birazda tarih...(
www.antoloji.com)
İlk bisiklet' tanımlamasının tarih kitaplarında farklı isimlerle karşımıza çıktığını
görüyoruz.
Leonardo da Vinci'nin 1490'lı yıllara ait çalışmalarında bugünün bisikletine benzer bir çizime rastlanıyor. Ancak, sanatçının pek çok çizimi gibi, bu tasarım da gerçeğe dönüştürülmemiş. Bundan tam 300 yıl sonra, 1790'da, Fransız zanaatkar De Sivrac'ın geliştirdiği 'koşma makinesi' ortaya çıkıyor. 'Célérifére' olarak adlandırılan bu tasarım,
iki tekerleğin bir direkle birleştiril-mesinden ibaret... 19. yüzyılın başlarında ise bisikletin kökeni olarak gösterilen, Alman Baron Karl von Drais'in 'koşma makinesi' ile karşılaşıyoruz.
Drais'in 1817'de geliştirdiği, tümüyle ahşaptan imal edilen ve sonraları 'Draisienne' adıyla anılacak olan bu 'koşma makinesi', Fransız De Sivrac'ın makinesine çok benziyor. Ancak iki tasarımın arasında önemli bir fark var; Drais'in koşma makinesinde ön tekerlek sabit değil yönlendirilebilir... Bir ulaşım aracı olarak pek işlevsel olmayan
'Draisienne' daha çok gençler için bir eğlence aracı olarak görülmüş. 1839 yılı, bisikletin evrimsel gelişimi için önem taşıyor. İskoç demirci Kirkpatrick Mac Millan, arka tekerleğe bağlanan ve döndüren krank düzenekli, pedallı ilk bisikleti geliştirmiş.
Pek çok kaynakta bisikletin gerçek mucidi Mac Millan olarak gösterilse de bu tasarım İskoçya dışına pek çıkmamış. Bu yüzden, Fransız Pierre Michaux, 1850'li yıllarda geliştirdiği pedallı model sayesinde 'bisikletin babası' olarak biliniyor. 'Velocipéde' (velespit) olarak anılan bu modelde gövde ve jantlar tahtadan, tekerlek ise metalden imal edilmiş ve pedal doğrudan ön tekere bağlı. Pedal bir kez döndürüldüğünde ön tekerlek de bir kez dönüyor ve dolayısıyla 'Velocipéde' in hızı ön tekerleğin büyüklüğüne bağlı...
'Velocipéde' bisikletin ticari anlamda ilk başarısıydı ancak bu tasarımın da bazı eksiklikleri bulunuyordu.
Pedalın ön tekerleğe bağlı olma-sından ötürü verimli ve süratli bir sürüş elde edile-miyordu. İmalatçılar ve tasarımcılar daha uygun modeller için çeşitli geliş-tirmeler yaptılar. Bu çalışmalar İngiliz mühendis James Starley'in 1871'de geliştirdiği 'Peni-Çeyrek Peni'
modelinde vücut buldu. İngiliz bozuk paraları peni ve çeyrek peni arsındaki boyut farkı göz önüne alınarak ön ve arka tekerlekler geliştirildi. Arka tekerleğin dört katı çapa sahip olan ön tekerleği, tüp şeklindeki yalın metal iskeletiyle ve kauçuk lastikleriyle 'Peni-Çeyrek Peni', bisiklet tasarımında hızlı ve verimli modellere giden yolda önemli bir aşamaydı. Ancak bisiklet tasarımı hala mükemmel değildi. Bisikletin bu yapısı binmeyi zor hale
getiriyor aniden durma durumlarında kazalar meydana geliyordu.
Lawson tarafından 1874'te geliştirilen 'güvenli bisiklet'te hareket bir dişli ve zincir takımı aracılığıyla arka tekerleğe aktarılarak, tekerlek çapları eşitlendi. Bu yeniliklere veteriner John B. Dunlop tarafından geliştirilen şişme lastikler eklenince önceki modellerin pabucu dama atıldı ve bisiklet bugünkü şekline neredeyse kavuşmuş oldu.
Bundan sonraki adımlar vites sistemlerinin geliştirilmesi hatta otomatikleştirilmesi ve bisikletin ağırlığını azaltan malzemelerin kullanılması şeklinde oldu.
Bugün önemli bir spor dalı olan bisiklet aynı zamanda çevre dostu bir ulaşım aracı.
Yakıt sıkıntısı ve verimlilik gibi kavramların tasarımda önem kazandığı günümüzde, bisiklet süren bir insanın hareket eden tüm canlı ve makinelerden daha az enerji harcadığı saptandı. Teknoloji şaheseri bisiklet, yeri doldurulamayacak bir buluş olarak kalmaya devam ediyor.