Derya Keçeci
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 2 Haziran 2011
- Mesaj
- 1.735
- Tepki
- 4.127
- Şehir
- Ankara
- İsim
- Derya
- Başlangıç
- 1970—71
- Bisiklet
- Fuji
- Bisiklet türü
- Yol bisikleti
Her gün,her sabah;yine ve yeniden boğuluyoruz.Nasıl bir çılgınlık hali,nasıl bir gözü dönmüşlük bu?
Sabah işe giderken bindiğim dolmuşun şoförü,yolun orta yerinde durup bir diğer sürücüyle sebepsiz yere tartışıyor;sinirler gergin,küfürün bini bir para.
Bir başka gün bisikletimle ışıklarda bekliyorum:Yıkılıyor ortalık.Koyu renkli camdan,içinde tehditkar bir şekilde parmağını sallayan şahsı seçemiyorum bile.Çekilsene! Diyor;bir başka delikanlı “Abi bu yaşta ne işin var…” gözleriyle bana bakmakta.
Hızla uzaklaşmaya çalışıyorum bu kaostan.Dinmek bilmeyen korna sesleri beynimi uyuşturuyor.Hızla basıyorum pedala;kaçarcasına:Yetmiyor,kırıveriyor tam da önüme.Solundan basıp gitmekle,aniden fren yapmak arasındaki seçimim,aynı zamanda hayatta kalmak ya da…
Az ötede yolun sağında duran otomobil sürücüsü ne zaman kapıyı açar? Bana dikkat eder mi? Bir yılda kaç bisikletli,dikkatsizce ve aniden açılan kapılar yüzünden hayatlarını kaybetmekte?
Ta,ötedeki ağaçlara ulaşmalıyım derhal;o yeşiline hayran olduğum salkım söğüdün gölgesine.
O önümde duran sözde halk otobüsünün egzosundan çıkan duman da neyin nesi? Kapkara bir bulut gibi ve kızartma yağı kokmakta.Biodizel’den anladıkları bu olmalı.
Ya o kamyonun ardında bıraktığı garip koku? Acaba o neyle neyi karıştırdı? Ne zaman patlar? Ya bizler ne zaman patlarız.
Tam trafik tenhalaşmaya başladı ki,iri bir köpek aniden hırlayarak kovalıyor beni.Bir avuç çimen,üç beş tane bakımsız ağaç kalmış ona.Havlama dostum boşuna,bana o kadarı da yok.Barış elimi uzatsam da nafile:Belli ki onların da ruh halleri bozulmuş.Şehirlerde gezinen timsahlar,otomobillere saldırıp naylon poşetleri yiyen ayılar;sebepsiz yere(!) kıyılara vuran balinalar;hiç birinin bu Dünyada olmaya hakları yok gibi.
Kır,kır,kır gidonu…Oh! Çok şükür…Neydi o yola fırlatılan şey? Bira şişesi mi.Bana mı attılar? Öylesine yola mı?Hem ne farkeder?
Hayatı boyunca bir tane,tek bir tane ağaç,ağacı geçtim bir tohum dikmeyen kaç insan yaşar bu topraklarda?...ve kaç tanesi,bir yılda kaç ağaç tüketir?
Elbette en vahim olan,gelecek nesillere miras olarak bırakacağımız bu çevre.Ağaçlarımız yıkılıyor;sökülüyor ya da yakılıyor.
Bir ağaç nasıl feryad eder,nasıl ağlar,nasıl ölür? Bilen var mı?
Evet var.Bizler varız ve sesimizi duymayan kulaklara duyurmalı,görmeyen gözlere göstermeliyiz.Bu projemin temelinde yatan düşünce,Yediden Yetmişe,bisiklet kullanımını arttırmak;bu yolla,daha az egzos gazı,daha çok oksijen solumak;böylelikle,bisikletli yaşamın,doğaya en yakın yaşam biçmi olduğunu vurgulamak; “ İnsanların,hayvanların ve araçların” diye başlayıp “…hal ve hareketleri” olarak ifade edilen trafiğin,günümüzde sadece motorlu araçlara özgü adeta bir arenaya dönüştüğüne vurgu yaparak,bu arenada,elinde küçük bir dal parçasıyla,gladyatörün kılıcından kurtulmaya çalışan bir köle gibi kaçışmaktan bıktığımızı;daha temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkımızın olduğunu,haykırmaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle 20 Haziran Çarşamba günü Ankaradan İstanbula pedal çevireceğim.Bu yolculuğun hatırasına ve doğasına uygun bir alana,küçük bir çam fidesi ekecek,mataramdai o hayat suyunu da o küçük dostumla paylaşacağım.yolculukla ilgili tüm detayları kendi bloğumda yayınlayacağım.
Yolculuğumun ilk günü 180 km lik Ankara Bolu,ikinci günü 156 km lik Bolu-İzmit etapları var.üçüncü gün ise Gölcük,Karamürsel ve Yalova üzerinden İstanbul’a geleceğim.Etkinlik ile ilgili görüşmek,tanışmak ya da bilgi almak isteyenler,bana telefon ya da elektronik posta yoluyla ulaşabilirler.23-06-2012 Cumartesi sabah bostancı,öğlen Kadıköy,öğleden sonra ise Beşiktaşta bulunarak,aynı günün akşamı otobüsle Ankaraya döneceğim.Sevgi ve barışla kalın.
