakları koşarcasına çıkan Lance, profesyonel olur olmaz kendini ispatlamaya çalışır ve ilk olarak klasik San Sebastian yarışına çıkar. Kendine olan korkunç güveni çizgiyi kazananın tam 27 dakika arkasında geçmesiyle parçalara ayrılır. Daha sonraları o gün bisikleti bırakma derecesinde moral bozukluğu yaşadığından bahseder. Ancak hayatının idolü olan annesi buna engel olur ve ona önemli olanın yarışı kazanmak değil bitirebilmek olduğunu öğretir.
Armstrong 1993’e fırtına gibi girer. ABD Şampiyonu olur. Ardından Dünya Şampiyonluğu gelir. Hepsinden de önemlisi Fransa Turu’nda ilk etap birinciliği gelir. Bir anda yıldız olmuştur. Yılın 8 ayını Avrupa’da geçirmeye başlar.
1995’te Du Pont Turu’nu kazanır. Kendisini bisikleti bırakma noktasına getiren San Sebastian yarışını tarihte kazanan ilk Amerikalı olur. Ve Fransa Turu’nun dağlarda geçen 18. etabında düşen takım arkadaşı Fabio Casartelli’nin yerine atağa kalkar ve dramatik bir zafer kazanır.
1996’da ABD Olimpiyat Takımı’na girer ve Atlanta’da zamana karşı yarışta 6., yol yarışında 12. olur. DuPont’u üstüste kazanan ilk insan olur. Aynı yıl Fransızların ünlü ekibi Cofidis ile sözleşme imzalar. Fransa’da Akdeniz stili harika bir ev yaptırır ve eve annesi adında Casa Linda adını verir. 1996 sezonu kapanırken Armstrong, Dünya sıralamasında 1 numaraya yerleşmiştir. Ve bu başarılarla dolu yıl kötü bir haberle biter.
EN ÖLÜMCÜL RAKİP: KANSER
Bir gün bisikletten acılar içinde indiğinde 1996 Ekim’inin başlarıdır. Doktorlar acı haberi verir. Lance testis lanseridir. Testler kanserin mide, beyin ve akciğerlere yayıldığını göstermektedir. Doktorlar yaşama şansını yüzde 50 olarak açıklarlar.
Aslında testis kanseri kemoterapiye en olumlu yanıt veren kanser türlerinden biridir. (Bilgi için teşekkürler Gökçen.) 15-35 yaş arası erkeklerde en sık görülen kanser türüdür ve erken teşhiste yaşama şansı yüzde 90’dır. Ancak Lance da birçok genç, sağlıklı insan gibi uyarı işaretlerini kulak arkası etmiştir. Bu da çok geç teşhis konulmasına yol açmıştır.
Korkmuş olan ama bir o kadar da kazanmaya kararlı olan Lance, önce çok ağır bir kemoterapi yöntemini kullanır, ardından da, bir uzmanın tavsiyesiyle, yan etki olarak akciğer kapasitesinin azalmasını engelleyen değişik bir kemoterapi yöntemi dener. Bu arada, birinde kanserli testisinin alındığı, diğeri beynindeki 2 tümörün alındığı 2 büyük ameliyat geçirir.
1996’da TV yorumcusu ve Lance’in takımı Motorola’nın halkla ilişkiler müdürü olan Paul Sherwen, Armstrong’un kansere yakalandığını tüm dünyaya duyuran kişi olur. Sonrasını şöyle anlatıyor; “Hayatımın en kötü haftalarından biriydi. Birkaç ay sonra onu Indianapolis’te hastanede ziyaret ettim. Ne saçları vardı ne de kaşları. Herşeyin bittiğini, onu son kez görmekte olduğumu düşündüm. Oysa hem ben hem de ona sadece 3 ay ömür biçen doktorlar yanılmıştı.”
Ardından tedavisi olumlu yanıt vermeye ve birgün bisiklete dönme umutları yeşermeye başlar. Armstrong sonraları, en umutsuz anlarında içinden bir sesin ona sürekli mücadele etmesini, ayağa kalkmasını söylediğinden bahseder.
Armstrong, kanserle savaşından galip ama fiziksel ve manevi olarak hasarlı bir şekilde çıkmıştır. Ancak bugün geçmişe döndüğünde “başıma gelen en iyi şeydi” diye bahsediyor bu savaştan. Ve artık daha duyarlı biridir. Kanserle savaşı kazanmış birçokları gibi oda hayata bakış açısını değiştirir. Kemoterapinin kazıdıkları sadece kanserli hücreler değil geçmişindeki tüm olumsuzluklardır.
