Jordanred Bisiklet Forması, Bisiklet Taytı ve Bisiklet Giyimine Dair Her Şey

Fıkralarımızı burada toplayalım..

Scudo
iLk ben baslayayım bakım :p
Sakal Trasi

Evli adama sevgilisi durmadan sakalini kesmesi için baski yapar. Adam yalvarir :
- Baska sey iste sevgilim. Karim sakalima bayiliyor... Beni öldürür vallahi...
Sevgilisi o kadar israr eder, o kadar dirdir yapar ki adam dayanamaz gider
kestirir sakallarini... Sevgilisinin yatakta tesekkürü müthis olur. Adam geceyarisi
eve döner, uyumakta olan karisinin yanina sessizce uzanmaya çalisirken kadin
uyanir ve karanlikta elini uzatir. Kocasinin yanagini oksar ve uyku sersemi
mirildanir :
- Özcan, sevgilim. Bu saatte burada ne isin var? Kocam nerdeyse gelir,
biliyorsun...


Parasitçü Temel

Temel Nato da havaci olarak askerligini yapiyormus. Komutan askerlere
parasütle nasil atlanacagini ögretmis.
- "Uçaktan atlayinca birinci ipi çekeceksiniz. Parasüt açilmaz ise ikinci ipi
çekeceksiniz. Yine açilmadi, o zaman Meryem Ana ya dua edeceksiniz."
Temel uçaktan atlar. Birinci ipi çeker parasüt açilmaz, ikinci ipi
çeker yine açilmaz. O sırada yere yavas yavas süzülen komutaninin
yanindan geçerken sorar:
- "Komutanim, komutanim.. O karinin adi neydi ?"

Nasil Vazgeçerim

Genç kadin doktora sikayetlerini anlatiyordu :
- Birincide yoruluyorum. Ikincide gögsümde ve bacaklarimda agrilar basliyor,
üçüncüsünde bayilacak gibi oluyorum, kalp çarpintilarim ve
nefes almam fazlalasiyor.
Doktor sordu :
- Neden birincisinden sonra vazgeçmiyorsunuz?
Genç kadın :
-Nasil vazgeçerim doktor bey, apartmanin dördüncü katinda oturuyorum...
 
1 - Içki Öldürür

Albay askerlerin içki içmelerine engel olmak için kantinin duvarina bir yazi
asar. Yazida :
- Içki öldürür, yazmaktadir...
Ertesi gün oradan geçen albay ne görsün? Biri yazinin altina sunlari ilave
etmemis mi :
- Askerler ölmez!..



2 - Firariler

Kore de Türk Tugayindan iki Anadolu lu asker biraz gezmek için firar ederler.
Sehirde bir asagi bir yukari dolasirken, inzibat subayi bunlari yakalar ve sorar :
- Hani sizin izin kagitlariniz?
Erler subayi atlatiriz umuduyla :
- Biz Amerikaliyiz, diye cevap verirler. Subay durumu anlar, ama hiç
bozuntuya vermez :
- Amerikanin neresindensiniz? diye sorunca :
- Içindenik kumandanim!...diye yanit verirler...
 
Adam, Madrid’in en şık lokantalarından birine oturmuş yemek yiyecek, mönüyü inceliyor. Tam bu esnada, yandaki masalardan birine muhteşem bir yemek gelmiş. Böyle çeşit çeşit garnitürün içine oturtulmuş, nefis bir sosla bezenmiş iki koskoca lop et parçası, mis gibi de kokuyor...

Garsonu çağırmış adam, “Gözüm kaldı şu beyin yediğinde, bir porsiyon da bana getirin lütfen!..” demiş.

- Ahhh, diye cevap vermiş İspanyol garson, görüyorum ki Senor Madridli değil. Bu lokantamızın dünya çapında bir spesyalitesidir. Ancak haftalarca önceden sipariş vermek gerekir...

- Yapmayın ya! Peki nedir bu ayıptır sorması?

- Bu, Senor, boğa yumurtasıdır. Hemen karşımız arena biliyorsunuz, boğa güreşinde öldürülen boğanın yumurtalarıdır bu! Ama haklısınız, nefis bir yemektir...

