Erkan Mersin
Üye
- Kayıt
- 7 Mart 2011
- Mesaj
- 13
- Tepki
- 19
- Şehir
- istanbul
- Bisiklet
- Corratec
yeniden merhaba,
tüm bisiklet tutkunlarına ve doğaseverlere saygılar sevgiler,
bundan sonraki turlarımı da derli toplu olması için bu başlık altına eklemeyi düşünüyorum.
bu başlığın ilk turu olan ali dağı tırmanış turu ile başlamak istiyorum.
saat 10.30 itibariyle demir atım ve ben turumuza başladık.
google erath dan yaptığım ön araştırmaya göre öncelikle seyyid burhanettin den talasa dönülecek kavşağa ulaşmam gerekiyordu, bu kavşaktaki yamaç paraşütü kullanan sporcu heykeli ve arkasındaki ali dağı aslında turun başlangıç noktası da sayılabilir.
(link)
bu kavşağı bildiğim için buraya ulaşmam kolay oldu. yamaç paraşütü ve arkada karla kaplı ali dağı.
buradan talas istikametine dönüp devam ettim.
talas istikametine doğru ilerlerken endürlük köyüne (artık mahalle olmuş) döneceğim yol ayrımını bulmam gerektiğini düşünüyorum sürekli.
(link)
erciyes tıp fakültesi önündeki ışıklar ve oradaki sağ tarafa dönen yol ayrımının benim dönmem gereken yol ayrımı olduğunu düşünüyorum ama daha önce belirttiğim gibi kayseride yön tabelaları bazı yerlerde yok, bazı yerlerde eksik, bazı yerlerde de yanış yönlendiriyor. burada yön tabelası yok, ama siz ali dağına tırmanmak istiyorsanız, endürlük e gitmek istiyorsanız buradan sağa dönmeniz gerekiyor.
(link)
biraz ilerledikten sonra gidiş-geliş yolunun arasındaki yeşil alanda, bu caddenin komando caddesi olduğunu anlamamızı sağlayacak koca bir taşın üzerine yazılmış yazıyı gördüm.( internette bu caddenin tomarza yolu ve atatürk bulvarı olduğu yazıyor.)
bu taşa cadde ismini yazmak yerine yol ayrımına ali dağı, endürlük, akçakaya yazan bir işaret tabelası koymak daha ucuza gelirdi işe de yaramış olurdu diye düşündüm.
(link)
endürlük yazan bir tabela görebilmeyi umarak yola devam ettim.
(link)
ali dağı ile erciyes aynı kareye girmeye başladı.
karlarla kaplı ali dağına yaklaşınca tırmanışın zor olacağını düşünmeye başladım.
(link)
bir miktar tırmanınca şehir manzarası oluşmaya başladı.
(link)
tırmanacağım yamaç, dik ve karlı haliyle ürkütücü görünüyordu..
(link)
biraz daha tırmandıktan sonra yolun sağında ali dağı mesire alanı, solunda ise yer altı şehri yazan tabelayı gördüm. birkaç fotoğraf çekmek için yolun soluna geçtim.
(link)
yer altı şehri ile ilgili bilgi tabelası.
(link)
merdivenlerlerden girişe ulaşılıyor, ben zaman kaybetmemek için birkaç fotoğraf çekip tekrar yola çıkmayı daha uygun görüyorum.
(link)
pencereler.
(link)
çıkış kapısı
(link)
yola koyulup, bir miktar daha tırmandıktan sonra endürlük yazan ilk tabelayı görünce doğru yolda olduğumu görmenin bana verdiği sevinci tarif edemem.
biraz daha tırmanınca ali dağına dönen bozuk bir toprak sapak gördüm ama google earth dan hatırladığım kadarı ile birkaç toprak yolun birleştiği daha düzgün olduğunu hayal ettiğim çıkış başlangıç yerinin burası olmadığını düşündüm. hem ali dağı yazan bir işaret tabelası da yoktu.
