BayCicik
Daimi Üye
- Kayıt
- 28 Aralık 2017
- Mesaj
- 242
- Tepki
- 459
- Şehir
- Antalya
- İsim
- Özer Cicik
- Bisiklet
- b'Twin
Herkese merhaba,
Umarım herkes bu salgın sürecinde sağlığını koruyabilmiş veya en azından tekrar kazanabilmeyi başarabilmiştir. Çok fazla değişikliğin ve bilinmezin kısa sürede yaşandığı bir yıl oldu 2020. Özellikle mart-haziran aylarını düşündüğüm zaman ne olduğunu ve ne olacağını bilmediğimiz bir süreç yaşadık. Ve bir şekilde yaşamaya hala devam ediyoruz.
2019 biterken bir çok hedef koydum kendime. Bazıları spor, bazıları hobi, bazıları iş hayatıyla ilgiliydi. Tabii hiç birini gerçekleştiremedim. Bulunduğumuz forum sebebiyle bisiklet özelinde, genel olarak içimi dökmek için açtım bu konuyu.
2020 için bisiklet üzerine olan hedeflerimden biri yıllık 10.000 km yol katetmekti. Ben ise büyük bir utanç kaynağı olarak 1.000 km yolu anca geçebildim. Ki bunun da çok büyük bir kısmı yılın ilk 2 ayında gerçekleşti. Nereden bilebilirdim ki eve kapanmakla başlayan mart ayından bugüne kadar yaşananların bisiklet isteğimi baltalayacağını?
Bir diğer hedefim de artık şehir dışı bir sürüş yapmaktı. Tahmin edebileceğiniz üzere bunu da yapamadım.
10 km olan ev-ofis arasını her gün, her şartta bisikletle kateden biri olarak önce işe gidemedim. Mart ayı başında KKTC seyahati için izne ayrıldım. Ve oradaki son günüme doğru hem orada hem burada ilk resmi vakalar açıklandı. Otelde kahvaltı yapmak için restorana gittiğimde herkesin maskeyle dolaşmasını önce bir garipsedim ve sonra özellikle kronik rahatsızlığı olan babam için endişelendim. Neyse, keyif kaçtı ama gün içi planlarımızı revize ederek anın tadını çıkarmaya devam etmeye çalıştık. Aile üyesinden birinin sağlık çalışanı olmasından ötürü duruma olan reaksiyonum biraz sert ve kesin oldu. Kendimi izolasyona almam gerektiği, aile hekiminden rapor almam gerektiği ve ev içinde yapılacakların listelendiği bir belge gönderdi bana. 'Eğer bunları yapamayacaksan, yanımıza gel' dedi. Ailem İzmir'de yaşarken ben yaklaşık 15 yıldır Antalya'da yaşıyorum. 'Ya bana bulaştıysa' düşüncesiyle, anne-babama tehlike oluşturmamak için kendi şehrime dönmeye karar verdim.
Evi paylaştığım sevgilimden uzak durma, o işten eve gelmeden önce dokunduğum her yeri temizlemek için bunları not etme alışkanlığı, aile hekiminin hakkım olan raporu vermeyerek beni hastahaneye gitmek zorunda bırakması ve benim o hastahanelerde olanları görmem vs. başlamadan önce babamların Kıbrıs'tan dönememesi iyice stres yarattı. Normal planda benden 2 saat sonraki uçuşla döneceklerdi ancak hava durumu buna izin vermedi ve küçücük havalimanında 4 saate yakın bekledikten sonra havayolu firmasıyla otelden otelden sürüklenmeleri stresi iyice tavan yaptı. 3 gün sonra dönebildiler. Ben o sırada rapor işini bir şekilde çözdüm. Tüm bunlar olurken çalıştığım şirketin bağlı bulunduğum departmanı kapatıldı. Bir seyahat acentasının şehre gelen yolcularının tur, transfer ve rehber ihtiyaçlarının karşılandığı, planlandığı departman çalışanı olarak yolcunun olmadığı yerde ihtiyaç duyulmayan konuma gelmiştim. Şirket ilk ay maaşlarımızı yatırdı ancak sonrası büyük bir soru işaretiydi. Kısa çalışma ödeneği denen uygulamaya şirketin başvuracağı haberini aldım. Ancak süreci iyi bilmediğimden ötürü olumlu olup olmayacağı konusundaki şüphelerim çok fazlaydı. Zaten meseleler üzerine çok fazla düşünen biri olan bana, üzerine çokça düşünecek bir mesele daha doğmuştu. Bu süreçteki en iyi taraf babamın Kıbrıs dönüşünden sonra ilk iki haftalık süreci yatağa düşmeden, virüs kapmadan atlatmış olmasıydı. Tabii benim de öyle. Ödenek onaylandı ve aylık bir miktar kaybım olacak olsa da 3 ay boyunca bir şekilde kendi kendime yetecek desteği alacaktım.
