Kanser neden çoğaldı?

Aşı konusundan sonra burada da kahroldum. Aynı yönelim. ABD'de oluşturulmuş eski komplo teorilerini son yıllarda Türkiye'de yayan Soner Yalçın gibi bilim düşmanı insanlar dinlenir olmuş.

Uzun uzun ve tatlı tatlı yazamayacağım sanırım bu sefer. Zaten bu başlığa daha önce yazmışım o şekilde. Bir şey değişmeyecek. Rakıfellırlar, yok dünyayı yöneten gizli tarikatlar, inanç olmuş artık kemikleşmiş bazı insanlarda.

Yine de "sahip olduğu inanca google linki bulan" insanları bir kenara koyup, gerçekten "merak ettiği soruya cevap arayan" insanlar olabileceğini düşünerek kısaca şu cümleleri bırakayım. (Bir kısmı uzun uzun bu başlıkta var, dönüp okunabilir)

* Kanser tek bir hastalık değildir. Birçok farklı özellikte hastalığın ortak adı olarak kullanılır. O yüzden mucizevi bir "kanser tedavisi" beklentiniz olmasın.

* Dünyada birçok ülkede, birçok farklı kurumda (kimisi devlet kimisi özel sektör) ve birçok farklı pozisyonda kanser çalışan insan sayısını düşünün. 1000lerce. Bu 1000lerce insanın bir yalanı bir komployu halktan saklama ihtimali matematiksel olarak 0 (yazıyla sıfır) !!!

* Çevresel faktörler tabii ki önemli. Daha az egzersiz, bozulan diyetler, kirlenen hava vb. çevresel faktörler tetikleyici. Ama şu "Doğaya yönelim safsatası"ndan da uzak durmalı. Doğal olan herşey güzel değildir. Yukarıda okunsun diye adı verilen bir şarlatan var mesela. Pastorize yoğurdu düşman ilan etmiş falan. TV doktorlarını dinlemeyin. Sağlık adına tavsiye verip o tavsiyenin ürününü satanları dinlemeyin. Sağlıklı beslenin ama biyoloji/genetik bilmeden GDO düşmanı olmayın. "Organik" yalanına balıklama atlamayın.

*Soner Yalçın okumayın Adamın o çok sevdiğiniz kitabındaki iddiaları yurtdışı sitelerinde 5 yıl önce binlerce kez çürüten bilim/mantık/felsefe/teyit siteleri var. Dediğim gibi bizde yeni ama dünyada kokuşmuş durumda bu teoriler.

Büyük resmi görmek kendinizi özel hissettiriyor olabilir. Acı gerçeği söyleyeyim, resim falan gördüğünüz yok. Sadece internette gördüğünüz ilginç bir şeye inandınız. Ama bunun arkasını sorgulayacak bir düşünce süzgeciniz olmadığı için bunu zıttı doğru mudur diye bakmadınız. İnternette bazı kişiler sizin korkunuzla beslendi. GDO dedi, kimyasal dedi, devlet uçaklardan zehirli gaz atıyor bile dedi. Korktunuz, gerçeği anladığınızı sandınız, özel hissettiniz. Üzgünüm, kandırıldınız.

Şimdi "organik" ve "GDO içermez" etiketli ve hatta GDOya göre daha zararlı pestisitler kullanılan gereksiz pahalı ürünleri yerken ve Soner Yalçın okuyarak ne kadar "aydınlanmış" olduğunuza inandığınız hayatlarınızda benden nefret etmeye başladınız bile.

Sevgiler

Not : İyi ki uzun yazmyayacağım dedim Tatlı tatlı olmadığı kısmını tutturdum en azından.

@Caner Geyik Soner Yalçın'a neden taktınız?

