Leyla ile Mecnun , Aslı ve Kerem , Ferhat ile Şirin. Ne güzel masallardır. Bu masalları efsane yapan aşkları ve kavuşamamalarıdır. aten bir türlü kavulamadıkları için bu aşk sürmektedir. Eğer kavuşsalardı, evlenselerdi hatta çocuk yapsalardı , evli olanlar ne demek istediğimi gayet iyi anlayacaklar. , Ferhat o dağı delmeye başladığı güne lanet okuyacak , Mecnun bu sefer karısından kaçmak için çöllere düşecekti. İşin ucuna baldızlar, kayınbiraderler ve kaynanalar da girerse çarşı iyice karışır.Masal masal olmaktan çıkar. Faciaya dönüşür.
Hepimiz bu masal devam etseydi sonunun nerelere varabileceğimi tahmin edebiliyoruz. Zaten bu masallara asıl tad veren , kavuşamadıkları için sonlarının tamda ne olduğunu anlayamamamız. Yani olayları tadında bırakmaları.
12 Eylül denilince çoğu genç üyemiz yazılanları biliyor. Kenan Evren korkusuyla yazılamayanları , o dönemi yaşayanlar bilir. O dönemi yaşayanlar, Basında yazanlar ile gerçekte olanların ne olduğu , hemde çok iyi biliyor.
Aynen derviş gibi İMF memuru olarak ülkemie gönderilen Özal , Mevcut siyasi yapının Amerikanın Ali menfatlerine itaat etmekte geç kalması sebebiyle , bir darbeyle indirildi. Özal'a alel acele bir parti kuruldu Ve hiç kimsenin tanımadığı Özel bir anda , Halkın kurtarıcı ilan edildi ve iktidar yapıldı. Aksini söyleyen veya iddia eden , kenan evrenin önüne atıldı.
Bu memlekette asla ama asla Tüp , yağ, şeker kıtlığı yaşanmadı. Ambargo vardı ancak yerli üretimde vardı: Tüccar çakallık yapıp , fırsatı değerlendirerek , ellerindeki ürünleri piyasaya sürmeyip , bir karaborsa oluşturdular. Yani fahiş fiyattan almayı kabul edene herşey aten el altından vardı.
Benzinde kısa süreli bir sıkıntı yaşandı , ancak O zamanlar bırakın her ailede bir araba olmasını , İstanbulun göbeğinde bir mahallede bile araba toplam araba sayısı oldukça azdı. Anlamanız için örnek veriyorum. İstanbul - Şişli - Feriköy mahellesinde yaşıyorum. Burada bir anadolu ilçesi kadar kalabalık bir mekan . 82 de babamın arabası dahil Feriköyde toplam 12 araba vardı. İstanbul genelindeki ,araç sayısı azlığını Türk filmlerindende anlayabilirsiniz.
Toplu taşıma ana hatlarda troleybüsle yapıldığı için bu araçlarda elektrikle çalıştığı için benzin yokluğunda yegane sıkıntı çeken , çöp kamyonları , dolmuş ve özel araç sahibiydi. O da büyük şehirlerde. Yanlış hatırlamıyorsam bu durum 3 ay kadar sürmüştü. Diğer şehirlerdede benzin istasyonlarında yakıt bulunabiliyordu.
Kaloriferli ev az olduğundan çoğu kişinin odun - kömür sobası vardı. O zamanlarda tüp lükstü ,tüple çalışam ocaklari zenginlerin evlerinde olabiliyordu. Halk Havagazı kullanırdı. Kimsede tüp bulmak için uğraşmazdı. Tüp yok diyede ağlaşmazdı. Sadece ocaklarda kullanıldığı halde Havagazı bile pahalı gelirdi. Gerekirse tasarruf yapmak için yemeğini sobasının üzerinde yapardı. İstanbulda Kaloriferli evler sadece Nişantaşında , etilerde birde kapalıçarşı kuyumcularının yoğun yaşadığı Kurtuluşta ( Şişlide bir mahelle ) vardı. Onlarda kömürlüydü.
Şimdi 12 eylül zamanı okuyan gençler , O zamanlar sanki herkes , işi gücü bırakmış , tüpgaz peşine düşmüş , ömrünü kuyruklarda geçirmiş , yağsızlıktan ve şekersizlikten kıvrım kıvrım kıvranıyor gibi anlar. ki normaldir.
Asıl hikaye şuydu. Anarşi büyük şehirlerde öyle bir tırmandırıldı , Özal öyle güzel pazarlandı , Kenan Evren öyle bir kurtarıcı gibi gösterildi , muhalif sesler öyle işkencelerden geçirildi ki, 82 Anayasına Halkın çoğunluğu Evet demek zorunda kaldı. Zaten başkada çareleri yoktu.
Özalda halka verdi gazı verdi gazı , Liberal ekonomi , Konvertibilite , bir koyacağız beş alacağız, Bastığımız yeri titretiriz , Halkta kuzu kuzu dinledi. Amerikanın piyonları terörü tırmandırdı ,halkı sindirdi , Amerikanın has adamı Özal iktidara getirilerek , kanunlar çıkarttırıldı , Amerikanın has adamı Evren , cumhurbaşkanı sıfatıyla bir güzel onadı. Amerika hiç bir işini , hiç bir zaman şansa bırakmadı. Söz dinlemeyenler Kenan evrenin mahkemelerinden bir güzel yargılandı.
Natoya alındığımızdan beri bir kısır döngü içindeyiz. Birileri gidiyor, yerine başkaları geliyor ama kazanan hep Amerika oluyor. Hep Amerikanın arkasını kolladığı kazanıyor. Eğer kazayla bir şey derseniz, geliyor geminizi vuruyor , askerin başına çuval geçiriyor , ince ayarı veriyor . Göstere göstere , gizlsii saklısı olmadan istediğini yaptırıyor. Bu olaylar her zaman böyle olmuştur.
Haaa Amerika iyi bir müttefikimiz . O ayrı. Zaten aynen masallar gibi , herkes neyin ne oldupunu , kimin kimin adamı olduğunu , olayların arka planlarında hangi güçlerin bulnduğunu biliyor ama sesini çıkartmıyor.
Çıkartırsa masal bitecek ve gerçeklerle yüzleşilecek. Sorunların büyüklüğü ortaya çıkacak ve çözüm her zaman zahmetli ve zorlu olacak. Kimsede bunu istemediği için masal dünyasında yaşamaya devam ediyor. Çünkü insanlar masallarla mutlu oluyor. Gerçeklerle değil.
Şimdiiiiii vereyim mi Mehteri ? Neyse mehter yerine şimdilik şununla idare ediverin.