(link)
ali dağının güney tarafına geçip bu tarafta karların erimiş olduğunu ve toprak yolun dağın tepesine doğru yükseldiğini görünce başka toprak yol olmayacağı, yani dönmem gereken sapağı geçtiğime dair kanaatim güçlendi.
ama yol aşağı doğru hafif meyilli olduğu için saldım kendimi aşağıya doğru bir süre gittim.
(link)
at binicilik merkezinin kapısı dikkatimi çekti ve bir fotoğraf çekip bir miktar daha ilerledim.
(link)
erciyese o kadar yaklaşmıştım ki, yanlış yolda olduğumdan kesinlikle emin olup ilk gördüğüm bozuk toprak sapağa ulaşmak için geri döndüm
bu arada ali dağının arkasında iki tane at binicilik merkezi birkaç tane de tavuk üretim çiftliğinin olduğunu öğrenmiş oldum
bu da züğürt tesellisi 
gittiğim yoldan geri dönüp toprak yol sapağından içeri doğru bir miktar ilerledim.
(link)
toprak sapaktan çamurlu yola girip biraz ilerledikten sonra bir tabela ile karşılaştım.
ali dağına çıkan tek yol burası o kadar para harcanmış ağaç fidesi dikimiş, damla sulama sistemleri kurulmuş, yol kenarına bir işaret tabelası koymayı bir allahın kulu akıl edememiş mi diye kendi kendime söyleniyorum. zaten bu tabelayı da bir dernek koymuş, belediye değil.
kayseride bir yere ulaşmak için ya yanında bir rehber olacak, ya da benim yaptığım gibi deneme yanılma yöntemi ile yanıla yanıla sonunda doğruyu buluyorsun. (bu değil, bu değil, bu bizim köyden değil gibi bir durum var.)
(link)
çamurlu yoldan demir atımla en düşük viteste dağa tırmanırken, yamaç paraşütü yapan birisini görüntülemek için ilk kez durakladık.
(link)
bizim tırmanmaya devam ettiğimiz yolu tırmanmayı göze alamayan kırmızı bir taksi vaz geçti ve geri dönüyor, yukarıda ise yamaç paraşütü süzülmekte..
(link)
tekrar tırmanmaya başlamadan önce yol kenarlarındaki erimekte olan karların oluşturduğu su sızıntısı ile iyice kaygan çamur haline gelmiş toprak yola bakıp, sadece 4x4 araçların yola devam ettiğini görüp, nereye kadar tırmanabileceğimi düşünüyorum..
(link)
bir tabela görüp yanına yaklaşıyorum. rakım 1.540 yani yaklaşık 500 metre tırmanmışım toplam.
1540 üzerindeki 2 + 500 km ise beni epeyce güldürüyor. iki ile beş yüzü toplayınca 502 km yapar neticede. yurdum insanı oldum olası matematik dersini sevmez. kafası çalışan ticaretle uğraşır kafası çalışmayanı okula göndeririz diye okuyan ile alay ederler, 2.5 km, 2.500 mt yazmayı beceremezler. basit ama önemli olduğunu düşündüğüm detaylara takılıyorum, yağlı boya ile 2+500 ün yanına = 502 km ? yazmayı hayal ediyorum , gülümseyerak tırmanışa devam ediyorum. başka türlü bu yol bitmez
(link)
yolun bu kısımlarında, çamurun biraz sertleşmiş olduğu yerlerde tırmanış daha kolay oluyor..
(link)
bu tabelada 3+500 yazıyor. şaşırtıcı ama doğru da bir tarafı var. daha önce toplam 502 km idi, şimdi 503 km olmuş 1 km fark var. en azından burası doğru
rakım 1610, topu topu 70 mt daha tırmanmışım %7 lik bir meyil var, toplamda da 570 mt ye yakın bir tırmanış olmuş, ama epeyce yorulduğumu hissediyorum. buna da yokuştan çok, çamur sebep oluyor. erkilete 400 mt asfalt yolda tırmanırken hiç zorlanmamıştım çünkü.