@ahlaksız

Cevabı yukarıda var ama tekrar yazayım. "Gerçekler" diye yazdığı komplo teorileri eski, birçok kez cevaplanmış ve toplum sağlığına zararlı (aşı karşıtlığı gibi). İşin komiği, belli bir endüstrinin (ilaç vb.) düşmanı olan bu tipler başka bir endüstriyi (doğal ürünler, alternatif tıp vb.) destekleyen altyapıyı sağlıyor. Yani Sonerce yazarsak "Bunlar organikçi doğalcıların oyunu!!! GDO kötü gibi gösterip size garip bitki özütlerini pahalıya satıyorlar !!!!ünlem ünlem falan".

Biyoloji, kimya, istatistik bilmeyen birisine "Dihidrojen monoksit içen herkesin öldüğü ispatlandı hem de bu madde gıdalarda var" derseniz korkar. Size inanır. Birilerinin çıkıp "evet doğru bunu içen herkes öldü, çünkü dihidrojen monoksit sudur." demesi gerek.

@Caner Geyik bahsettiğiniz kitabı veya kitapları okumadım..Bu adam sonuçta bir gazeteci ve yazdığı kitapta,muhakkak kaynaklarını belirtmiştir..Yanlış kitaplar okumuş ve bunun üzerinden bir takım yanlış çıkarımlar yapmış olabilir..

Toplum sağlığı gibi konularda ''aşı'' gibi konular çok yüzeysel..Toplumun asıl sorunu kafa sağlığı..Bence en büyük sorunumuz bu..Aşıymış,bilmem neymiş,bunlar fasa fiso..Bir örnek vereyim..
Artık öyle bir duruma geldik ki,hasta yakınları hastane basıp doktorları öldürüyorlar..Türkiye şu an böyle bir durumdayken,aşı ve benzeri konular üzerinden toplum sağlığından bahsetmek geyik muhabbetidir..

Kanser ucuzladı o nedenle herkes alabiliyor. Econ101 giriş konusu. Bu kadar basit. İşlenmiş gıda ucuz. Raf ömrü uzun. Ucuz olsun çok dayansın diye katkısı bol. Çiğ iç ceviz 90 lira. Yarım kilo sosis 4.95. Yanına yap bi makarna, 4 lira. Aç 1 litre kola 4 lira. Üstüne göm 2 gofret. 3 lira. 16 liraya 2 kişi bir öğünü çok ucuza savar. Kanser ucuz artık.

@ahlaksız

Geyik muhabbeti olur mu? Siz eğer ilaç endüstrisini komplocu, doktorları da bunların uşağı gösterir, tüm toplumun kandırıldığını yazarsanız hasta yakınları doktorları öldürür tabii ki. Çünkü bir kitap okuyan, 2 youtube videosu izleyen ve 5 tane de doğal şifa blogu okuyan herkes doktora atar yapar hale gelir.

Toplumun kafa sağlığı kimden etkileniyor? Medyatik kişilerin, TV doktorlarının, sözüm ona araştırmacı gazetecilerin toplumun kafa sağlığına etkisi olmasa zaten bu kadar ses çıkarmaya çalışmaz, böyle iddialara bi tarafımızla güler geçerdik. Ama işte garip sakallı bi adam TVye çıkıp UHT süt zararlı derse, bir gazeteci aşılar Rakıfellerın oyunu derse, o sütten hastalanan aşısız çocuk yarın senin/benim çocuğumu hasta eder. Hikayenin özü bu.

@Caner Geyik

Sn Caner GEYİK öncelikle size teşekkür ediyorum. Lütfen bilgilerinizi paylaşın. Alkol, sigara, yetersiz ve düzensiz beslenme, kötü çevresel şartlar olmamak kaydı + 11 yıl profesyonel spor hayatım olmakla birlikte 13 yıldır, Triod ve Lenf bezi kanseri hastasıyım. Dr'lerim kalıtsal olduğunu söylemişlerdi. Ben de tebessüm etmiştim.

