The Ertuğrul
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 20 Temmuz 2008
- Mesaj
- 747
- Tepki
- 315
- Şehir
- -
Merhaba saygıdeğer bisikletforum üyeleri, Yakın zamanlarda okuduğum konulara baktığımda tek başına kamp yapmak, tehlikeli kişilerle ve hayvanlarla karşılaşmak konusunda tartışmalar, soru işaretleri olduğunu gördüm. Böyle bir durum başınıza geldiğinde düşünce sisteminizin nasıl olması gerektiğini ve nasıl davranmanız gerektiğini sizlere açıklamak için bir hikaye kurdum. Soğukanlılığı korumak, korkmamak ve mantıklı davranmak en önemli üç şeydir. Sizlere bunu örnek hikayemizle izah edeyim:
Issız sayılabilecek bir yerde kamp yaptınız, en yakın köy 3 km uzakta ve 150 mt sağınızda ağaçlık alan başlıyor. Yakınlarda da bir gölet var. Akşam üzeri. Yanınızda klasik kamp eşyaları (çadır, çadır kurmak için gerekli eşyalar, çakmak, çakı, yedek lastikler, bolca matara, harita vs.) var. Tura çıkmadan önce bir arkadaşınızla konuştunuz ve size biber gazının faydalı olabileceğini anlattı. Ama siz arkadaşınızı dinlemediniz "Ben varya ben, 3 kişi ellerinde sopalarla gelsin aletsiz edevatsız alırım!" diyerek havalara girdiniz. Neyse hava yavaştan kararmaya başladı ve sizde göletten pratik oltanızla tuttuğunuz balıkları pişmesi için hazırlamaya koyuldunuz. Balıkları ayıklarken 250 mt civarı ötede bir şahin araba farkettiniz, muhtemelen içmek için gelmişlerdi ve bi olay çıkarmazlar inşallah diye düşündünüz. Sonra balıklarınızı kamp ateşinize pişmesi için bıraktınız ve ve şahin arabanın yakınlarınıza geldiğini farkettiniz, etrafınıza kendinizi koruyabileceğiniz şeylere baktınız ama muhtemelen sizden daha fazla olacaklardı, (Arkadaşınızla yaptığınız konuşma aklınıza geldi) o yüzden arena tarzı karşılaşma çok tehlikeliydi, ne de olsa aksiyon filminde değildiniz. Sağa sola bakmaya başladınız ve kafanızda bir plan şekillendirdiniz:
"Eğer onların 4 kişi olduğunu varsayarsak karşılarına ne ile çıkarsam çıkayım beni yenmeleri kaçınılmaz olacaktır, ayrıca onlar da boş olmayacaklardır, ormana gideceğim, ipimle 5 metrelik ağaçlar arasına (bir ağacı merkeze alarak) yere yakın ve görülmeyecek şekilde takılıp düşmeleri için ip gereceğim ve boylarını 1.80 kabul edersek o ipin 2 metre ilerisine kadar sivri taşlar koyup üzerini yapraklarla kamufle edeceğim ve düştüklerinde sağlam kalmayacaklar. Bu taktikle en az 1 kişiyi halledebilirim, kalanı 3 kişi olarak alırsak bende merkeze aldığım ağaca tırmanmış olacağım için elime aşağı atabileceğim taşlar ve matarama doldurduğum kaynar suyu yanıma alacağım ve orada olduğumu taş vazifesiyle belli edeceğim, sonra onları taşlarla ağaca tırmanmaya ittikten sonra ağaca tırmanmaya çalıştıklarında kaynar suyu üzerilerine boşaltıp yanıma aldığım çadır kazıklarından biriyle kalanların işini bitireceğim ve onları ağaca bağlayıp köye yardım almak için gideceğim."
Planınız için hazırlıklara başladınız, ipleri omzunuza dolayıp mataranızı ateşte kaynamakta olan suyla doldurdunuz, çadır kazığını elinize aldınız derken bir baktınız ki adamlar dibinizde bitmiş! 5 mt ötenizdeler, 3 kişiler ve size hiçte hoş bir şekilde yaklaşmıyorlar, arkalarında saklamaya çalıştıkları sopaları gördünüz. Anlık bir paniğe kapıldınız ama sonra sakinleşme tekniklerinizle soğukanlılığınızı korudunuz ve bisikletinize bir bakış attınız; tam istediğim yerde diye düşündünüz. Sonra adamlar gelip direk "Ya neyin var neyin yok verirsin, bizde senin bağlar, gideriz; yada zor yolu denersin senin ......... bırakır gideriz dediler. Siz buna hiç hevesli değildiniz, çünkü burada bağlanmak demek ölmek demekle aynı şeydi. Adamlarla aranızda ateş vardı ve kendi yaptığınız düzenekle asılı duran metal kapta su kaynıyordu, kapağını kapatmayı unuttuğunuzu gördünüz içinizden iyiki diye geçirdiniz ve metal kaba bir tekme attınız! Adamlar çığlıklar attılar ve onlar kendilerine gelene kadar siz bisikletinize atlayıp ormanın yolunu tutmuştunuz.
