Scudo Sports

Haftanın Püfleri..

Bikergrrl; sabırsızlandığın için bu haftanın püflerini önce sana hediye ediyorum, ama şunu söyleyeyim ki, püfleri her hafta Salı günü göndereceğim.
Gelelim püflere:

Hafta sonu kaçamağı:

Yer: Ağva (İstanbul)
Aktiviteler: Bisiklet, yürüyüş, doğa fotoğrafçılığı, piknik, çadırlı kamp, su sporları..
İpuçları: Yer yer Göksü çayının kenarlarından geçen dar ama keyifli bir yoldan Ağva’ya gidiliyor. Akarsunun karadenizle birleştiği sazlık, kuş fotoğrafçıları için ideal bir mekan. (Not: WHO(Dünya Sağlık Örgütü) “kuş gribi” için Türkiye’nin riskli bölge olmaktan çıktığını bildirmiştir). Ama isterseniz siz kuşların değil de sazlıkların ve denizin de fotoğraflarını çekebilirsiniz… :) Özellikle akarsu üzerindeki şelale görülmeye değer. Ağva sahilleri Karadeniz’in en güzel kumsallarından birine sahip..

Hafif menü: (marul sarması)
Marulların sert kısımları kesilir(hemencecik öylece yenilir, ama konu bu değil), yumuşak kısımlarının içine ise, başka bir kapta ezdiğiniz ve baharatladığınız iyi pişmiş yumurta ve peynir karışımı (ezmesi) konulur ve yaprak gibi sarılır.. Lahana sarmasına benzeyen bu yiyecek kamptaki arkadaşlara lahana sarması diye pardon marul sarması diye ikram edilir). Şaka bir yana gerçekten tavsiye ederim… Ekmek arası falan yapılınca güzel oluyor... Her kes dağ başında ev yemeği bulduğunu zannediyor.

Haftanın MTB ata sözü: “Önce keseye danış, sonra pazarlığa giriş..” ( Mtb ci bisiklet almaya kalkmadan önce evde hesabını bir daha kontrol etmeli.. demek istiyor.)

Ayağınızı alttan üşüten SPD ayakkabılar için: Kallerin boşta kalan vida deliklerini silikon çekomastikle doldurup, taşan kısımları tesfiye edebilirsiniz(Ben yaptım hem ayaklarım karda, yağmurda kallerin olduğu yerden su almaz oldu. Hem de daha az üşüyorlar..)