Bu arada hastalığını öğrenmesinden hemen sonra spermlerini dondurmuştur. Bu spermler ileriki yıllarda ona 3 çocuk kazandıracaktır.
Armstrong’un iyileşmesindeki en önemli faktörlerden biri de bu acımasız hastalık hakkında kendini eğitmesidir. Hastalığın teşhisinden sonra Lance Armstrong Vakfı adında bir vakıf kurar ve kanser hastalarına yardım etmeye, toplumu daha duyarlı olmaya çağırmaya başlar.
Lance Armstrong Vakfı bugün dünyanın önde gelen kanserle savaş vakıflarından biri. Araştırma, eğitim, toplum sağlığı ve toplumun biliçlendirilmesi olmak üzere 4 programda faaliyet gösteriyor. Her yıl düzenlenen organizasyonlarla milyonlarca dollar kanser araştırmalarına aktarılıyor.
Armstrong bir yandan vakfıyla ilgilenirken öte yandan da bisiklete geri dönmeye çalışır. Hastalığı atlattığında vücudunda işe yarar tek bir kas kalmamıştır. Bütün kaslarını en baştan örmeye başlar. İyileşmesi mucizevidir ancak bisiklete dönmesi tam bir çılgınlıktır.
Cofidis ise sözleşmesini çoktan feshetmiştir.
pek uzun oldugu için 2. bolumunu yazmadım eger istersenız bu hikayenin 2. bolumunu de yazarım teşekkürler
Dünyanın en zorlu yarışı olarak kabul edilen Fransa Bisiklet Turu’nu 6. kez kazanarak daha önce kimsenin başaramadığını başardı. Ancak bu öyküyü çok daha inanılmaz kılan şey, bu öykünün kahramanı olan adamın, zamanında 3 ay ömrü kaldığına inanılan ve bisikletteki zaferleri kadar kurduğu kanser vakfıyla da çok büyük işler başaran bir adam olması.
İLK YILLAR: YETENEKLİ VE İYİ BİR BİSİKLETÇİ
Lance 1971 yılında Texas’ta dünyaya gelir. Annesi Linda’nın büyük desteğiyle spora başlar ve 13 yaşında Iron Kids Triatlonu’nu kazanır. Lisenin son yılında ABD Olimpiyat Bisiklet takımıyla çalışma fırsatı bulur ve bu olay hayatının yönünü belirler. Ardından yeteneğini sergilemeye başlar ve 1989’da Moskova’daki Dünya Gençler Şampiyonası’na çağrılır. 1991’de ABD Amatör Bisiklet Şampiyonluğu’nu kazanır. 1992 Barcelona Olimpiyatları’nda yol yarışında 12. olmayı başarır ve hemen ardından profesyonelliği seçer.
Amatörken basamakları koşarcasına çıkan Lance, profesyonel olur olmaz kendini ispatlamaya çalışır ve ilk olarak klasik San Sebastian yarışına çıkar. Kendine olan korkunç güveni çizgiyi kazananın tam 27 dakika arkasında geçmesiyle parçalara ayrılır. Daha sonraları o gün bisikleti bırakma derecesinde moral bozukluğu yaşadığından bahseder. Ancak hayatının idolü olan annesi buna engel olur ve ona önemli olanın yarışı kazanmak değil bitirebilmek olduğunu öğretir.
Armstrong 1993’e fırtına gibi girer. ABD Şampiyonu olur. Ardından Dünya Şampiyonluğu gelir. Hepsinden de önemlisi Fransa Turu’nda ilk etap birinciliği gelir. Bir anda yıldız olmuştur. Yılın 8 ayını Avrupa’da geçirmeye başlar.
1995’te Du Pont Turu’nu kazanır. Kendisini bisikleti bırakma noktasına getiren San Sebastian yarışını tarihte kazanan ilk Amerikalı olur. Ve Fransa Turu’nun dağlarda geçen 18. etabında düşen takım arkadaşı Fabio Casartelli’nin yerine atağa kalkar ve dramatik bir zafer kazanır.
1996’da ABD Olimpiyat Takımı’na girer ve Atlanta’da zamana karşı yarışta 6., yol yarışında 12. olur. DuPont’u üstüste kazanan ilk insan olur. Aynı yıl Fransızların ünlü ekibi Cofidis ile sözleşme imzalar. Fransa’da Akdeniz stili harika bir ev yaptırır ve eve annesi adında Casa Linda adını verir. 1996 sezonu kapanırken Armstrong, Dünya sıralamasında 1 numaraya yerleşmiştir. Ve bu başarılarla dolu yıl kötü bir haberle biter.