(link)
demir atımın hemen arkasında erciyesin göründüğüne bakmayın ikisi arasında uçurumu andıran çok dik, 45 derece gibi görünen oldukça dik eğimli bir yamaç ve uzun bir mesafe var.
(link)
ve sonunda ali dağının zirvesine yakın yerdeki düzlük alana ulaşıyorum.
bir ev kalıntısı ve kemerler dikkatimi çekiyor..
ali dağının zirvesinde üç tepe var, en yüksek olanına yöneliyorum ama erimeye başlamış 20-30 cm yüksekliğinde kar ve 5 cm civarı balçık çamur birbirine girmiş, jeeplerin hallaç pamuğuna çevirdiği yolda değil tırmanmak zemindeki çamur kar karışımı içinde, bisikletten düşmemek imkansız. sürekli teker sağa sola kayıyor. geri dönüyor ve biraz daha ilerideki kayseri tarafındaki daha küçük olan yamaç paraşütçülerinin pist olarak kullandığı tepeciğe çıkabilir miyim diye ona yöneliyorum.
(link)
ciddi derecede kaygan ve riskli bir durum var. aynı durum o tepecik için de geçerli. oysaki zirveye ulaşmak için bu küçük tepe için yaklaşık 75, diğer en büyük tepe için 150 mt civarı bir tırmanış kalmıştı. deniz bitti diyorum..
(link)
yanımda getirdiğim çörekleri çantamdan çıkartıp afiyetle yiyorum
üçte ikisi boşalmış olan pet şişedeki suyumu da içip beş-on dakika dinleniyorum.
(link)
sonra şehrin birkaç fotoğrafını daha çekiyorum.
(link)
(link)
(link)
erciyesin de buradan görünüşünü kareliyorum. eriyen karın buharlaşması ile bisiklet civarında bir gökkuşağı oluştuğunu sonradan farkettim.
(link)
kanatlarını açmış bir kartala benzeyen, erciyesin zirvesine de bisiklet ile tırmanabilir miyim diye aklımdan geçirmedim desem yalan olur..
bisikletin tekerine zincir takılırsa neden olmasın diye düşünüyorum. henüz oraya zirveye çıkmadım. çıktığımda bunun olabilirliğini de gözlemleyeceğim. şimdilik bir fantezi olarak bekleyedursun.
(link)
dönüş başlıyor, inişin çıkıştan daha riskli olduğunu dönüşün hemen başlarında anladım.
zemin kaygan ve bazı yerleri çok engebeli idi.
bisikletin kontrolden çıkması ve yamaçtan uçması riski beni epeyce tedirgin etti.
frene basmak için bile engebesiz ve su akmayan bölümler bulmam gerekiyordu.
engebeli çamurlarda frene basınca bir miktar kayma oluyordu.
on, on beş, bazen yirmi metrede bir frene basarak, demir atımın bu zor şartlar altındaki performansını ve uyumumuzu test ettim.
tırmanma yorucu, iniş stresli idi.
(link)
yolda “insan” marifetiyle zorlanarak sökülmüş bir meşe ağacı kütüğü gördüm.
kökleri ile sımsıkı tuttuğu kaya parçası ile birlikte yerinden sökmeyi başarmak için epeyce uğraş verilmiş olmalı.
(link)
gelirken yanımda getirdiğim ve uygun bir yer bulup dikmeyi düşündüğüm, yüz tane civarındaki meşe palamutlarını dikmek için en uygun yerin burası olduğunu düşündüm.
bir dal parçası ile toprakta açtığım yerlere birer birer tohumları yerleştirip üzerlerini kapadım.