Soru-cevap köşesi:
(Bu soruları cevaplamak için daha önce fikirlerini bildiren chaari ve bikergrrl'e ben de teşekkürlerimi bildiririm):
Soruyu kısaca hatırlayalım: Kış aylarında MTB antrenmanları dışarda mı, salonda mı yapılmalı? Ve yalnız mı, grupla mı yapılmalı?
Cevap: önce acizane kendi fikrimi söyleyeyim, sonra bu işi profesyonellerinin nasıl yaptığına bakalım.
Bence: En iyi antrenman yarış parkurunda yapılandır. En iyi yarış ise antrenman yaptığın yerde olan yarıştır..(ama herkes bu şansa sahip olmaz tabii). Burada kastettiğim şu ki: gerçek performans ve gerçek sağlık; tabiat ananın kucağındadır. Hiç anne sütü dururken, lastik emzik emmekle bebek büyür mü?
Ayrıca yine bence MTB: atletizm gibi; takım ve arkadaşlık ruhunu yadsımadan yapılan ferdi bir spordur. Çok sevdiğim uzun yol bisikletçisi bir dostum “niye genelde yalnız gezdiğini” sorunca bana şöyle cevap yazmıştı: “Ben bisiklete binmeyi seviyorum. Uzun yola çıkmak bana hüzün veriyor, ayrıca garip bir özgürlük ve yalnızlık hissi duyuyorum. Herkesten uzak, herkese yakın hissediyorum. Yollarda derdim daha çok kendimle. Bir de, uzun bir yokuşu çıkınca, belli bir mesafeyi kat edince, geziyi bitirince çok kişisel bir başarı duygusu hissediyorum sanırım. Bu başarı duygusunun çok mütevazi bir başarı duygusu olduğunun altını çizerim..”
Bu dostumun kelimelerini, aslında benim duygularıma tercüman olduğu için buraya aldım.
Bakalım profesyoneller nasıl yapıyorlar bu işleri:
Profesyonel bir MTB’ci olan Hasan Kandemir'le yapılan ve mtbtr.com da yayınlanmış röportajda şöyle deniyor:
Doğu: Yol bisikletinde takım stratejisi doğrultusunda tüm takım bir hareket ediyor. Peki bu dağ bisikletinde var mı?
Hasan: Dediğin gibi yol bisikletine takım çok önemli. 8 kişilik takım, bazen bir kişiye çalışabiliyor. Dağ bisikletinde ise bu pek mümkün değil. Belki maraton ve noktadan noktaya yarışlarında bunu kısıtlı bir şekilde yapılabilinir.
Alptekin: Yunusla aynı takımdasınız. Nasıl bir antrenman yapıyorsunuz? Haftalık programından bahseder misin?
Hasan: Daha öncede belirttiğim gibi Yunus’la birlikte antrenmana çıkıyoruz. Sezon öncesi aynı zamanda kışın yumuşak ama 4-5 saatlik uzun sürüşler yapıyoruz. Bu sürüşlerimiz genellikle yolda oluyor. Sezon bitiminde yaklaşık 3 hafta dinleniyoruz. Daha sonra ağırlığa başlayacağız. Ağırlıkla beraber uzun mesafe antrenmanları yapacağız. Bu 2 – 3 hafta sürecek bu şekilde. Eğer nabzımızı yükseltmezsek Mart ayında performansımız tepe noktasına gelir. Sezon ortasında düşüşe geçebilirsin ki bunu istemeyiz. Uzun mesafe antrenmanının anlamı budur.
Pek çok bisikletçinin idolü Lance Armstrong ise bakalım nasıl anlatıyor antrenmanlarını kendi kitabında:
Genelde harita üzerinde önceden seçilmiş doğal parkurlarda çalışmıştır. Çoğu zaman tek başına ya da bazen iki kişi olarak antrenman yapmıştır.Bazen partneri, arabayla kendine eşlik eden annesi veya eşi, yada bir bisiklet yada motorsikletle arkasından takip eden takım arkadaşı olmuştur. Kendini hep tek kişilik bir ordu gibi görmüştür. Kendi hayatını anlattığı kitabında, hastalıktan dolayı hayaları bir sandalyeye oturmasına dahi mani olacak kadar şiş durumdayken bile, bisikletin selesine hiç oturmadan saatlerce tek başına antrenman yaptığını anlatır.. Böyle kendine işkence yapınca eline ne mi geçmiş dersiniz... (Malumunuz olduğu üzere hem beyne, kemiklere ve akciğere yayılmış testis kanserini yenmiş, üstüne de 7 kere Dünya şampiyonu olmuş...) Lance, kitabında; yolda birlikte seyahat ettikleri kamyon ve tırların egsoz dumanlarından da bahseder. Ancak herkes hastalıkları yenme konusunda Lance kadar güçlü ve şanslı olmayabilir. Onun için aşağıda bir makaleden (Kaynak: Bicycle Business(mtbtr.com) )yapılmış alıntılara bir göz atalım.
“Şehirde Bisiklet-Hava Kirliliği
Britanya Kalp Vakfı’nın yaptığı son araştırmalara göre trafiğin olduğu yollarda bisiklete binmek oldukça zararlı. Tavsiye edilen ise „yoldan çıkmak“ yani trafiğin olmadığı yerlerde bisiklete binmek.
İşin ilginci: İşe yaramadığı ortaya çıkan bir alet de hava kirliliğine karşı kullanılan maskeler.
Yakında tıp dergisi Circulation’da yayımlanacak olan araştırmaya göre trafikten 10m uzaklaşıldığı takdirde havadaki kirlilik oranı %90 azalıyor, muazzam bir rakam ve İngiltere’de bisiklet yollarının trafiğin yoğun olmadığı rotalardan geçirilmesi gerektiğini belirtiyor. Adet yerini bulsun: Darısı başımıza.


