Sınıfff, sınıfff... öhö, öhööö neler duyuyorum.. misss gibi sarımsak kokusu galiba... yemek kokuları geldiğine göre “bikergrrrrrrrrrrrrl”

D ) hamfendi bu yakınlarda olmalı..
Neeee.. eveeeeet.. işte gelmiş.. hoş geldiniiiiiiiz..

Ellerinize sağlık, sıfır kalori, bol vitamin, bol fiber(lif), bol aroma.. (hem de zararsız aroma).

Yanlış hatırlamıyorsam, ölümsüzlüğün sırrını, sarımsağın tohumu için

rolleyes: )diyorlardı.(eğer olsaydı tabii). Ancak benim eski halim gibi tombul bisikletçilere özellikle tavsiye edilebilmekle beraber, 1001 derde deva niyetine herkes kampta, evde vs. kolaylıkla yapıp içebilir.. tekrar teşekkürler(bu son teşekkür yemek tarifi verme sırasını unutmadığınız için olsun)
Hoş geldiniz, sofraları şenlendirdiniz.. Açelya hazretlerinin

D )de selamını iletirim..
Bir zamanlar kılıçreis kardeşten bir şey rica etmiştim. “siteyi restorasyona sokmadan önce bize haber ver ki, sitenin birkaç hafta yokluğuna önceden kendimizi psikolojikman hazırlayalım” diye.. şimdi sizden de yurtdışına çıkmalarınızdan evvel aynı şeyi rica etsek yeridir valla..
İmza meselesinde beni utandırdınız..

aslında sizin imzanızın(ogi coriamo) rengini sarıya çevirip, yazıyı da italik yapmıştım ama yine de sizin olduğu anlaşılıyor demek... neyse özür dilerim.. çok hoşuma gitmişti oysa.. siz Türkiyede değilken “bisiklet aşkına, dostluk ve espri bayrağını taşımak adına” ödünç almıştım sizden zaten... birgün tekrar giderseniz bana bir daha ödünç verirsiniz, olur biter...
Dedeyle bugün 3 kişilik ekip olarak, Bozdağlar’a gittik. Git-gel 140 km. yolu boşverin orada bir ceylan gördük. Aksaray yakınlarındaki Bozdağların eteğinde olan “yaban hayatını canlandırma sahası” levhasını geçtikten hemen birkaç yüz metre sonra yolun hemen sağ kenarındaydı. Tek başınaydı. Yolda bizden başka geçenler de olmasına rağmen hiç kımıldamıyordu sanki. Hemen alel acele bisikletlerden indik. Ben, foto makinesinin zaman ayarlı deklanşörünü kurdum ve boynuna sarılmak için koştum onun yanına. Arkamdan dede ve buzkıranda koşuyorlardı.. neyse vardım yanına.. Soğuktu, keskindi..(sanırım sol koluma boynuzları deymişti).. keçi gibi kokmasını bekliyordum ama kokusu yoktu sanki.. üstelik biraz da ıslaktı.. ya çiseleyen yağmurdandı ya da terliydi diye düşündüm...bacağı demir gibiydi. arka iki ayağının üzerine kalkmış gibi duruyor ve sanki benim üzerimden atlamaya çalışıyordu.. arkadaşım “buzkıran” da bana destek olmak için sağ yanımdan bana yaslandı.. dede hayran hayran hayvanın arka ayaklarına doğru yaklaşıp yere çöküverdi mutluluktan ve böylece fotoğraf makinamızın deklanşörü aniden düşüverdi.. hepimiz ne kadar sevinçliydik bilemezsiniz. Çünkü bu şekilde harika bir fotoğrafımız olmuştu.. ne güzeldi, “yaşasın” dı... “sevinç” olayıydı.
Dedem dedi ki, bundan uzun yıllar önce Bozdağlar’ın tepesinde çook uzaktan bir kere görmüş ceylanları.. o zamanlar teleobjektifli ve zoomlu makinalar olmadığı için fotosunu çekememiş onların.. bu sefer ceylanla birlikte nerdeyse aile fotoğrafı çektirmiştik.. hepimiz çok mutluyduk.. tekrar “yaşasın” dı (yani hepimiz yaşasın, yaşasın diye bağırıyorduk demek istedim)
Hala heyecantan titriyorum.. daha fazla yazamayacağım.. hoşçakalın.. ceylanlı fotolarımıza bakmaya doyamıyorum... onun için müsaade isteyip biraz daha bakacağım..
Haftanın coğrafya püfü: (ceylan deyince aklıma oğlak geldi, ordan da aklıma ne geldi bakın)
Oğlak dönencesi ile yengeç dönenceleri arasında kalan bölgedeki ormanlara “Tropik yağmur ormanları” denir ve Dünya’nın yüzde 10 u kadar olup Güney Doğu Asya’da yer alır. Ormanın 4 katmanı olup her kat kendi içinde mikroiklime sahiptir ve milyonlarca yıldır düzenli ve dengeli yağışlar alan bu ormanlarda Dünyada yer alan bitki ve hayvan türlerinin yüzde 90 ı yaşar. Bu ormanlar Dünya’nın akciğerleridir. Akciğerleri... yaaa..
Kalın sağlıcakla..