(link)
son üç taneyi de yan yana dikip, işe yaradığı için çok mutlu olduğunu düşündüğüm o meşe dalını da oraya bıraktım.
palamutları dikerken yoldan geçen arabalardan bana garip garip bakıyorlardı.
ağaç diktiğimi anladıklarını düşünmüyorum. çünkü burada ağaç dikme kültürünün olmadığını biliyorum. umarım zamanla o da oluşur. son yıllarda az da olsa gelişmeler olduğunu belirtmekte fayda var.
açıkçası ben de insanların ağaçları neden söktüklerini anlamıyorum. neden takside içtikleri bira şişelerini taksinin camını açıp yola fırlattıklarını anlamıyorum. asfalt yol üzerinde, taksi veya bisiklet tekerini çok kolaylıkla parçalayacak şekilde görünen , ortadan ikiye bölünmüş, sivri tarafı yukarıda bira şişelerinin boğum kısımlarını gördüm dört beş yerde. birilerinin tekeri mutlaka patlayacak. belki şişeyi atan kişinin tekeri patlayacak kim bilir. yasakları hiç sevmem ama daha sağlıklı olmasına rağmen cam şişelerin kullanılmasının yasaklanmasını bile düşündüm. yasak koyarak bu sorunu çözmek, insanları eğitmekten daha kolay gibi görünüyor.
bu sıkıcı konuyu bir kenara bırakıp, son olarak gezinin en keyifli kısma gelelim.
şehrin manzarasının ilk görüldüğü yere geldiğimde, taksilerin park etmiş olduğunu, insanların sürekli birbirlerinin fotoğrafını çektiğini gördüm. işte oradan sonra parmaklarımı frenden çektim
yokuş eğimi epeyce azalmıştı ve çok hafif bir meyil ile yol tıp fakültesinin olduğu yere kadar uzuyordu.
başımı öne eğdiğim zaman hiç pedal çevirmememe rağmen hızımın arttığını dik durduğum zaman hızımın yavaş yavaş azaldığını farkettim.
demir atımın da bu geziden çok keyif aldığını hissettim, ikimizin de görünüşü çamurlu idi ama ikimizin de keyfi gıcır idi
başka bir turda görüşmek üzere,
güvenli ve keyifli maceralar, sağlıklı ve mutlu günler dileriz.
tüm bisiklet tutkunlarına ve doğaseverlere saygılar sevgiler,
bundan sonraki turlarımı da derli toplu olması için bu başlık altına eklemeyi düşünüyorum.
bu başlığın ilk turu olan ali dağı tırmanış turu ile başlamak istiyorum.
saat 10.30 itibariyle demir atım ve ben turumuza başladık.
google erath dan yaptığım ön araştırmaya göre öncelikle seyyid burhanettin den talasa dönülecek kavşağa ulaşmam gerekiyordu, bu kavşaktaki yamaç paraşütü kullanan sporcu heykeli ve arkasındaki ali dağı aslında turun başlangıç noktası da sayılabilir.
(link)
bu kavşağı bildiğim için buraya ulaşmam kolay oldu. yamaç paraşütü ve arkada karla kaplı ali dağı.
buradan talas istikametine dönüp devam ettim.
talas istikametine doğru ilerlerken endürlük köyüne (artık mahalle olmuş) döneceğim yol ayrımını bulmam gerektiğini düşünüyorum sürekli.
(link)
erciyes tıp fakültesi önündeki ışıklar ve oradaki sağ tarafa dönen yol ayrımının benim dönmem gereken yol ayrımı olduğunu düşünüyorum ama daha önce belirttiğim gibi kayseride yön tabelaları bazı yerlerde yok, bazı yerlerde eksik, bazı yerlerde de yanış yönlendiriyor. burada yön tabelası yok, ama siz ali dağına tırmanmak istiyorsanız, endürlük e gitmek istiyorsanız buradan sağa dönmeniz gerekiyor.