Ormana girdiğinizde onlardan 5 dakika civarı ilerideydiniz, hızla planınızı uygulamaya koydunuz, ipleri bağlamayı bitirip ağaca çıktınız ve kucağınızda taşlar, taşların üzerinde kaynar matara, dalın kenarında çadır kazığınız ve omzunuzda biraz iple sessizce bekliyorsunuz. Derken biraz çıtırtılar duydunuz ve adamlardan birisi (muhtemelen en atik olanı) yüzüstü kapaklandı ve bayıldı, öteki adam hemen arkasından geliyordu ve onun düştüğünü gördü, diğer adama dikkatli olması için bağırdı ve koşmaktan vazgeçip dikkatlice yürümeye başladılar, adam yere düşmüş olanı kontrol etti ve "ölmüş" dedi. Vicdan azabı duydunuz ama bunu kendisinin hak ettiğini biliyordunuz. Küfür edip yavaşça ilerlemeye devam ettiler ve öteki adam belinden bir tabanca çıkardı. İçinizden s*çtım diye geçirdiniz, kalbiniz güp güp atmaya başladı ama yine sakinliğinizi olabildiğince korumaya çalıştınız. Taşlardan en iri olanını seçtiniz ve adamın biraz daha yaklaşmasını beklediniz. Adam yaklaştığında taşı iki elinizle olabildiğine hızla adama attınız, taş adamın koluna çarptı, elinden silahı düşürüp yerde kıvranmaya başladı.
Muhtemelen kolu kırılmıştı. Diğer adam sizi farketti ve direk silaha koştu, ama siz almasına fırsat vermeden kaynar su dolu mataranızın kapağını gevşetip adamın kafasına attınız. Matara adamın kafasında patladı ve adam acı çığlıklar attı. Sizde kendine gelmesine fırsat vermeden elinize çadır kazığınızı alıp ağaçtan atladınız ve adamın boynuna bayıltıcı bir darbe indirdiniz. Sonra ölü olanı olduğu gibi bırakıp diğer ikisini ağaca bağlamaya koyuldunuz fakat elinizdeki ip yetmedi ve kurduğunuz tuzaklardaki iplerden birini söküp, adamları bağlama işini tamamladınız. Sonra ileriye gizlemiş olduğunuz bisikletinizi çıkardınız ve yakınlardaki köye yardım istemeye gittiniz. Köye girdiğinizde karşılaştığınız ilk köylüye "Bu köyün muhtarı kimdir? Nerede bulabilirim?" Diye sordunuz. Köylü size "Muhtar benim" dedi,kafanız bir milyon olduğu için adamın hiçte muhtar gibi giyinmediği fark edemeyip adama kandınız ve tam heyecanla başınıza gelenleri anlatmaya başlayacakken; köylü gevrek gevrek gülmeye başladı.
Kafanızda jeton yeni düşmüştü ve (bunca yaşadıklarınızdan sonra dalga geçilmek ağır geldi) kendinizi adama dalmamak için zor tuttunuz ve adam o esnada (sırıtarak) muhtarın köy kahvesinde olduğunu söyledi. Sizde oranın nerede olduğunu öğrenip oraya pedallamaya başladınız. Muhtarı bulup, başınızdan geçenleri size sunulan kahve eşliğinde muhtara ve etrafınızda çember oluşturmuş olan ahaliye anlatmaya başladınız. Köylü size destek verip taktir etti ve muhtar jandarmaya haber verdi. Sizde gelen jandarmayı olay yerine götürdünüz ve jandarmaya da ifadenizi verdiniz. Jandarma hayretle dinledi ve şikayetçi olup olmadığınızı sordu, sizde "bunu düşünmem gerek" diye cevapladınız. Ahalinin ve muhtarın ısrarlarına rağmen kampınızda kalmaya karar verdiniz ve kamp alanınıza vardığınızda tuttuğunuz balıkların ateşte kömür olduğunu gördükten sonra bir küfür savurdunuz, yere çöküp oturdunuz ve biraz durduktan sonra balıklara tekrar bakıp gülmeye başladınız...