Derya Keçeci.
http://img220.imageshack.us/img220/8999/sam1320m.jpg
Sabah işe giderken bindiğim dolmuşun şoförü,yolun orta yerinde durup bir diğer sürücüyle sebepsiz yere tartışıyor;sinirler gergin,küfürün bini bir para.
Bir başka gün bisikletimle ışıklarda bekliyorum:Yıkılıyor ortalık.Koyu renkli camdan,içinde tehditkar bir şekilde parmağını sallayan şahsı seçemiyorum bile.Çekilsene! Diyor;bir başka delikanlı “Abi bu yaşta ne işin var…” gözleriyle bana bakmakta.
Hızla uzaklaşmaya çalışıyorum bu kaostan.Dinmek bilmeyen korna sesleri beynimi uyuşturuyor.Hızla basıyorum pedala;kaçarcasına:Yetmiyor,kırıveriyor tam da önüme.Solundan basıp gitmekle,aniden fren yapmak arasındaki seçimim,aynı zamanda hayatta kalmak ya da…
Az ötede yolun sağında duran otomobil sürücüsü ne zaman kapıyı açar? Bana dikkat eder mi? Bir yılda kaç bisikletli,dikkatsizce ve aniden açılan kapılar yüzünden hayatlarını kaybetmekte?
Ta,ötedeki ağaçlara ulaşmalıyım derhal;o yeşiline hayran olduğum salkım söğüdün gölgesine.
O önümde duran sözde halk otobüsünün egzosundan çıkan duman da neyin nesi? Kapkara bir bulut gibi ve kızartma yağı kokmakta.Biodizel’den anladıkları bu olmalı.
Ya o kamyonun ardında bıraktığı garip koku? Acaba o neyle neyi karıştırdı? Ne zaman patlar? Ya bizler ne zaman patlarız.
Tam trafik tenhalaşmaya başladı ki,iri bir köpek aniden hırlayarak kovalıyor beni.Bir avuç çimen,üç beş tane bakımsız ağaç kalmış ona.Havlama dostum boşuna,bana o kadarı da yok.Barış elimi uzatsam da nafile:Belli ki onların da ruh halleri bozulmuş.Şehirlerde gezinen timsahlar,otomobillere saldırıp naylon poşetleri yiyen ayılar;sebepsiz yere(!) kıyılara vuran balinalar;hiç birinin bu Dünyada olmaya hakları yok gibi.
Kır,kır,kır gidonu…Oh! Çok şükür…Neydi o yola fırlatılan şey? Bira şişesi mi.Bana mı attılar? Öylesine yola mı?Hem ne farkeder?
Hayatı boyunca bir tane,tek bir tane ağaç,ağacı geçtim bir tohum dikmeyen kaç insan yaşar bu topraklarda?...ve kaç tanesi,bir yılda kaç ağaç tüketir?
Elbette en vahim olan,gelecek nesillere miras olarak bırakacağımız bu çevre.Ağaçlarımız yıkılıyor;sökülüyor ya da yakılıyor.
Bir ağaç nasıl feryad eder,nasıl ağlar,nasıl ölür? Bilen var mı?
Evet var.Bizler varız ve sesimizi duymayan kulaklara duyurmalı,görmeyen gözlere göstermeliyiz.Bu projemin temelinde yatan düşünce,Yediden Yetmişe,bisiklet kullanımını arttırmak;bu yolla,daha az egzos gazı,daha çok oksijen solumak;böylelikle,bisikletli yaşamın,doğaya en yakın yaşam biçmi olduğunu vurgulamak; “ İnsanların,hayvanların ve araçların” diye başlayıp “…hal ve hareketleri” olarak ifade edilen trafiğin,günümüzde sadece motorlu araçlara özgü adeta bir arenaya dönüştüğüne vurgu yaparak,bu arenada,elinde küçük bir dal parçasıyla,gladyatörün kılıcından kurtulmaya çalışan bir köle gibi kaçışmaktan bıktığımızı;daha temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkımızın olduğunu,haykırmaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle 20 Haziran Çarşamba günü Ankaradan İstanbula pedal çevireceğim.Bu yolculuğun hatırasına ve doğasına uygun bir alana,küçük bir çam fidesi ekecek,mataramdai o hayat suyunu da o küçük dostumla paylaşacağım.yolculukla ilgili tüm detayları kendi bloğumda yayınlayacağım.
Yolculuğumun ilk günü 180 km lik Ankara Bolu,ikinci günü 156 km lik Bolu-İzmit etapları var.üçüncü gün ise Gölcük,Karamürsel ve Yalova üzerinden İstanbul’a geleceğim.Etkinlik ile ilgili görüşmek,tanışmak ya da bilgi almak isteyenler,bana telefon ya da elektronik posta yoluyla ulaşabilirler.23-06-2012 Cumartesi sabah bostancı,öğlen Kadıköy,öğleden sonra ise Beşiktaşta bulunarak,aynı günün akşamı otobüsle Ankaraya döneceğim.Sevgi ve barışla kalın.
Derya Keçeci.
http://img220.imageshack.us/img220/8999/sam1320m.jpg