(link)
biraz ilerledikten sonra gidiş-geliş yolunun arasındaki yeşil alanda, bu caddenin komando caddesi olduğunu anlamamızı sağlayacak koca bir taşın üzerine yazılmış yazıyı gördüm.( internette bu caddenin tomarza yolu ve atatürk bulvarı olduğu yazıyor.)
bu taşa cadde ismini yazmak yerine yol ayrımına ali dağı, endürlük, akçakaya yazan bir işaret tabelası koymak daha ucuza gelirdi işe de yaramış olurdu diye düşündüm.
(link)
endürlük yazan bir tabela görebilmeyi umarak yola devam ettim.
(link)
ali dağı ile erciyes aynı kareye girmeye başladı.
karlarla kaplı ali dağına yaklaşınca tırmanışın zor olacağını düşünmeye başladım.
(link)
bir miktar tırmanınca şehir manzarası oluşmaya başladı.
(link)
tırmanacağım yamaç, dik ve karlı haliyle ürkütücü görünüyordu..
(link)
biraz daha tırmandıktan sonra yolun sağında ali dağı mesire alanı, solunda ise yer altı şehri yazan tabelayı gördüm. birkaç fotoğraf çekmek için yolun soluna geçtim.
(link)
yer altı şehri ile ilgili bilgi tabelası.
(link)
merdivenlerlerden girişe ulaşılıyor, ben zaman kaybetmemek için birkaç fotoğraf çekip tekrar yola çıkmayı daha uygun görüyorum.
(link)
pencereler.
(link)
çıkış kapısı
(link)
yola koyulup, bir miktar daha tırmandıktan sonra endürlük yazan ilk tabelayı görünce doğru yolda olduğumu görmenin bana verdiği sevinci tarif edemem.
biraz daha tırmanınca ali dağına dönen bozuk bir toprak sapak gördüm ama google earth dan hatırladığım kadarı ile birkaç toprak yolun birleştiği daha düzgün olduğunu hayal ettiğim çıkış başlangıç yerinin burası olmadığını düşündüm. hem ali dağı yazan bir işaret tabelası da yoktu.
(link)
ali dağının güney tarafına geçip bu tarafta karların erimiş olduğunu ve toprak yolun dağın tepesine doğru yükseldiğini görünce başka toprak yol olmayacağı, yani dönmem gereken sapağı geçtiğime dair kanaatim güçlendi.
ama yol aşağı doğru hafif meyilli olduğu için saldım kendimi aşağıya doğru bir süre gittim.
(link)
at binicilik merkezinin kapısı dikkatimi çekti ve bir fotoğraf çekip bir miktar daha ilerledim.
(link)
erciyese o kadar yaklaşmıştım ki, yanlış yolda olduğumdan kesinlikle emin olup ilk gördüğüm bozuk toprak sapağa ulaşmak için geri döndüm
bu arada ali dağının arkasında iki tane at binicilik merkezi birkaç tane de tavuk üretim çiftliğinin olduğunu öğrenmiş oldum
gittiğim yoldan geri dönüp toprak yol sapağından içeri doğru bir miktar ilerledim.
(link)
toprak sapaktan çamurlu yola girip biraz ilerledikten sonra bir tabela ile karşılaştım.
ali dağına çıkan tek yol burası o kadar para harcanmış ağaç fidesi dikimiş, damla sulama sistemleri kurulmuş, yol kenarına bir işaret tabelası koymayı bir allahın kulu akıl edememiş mi diye kendi kendime söyleniyorum. zaten bu tabelayı da bir dernek koymuş, belediye değil.
kayseride bir yere ulaşmak için ya yanında bir rehber olacak, ya da benim yaptığım gibi deneme yanılma yöntemi ile yanıla yanıla sonunda doğruyu buluyorsun. (bu değil, bu değil, bu bizim köyden değil gibi bir durum var.)
(link)
çamurlu yoldan demir atımla en düşük viteste dağa tırmanırken, yamaç paraşütü yapan birisini görüntülemek için ilk kez durakladık.