Sağlıcakla kalın ama pedalsız kalmayın...
 
Scudo
ymgirgic bey gene yaptiniz yapacaginizi, zevkle okudum, tesekkurler :D

agva ile ilgili ufak birkac tiyo vereyim dedim ben de nacizane.. 2 guzel yol uzerine.. birisi, eger denizi sevenlerdenseniz, agva merkeze gitmeden,(bilmeyenlere sile sonrasi agva yolu 2ye ayrilir, biri duz devam eder, birisi ise soldan kabakoz, vs diye bir kac koyden gectikten sonra (sahili takip eden yoldur aslinda tepeden gittiginize bakmayin :) ) kurfalli acigindan agvaya iner. dereyi dar bir kopru uzerinden gecip de sola saptiginizda agva merkeze girersiniz.. benim tarif edecegim yerler bu kopruyu gecmeden onceki bolum, daha az turistik, daha az kalabaliktir) kopruye vardiginizda arabayi hemen orada park edebilirsiniz, ya da sagdaki pansiyon tabelalarini izleyip buldugunuz bir acikliga birakabilirsiniz.

ana yola geri yurudugunuzde, onunuzde kopru ve dere, solunuzda da deniz oldugunda, sahil seridinin genis bolumunun baslangicindasiniz demektir. sahile dere boyu yurudugunuzde hava sartlarinin her turunde (ben en cok cetin kis sartlarini seviyorum, kar yagdiginda, ya da firtina ciktiginda karadeniz muhtesem oluyor.. karadan bile urkutucu ama olsun, gene de inanilmaz goruntuler) ymgirgic beyin dedigi gibi cok guzel goruntuler yakalayabiliyorsunuz.

sahilde bir yigin enteresan sey de toplayabilirsiniz :D ben genelde driftwood denilen denizden gelen uzerinde minik deniz kabuklarinin kolonilestigi agac/kök parcalarini topluyorum, lastik ayakkabilara dokunmuyorum :D

Eger kopeginiz varsa, serbest birakabilirsiniz, cok eglenecektir, eger kopeginiz yoksa agva kopeklerinden herhangi birini odunc alabilirsiniz, genelde dost canlisidirlar :)

bisiklete gelince.. ben bisikletimi kumlara her sokusumda saplandim, cok fazla yol katedemedim.. ama sahildeki kum tepecikleri ile geride kalan kumlu, yesillikli arazide denemeler yapilabilir.. kumun nispeten sert oldugu bolgeler var, enteresan sonuclar alabilirsiniz :)

2. yol ise soyle: az once bahsettigim pansiyonlarin (anayoldan gelince kopruyu gecmeden sagda kalanlar) onunden devam ettiginiz zaman bir duzluge geliyorsunuz. yol bitiyor, camur basliyor, bisikletleri cikarabilirsiniz :) sag tarafta yuksek alan hemen devam eder, siz duz gidip ovayi gecin. tirmanmaya baslayacaksiniz. belli belirsiz bir dag yolunu kacirmaniz imkansiz. bu yolu takip ederseniz sol tarafinizda kurfalli evlerini gorursunuz, patikayi bitirince araba ile geldiginiz yolun cok baslarina cikiyorsunuz. bir ya da iki odun toplayan koylu disinda kimseyle karsilasmayacaginiz (ozellikle kis aylarinda) ve rahat rahat kesif yapacaginiz bir alan. Agvali bir kac arkadasimla bu turu her yapisimizda ormanda kaybolup sonra tamamen farkli bir noktasindan cikiyoruz :) ama cogu zaman ana patikayi birakmamizin bunda onemli bir payi var :D

ozellikle kis aylarinda hele hele sansiniz varsa hafta ici gunlerde mukemmel bir kacis noktasi agva :)
 