- Tamam tamam, demiş müşteri, önümüzdeki ay iş icabı tekrar Madrid’e geleceğim. Şimdiden yerimi ayırtın ve “boğa yumurtası” spesyaliteniz için bana bir rezervasyon yapın!
Burnunda o nefis koku, bir ayı zor geçirmiş adam. Koşa koşa Madrid’in merkezindeki o meşhur lokantaya atmış kendini akşam, garsona kim olduğunu hatırlatmış, peçeteyi yakasına sıkıştırmış, başlamış beklemeye...Beş dakika, on dakika... Önce yine o mis gibi koku, derken garson elinde kocaman tabakla gelmiş, yine nefis garnitür, mis gibi bir sos ve ortada... iki küçücük lop et parçası.

- Bu ne, diye isyan etmiş adam. O müşteriye getirdiğiniz tabakta koskoca iki et parçası vardı.

- Ahh Senor, demiş garson, Madridli olmadığınız nasıl da belli... Bu bir kısmet meselesi, bu sefer maalesef boğa kazandı
 
Varlikli capkinin erkeklik organinda bir
ciban
cikar.Turkiyede hangi doktora gitse aldigi
cevap, "Kokunden
kesilmesi
lazim. Yoksa olursunuz!" olur.
Arkadaslari Fransayi onerirler. Gider,
basvurmadigi doktor
kalmaz.Cevap
aynidir. Amerika' ya gider. Cevap degismez. Cok
kizar. Bir zenci doktor, adama acir, "Kimseye
soyleme, Afrikada
bizim
kabilenin buyucusu dedemdir,sana yardimci
olabilir" der
adresi tarif eder.
Adamcagiz, Afrika' ya gider. Kabileyi ve
Buyucu dedeyi bin bir
guclukle bulur. Utanarak buyucu dedeye, "Butun
doktorlar kokunden hemen kesilmesi
lazim.Yoksa yakinda olursun
dediler"
diye uzuntu icinde derdini anlatir. Buyucu dede
muayene eder ve kendinden emin bir sekilde
guler, Korkma! Tam
zamaninda
beni buldun!" Hemen bitkilerden
ve yabani hayvan diskilarindan bir merhem
yapar. Guzelce surer,
sarar.
"Her aksam bana gel, 7 aksam merhem surmemiz
lazim"
der. Adam sevincle ayrilir. Her aksam
gelir, merhem surulur, 7.gun
aksam yine merhem surulur.
Tedavinin iyi gittiginden emin ve mutlu bir
sekilde, cok az konusan
buyucuye sorar, "Nasil kesilmesinden kurtuluyor
muyum?"
Buyucu agir agir basini sallar. Cubugundan
emin bir eda ile duman
ceker. Dumani magrur bir eda ile uflerken, "Yok
artik
kesmek. Yarin gece Ay dogarken kendiliginden
dusecek."
 
Hızlı trader evine gelir ve posta kutusunda telefon faturasını görür.
Bir bakar ki 30 milyar küsur lira fatura. Beyninden vurulmuşa döner.
Hemen ayrıntılı fatura ister. Fatura gelir.
Aranan bütün numaralar adamın arkadaşlarına ve dostlarına aittir.
Trader,
"Bu nasıl olur? Ödeyeceğiz mecburen" der..
O sırada gözü papağanına takılır. Bir an tereddüt eder.
Gece papağanı gözlemeye karar verir.
Papağan kafesinden çıkar ve telefonun basına gidip rehberi açar, adamın arkadaşlarını tek tek arayıp saatlerce konuşmaya baslar.

Hızlı trader sinirden çıldırmış bir şekilde papağanı yakalar ve kanatlarından duvara çiviler. Papağan çarmıha gerilmiş bir vaziyette duvarda asili kalmıştır.
Trader, sinirle papağanı azarlar;
"Bir hafta burada asili kal da aklin başına gelsin. Çek bakalım cezanı."
Trader gider. Papağan bir bakar karşı duvarda çarmıha gerilmiş İsa durmakta.
Hemen muhabbet koyulur;

"Birader sen ne kadardır buradasın?"
"2000 yıldır buradayım" der İsa.
Papağan hayretler içinde kalır;

"Ohaaaa! Nereyi aradın lan öyle?"
 
HERKESE GÜNAYDIN.........