(link)
bizim tırmanmaya devam ettiğimiz yolu tırmanmayı göze alamayan kırmızı bir taksi vaz geçti ve geri dönüyor, yukarıda ise yamaç paraşütü süzülmekte..
(link)
tekrar tırmanmaya başlamadan önce yol kenarlarındaki erimekte olan karların oluşturduğu su sızıntısı ile iyice kaygan çamur haline gelmiş toprak yola bakıp, sadece 4x4 araçların yola devam ettiğini görüp, nereye kadar tırmanabileceğimi düşünüyorum..
(link)
bir tabela görüp yanına yaklaşıyorum. rakım 1.540 yani yaklaşık 500 metre tırmanmışım toplam.
1540 üzerindeki 2 + 500 km ise beni epeyce güldürüyor. iki ile beş yüzü toplayınca 502 km yapar neticede. yurdum insanı oldum olası matematik dersini sevmez. kafası çalışan ticaretle uğraşır kafası çalışmayanı okula göndeririz diye okuyan ile alay ederler, 2.5 km, 2.500 mt yazmayı beceremezler. basit ama önemli olduğunu düşündüğüm detaylara takılıyorum, yağlı boya ile 2+500 ün yanına = 502 km ? yazmayı hayal ediyorum , gülümseyerak tırmanışa devam ediyorum. başka türlü bu yol bitmez
(link)
yolun bu kısımlarında, çamurun biraz sertleşmiş olduğu yerlerde tırmanış daha kolay oluyor..
(link)
bu tabelada 3+500 yazıyor. şaşırtıcı ama doğru da bir tarafı var. daha önce toplam 502 km idi, şimdi 503 km olmuş 1 km fark var. en azından burası doğru
rakım 1610, topu topu 70 mt daha tırmanmışım %7 lik bir meyil var, toplamda da 570 mt ye yakın bir tırmanış olmuş, ama epeyce yorulduğumu hissediyorum. buna da yokuştan çok, çamur sebep oluyor. erkilete 400 mt asfalt yolda tırmanırken hiç zorlanmamıştım çünkü.
(link)
demir atımın hemen arkasında erciyesin göründüğüne bakmayın ikisi arasında uçurumu andıran çok dik, 45 derece gibi görünen oldukça dik eğimli bir yamaç ve uzun bir mesafe var.
(link)
ve sonunda ali dağının zirvesine yakın yerdeki düzlük alana ulaşıyorum.
bir ev kalıntısı ve kemerler dikkatimi çekiyor..
ali dağının zirvesinde üç tepe var, en yüksek olanına yöneliyorum ama erimeye başlamış 20-30 cm yüksekliğinde kar ve 5 cm civarı balçık çamur birbirine girmiş, jeeplerin hallaç pamuğuna çevirdiği yolda değil tırmanmak zemindeki çamur kar karışımı içinde, bisikletten düşmemek imkansız. sürekli teker sağa sola kayıyor. geri dönüyor ve biraz daha ilerideki kayseri tarafındaki daha küçük olan yamaç paraşütçülerinin pist olarak kullandığı tepeciğe çıkabilir miyim diye ona yöneliyorum.
(link)
ciddi derecede kaygan ve riskli bir durum var. aynı durum o tepecik için de geçerli. oysaki zirveye ulaşmak için bu küçük tepe için yaklaşık 75, diğer en büyük tepe için 150 mt civarı bir tırmanış kalmıştı. deniz bitti diyorum..
(link)
yanımda getirdiğim çörekleri çantamdan çıkartıp afiyetle yiyorum
üçte ikisi boşalmış olan pet şişedeki suyumu da içip beş-on dakika dinleniyorum.
(link)
sonra şehrin birkaç fotoğrafını daha çekiyorum.
(link)
(link)
(link)
erciyesin de buradan görünüşünü kareliyorum. eriyen karın buharlaşması ile bisiklet civarında bir gökkuşağı oluştuğunu sonradan farkettim.