Hafta sonu kaçamağı:
Yer : Gökçeada (Çanakkale)
Aktiviteler : Olta balıkçılığı, serbest ve tüplü dalış, Zeytinliköy’de dibek kahvesi keyfi.
İpuçları: Gökçeada Türkiyenin en büyük adası. Çanakkale’den ve Kabatepe’den adaya arabalı vapur ve feribot kalkıyor. Eskiden bağları ile ünlü olmasına rağmen, bugün etkisini yitirmiş durumda. Yolunuz Zeytinliköy’e düşerse, madamın taş dibekte dövdüğü kahveden ihmal etmeyin.

Haftanın püfü:
Yine karıncalar mı bastı, yiyecekleri?
Tamam, karıncalar doğanın en çalışkan böcekleri, ama yiyecekleri onlarla paylaşmaya mecburmuyuz? Eğer onları da yiyeceklerle beraber yemekten hoşlanmıyorsak yiyecek poşetlerinin arasına “sedef otu” koymamız onları uzun süre uzak tutar yiyeceklerden. Ayrıca uyumak için mola verdiğiniz yerde, karıncaların geldikleri yuva ağızlarını bulduysanız, buralara kuru nane yada acı toz biber de serpebilirsiniz..

Tarihte bu hafta:
14 şubat 1990 da Voyager-I uydusu tüm güneş sisteminin fotoğrafını çekti.

Hafif menü: Balık yahnisi
Bir miktar balık (cinsi: ne bulursanız)
İnce kıyılmış kuru soğan (yoksa taze soğan veya sarımsak otu da olur)
Doğranmış yeşil biber(olsa iyi olur)
Doğranmış kabak.(olmasa daha iyi olur bence)
İnce kıyılmış mantar.(lütfen dağdan toplamayın)
Domates püresi(Yolculuk esnasında kendiliğinden ezilmişse daha iyi olur)
Limon suyu.
Tuz ve karabiber.
Zeytinyağı veya su.
Hazırlanışı:
Zeytinyağında sebzeleri soteleyin veya suda haşlayın. Üzerine domates ezmesi ve limon suyunu ekleyin. Tuz, biber serpin. En son olarak ta önceden ızgara veya sote yaptığınız balıkları koyun üzerine, hafif sos gezdirin(varsa)ve kapağı açık kapta 5 dk. daha ateşte bırakın. Bulabilirseniz maydanoz veya güneyik otuyla süsleyip servis yapın.

Soru-cevap köşesi:
Bisiklete binmek hemoroid(basur) ve kifoz(kamburluk)yapar mı?
Her iki tez de halıhazırda bilimsel olarak ıspatlanmış değildir(bildiğim kadarıyla). Ancak hemoroid için ayakların ve selenin soğuk ve nemden korunması, kamburluk için ise özellikle bisiklet sürülmediği zamanlar duruş ve oturuş bozukluklarına dikkat edilmesi iyi bir önlem olabilir..
 
  • Beğen
Tepkiler: otec
balik tarifi hemen bu aksam, gokceada tavsiyesi ise Mart basinda uygulamaya konulucaktir :D

elinize saglik :D
 
Selamlar,
Evde yokum.
İlle de gelmek isteyen olursa, anahtar paspasın altında..dükkan sizin, kendiniz pişirin kendiniz yiyin..

Zaten son haftalarda bu sayfada birkaç arkadaşla kendimiz çalıp, kendimiz oynuyor gibi olduk galiba..

