İkinci sayı az evvel elime geçti.
Öncelikle sorumu sorayım: Bu bisikletforum reklamındaki üye kim? Açıkla lütfen @Edip Dinçer
Şimdi asıl konuya geçeyim.
Dergiye göz gezdirdim. Dikkatimi çeken ilk şey, biri beslenmeyle, diğeri ise kalori değerleriyle ilgili iki yazı. Bunları merakla okuyacağım.
Sonra, şu yatmalı bisikletlerle yapılan turun yazısı var, onu da severek okuyacağım. Ama yazıda geçen şu bol özlü sözü anlamadım, anlayanlar beri gelsin:
"Eğer kurbağaların tekerleği olsaydı, kalçaları üstünde zıplamazlardı."
Sonracığıma, Girit ile ilgili yazı güzel ama çevirisine daha bakmadım. İnşallah çikın tıransleyt değildir.
Bu arada, Yıldız Asyalı çok yaşlanmış. El yazısı da çok çirkin.
Bir de karbon kadro yazısı var, forumdaki bol elektrikli tartışmalara faydası olabilir.
Ve gelelim bende kaşıntı yapan konuya: Saykılçik!
Dergideki en yapmacık -belki de zorlama- konu bu. Haberdar olduğum günden beri ön yargıyla yaklaştığım, meselelerden biri. Saykıl tamam da, kime göre çik? Tahminimce editörün ülkeye -ite kaka- bir akım getirme çabalarından biri. Zaten Bulut Özdemiroğlu'nun sıtaylingi de bunu kanıtlar nitelikte. Hipstır fabrikasından taze mankenler -ki o dayının sakalı sürtünmenin kallavisine sebep olur-, o pelerinli süperhiro ablanın da bisiklete antipatik sakallının gazıyla binmiş izlenimi verdiği fotoğraflar bu düşüncemi destekliyor (gibi gibi). Dua edelim ki o arnavut kaldırımı yolda 16'lık bisikletini sürerken böbreklerini yola dökmesin. Ha-ha
Neyse, gideyim de solmuş tişörtümü giyip kirli bisikletime bineyim.
Böyle bir sayı sizi bekliyor.
****
Burçak Erbil söyleşisini unuttuk ya la! Beni en çok heyecanlandıran kısım bu oldu.
Öncelikle sorumu sorayım: Bu bisikletforum reklamındaki üye kim? Açıkla lütfen @Edip Dinçer
Şimdi asıl konuya geçeyim.
Dergiye göz gezdirdim. Dikkatimi çeken ilk şey, biri beslenmeyle, diğeri ise kalori değerleriyle ilgili iki yazı. Bunları merakla okuyacağım.
Sonra, şu yatmalı bisikletlerle yapılan turun yazısı var, onu da severek okuyacağım. Ama yazıda geçen şu bol özlü sözü anlamadım, anlayanlar beri gelsin:
"Eğer kurbağaların tekerleği olsaydı, kalçaları üstünde zıplamazlardı."
Sonracığıma, Girit ile ilgili yazı güzel ama çevirisine daha bakmadım. İnşallah çikın tıransleyt değildir.
Bu arada, Yıldız Asyalı çok yaşlanmış. El yazısı da çok çirkin.
Bir de karbon kadro yazısı var, forumdaki bol elektrikli tartışmalara faydası olabilir.
Ve gelelim bende kaşıntı yapan konuya: Saykılçik!
Dergideki en yapmacık -belki de zorlama- konu bu. Haberdar olduğum günden beri ön yargıyla yaklaştığım, meselelerden biri. Saykıl tamam da, kime göre çik? Tahminimce editörün ülkeye -ite kaka- bir akım getirme çabalarından biri. Zaten Bulut Özdemiroğlu'nun sıtaylingi de bunu kanıtlar nitelikte. Hipstır fabrikasından taze mankenler -ki o dayının sakalı sürtünmenin kallavisine sebep olur-, o pelerinli süperhiro ablanın da bisiklete antipatik sakallının gazıyla binmiş izlenimi verdiği fotoğraflar bu düşüncemi destekliyor (gibi gibi). Dua edelim ki o arnavut kaldırımı yolda 16'lık bisikletini sürerken böbreklerini yola dökmesin. Ha-ha
Böyle bir sayı sizi bekliyor.
****
Burçak Erbil söyleşisini unuttuk ya la! Beni en çok heyecanlandıran kısım bu oldu.



