@tMisagi
Durun bunu ben anlatayım...
Üniversite 1. sınıfa gidene kadar (2004) hep çelik kadrodaydım. Zaten drop bar da kullanmıyordum. Ancak ilkokuldan liseye kadar geçen süre boyunca uyumak-derste olmak-denize girmek ve futbol oynamak haricinde hep bisiklet üstündeydim. Hani küçük sayılabilecek bir çocuk için nispeten uzun mesafe sürüyorduk. Bir kaç kez Samsun-Sinop yapmıştık hatta (tabii ki yolda çadır kurup konaklayarak). Dropbarı elbette bisiklet yarışlarından biliyordum. Kadroların alüminyum yapılabildiğini de biliyorduk.
Üniversiteye gidince bisikletten 3-4 ay uzak kaldım. O sıralar bir arkadaşım bilgisayar toplar gibi bisiklet toplamaya başlamıştı. "Deli heralde elleşmeyeyim" diye düşünmüştüm çünkü "bisiklet toplama" kavramı ile ilk defa karşılaşıyordum. Neyse yanılmıyorsam 1-2 ay içerisinde tamamlamıştı bisikletini. Bin bir rica ile "1 tur vermesini" sağlamıştım.
AMAN ALLAHIM!!!! 10 kadans ile dünya turu yapabilirim gibi hissetmiştim... Ben zaten sürmüyordum gibi bişeydi. Kendiliğinden gidiyordu adeta...
Üniversite ile birlikte sahne kurulumu yapan bir ses ışık firmasında çalışıyordum. 30 gün boyunca tek bir gün dahi izin almadan iş-okul-iş-okul.. yaptım. Yevmiyelerden birikenlerin üzerine sağdan soldan borç harç alıp ilk yol bisikletimi aldım... Ama benimki, arkadaşımın bisikletinden yaklaşık 1.5 kilo kadar daha ağırdı.
İşte o günden bu yana ister istemez ağırlığa bakar oldum. Muhtemelen forumdaki hemen hemen herkeste de benzer bir durum geçerlidir. Ha ama şunu da söyleyeyim. Belli bir ağırlığa indikten sonra 100-200 gram indirebilmen için inanılmaz paralar dökmek gerektiği için takıntı olmayacak. Mesela benim şu anki bisikletim suluk harici 9.1 kilo. 7-8'e inebilmem için ciddi para ayırabilmem lazım ki... Dolar uzaktan bana el sallıyor

(5 demek istiyor sanırım) O yüzden hiiç takıntı yapmadan kardeş kardeş bisikletimi sürmeye devam ediyorum