EN ÖLÜMCÜL RAKİP: KANSER
Bir gün bisikletten acılar içinde indiğinde 1996 Ekim’inin başlarıdır. Doktorlar acı haberi verir. Lance testis lanseridir. Testler kanserin mide, beyin ve akciğerlere yayıldığını göstermektedir. Doktorlar yaşama şansını yüzde 50 olarak açıklarlar.
Aslında testis kanseri kemoterapiye en olumlu yanıt veren kanser türlerinden biridir. (Bilgi için teşekkürler Gökçen.) 15-35 yaş arası erkeklerde en sık görülen kanser türüdür ve erken teşhiste yaşama şansı yüzde 90’dır. Ancak Lance da birçok genç, sağlıklı insan gibi uyarı işaretlerini kulak arkası etmiştir. Bu da çok geç teşhis konulmasına yol açmıştır.
Korkmuş olan ama bir o kadar da kazanmaya kararlı olan Lance, önce çok ağır bir kemoterapi yöntemini kullanır, ardından da, bir uzmanın tavsiyesiyle, yan etki olarak akciğer kapasitesinin azalmasını engelleyen değişik bir kemoterapi yöntemi dener. Bu arada, birinde kanserli testisinin alındığı, diğeri beynindeki 2 tümörün alındığı 2 büyük ameliyat geçirir.
1996’da TV yorumcusu ve Lance’in takımı Motorola’nın halkla ilişkiler müdürü olan Paul Sherwen, Armstrong’un kansere yakalandığını tüm dünyaya duyuran kişi olur. Sonrasını şöyle anlatıyor; “Hayatımın en kötü haftalarından biriydi. Birkaç ay sonra onu Indianapolis’te hastanede ziyaret ettim. Ne saçları vardı ne de kaşları. Herşeyin bittiğini, onu son kez görmekte olduğumu düşündüm. Oysa hem ben hem de ona sadece 3 ay ömür biçen doktorlar yanılmıştı.”
Ardından tedavisi olumlu yanıt vermeye ve birgün bisiklete dönme umutları yeşermeye başlar. Armstrong sonraları, en umutsuz anlarında içinden bir sesin ona sürekli mücadele etmesini, ayağa kalkmasını söylediğinden bahseder.
Armstrong, kanserle savaşından galip ama fiziksel ve manevi olarak hasarlı bir şekilde çıkmıştır. Ancak bugün geçmişe döndüğünde “başıma gelen en iyi şeydi” diye bahsediyor bu savaştan. Ve artık daha duyarlı biridir. Kanserle savaşı kazanmış birçokları gibi oda hayata bakış açısını değiştirir. Kemoterapinin kazıdıkları sadece kanserli hücreler değil geçmişindeki tüm olumsuzluklardır.
Bu arada hastalığını öğrenmesinden hemen sonra spermlerini dondurmuştur. Bu spermler ileriki yıllarda ona 3 çocuk kazandıracaktır.
Armstrong’un iyileşmesindeki en önemli faktörlerden biri de bu acımasız hastalık hakkında kendini eğitmesidir. Hastalığın teşhisinden sonra Lance Armstrong Vakfı adında bir vakıf kurar ve kanser hastalarına yardım etmeye, toplumu daha duyarlı olmaya çağırmaya başlar.
Lance Armstrong Vakfı bugün dünyanın önde gelen kanserle savaş vakıflarından biri. Araştırma, eğitim, toplum sağlığı ve toplumun biliçlendirilmesi olmak üzere 4 programda faaliyet gösteriyor. Her yıl düzenlenen organizasyonlarla milyonlarca dollar kanser araştırmalarına aktarılıyor.
Armstrong bir yandan vakfıyla ilgilenirken öte yandan da bisiklete geri dönmeye çalışır. Hastalığı atlattığında vücudunda işe yarar tek bir kas kalmamıştır. Bütün kaslarını en baştan örmeye başlar. İyileşmesi mucizevidir ancak bisiklete dönmesi tam bir çılgınlıktır.
Cofidis ise sözleşmesini çoktan feshetmiştir.
pek uzun oldugu için 2. bolumunu yazmadım eger istersenız bu hikayenin 2. bolumunu de yazarım teşekkürler