Gördüğünüz gibi, başınıza gelecek şeyler çok çeşitlidir, ama bir çok durumdan bu düşünce sistemiyle kurtulabilirsiniz.
Issız sayılabilecek bir yerde kamp yaptınız, en yakın köy 3 km uzakta ve 150 mt sağınızda ağaçlık alan başlıyor. Yakınlarda da bir gölet var. Akşam üzeri. Yanınızda klasik kamp eşyaları (çadır, çadır kurmak için gerekli eşyalar, çakmak, çakı, yedek lastikler, bolca matara, harita vs.) var. Tura çıkmadan önce bir arkadaşınızla konuştunuz ve size biber gazının faydalı olabileceğini anlattı. Ama siz arkadaşınızı dinlemediniz "Ben varya ben, 3 kişi ellerinde sopalarla gelsin aletsiz edevatsız alırım!" diyerek havalara girdiniz. Neyse hava yavaştan kararmaya başladı ve sizde göletten pratik oltanızla tuttuğunuz balıkları pişmesi için hazırlamaya koyuldunuz. Balıkları ayıklarken 250 mt civarı ötede bir şahin araba farkettiniz, muhtemelen içmek için gelmişlerdi ve bi olay çıkarmazlar inşallah diye düşündünüz. Sonra balıklarınızı kamp ateşinize pişmesi için bıraktınız ve ve şahin arabanın yakınlarınıza geldiğini farkettiniz, etrafınıza kendinizi koruyabileceğiniz şeylere baktınız ama muhtemelen sizden daha fazla olacaklardı, (Arkadaşınızla yaptığınız konuşma aklınıza geldi) o yüzden arena tarzı karşılaşma çok tehlikeliydi, ne de olsa aksiyon filminde değildiniz. Sağa sola bakmaya başladınız ve kafanızda bir plan şekillendirdiniz:
"Eğer onların 4 kişi olduğunu varsayarsak karşılarına ne ile çıkarsam çıkayım beni yenmeleri kaçınılmaz olacaktır, ayrıca onlar da boş olmayacaklardır, ormana gideceğim, ipimle 5 metrelik ağaçlar arasına (bir ağacı merkeze alarak) yere yakın ve görülmeyecek şekilde takılıp düşmeleri için ip gereceğim ve boylarını 1.80 kabul edersek o ipin 2 metre ilerisine kadar sivri taşlar koyup üzerini yapraklarla kamufle edeceğim ve düştüklerinde sağlam kalmayacaklar. Bu taktikle en az 1 kişiyi halledebilirim, kalanı 3 kişi olarak alırsak bende merkeze aldığım ağaca tırmanmış olacağım için elime aşağı atabileceğim taşlar ve matarama doldurduğum kaynar suyu yanıma alacağım ve orada olduğumu taş vazifesiyle belli edeceğim, sonra onları taşlarla ağaca tırmanmaya ittikten sonra ağaca tırmanmaya çalıştıklarında kaynar suyu üzerilerine boşaltıp yanıma aldığım çadır kazıklarından biriyle kalanların işini bitireceğim ve onları ağaca bağlayıp köye yardım almak için gideceğim."
Planınız için hazırlıklara başladınız, ipleri omzunuza dolayıp mataranızı ateşte kaynamakta olan suyla doldurdunuz, çadır kazığını elinize aldınız derken bir baktınız ki adamlar dibinizde bitmiş! 5 mt ötenizdeler, 3 kişiler ve size hiçte hoş bir şekilde yaklaşmıyorlar, arkalarında saklamaya çalıştıkları sopaları gördünüz. Anlık bir paniğe kapıldınız ama sonra sakinleşme tekniklerinizle soğukanlılığınızı korudunuz ve bisikletinize bir bakış attınız; tam istediğim yerde diye düşündünüz. Sonra adamlar gelip direk "Ya neyin var neyin yok verirsin, bizde senin bağlar, gideriz; yada zor yolu denersin senin ......... bırakır gideriz dediler. Siz buna hiç hevesli değildiniz, çünkü burada bağlanmak demek ölmek demekle aynı şeydi. Adamlarla aranızda ateş vardı ve kendi yaptığınız düzenekle asılı duran metal kapta su kaynıyordu, kapağını kapatmayı unuttuğunuzu gördünüz içinizden iyiki diye geçirdiniz ve metal kaba bir tekme attınız! Adamlar çığlıklar attılar ve onlar kendilerine gelene kadar siz bisikletinize atlayıp ormanın yolunu tutmuştunuz.