Evin bakıcısı utu yaparken, evin kucuk yaramazi da
Salonda oyuncak treniyle oynuyomus..derken bakıcısı bir kulak
kabartmis ki oglan soyle bagiriyor:
- EVET..!! SON DURAGA GELDIK..!! DUYMADINIZ MI ALLAHIN CEZALARI HALA NE OTURUYOSUNUZ?? CABUK DEFOLUN İNİN ASAGI..!!!
Bunlari duyan bakıcı neye ugradigini sasirmis dogru salona kosmus:
- Sen nerden ogrendin bakiyim boyle konusmayi?? Ne kadar ayip..simdi dogru odana gidiyosun tam 2 saat cezalisin...bi daha da
agzindan oyle kotu sozler duymiyim..!!
Ve 2 saat sonra kucuk afacan tekrar salona donmus,treninin basina oturmus... bakıcısı da mutfakta yemek yapiyomus, derken yine oglanin
konusmalarini duymus:
- Sayin yolcularimiz, iste son duraga geldik.. Umariz cok
guzel bir yolculuk gecirmissinizdir.. Lutfen esyalarinizi trende
unutmamaya dikkat ediniz... Trene yeni binen yolcularimiz, sizin de
cok guzel bir yolculuk gecirmenizi diliyoruz.. kucuk bagajlarinizi
koltuklarinizin altina koyabilirsiniz.. bu arada unutmayin yolculuk
sirasinda sigara icmek yasaktir.. bunlari duyan bakıcısı az onceki
cezanin ise yaradigindan memnun gulumserken oglan konusmasina devam etmis:
-.. ayrica iki saatlik rotar yuzunden mutfaktaki o...pu
adina hepinizden ozur dileriz...!!
 
Rüsvet vermek bir sanattir.
Polis - Beyefendi radar uygulamamiz vardi. Hiz sinirini aştınız.
Adam - Aşmadım birader.
Polis - Beyefendi radar kayitlarini gösterebiliriz.
Adam - Ben Mustafa'nin arkadasiyim, ugrasmayin benimle
Polis - (bi afallar) Mustafa mi, o da kim ?
Adam - Sen Mustafa yi tanimiyor musun ?
Polis - Ee sey hatirlayamadim..
Adam - Dur yanimda resmi var sana göstereyim.
(cebinden bir 10 milyonluk çikartir ve üzerindeki Atatürk resmini gösterir)
Polis - Haa, pardon simdi hatirladim. Tamam.
Adam - Gidebilir miyim ?
Polis - Sey, bu Mustafa' nin baska resmi de var mi yaninizda ?
Adam - Eeeh be... Arkadas dediysek bütün albümünü yanimizda taşımıyoruz ki . . ..
 
BERBER SIRASI

Adam en yogun saatte berbere girip sorar.
"Ne zaman bana sira gelir?"

Berber, "Iki saat sonra," der.
Adam cikar gider.

Uc gun sonra ayni adam berbere girip sorar:
"Ne zaman bana sira gelir?"
Berber, "Bir bucuk saat kadar," der

Adam cikar gider. Bir hafta sonra yine ayni
manzara:
"Ne zaman bana sira gelir?"
Berber: "En az bir saat."

Adam cikar gider. Son seferinde berber dayanamaz.
Adamin ardindan ciragini gonderir:
"Bak bakalim bu herif nereye gidiyor?"

Bir sure sonra cirak doner:
"Adami izledim usta."

Berber merakla sorar:
"Ee, nereye gidiyor buradan cikinca?"

Cirak cevap verir:
"Sizin eve usta!"
 
Trafik polisi Temelin kullandığı arabayı durdurur ve:

-Sizi tebrik ederim beyfendi, bu günkü kontrollerimizde emniyet kemeri takan tek sürücü sizsiniz bu yüzden size üçyüzmilyon lira ödül vereceğiz, ne yapmayi düşünüyorsunuz, demiş.

Temel:

-Hemen cidup bi ehliyet alacagim demis.

-Ne! senin ehliyetin yok mu?

demeye kalmadan yandan Fadime söze girmis:

-Siz ona bakmayin memur bey içince hep boyle sapitiyi

Polis iyice sinirlenmeye baslamis.

Derken arkadan dursun:

-Ula ben size demedimmi çalinti arabayla yola

çikmayalim basimiza bi is gelir diye.

Trafik polisi iyice zivanadan çikmis ve bagajdan idris

atlamis:

-Noldu usaklar geçtik mi siniri?
 
2 Şeritli mi , 4 Şeritli mi?

>

> Adamın biri California'da bir kumsalda yürürken ayağı eski bir lambaya

>takılmış, adam lambayı kumlarn içinden çıkarmış, ovalamış lambayı,

>harbi harbi cin çıkmış. Adam çok şaşırmış, cin başlamış konuşmaya

>''Tamam, tamam.Beni lambadan kurtardin vs vs vs... Bu, bu ay içinde

>dördüncü çıkarılışım ve bu işten sıkılmaya başladım, bu yüzden 3 dilegi

>unut. Sadece

>1 dilek hakkın var!'' Adam oturmus ve bir süre düşünmüş ve ''Her zaman

>Hawaii'ye gitmek istedim ama uçaktan korkarım ve deniz beni çok kötü tutar.