Ben bu hafta Gürsel Usta’mın sayfasına misafirliğe gittim..
Adres: “https://www.bisikletforum.com/showthread.php?t=2630&page=2”
Konu: “1992-Kaçkar Gezisinin, 2006-Konya versiyonu”

Mangal falan yaktık.. Aç olan buyursun gelsin..:)
 
Herkese selam;

Bu haftanın püfü’nü bakalım beğenecekmisiniz.. Kendim uydurdum...

Genelde Cannondale önmaşa-amortisörleri’nde görmeye alışkın olduğunumuz, amortisör körüğü olayını ben kendi bisikletime adapte ettim.. Bendeki ön maşa “Rock-Shox” RE-3A. Kullandığım körük lastiği ise Tofaş-şahin marka otomobillerin “direksiyon körük lastiği” olup, ölçüleri en uygun olan buydu.. Maşanın fiyatı herkesin malumu, neredeyse bisikletin en pahalı parçası...
Ben size benim körük-lastiğinin fiyatını söyliyeyim: sadece 6 YTL...

Bu bir modifikasyon değil.. Amortisörü kesinlikle parçalamıyorsunuz.. Sadece hareketli olan bir elemanı çamur vb. yıpratıcı dış etkenlerden korumak için dışardan bir ilave yapıyorsunuz. Sökmesi de çok kolay. Teker çamurluğu gibi.

Tabiki benimki; amatörce bir tavsiye... Profesyoneller ne der bilemiyorum.. Aklına yatan kendi bisikletine yapar.. Ben çook memnunum.. Artık ben ve ön maşam çamurdan korkmuyoruz.. :)

Aşağıdaki resimler olayı gösteriyor.. Montaj konusunda ayrıntı isteyen olursa verebilirim.

(link)

(link)
 


Valla bravo mesut bey.. Süper çözüm..Tebrikler..
Bu körüklerin amortisörün ömrünü kat be kat uzattığı kesin..
 
:D

Gürsel Bey,
Daha önce Cannondale körüklü ön maşası Trek’ e olmaz demiştiniz ya... Gördüğünüz gibi Konya "yan-sanayisi" bunu başardı.. Hem de Cannondale’de bir körük varken Trek’e iki tane takılabiliyo.. ehehe :D

Şaka bir yana, bence; asıl sizi tebrik etmek gerek, çünkü siz bisiklet sektöründe bir profesyonel olduğunuz halde, daha çok amortisör satarak kendi elde edeceğiniz kazancı değil de, böyle bir çözümü destekleyerek bisiklet severlerin kazancını ön planda düşünüyorsunuz...
 
Harika bir çözüm bulmuşsunuz bu kadar çamur da binmesem bile kullanmaya değer. Çok kolay, hafif ve ucuz bir yol. Çok mantıklı. Tebrikler.
 
patlıcan ezmesine biraz da sirke koyun..bence mükemmel oluyor ..Ha bir de bana haber verin..hemen gelirim..:vroam:


 
  • Beğen
Tepkiler: ymgirgic
Önce özetler:

1. Bu hafta yemek tarifi “bikergrrl- hamfendi”den. :D Artık tarifleri bir hafta ben verecem, bir hafta “o”. Çünkü, bu sitenin başka bir sayfasında kahve konusundaki “sözde beceriksizliğine” cümle alemi inandırmaya çalışırken, kendi ağzıyla düştü tuzağa.. valla kaçmaz.. verecek tarifi.. şööööyle pedal çeviren herkesin dizlerine derman, kaslarına kuvvet, zihnine açıklık, kalbine ferahlık veren; bekarlara eş, evlilere dirlik,düzenlik veren, layt (ama içi fos olmayan), düşük kolesterollü, fazla basit şeker içermeyen, antioksidanlı , ve bol solubl lifli(LDL-kolesterolü düşüren lif türüdür), ömrü uzatan, dertleri azaltan bir yemek tarifi almazsak burda resmen savaş çıkar.. aslında kendisiyle ben uzun zamandır savaş(aslında yarış desek daha güzel olur) halindeyim ama nedense bu konuda hiç cevap vermiyor..ya haberi yok.. ya da pusuya yattı.. (hatırlatayım: bir bisikletçi için, “güzel resim çekmenin cinsiyetle alakası yoktur” meselesi)

