@KitapSever
Teorik açıdan haklısın. Ancak sorumluluk, "yetki", "ödül" ve "ceza" ile birlikte bir dörtlü ayak oluşturduğu takdirde işlevseldir. Bu olmadığı takdirde ortaya çıkacak sonucu atalarımız "davul birinin boynunda, tokmak başkasının elinde" diye ifade etmişler.
Sistemlerin işleyebilmesi için insan unsuru şu şekilde çalıştırılır:
1) Kişinin belirli bir sorumluluğu olacak.
2) Kişiye, sorumluluklarını yerine getirmesi için münasip olan yetkiler verilecek (mesela yeni sistemdeki milletvekillerinin soru önergesi yetkisi yok)
3) Kişi, başarılı çalışmaları için ödüllendirilecek (aksi takdirde en önemli insan güdüsü olan motivasyon tatmin edilemez - M.V. örneğinde ödül, yeniden seçilmektir. Bu ise yeni sistemde anlamsız çünkü vekil listelerini parti başkanı ve MKYK'sı makro düzeydeki siyasî hesaplara göre hazırlıyor)
4) Kişi, başarısızlığı karşısında bir ceza ile karşılaşacak (ki böylece, hak etmediği/seviyesinin üstünde kalan makamlara gelmeye yeltenmesin, kendisine verilen yetkileri kötüye kullanmasın).
Olgun demokrasilerde siyasetçiler, (vatana ihanet ve zimmetine para geçirmek gibi yasalarda net biçimde tanımlanmış suçlar hariç) yaptıkları siyasî tercihlerden ötürü yargılanmazlar. Bu, siyaset biliminde kabul görmüş ve gerekli sayılan bir özelliktir. Fakat yine de başarısızlığın net bir cezası vardır: Bir sonraki seçimlerde yeniden seçilememek.
Ortadoğu siyasetinde pratik bir yöntem bulunmuş: Tüm siyasî icraatları toplumsal kimliklere endeksliyorsun. Böylece iş, senin bir yönetici olarak başarılı olup olmamandan çıkıyor. Kimliğini temsil noktasına geliyor. Eh, kimlik denen şey başarısızlık üzerine değiştirilmediği için de ne yaparsan yap başta kalıyorsun.