Orta ve yakın dönemde büyük ailemde kanser hikayesi yok. Babaannem 94 yaşında rahmetli oldu. Amcam halen 90 yaşın üzerinde, sağ ve gayet sağlıklı. Keza babam ve annem de aynı şekilde. Şu an sizinle kaynak paylaşamadığım ancak yabancı bilim insanlarının kanser ile ilgili bir araştırma/sonuç bildirgesinin bir kısmını paylaşmak istiyorum.

Kanser, sanıldığı gibi salt dış etkenlere bağlı bir hastalık değil. Yüzdeye vurulduğunda, nerede ise,%90 oranında tamamen mutasyon temelli bir varolum. %100 dış etkenlerden bağımsız bir hastalık denmiyor. Benzopirenin protein 53'ü nasıl işlevsiz hale getirdiği bilim dünyası tarafından tespit edildi. Başka anti-etken kimyasallar da muhakkak vardır. Ancak araştırma açıkça şunu ifade ediyor; Kanser nerede ise tesadüf bir hastalık.

Esen kalın.

@Caner Geyik
Doktorların can güvenliği için hastanelerde güvenlik görevlileri çalışıyor..Eskiden böyle birşey yoktu..
Böyle bir toplumda aşı ve benzeri konular,bana göre geyik muhabbetidir..Aşıyı önemsizleştirdiğim anlamı çıkmasın buradan..Ben asıl önemli olan,doktorların sağlıklı bir şekilde iş yapabilmesidir diyorum..
Hasta yakınlarının doktorlara saldırması,çok komplike bir konudur..

@ahlaksız
Üstad hepimiz aşı olduk. O konu kapandı. Olmadıysan, dampink var sen de ol. Konu kanser bu arada. Sen o konuda yasaklanmıştın yanlış hatırlamıyorsam. Aşı değil mevzu.

@Mehmet Metin Levent

Konunun aşıya gelmesi biraz benim yüzümden oldu. Soner Yalçın'a neden taktınız sorusuna cevap verirken demiş bulundum. Dediğiniz gibi konu dağılmasın, onun ayrı başlığı vardı zaten.

@Mesut DOĞRU Kanserde gerçekten bir rastgelelik var. Sizin de örneğinizdeki gibi bir madde p53 proteini etkileyebilir. O maddeye maruz kalmayan birisinin DNA tamir mekanizmaları genetik olarak daha zayıfsa, o kişinin de bir gün p53 proteini bozulabilir. Yani çevresel etki olsa da olmasa da o p53 bozulabilir. Şu an bizim yapabileceğimiz en iyi şey, çevresel etki olarak zararlı olduğu kanıtlanmış (sigara kullanımı, dengesiz beslenme vb.) şeylerden uzak durmaya çalışmak ve mevcut koruyucu önlemler (mesela HPV aşısı servikal kanseri engellemede en önemli koruyucu etken) almak.

Benim yaygara çıkarma sebebim, hiçbir faydalı bilgi vermeden, korku krallığı üzerinden para kazanan ve hatta yanlış bilgiler veren insanlar. Yine aşıya dönecek örnek ama HPV aşısının kanser engellemedeki başarısı biliniyorken biri çıkıp Rakıfellır deyince çıldırıyorum. Ya da dengeli beslenelim derken birisi çıkıp bilmeden "GDO kanser yapıyor" diye uydurunca ve blog açıp "doğal organik bilmemne otu kansere iyi geliyor" diye uyduruk yazı yazınca, üstüne de o otu satmaya başlayınca sakin kalmak mümkün olmuyor.

Modern tıbbı reddedip, tedavilerini bırakan insanlar var. İlaç adı altında şekerli sular satın alıyor internetten. Şu "ilaç sektörü" diye bağıran insanlar biraz alternatif tıp sektörünün kazancına baksa ve aynı mantığı kursa başka birşey istemiyorum.

En basitinden TAVUK. Gidin bir kümese yetiştirici size anlatıversin 40 günlük süre içerisinde hangi ilaçları hangi yemleri verdiğini...