2. Gezilecek yerleri tarif etmeye gerek yok. :D Ben oturup bilgisayar başında haritadan yer tarif ederken, tüm bisiklet dostları kendi kentlerinde en güzel yerleri zaten geziyorlarmış.. sonra bende arayı kapatmak için tek seferde dünyanın yolunu gitmeye çabalıyorum. (bu konuda da bikergrrl den daha önce bir ders almıştım, hani şu Karadeniz”e komşu, bir İstanbul plajı )

3. “tarihte bugün”den bahsetmeye de gerek yok artık.:D Zira dün dünde kaldı. Biz bugüne bakalım.. bugün pedal çevirdiyseniz tarihin en güzel gününü yaşamışsınız demektir (bence).. sanırım forumda başka bir yerde tarihte bugün köşesi var . (o bölüme de saygı ve sevgilerimizi gönderelim, Allah tarihin engin geçmişine doğru yollarını açık etsin. )

4. Haftanın sözüne sıra gelince, ;) işte... gevezelik deyince tutmayın beni... Aşağıdaki yazının fonundaki kişi tabiki “Senega” değil. Forum üyelerinden onu tanımayan yok gibidir aslında.. Konya’da halk arasında ona kısaca “Stainless-steel-man” derler... neyse, atasözünün bisiklet severler için anlamı( bence ) şudur ki..

Lütfen bisikleti daha çok sevdirmek istiyorsanız.. Daha çok ve daha güzel binerek örnek olunuz..


Eğer resimdeki gibi hemencecik kapı karşı bakkala kadar gidip gelmiyorsanız, mutlaka kaskınızı takın, eldiveninizi giyin ve trafik işaret ve işaretçilerine uyun.. Kışın yanınızda Zincir, çekme halatı ve takoz bulundurun.... (önemli not: açıklamanın son kısmını kışın motorlu araç kullanıyorsanız dikkate alın, yoksa bisikletinize acayip ağırlık yapar.. ;) ben çok eskiden bisikletle dağda gezerken yanımda çok akıllıymışım gibi bir boy zincir de taşırdım, şu tedbir anlayışıma bakın.. neyse sonraları sadece kilit baklası taşımayı keşfettim.. ve hayatım hafifledi.. ) bakın bakın.. bir püf daha söyledim şimdi.. (zincir baklası taşımak).. gördünüz mü “bikergrrl”. Aslında ben “eften-PÜFten” biriyim.. şu savaş (yani yarış) çağrıma cevap verin ve bisikletle ilgili resimlerinizi upload edin buraya.. bir de püf nokta yazın üstüne veya altına, sizin İstanbul’daki sergilerinizi gören var göremeyen var. Biz de sizden nasiplenelim burada birazcık.. hepbana hepbana olmaz, kilonuz alır başını gider valla.. (kilonuzu bi gün mutlaka öğrenecem, korkunun faydası yok)

İşteeeee haftanın püf'lü sözüüüü:




Şimdi haberler:
Ayrıntıları unuttum valla..iyi mi... iyiki de unuttum.. yoksa kiliçreis’in ödediği yer kirasına(hosting ücreti deniyor galiba) benim de ortak olmam gerekecekti.. (neyse yine de alacağım olsun, belki sonra aklıma gelir)
Bu sayfalar yalnız benim değil. Tüm bisiklet ve forum severlerin.. lütfen herkesten püf noktalar bekliyoruz. (teknik anlamda başka bir püf bölümü var.. benim kastettiğim, teknik konular dışında bisikletcinin doğada hayatını kolaylaştıracak her türlü püf olabilir, maddi(örn: yemeksel) ve/veya manevi(örn: düşünsel) püfler)

