@smhcnr
Aslında Ahmet Mumcu bey ne demek istediğini kendi açıklasa daha iyi olur ancak ben biraz acelecilik yaparak bu konuyu biraz daha açayım. (Ahmet Mumcu Bey’in de izniyle)
Glukozun yanması; nabızın 130 üzerine çıkması veya başka bir deyişle anlık kalori tüketiminin artmasından sonra devreye girmez. Aslında o, en baştan beri devrededir ama buna karşın karaciğerdeki olsun veya başka depolardaki olsun yağların yakımı(lipoliz) daha sonra devreye girer.
Karaciğer vücudumuzun başlıca glikojen depolarındandır. Glikojen ise glukozun depo şeklidir ve karaciğerde olduğu gibi iskelet kaslarında da bir miktar depo glikojen bulunur.
İster aerobik egzersiz de, isterse anaerobik egzersizde, ilk olarak şekerler yani glikoz yakılmaya başlar. Çünkü glikozun yakılması, yağların yakılmasından çok daha kolaydır.
Mesela uzun süreli açlıklardan sonra, halsiz ve bitkin kalan insanların ağzından hiç kan yağım düştü diye bir ifade duymuşmusunuzdur? Hayır duyamazsınız. Herkes “kan şekerim düştü galiba” der. Çünkü ilk olarak kandaki şeker düşer de ondan.
Yani açlıkta dahi önce kandaki şeker seviyesi azalmaya başlar. Bunu telafi etmek için ise hemen karaciğer devreye girer ve kendindeki depo glikojeni, glikoza çevirmeye(glikojenoliz) başlar. Eğer uzun süreli açlıklar olursa, yada açlık esnasında yeterli şeker vucut tarafından temin edilememişse ve karaciğerdeki glikojen depoları da tükenmişse ondan sonra yağlar yakılmaya başlar.
Bu uzun süreli açlık diye bahsedilen olayın yerine fiziksel aktiviteyi koyarak ta düşünebilirsiniz. Fiziksel aktivitelerde de vücut yukarda bahsetmiş olduğum algoritma ile enerji ihtiyacını karşılar.
Yağlar vucudun asıl değil, yedek enerji depoları gibidir. Tıpkı bir otomobil gibi düşünecek olursak, asıl depodaki yakıt bitmeden, yedek depodaki yakıt kullanılmaya başlanmaz. Asıl depo diye kast edilen kandaki glikoz ve karaciğerdeki glikojen, yedek depo diye kastedilen ise yağlardır. Karaciğerde de yağ depolanabilir. Ancak bu durum belli bir seviyeyi aşarsa patolojik(hastalık) olarak kabul edilir.
Yağlardan enerji elde etmek metabolizma açısından glikozdan enerji etmeye göre daha kompleks ve zor bir iştir. Bunun için yanması daha kolay olan şekerler her zaman önce tercih edilir.
Mesela bisiklet yarışlarından önce neden makarna partisi düzenleniyor da tereyağı veya zeytinyağı partisi düzenlenmiyor?
El cevap: Sporcu için en temel kalori kaynağı karbonhidratlardır. Makarna çok iyi bir karbonhidrat kaynağıdır. Bu karbonhidratı barsaklar parçalar ve önce glikoz haline getirir. Sonra, ihtiyaç fazlasını gerektiğinde tekrar glikoza çevirmek üzere glikojene(glikozun depo şekli) çevirip karaciğer ve kaslara depolar.
Eğer karaciğer ve kas glikojen depoları dolduysa, bu fazla glikoz yağlara çevrilmeye(lipojenez) başlar. Bu yağlar da yine karaciğer, mezenterler(barsakların etrafı) ve ciltaltı yağ dokularına vd. depolanır.
Yine denir ki: yarıştan hemen önceki akşam yiyeceğin makarnanın da çok faydası yoktur. Önemli olan hayata yayılmış bilinçli bir sporcu beslenmesidir. Bunun anlamı da şudur. Sadece yarıştan önceki akşam yenecek makarna öncelikle kan şekerini yükseltmeye yarar. Karaciğer glikojen depolarının tamamen doldurulmuş olması için bir yarışçının her gün düzenli olarak karbonhidrat ve diğer gerekli gıdaları almış olması gerekir.
Yarışlar esnasında da önce kandaki glikoz tüketilir. Bu yetmezse(ki kesinlikle yetmez) kas ve karaciğerlerdeki glikojen glikoza çevirilerek(glikojenoliz) bunlar kullanılır. Eğer fiziksel aktiviteye, karaciğer ve kaslardaki glikojen depoları bittiği halde devam edilecek olursa o zaman da depolardaki (göbek, basen vb. ) yağlar yakılmaya(glikoneogenez) başlar. Bu ise zor ve enerji etme yolu olarak nisbeten verimsiz bir iştir. Onun için sporcular hemen enerji jellerine yönelir.
Akıllı ve bilinçli sporcular kasları ve teknikleri kadar, glikojen depo kapasitelerini de geliştirirler. Bu sayede belki hiç ek gıda almadan çok yoğun bir tempoda 50-100 km. pedal basabilirler. Karaciğer depoları zayıf sporcular ise hemen enerji jellerine saldırırlar. Ancak bu hazır enerji kaynakları da daha depolanmaya bile fırsat kalmadan kana geçer geçmez yakılarak tüketilirler.
Tıpkı deposu bom boş bir otomobilin karbüratörüne damla damla benzin akıtarak yürütmeye çalışmak gibi.
Lafı çok uzattım. Kusura bakmayın.. Konunumuzun ana temasına geri dönelim..
Buradan duyuruyorum. Benim tavsiyelerimi uygulayıp ta kilo verdim yada veremedim diyen her arkadaşla bu sayfalardan her zaman yardım ve paylaşıma hazırım.
Önerilerimi uygulayın, aklınıza yatmayan yada uygulayıp ta fayda göremediğiniz bir nokta olursa bana tekrar dönün. Ben buradayım.
Önerilerimin faydası konusunda iddialıyım. İsteyenlere yardımcı olma konusunda da kararlıyım.
Fazla yağlarımızı verelim ve onlara boşuna hammallık etmeyelim. Onların damarlarımızın cidarına sıvanıp damarsertliği(atereskleroz), yüksek tansiyon ve inme(felç), kalp krizi, karaciğer yağlanması vb. yapmasına izin vermeyelim. Kilolu arkadaşlar bir doktora yada laboratuvara başvurarak kan trigliserit, kolesterol (HDL ve LDL) seviyesini ölçtürsünler.
HDL(faydalı kolesterol) sporcularda yüksek olur. LDL(zararlı kolesterol) ise düşük olur. Bu ise, kimin güzel spor yaptığını kimin se yapmadığını ortaya koyan bir nev-i göstergedir
Hobi anlamında bisiklete binen arkadaşlar;
Bence, bisikletlerimizle yaptığımız fiziksel aktivite sadece gezi ve eğlence mertebesinde kalmasın. Beslenmemize dikkat ederek ve bisiklete daha bilinçli binerek, bu işi çok güzel bir sportif aktivite haline getirip sağlığımıza sağlık, ömrümüze ömür, ve dolayısıyla neşemize neşe katabiliriz.