Yasaklar bitsin binerim, hava çok sıcak binemiyorum derken babam hastahaneye kaldırıldı. Seyahat izni alabilmek için uğraştım, yanına gittim. Bir süre kaldıktan, bayramı orada geçirdikten sonra geri döndüm ve 'tamam' dedim, normalleşme süreci başlattıklarına göre artık binebilirim. Tahmin edebileceğiniz gibi, binemedim. Gitmedi ayağım o pedala. Bütün günü, dizi, film, oyun konsolu ve yaşanacaklarını düşünerek geçirdim. Tabii bu sırada ödenek için sona doğru yaklaşıyordum. İyi haber geldi ve uzatıldı. Bu sırada evden taşınmam gerektiğini bildirdi evsahibim. Müşteri bulmuş ve satacakmış. Hayırlısı olsun dedik ve ev aramaya başladık. Temmuz ayını 40km süren bir Kurşunlu Şelalesi turu ile açmıştım, mutluydum. Pedala basabilecek gücü buldum ve çıktım evden. Biraz yorulmuştum tabii ama olsun, süreç başladığından beri en mutlu olduğum andı, o an.
Ev bulduk, taşındık derken babam tekrar hastahaneye kaldırıldı. Tekrar gittim tabii. Hastahaneye girerken, neden 2014'ten beri çoğunlukla hastahane için İzmir'e geldiğimi düşündüm....
Bir kaç yaşanandan sonra geri döndüm Antalya'ya. Hah dedim, artık sürerim. Şu gün başlarım bugün başlarım derken bir gün çıktım gene evden. Bu sefer biraz daha fazla sürecektim. Hedef; Kral Havuzu denen yere gitmeye çalışmaktı. Gidemedim. Yarı yoldan geri dönmeye karar verdim. Dönemedim. Bir taksi buldum ve öyle döndüm. Zaten hareket eşiği yüksek olan biriyim, taksiyle eve dönmek çok koydu ve eşik iyice yükseldi.
Bunlar olurken ödenek bir kez daha uzadı ve 'tamam, en azından az biraz borçlanarak da olsa kışı geçirdik. Bahara doğru şirkette hareketlenme olmazsa başka bir iş buluruz' dedim. Günlerimi hala dizi, film ve oyun üçgeninde geçiriyordum. Bu sürecin, spor takibi anlamında tüm bisiklet yarışlarını, tüm F1 sezonunu bir an bile atlamadan izlememi sağladığını söyleyebilirim. Ne Fransa Turuydu ama bu yıl olan... Hoş yarışlarda olanları okumak için dahi girmedim foruma. Bisikletle arama mesafe koyduğum gibi forumla da koydum. Çok aptalca.
Vücudumda zirve yapmış ataletin kaybolmasına bir kaç şehir dışı arkadaşımın şehrime gelmesi yardım etmiş olsa da tamamen yok olmadı. Sevgilimin 'hadi bakalım, bisiklet sürmeye' demesi işimi çok kolaylaştırdı. Çıktık birlikte bir hafta içinde iki tane 50km süren turlar yaptık. Öyle demeyin, bisiklet için küçük ama benim için büyük bir olaydı. Çok keyifliydi. En kısa zamanda tekrarlamak üzere sözleştik, planlar yaptık.