Ormancılar Derneği’nin Dünya Çevre Sağlığı Günü nedeniyle hazırladığı rapor, 5 yıl sonra Türkiye’yi bekleyen tehlikeleri gözler önüne serdi. Kirlilik ve talana karşı önlem alınmazsa su kıtlığı ile kirli havadan kaynaklı ölümler kaçınılmaz

Türkiye Ormancılar Derneği, 26 Eylül Dünya Çevre Sağlığı Günü'nde hazırladığı raporla alarm verdi. Raporda, orman alanlarının ranta açılması nedeniyle 81 ilin 75’inde öldürücü hava kirliliği yaşandığı vurgulanarak, su kaynaklarının kirlendiği, denizlerin lağım çukuruna dönüştüğü ve kanser ile salgın hastalıklarda anormal artışlar gözlendiği aktarıldı.
Çevre talanı devam ederse 2023 yılından itibaren Türkiye’de, başta büyük kentlerde olmak üzere su kıtlığının yaşanacağının altının çizildiği raporda, toplu ölümlerin yaşanabileceği uyarısı yapıldı.

Orman ve Su İşleri Bakanlığı, uluslararası kuruluşlar ve Türkiye Ormancılar Derneği’nin verilerine göre, çevre kirliliğinin ortaya çıkardığı kara tablo şöyle özetlendi.
♦ 27.5 milyon ailenin oksijeni kesildi: Türkiye'de son dönemde 550 bin hektarlık orman arazisi maden ve turizm tahsisleri gibi kullanımlar nedeniyle yok edildi. Bu alan, İstanbul’un yüzölçümünden fazla. Yok edilen ağaç sayısı ise 55 milyonun üzerinde. İki ağacın 4 kişilik bir ailenin yıllık oksijen ihtiyacını karşıladığı düşünüldüğünde, yok edilen ormanlarımızla 27,5 milyon ailenin bir yıllık oksijeni kesildi.
♦ Su kıtlığı kapıda: Yok edilen ormanlarla birlikte Türkiye artık su fakiri bir ülke konumuna gelmiş durumda. 2023'te su kıtlığı baş gösterecek.

♦ Yurdun dört yanı HES'lerle çevrildi: En temiz su havzaları HES projeleri ile yok ediliyor. DSİ verilerine göre 2018'de 595 HES faaliyette. 83’ü inşa halinde olmak üzere 639 HES bulunuyor.
♦ 80 milyonun hayatı tehdit altında: Türkiye nüfusunun yarısı, Dünya Sağlık Örgütü ölçütlerine göre havası kirli ortamda yaşıyor. Büyük kentlerde yaşayanlar yılda 250 gün ölümcül kirli hava solumakta. Önlem alınmaz ve orman talanı sürerse İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Amasya, Manisa, Bursa, Denizli, Niğde, Tekirdağ, Hatay, Yalova, Sivas, Kahramanmaraş, Kütahya, Sakarya, Kırklareli, İçel ve Samsun’da salgın hastalıklar ortaya çıkacak, solunum yolu enfeksiyonu, kanser, erken bebek ölümleri ve sakat doğumlarda artış olacak, hasta, yaşlı ve çocuklarda toplu ölümler yaşanacak.
♦ İstanbul zehir soluyor: Dev inşaat projeleri, hafriyat kamyonları, 3 milyon 571 bin araçtan çıkan egzoz gazı, İstanbul halkına adeta zehir soluttu. Kanser vakalarında yükseliş gözleniyor.
♦ Kirli su denize dökülüyor: Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre atık suyun yüzde 40’ı denize, yüzde 48’i akarsuya, yüzde 3’ünü baraja, yüzde 2’sini göl ve göletlere boşaltılıyor. Üstelik bu suların ancak yüzde 45’i gelişmiş arıtmaya tabi tutuluyor.