Saygılarımla.. (Sürç-ü lisan eyledükse, affola)

"Gerçek savaş, bir insanlık ayıbıdır." :Skull-175 keşke tüm Dünya barışa pedal çevirse...


kılıcreis' e not: eğer sabredip buraya kadar okumuşsan, bunu da okurmusun "reis kardeş".. Lütfen "yanıtı gönder" ve "mesajı önizle" tuşlarının arasına birkaç km. mesafe koyarmısın.. önizlemeden gönderme yapmamak için valla klavyenin tuşlarına dokunmaya korkuyorum.. daha önce yapmadım değil böyle sakarlık.. biliyon.. teşekkürler..
 
eheheh yasasinn, puflerimiz bir gun once gelmis! :D gelmis de, yemek tarifini bana birakmakla buyuk hata ediyorsunuz diyorum gene de ymgirgic bey :D ben alabaligi ayva receliyle yiyen, ton baligindan omlet yaparken icine greyfurt koyan biriyim :D bu hafta soyle bir iki birsye yazayim, ama tavsiyem bunu gelenek haline getirmeyelim, vallahi herkesler mutfakdan soguyacak :D Bu hafta ben, onumuzdeki hafta hakank arkadasimiz :D (hemen topu atiim :D)

Araziye bisikletden cok arabayla cikan birisi olarak tabi, mekan var, yayilacak, dagilacak, hatta darmaduman olacak kadar :D herbiseyi yanima alabiliyorum, bu baglamda benim kurtaricim "wok" dedikleri su derin tava, atesin uzerine oturabiliyor da, yandi kul oldu derdi yok :D ama derin ya da genis herhangi bir teflon tava da olur! :) sirt cantaniza sigsin yeter!

minik plastik siseleri, hatta cam olanlarini da atmam biriktiririm ben, ne kadar minik o kadar iyi sonrasinda da icine soya sosu, zeytinyagi, balsamik sirke, doldurur, yerlestiririm.. minik sisem olmadigi zamanlar bos plastik film kutucuklarindan da yararlandigim oluyor :D ama icini iyice yikayin once :D

tava, ates, bol sogan, bol sebze, varsa et! etsiz gerci daha cabuk (benim gibi acligi son dakikaya tasiyanlara derman :D) ama kusbasi tavuk ya da ince dilim kirmizi et de olur. Evde ya da disarda, tavanin alti bayagi bir acik olsun :D yangin sondurucunuz de yaninizda :D

az zeytinyagi (sizma kullanirim ben, ymgirgic bey, oldu mu :D iyi kolestrole birebir diyorlar ama benim kullanis sebebim daha bencilce :D tadi guzel :D) bol sogan, eliniz tavanin kulpunda, atesin uzerinde calistiriyorsunuz biceptleri :)

soya sosunu ben cok severim o yuzden bol kepce kullanirim, ama yoksa balsamik sirke de olur, sonra gelsin ince kiyilmis sebzeler, etleri de kalinliklarina gore ayni anda atabilirsiniz, domates koymayin, onun disinda hersey girer, lahana, soya filizi, misir, kirmizi biber, yesil dolma biber, bruksel lahanasi, elinizin altinda ne varsa :) hersey girdi mi? kisin atesi, ya da uzaklastirin yanan atesten kozlere dogru tavayi, kapatin uzerini, birakin demlenmeye.. :)

sonra da yiyin afiyetle :)

Ymgirgic beycigim, bugunluk elimden gelen bu kadar, sizinkiler kadar yaratici ve pratik degil :( ama idare ediverin, ben genelde yapan degil, tadan tayfadanim :D

sergi isine sonra gelelim, Konya'ya size ziyarete gelebiliriz yakinlarda, su yatili kalma teklifinde ciddiydiniz degil mi :D
 