>Benim için Hawaii'ye bir köprü yap, böylece arabayla oraya gidebileyim''

>demiş. Cin gülmüş ve ''Bu imkansız. Bu işin lojistiğini düşün! Köprünün

>ayakları nasıl Pasifik'in dibine ulaşabilir? Ne kadar beton

>gerektiğini, ne kadar çelik gerektiğini düşün! Hayır, başka bir dilek

>düşün'' demiş, Adam ''tamam'' demiş ve güzel bir dilek düşünmeye

>başlamış. En sonunda, ''Dört kere evlendim ve boşandım. Bütün karılarım

>her zaman duyarsız olduğumu ve onunla ilgilenmediğimi söylerdi. Bu

>yüzden, kadınları anlayabilmeyi diliyorum. Nasıl hissettiklerini ve

>neden ağladıklarını, bir şey söylemedikleri zaman gerçekten ne

>istediklerini, onları nasıl gerçekten mutlu edebileceğimi bilmek

>istiyorum...'' Cin: ''Köprü iki şeritli mi olsun dört şeritli mi?''
 
Ayakları çok fena kokardı. Bir gün bir arkadaşına, birlikte tiyatroya gitmelerini teklif etti.

- Hay hay, dedi arkadaşı. Ama eve git, ayaklarını yıka ve temiz bir çorap giy. Söz mü?

- Söz...

Tiyatroya gittiler. Yerlerine oturdular. Aradan beş on dakika geçmeden etrafındakiler mendillerini burunlarına götürmeye başladı.

- Hani söz vermiştin, dedi arkadaşı.

- Vallahi değiştirdim, dedi ve ekledi:

İnanmazsan diye kirlileri de cebime koydum. İşte burada!...

saygılarr... :D :D :D
 
Hoca, bir gün kırlardan topladığı çalı çırpıyı eşeğine yükleyip evine götürürken:

- "Acaba, yaş çırpı da kurusu gibi yanar mı?" diye düşünür ve şeytana uyarak çalı çırpıyı yakar.

Aralarında kuruları da bulunan çalı çırpı hemen alev alır. Eşekte bir korku, bir telaş, huzursuzluktur başlar. Anıra anıra, çifte ata ata dört nala koşmaya başlar.

Hoca da arkasından olanca gücüyle bağırır:

- "Aklın varsa göle koş!"
saygılar... :D :D :D
 
Her geçen gün araba sanayiinde Japonlara yenik düşen Amerikalılar bir gün araba teknolojilerini incelemek üzere Japonya'ya giderler. Fabrikayı gezerken bir köşede kutular içinde kediler görürler. Merak edip bu kedilerin ne işe yaradığını sorarlar. Japonlar cevap verir:

- "Biz bu kedileri izolasyon testinde kullanıyoruz. Akşam giderken her bir arabaya bir kedi koyuyoruz. Sabah geldiğimizde ise arabada kedi ölüyse problem yok, eğer kedi yaşıyorsa arabanın problemli olduğunu anlıyoruz. Demek ki arabaya hava giriyor" diyorlar.

Amerikalılar çok şaşırıyor. Geziyi tamamlayıp ülkelerine dönerken, "Bir de Türkiye 'ye uğrayalım" diyorlar. Türkiye'de bir araba fabrikasını geziyorlar. Yine bir köşede kutular içinde kedileri görüyorlar. Şaşırıyorlar. Dayanamayıp bu kedilerin ne işe yaradığını soruyorlar.

Yetkili cevap veriyor:

- "Biz bu kedileri izolasyon testinde kullanıyoruz. Akşam giderken her bir arabaya bir kedi koyuyoruz. Sabah geldiğimizde eğer kedi arabada ise problem yok, ama kedi arabadan kaçmışsa, arabanın izolasyon problemli olduğunu anlıyoruz..."

saygılar... :D :D
 
Birer kız çocuğu sahibi iki aile bir gün misafirlikte sohbete başlamışlar.

-- Eee sizin kızdan naber?

-- Valla işte ne olsun biliyorsunuz, işe girdi geçen sene. Başını kaşıyacak vakti yok. İlk başlarda geceleri fazla mesai yapıyordu. Sonra hafta sonları da çalışmaya başladı. Patronu çok sevmiş her işi ona veriyormuş. Derken Ankara seyahatleri başladı. Bizimki çanta sekreter gibi patron nereye o oraya. Sonra Paris seyahatleri filan en sonunda bu iş böyle olmayacak dediler, patronu ev tuttu. Deli gibi çalışıyor evladım. Ee, peki sizin ki ne alemde?