Kaynak: Birgün

@Yegah
Tam gaz şehir hastaneleri yapılıyor. Paniğe gerek yok.

Çernobil gibi bir facianın Türkiye'de nelere yol açtığını hala bilmiyoruz ve bu konu ülkemizde düzgün bir şekilde araştırılmıyor da.
Üstelik bu facianın olduğu dönemde tüketimin yavaşlamaması için büyüklerimiz TV ekranında çaylarını içerek reklam yapmış ve bunlar radyasyonlu diye yurtdışından geri iade edilen fındıkları okullara dağıtarak öğrencilerin tüketip bitirmesi sağlanmıştı. O çocuklar şimdi 40- 50 yaşlarında yetişkinler.
Geçenlerde medyaya yansıyan bir olayda ise ABD Federal Sağlık dairesinin 1980-1996 arasında 5 ay süreyle (Çernobil faciası 1986) Türkiyede bulunanlardan bağış amaçlı kan alınmasına dahi izin vermediği ortaya çıktı

@SEL PER
devrin bakanı içmişti çaydan, kanserden vefat etti kendisi. sanırım, sayın gökçek gibi, çeşme suyu yerine şişe suyunu çeşme suyuymuşçasına içmeyi akıl edemedi. ya da hastalaln binlerin ahını aldı. bilemiyorum.

bir çok nedeni var ama bence başlıca sebebi endüstriyel gıdalar. markette paketlenmiş hiçbir şeyi tüketmemek gerek veya hayatımızdan olabildiği kadar çıkarmamız gerekiyor.

@RedFoX etlik tavuk sektöründeyiz ve size bir dönem boyunca kullandığımız ilaçları söyleyeyim. Sadece ilk 2 hafta bağırsak düzenleyici. İlk 3 haftada 3 tane aşı yapıyor ve arada bir veteriner kontrole geliyor. Bunun dışında yem olarak firmanın üretimi yemlerden çıkmıyoruz. Tabi yemlerde GDO lu ürün kullanıldığınıda bilmeyen yoktur her halde.

@Eren Sarp

Eren bende yaklaşık 4 sene tavuk firmasında canlı üretim programlama bölümünde çalıştım. Eğer ki Tavuğa kesime son 8-10 gün kala kesim yemi (4) yedirmezsen bildiğin ilaçlı tavuk yedirecekler millete.. Ölü tavukların rendering tesisinde un haline getirilip, yem fabrikalarında yemlere katıldığı bilmeyen çok insan vardır.

Broiler Tavuk 45 gün de kesilmezse çatlıyor.. Kimi yerlerde bu cinsin genetiğiyle oynandığı, kimi kaynaklarda da oynanmadığı yazıyor. Kansere sebep mi bilmiyorum. Ben köy tavuğu hariç, hiçbir yerde tavuk eti yiyemiyorum.

@RedFoX kesim yemi konusunda pek bir bilgim yoktu. Ölü tavuklar konusunu bilmiyorum, benim bildiğim fabrikada atık iç organlar, kan, kemik ve tüylerin un haline getirilip yeme konduğu. Tavukların kalsiyum ihtiyacını giderdiğini söylüyorlar ama altında farklı bir neden var mıdır bilmiyorum. Gerçi bir sıkıntı olsaydı şu ana kadar bakanlık çoktan yasaklamış olurdu ve ya bir yerlerde duyardık. 45 günden sonra çatlama olayı ile hiç karşılaşmadık. Dönem sonlarında kendimize sürekli tavuk ayırırız ve hiç çatlamadan ölme durumu ile karşılaşmadık. Etlik türlerin nereden, nasıl geldiği ve genetiği ile oynanıp oynanmadığı konusunda ise internette hiç bir bilgi bulamadım. Sadece anlatılan söylentiler var onların da doğruluğu tartışılır.

@Caner Geyik cok çeşitlerini gordum ama aralarında gordugum en basarili boşbeleş sensin.