Bu süreçte gelecekle ilgili bazı kararlar aldım, yeni hedefler belirledim, bunları gerçekleştirmek için planlar yaptım. Bahar aylarında işe dönebilmeyi umuyorum. Aslında, çalışmakla ilgili bir takıntım yok. Tüm hayatı -ekonomik kaygılardan bağımsız- çalışmadan geçirebilirim. Ancak, başarmışlık tatmini yaratmayan aynılığı her gün yaşamak psikolojimi biraz biraz dibe yaklaştırdı. Çalışırken fırsat bulduğumda yaptığım şeyleri, fırsat bolluğunda nasıl yöneteceğimi bilemedim açıkcası.
Bunları, 'en kötüyü ben yaşadım' demek için yazmadım sevgili forumdaşlar. Yaşadıklarım, insanların yaşadıkları yanında bir incir çekirdeğini doldurmayacak düzeyde, biliyorum. Ben kendi penceremden olanları bisiklet özelinde yazmak, paylaşmak, içimi dökmek için yazdım. Bir kaç foruma daha üyeyim ama bu forumu daha sıcak buluyorum. Ve bunların, bisikletle arama giren soğukluğun yok olması yolunda yazılı bir öz-söz olmasını istiyorum. Yıllar önce, hayatımda bisiklet yokken, düştüğüm psikolojik noktadan hızlı bir şekilde kurtulmama yardımcı olan ve fiziksel kazanımlarından önce ruhsal kazanımlarını çok daha fazla sevdiğim bisikletin yine aynı katkıyı sağlayacağını umuyorum.
Yeni yıl, yeni umut diyerek başlayalım dedim. Öncelikle aylardır tozuna bile dokunmadığım bisikletleri yıkayarak başladım yıla. Pazartesi de bir yeni yıl turu atacağım. Çok uzun olmayacak ama aramızı düzeltmek iyi bir başlangıç olacağını düşünüyorum...
Çok uzun ve dağınık oldu, kusura bakmayın. Katlanan herkese teşekkür ederim.
Umarım herkes bu salgın sürecinde sağlığını koruyabilmiş veya en azından tekrar kazanabilmeyi başarabilmiştir. Çok fazla değişikliğin ve bilinmezin kısa sürede yaşandığı bir yıl oldu 2020. Özellikle mart-haziran aylarını düşündüğüm zaman ne olduğunu ve ne olacağını bilmediğimiz bir süreç yaşadık. Ve bir şekilde yaşamaya hala devam ediyoruz.
2019 biterken bir çok hedef koydum kendime. Bazıları spor, bazıları hobi, bazıları iş hayatıyla ilgiliydi. Tabii hiç birini gerçekleştiremedim. Bulunduğumuz forum sebebiyle bisiklet özelinde, genel olarak içimi dökmek için açtım bu konuyu.
2020 için bisiklet üzerine olan hedeflerimden biri yıllık 10.000 km yol katetmekti. Ben ise büyük bir utanç kaynağı olarak 1.000 km yolu anca geçebildim. Ki bunun da çok büyük bir kısmı yılın ilk 2 ayında gerçekleşti. Nereden bilebilirdim ki eve kapanmakla başlayan mart ayından bugüne kadar yaşananların bisiklet isteğimi baltalayacağını?
Bir diğer hedefim de artık şehir dışı bir sürüş yapmaktı. Tahmin edebileceğiniz üzere bunu da yapamadım.