-- Valla bizim kız da kötü yola düştü ama ben sizin kadar güzel anlatamıyorum

saygılarr.. :p :D :p :D
 
Sherlock Holmes ile Dr. Watson kampa giderler. Güzel bir yemek yedikten sonra uykuya dalarlar.

Birkaç saat sonra Holmes uyanır ve arkadaşını dürdükler.

"Watson, yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle".

Watson cevap verir: "Milyonlarca yıldız görüyorum"

Holmes sorar:

"Bu sana neyi gösteriyor?"

Watson bir an düşünür ve yanıtlar:

" Astronomik olarak milyonlarca galaksinin ve dolayısıyla milyarlarca gezegenin varlığını görüyorum. Yıldızların konumuna bakarak saatin 3'ü çeyrek geçtiğini çıkarıyorum. Teolojik olarak Allah'ın kudretini ve kendi acizliğimizi görüyorum. Meteorolojik açıdan da bugün havanın çok güzel olacağını tahmin ediyorum. Neden sordun? Sana ne gösteriyor?" Holmes arkadaşını sabırla dinlemiştir ama artık dayanamaz:

"Ulan hıyar, çadırımızı araklamışlar!"

saygılar... :D :D
 
zenciler burda beyazlaştırılır.... :D :D

Bir gün Smith ve John adında iki zenci New York sokaklarında dolaşırken bir tabela görürler: "Zenciler beyazlaştırılır. Fiyat 100 dolar." Smith'in 101 doları, John'un ise 99 doları vardır. John, Smith'e: "Sende fazla olan 1 doları bana ver birlikte girelim" der. Smith'se: "Önce ben gireyim. Eğer beyazlaşırsam sen de girersin" der ve içeri girer. Az sonra içerden beyaz bir şekilde çıkar Smith. John: "Smith ne kadar beyazlaşmışsın. Şu 1 doları ver de ben de girip beyazlaşayım." Smith cevap verir: "Defol burdan pis zenci!".. :D
 
HOCAMmm nasreddin :eek:

Nasreddin Hoca'ya yapılan sataşmalar tükenip bitmez. Akşehirliler bir gün Hoca'ya takılır ve sorarlar: - "Hocam senin evliyalar katında ulu bir kişi olduğun söylenir aslı var mıdır?" Hoca'nın böyle bir iddiası elbette yoktur ama bir kere soruldu ya cevaplar: - "Her halde öyle olmalı." - "Böyle kişiler zaman zaman mucizeler göstererek bu özelliklerini herkese kanıtlar. Hoca madem kabullendin göster bir mucize de görelim!" Hoca: - "Pekala şimdi size bir numara yapalım" der.. Karşısında durmakta olan çınar ağacına; - "Ey ulu çınar çabuk yanıma gel!" der. Tabii ne gelen ağaç var ne giden. Hoca yürümeye başlar ağacın yanına varır. Akşehirliler: - "Ne oldu Hoca ağacı getiremedin, kendin oraya gittin!" diye gülünce Hoca: - "Bizde kibir yoktur, dağ yürümezse abdal yürür", der. :D :D
 
Kovboy Şapkası

Teksasli üç cerrah golf oynarken yaptiklarii
basarili operasyonlardan bahsediyorlarmis.

Birincisi baslamis:

Teksas'taki en iyi cerrah benim. Hastam olan konser
piyanisti bir kazada yedi parmagini kaybetmisti, ben ameliyatla
yeniden diktim,sekiz ay sonra Ingiltere kraliçesine özel
konser verdi".

Digeri atlamis:

"O da birsey mi? Genç bir adam kazada her iki
bacagini ve kolunu kaybetmisti, ben yeniden monte ettim, iki yil sonra
olimpiyatlarda atletizmde altin madalya kazandi."

Üçüncüsü baslamis:

"Beyler, sizler daha amatörsünüz. Birkaç yil
önce kokain ve alkol ile kafayi çekmis bir kovboy atini saatte 120 km hizla
giden trenin üzerine sürmüstü. Kazadan çalismam için arta kalanlar
sadece atin götü ve kovboyun sapkasi idi".
- "Eeeee Hocam...Peki simdi ne oldu ?"
- "Simdi kendisi ABD baskani."
 
Back