(link)
kanatlarını açmış bir kartala benzeyen, erciyesin zirvesine de bisiklet ile tırmanabilir miyim diye aklımdan geçirmedim desem yalan olur..
(link)
dönüş başlıyor, inişin çıkıştan daha riskli olduğunu dönüşün hemen başlarında anladım.
zemin kaygan ve bazı yerleri çok engebeli idi.
bisikletin kontrolden çıkması ve yamaçtan uçması riski beni epeyce tedirgin etti.
frene basmak için bile engebesiz ve su akmayan bölümler bulmam gerekiyordu.
engebeli çamurlarda frene basınca bir miktar kayma oluyordu.
on, on beş, bazen yirmi metrede bir frene basarak, demir atımın bu zor şartlar altındaki performansını ve uyumumuzu test ettim.
tırmanma yorucu, iniş stresli idi.
(link)
yolda “insan” marifetiyle zorlanarak sökülmüş bir meşe ağacı kütüğü gördüm.
kökleri ile sımsıkı tuttuğu kaya parçası ile birlikte yerinden sökmeyi başarmak için epeyce uğraş verilmiş olmalı.
(link)
gelirken yanımda getirdiğim ve uygun bir yer bulup dikmeyi düşündüğüm, yüz tane civarındaki meşe palamutlarını dikmek için en uygun yerin burası olduğunu düşündüm.
bir dal parçası ile toprakta açtığım yerlere birer birer tohumları yerleştirip üzerlerini kapadım.
(link)
son üç taneyi de yan yana dikip, işe yaradığı için çok mutlu olduğunu düşündüğüm o meşe dalını da oraya bıraktım.
palamutları dikerken yoldan geçen arabalardan bana garip garip bakıyorlardı.
ağaç diktiğimi anladıklarını düşünmüyorum. çünkü burada ağaç dikme kültürünün olmadığını biliyorum. umarım zamanla o da oluşur. son yıllarda az da olsa gelişmeler olduğunu belirtmekte fayda var.
açıkçası ben de insanların ağaçları neden söktüklerini anlamıyorum. neden takside içtikleri bira şişelerini taksinin camını açıp yola fırlattıklarını anlamıyorum. asfalt yol üzerinde, taksi veya bisiklet tekerini çok kolaylıkla parçalayacak şekilde görünen , ortadan ikiye bölünmüş, sivri tarafı yukarıda bira şişelerinin boğum kısımlarını gördüm dört beş yerde. birilerinin tekeri mutlaka patlayacak. belki şişeyi atan kişinin tekeri patlayacak kim bilir. yasakları hiç sevmem ama daha sağlıklı olmasına rağmen cam şişelerin kullanılmasının yasaklanmasını bile düşündüm. yasak koyarak bu sorunu çözmek, insanları eğitmekten daha kolay gibi görünüyor.
bu sıkıcı konuyu bir kenara bırakıp, son olarak gezinin en keyifli kısma gelelim.
şehrin manzarasının ilk görüldüğü yere geldiğimde, taksilerin park etmiş olduğunu, insanların sürekli birbirlerinin fotoğrafını çektiğini gördüm. işte oradan sonra parmaklarımı frenden çektim
yokuş eğimi epeyce azalmıştı ve çok hafif bir meyil ile yol tıp fakültesinin olduğu yere kadar uzuyordu.
başımı öne eğdiğim zaman hiç pedal çevirmememe rağmen hızımın arttığını dik durduğum zaman hızımın yavaş yavaş azaldığını farkettim.
demir atımın da bu geziden çok keyif aldığını hissettim, ikimizin de görünüşü çamurlu idi ama ikimizin de keyfi gıcır idi
başka bir turda görüşmek üzere,
güvenli ve keyifli maceralar, sağlıklı ve mutlu günler dileriz.