Ormana girdiğinizde onlardan 5 dakika civarı ilerideydiniz, hızla planınızı uygulamaya koydunuz, ipleri bağlamayı bitirip ağaca çıktınız ve kucağınızda taşlar, taşların üzerinde kaynar matara, dalın kenarında çadır kazığınız ve omzunuzda biraz iple sessizce bekliyorsunuz. Derken biraz çıtırtılar duydunuz ve adamlardan birisi (muhtemelen en atik olanı) yüzüstü kapaklandı ve bayıldı, öteki adam hemen arkasından geliyordu ve onun düştüğünü gördü, diğer adama dikkatli olması için bağırdı ve koşmaktan vazgeçip dikkatlice yürümeye başladılar, adam yere düşmüş olanı kontrol etti ve "ölmüş" dedi. Vicdan azabı duydunuz ama bunu kendisinin hak ettiğini biliyordunuz. Küfür edip yavaşça ilerlemeye devam ettiler ve öteki adam belinden bir tabanca çıkardı. İçinizden s*çtım diye geçirdiniz, kalbiniz güp güp atmaya başladı ama yine sakinliğinizi olabildiğince korumaya çalıştınız. Taşlardan en iri olanını seçtiniz ve adamın biraz daha yaklaşmasını beklediniz. Adam yaklaştığında taşı iki elinizle olabildiğine hızla adama attınız, taş adamın koluna çarptı, elinden silahı düşürüp yerde kıvranmaya başladı.
Muhtemelen kolu kırılmıştı. Diğer adam sizi farketti ve direk silaha koştu, ama siz almasına fırsat vermeden kaynar su dolu mataranızın kapağını gevşetip adamın kafasına attınız. Matara adamın kafasında patladı ve adam acı çığlıklar attı. Sizde kendine gelmesine fırsat vermeden elinize çadır kazığınızı alıp ağaçtan atladınız ve adamın boynuna bayıltıcı bir darbe indirdiniz. Sonra ölü olanı olduğu gibi bırakıp diğer ikisini ağaca bağlamaya koyuldunuz fakat elinizdeki ip yetmedi ve kurduğunuz tuzaklardaki iplerden birini söküp, adamları bağlama işini tamamladınız. Sonra ileriye gizlemiş olduğunuz bisikletinizi çıkardınız ve yakınlardaki köye yardım istemeye gittiniz. Köye girdiğinizde karşılaştığınız ilk köylüye "Bu köyün muhtarı kimdir? Nerede bulabilirim?" Diye sordunuz. Köylü size "Muhtar benim" dedi,kafanız bir milyon olduğu için adamın hiçte muhtar gibi giyinmediği fark edemeyip adama kandınız ve tam heyecanla başınıza gelenleri anlatmaya başlayacakken; köylü gevrek gevrek gülmeye başladı.
Kafanızda jeton yeni düşmüştü ve (bunca yaşadıklarınızdan sonra dalga geçilmek ağır geldi) kendinizi adama dalmamak için zor tuttunuz ve adam o esnada (sırıtarak) muhtarın köy kahvesinde olduğunu söyledi. Sizde oranın nerede olduğunu öğrenip oraya pedallamaya başladınız. Muhtarı bulup, başınızdan geçenleri size sunulan kahve eşliğinde muhtara ve etrafınızda çember oluşturmuş olan ahaliye anlatmaya başladınız. Köylü size destek verip taktir etti ve muhtar jandarmaya haber verdi. Sizde gelen jandarmayı olay yerine götürdünüz ve jandarmaya da ifadenizi verdiniz. Jandarma hayretle dinledi ve şikayetçi olup olmadığınızı sordu, sizde "bunu düşünmem gerek" diye cevapladınız. Ahalinin ve muhtarın ısrarlarına rağmen kampınızda kalmaya karar verdiniz ve kamp alanınıza vardığınızda tuttuğunuz balıkların ateşte kömür olduğunu gördükten sonra bir küfür savurdunuz, yere çöküp oturdunuz ve biraz durduktan sonra balıklara tekrar bakıp gülmeye başladınız...
Gördüğünüz gibi, başınıza gelecek şeyler çok çeşitlidir, ama bir çok durumdan bu düşünce sistemiyle kurtulabilirsiniz.