  • Beğen
Tepkiler: fangornents


Tüm bisiklet dostlarına selam;
Sn bikergrrl hamfendinin, 1001 derde deva, yemek tarifine teşekkürler.. (yemeğin içinde nerdeyse bir ben eksiğim, bu yemeği yerken iştahımızı ve dolayısıyla kilolarımızı nasıl kontrol altında tutcaz bilemiyorum:D :D :D )

Sizin yemek hazırlayışınıza bi baktım da, şu dersleri çıkarttım kendime sonra;

İyi bir doğa ve bisiklet dostu şöyle olmalı;
1. doğaya dost olmalı (doğadaki yeni yiyecek türlerini bi görüşte tanıyabilmek için)
2. ağırlık çalışması da yapmalı (yemek tavasını ateşte kıvrak hareketlerle kullanabilmek için)
3. damak zevkini daima geliştirmeli (her bulduğu şeyi yerken zevk alabilmek için)
4. bisikletle gezerken bolca boş kutu taşımalı (içlerine iştah açıcı baharatlar koyabilmek için)
5. daima daha çok yer gezmeye çalışmalı (aldığı fazla kiloları yakabilmek için)
6. dengeli beslenmeye dikkat etmeli (bisiklete binerken aç kalıpta, kazara zayıf düşmemek için)
7. vesaire vesaire vesaire.. daha ders çok ta.. anlatmaya vakit yok..

vallahi yine pes.. sizin pedal çevirmeniz de tava tutuşunuz kadar kıvraksa, kilolarınız size helal olsun.. (aslında kilonuzu bilmiyorum, ezbere konuluyorum, yanlış anlaşılmasın lütfen)

sürç-ü lisan ettimse affola..
esprilerimizin kusuruna bakılmasın lütfen...
haftaya sıra sizde değil, bu kesin, içiniz rahat olsun.. teşekkürler sn. "bikermeal" pardon "bikergrrl" hamfendi..
 
  • Beğen
Tepkiler: Gürsel A. ve eYa


Sn. “bikergrrl” hamfendi.. size ve tüm forum üyelerine hoşgörünüz için teşekkürler..

(Laf aramızda sizde bu nezaketi ve anlayışı bulduktan sonra ben daha çoook espriler yaparım.. :D )

Daha önce bizden istediğiniz Sarayönü fotolarını size ve forum üyelerine hediye ediyorum..

Belki bu fotoların yeri burası değil. Ama.. sizin hazırladığınız yemekten sonra hazmı kolaylaştırsın diye buraya upload ediyorum.. :D



ve işte 5 göz gölüüüüü..

 
  • Beğen
Tepkiler: Gürsel A.
ahhh ahhh fotolar super :D sagolun ymgirgic bey.. ben bugun makinami alsaydim yanima buraya trafik ve asfalt artigi koyabilirdim ancak, cennettesiniz, cennette :D
 


Valla ben de acaip imrendim .. Şimdi oralarda olmak varmış.. Süper fotolar.. teşekkürler..
 
sayın bikergrrl hamfendiciğim. cahilliğimi mazur görünüz... bi sorum olcak... :eek:

"Oggi corriamo!" ne demek?

tahmin:
a şıkkı: "yogi karnımağrıyo" (çok yemekten) demek..:D
b şıkkı: bir italyan yemeği.:rolleyes:
c şıkkı: hepsi doğru :D

(veya bir ünlem mesajı):rolleyes:

şaka bir yana.. bisiklet severler için şöyle hafif ama dağda bayırda yapılabilecek bir sebzeli spagetti tarifi kaleme alırsanız, ne güzel olur.. 2 hafta sonra siteden isteyen bir densiz falan çıkar(mesela ben):D .. hazırcacık mesajlarsınız..:D

not: gülümseme bulaşıcıdır derler ya.. şu sırıtan similiarlar da sizden bana bulaştı.. sanırım yemek tarifinizin içine de onlardan bissürü katmıştınız.. ondan lezzetli oluyo demekki sizin yemekler.. hıııı.:D :D :D
 
Geri