bir şehir efsanesi der ki, japon saat endüstrisi kurulurken, her japon, ihtiyacı olmasa da her yıl yeni bir japon saati almış. bu rivayet olabilir ama bir sanayinin gelişimi için önemli bir detayı işaret eder. japon iş ahlakını biliyoruz. körfez köprüsü yapılırken japon mühendis intihar etmişti. japonyada onu doğuran ana üzülmüştür ortadoğuda öldü diye ama iş ahlakları konusunda dünyaca nam salmışlar. ha bu sadece bir pr çalışmasıdır, japonlar en aşağılık millettir diyebilirsiniz ama dışarıya karşı artık seiko diye bir saat markası var heriflerin.
gelelim bizdeki duruma. ulusal bir bilinçle bisiklet sanayinde dünyada söz sahibi olacak planlama bizde öncelikle devlet eliyle yapılmaz. kişisel veya bir grup insanın idealist yaklaşımı ile başlar. devletin uygulamadığı ulusal bilinci haliyle son tüketiciden beklemeyiz. biz de tüketici iki gruba ayrılır. bir yabancı mal hayranları, iki yerli malın reklamını yapsa bile yabancı mal kullananlar. bir üçüncü grup ise, eğer cidden ucuz ise yerli ürün kullanmak zorunda kalanlar.
idealist kişiler, ki ben henüz 45 yılda böyle üreticiye, çalışana, esnafa rastlamadım; idealistmiş gibi kişiler olarak tanımlayacağım bundan sonra o nedenle, olur da ulusal rüzgarı arkalarına alırlarsa, nasıl olsa ürünüm satılıyor diye kar marjını arttırmak için ürün kalitesini düşürmeye başlar, üç kağıt imkanları varsa onu uygular ve elde ettiği parayı arge yerine lüks ihtiyaçlarına ayırır. bizde parayı bulan ilk evvel eşini boşar diye yazılı olmayan bir kural vardır.
dünyaya üretim yapan bir markamız var otomotivde. planlamasında arkadaşım çalıştı. o kadar çok talep geliyor ki, fabrikayı büyütmemiz lazım ama patronlar oralı olmuyor, işlerin yarısını geri çeviriyorlar ve her hafta sonu soluğu kuzey kıbrısta alıp kumarda bir sürü fabrika parası ütülmekle zaman geçiriyorlar diye dost meclisinde söylemişti.
bir diğer husus ise rekabetin yazılı olmayan kara kuralları. yurtdışı markalar, hımm Türkiye bisiklet devi olacak buna engel olmamız lazım derler. armut toplamayacak elbette adam. hadi Türk malı bisikletler kota uyguladı yada yekten kendi ülkesinde satılmasını yasakladı; bunla kalmaz Türk bisikletinin Türkiye'de de satılmaması için lobi faaliyetine başlar. ülkemizde, ülkesini bol sıfırlı dolarlara satacak hain bulmak kolaydır. gerisini yazmama gerek yok.
bisandan bir shimano olmasını beklemek ham hayaldir. shimanonun otla ekipmanları üreterek iş hayatına başladığını öğrendiğimde, oradaki üretim ve mekanik bilgisi ile dünya piyasasına yön veren bir marka haline gelmesi epey bir süreçtir. sabır ister. bir tek ama bir tek bu konu üzerine odaklanmış bir firma ile, enerjisi zamanında gaz marka araç satan bir markaya dönüşen bisan dan bunu beklemek dediğim gibi ham hayaldir. bugün, bisiklet fren ve vites parçaları üretmek için kolları sıvasa bisan, en azından 30 yıl sonra dünyaca aranan marka olur. bu süreçte illa ki işlerine engel olacak vatan hainleri ise çok daha hızlı yol alacaklardır.
bisan apennin ile benim hayranlığımı kazanmış bir markadır. yeri ayrıdır. umarım, ilk fırsatta boşanıp, yat kat kumar falan gibi dünyevi eğlencelerle heba olmazlar. bir dağ bisikletlik yerim var mosso diye beklerken belki ben ölmeden güzel bir bisan alırım.