@ippon
Max Weber, devlet kavraminin siddeti kullanma tekelini elinde bulundurdugunu soylerken devleti insan toplulugu degil, insan ustu siyasi bir birlik olarak tanimlar. Bu birlik, mesurtiyetini de hukuksal otoriteden alir. Ancak Weber'e gore salt hukuki otorite yoktur. Ornegin geleneksel otorite de vardir.
Bireyin devletin siddetine riza gosterip gostermemesi mesrulukla alakali degildir. Yukarda bahsettigim gibi mesrutiyet hukuksal otoriteden gelir. Eger hukuksal otorite siddeti mesru kiliyorsa bireyin ne dediginin cok onemi yoktur. Ancak hukuksal otorite, bireysel siddeti de duzenliyor-engelliyor olabilir.
Birey hangi otoriteye boyun egecegine kendi karar verebilir. Ancak otoritelerin catistigi yerde sonuclarina da katlanacaktir.
Ornegin ben Kadikoy'de insana siddeti mesru gormuyorum (geleneksel otorite). Ayni hareketi X semtinde yaparsam arac sahibi insana siddeti de mesru gorecektir. Tabi eger karsisinda 1.95 mt boyunda, 102 kg bir dev gormezse. (oyle degilim ama velev ki

) Bu da bizi son otorite olan karizmatik otoriteye goturuyor, bu durumda kurallari koyan "karakter" oluyor.
Tum bunlar Devlet denen mekanizmanin, her seyin ustunde olmasi gereken hukuksal otoritesinin yerlerde surunmesinden suregeliyor.
Emre Kongar'dan aldigim Sosyoloji derslerini hatirladim simdi