10 km olan ev-ofis arasını her gün, her şartta bisikletle kateden biri olarak önce işe gidemedim. Mart ayı başında KKTC seyahati için izne ayrıldım. Ve oradaki son günüme doğru hem orada hem burada ilk resmi vakalar açıklandı. Otelde kahvaltı yapmak için restorana gittiğimde herkesin maskeyle dolaşmasını önce bir garipsedim ve sonra özellikle kronik rahatsızlığı olan babam için endişelendim. Neyse, keyif kaçtı ama gün içi planlarımızı revize ederek anın tadını çıkarmaya devam etmeye çalıştık. Aile üyesinden birinin sağlık çalışanı olmasından ötürü duruma olan reaksiyonum biraz sert ve kesin oldu. Kendimi izolasyona almam gerektiği, aile hekiminden rapor almam gerektiği ve ev içinde yapılacakların listelendiği bir belge gönderdi bana. 'Eğer bunları yapamayacaksan, yanımıza gel' dedi. Ailem İzmir'de yaşarken ben yaklaşık 15 yıldır Antalya'da yaşıyorum. 'Ya bana bulaştıysa' düşüncesiyle, anne-babama tehlike oluşturmamak için kendi şehrime dönmeye karar verdim.
Evi paylaştığım sevgilimden uzak durma, o işten eve gelmeden önce dokunduğum her yeri temizlemek için bunları not etme alışkanlığı, aile hekiminin hakkım olan raporu vermeyerek beni hastahaneye gitmek zorunda bırakması ve benim o hastahanelerde olanları görmem vs. başlamadan önce babamların Kıbrıs'tan dönememesi iyice stres yarattı. Normal planda benden 2 saat sonraki uçuşla döneceklerdi ancak hava durumu buna izin vermedi ve küçücük havalimanında 4 saate yakın bekledikten sonra havayolu firmasıyla otelden otelden sürüklenmeleri stresi iyice tavan yaptı. 3 gün sonra dönebildiler. Ben o sırada rapor işini bir şekilde çözdüm. Tüm bunlar olurken çalıştığım şirketin bağlı bulunduğum departmanı kapatıldı. Bir seyahat acentasının şehre gelen yolcularının tur, transfer ve rehber ihtiyaçlarının karşılandığı, planlandığı departman çalışanı olarak yolcunun olmadığı yerde ihtiyaç duyulmayan konuma gelmiştim. Şirket ilk ay maaşlarımızı yatırdı ancak sonrası büyük bir soru işaretiydi. Kısa çalışma ödeneği denen uygulamaya şirketin başvuracağı haberini aldım. Ancak süreci iyi bilmediğimden ötürü olumlu olup olmayacağı konusundaki şüphelerim çok fazlaydı. Zaten meseleler üzerine çok fazla düşünen biri olan bana, üzerine çokça düşünecek bir mesele daha doğmuştu. Bu süreçteki en iyi taraf babamın Kıbrıs dönüşünden sonra ilk iki haftalık süreci yatağa düşmeden, virüs kapmadan atlatmış olmasıydı. Tabii benim de öyle. Ödenek onaylandı ve aylık bir miktar kaybım olacak olsa da 3 ay boyunca bir şekilde kendi kendime yetecek desteği alacaktım.
Yasaklar bitsin binerim, hava çok sıcak binemiyorum derken babam hastahaneye kaldırıldı. Seyahat izni alabilmek için uğraştım, yanına gittim. Bir süre kaldıktan, bayramı orada geçirdikten sonra geri döndüm ve 'tamam' dedim, normalleşme süreci başlattıklarına göre artık binebilirim. Tahmin edebileceğiniz gibi, binemedim. Gitmedi ayağım o pedala. Bütün günü, dizi, film, oyun konsolu ve yaşanacaklarını düşünerek geçirdim. Tabii bu sırada ödenek için sona doğru yaklaşıyordum. İyi haber geldi ve uzatıldı. Bu sırada evden taşınmam gerektiğini bildirdi evsahibim. Müşteri bulmuş ve satacakmış. Hayırlısı olsun dedik ve ev aramaya başladık. Temmuz ayını 40km süren bir Kurşunlu Şelalesi turu ile açmıştım, mutluydum. Pedala basabilecek gücü buldum ve çıktım evden. Biraz yorulmuştum tabii ama olsun, süreç başladığından beri en mutlu olduğum andı, o an.
Ev bulduk, taşındık derken babam tekrar hastahaneye kaldırıldı. Tekrar gittim tabii. Hastahaneye girerken, neden 2014'ten beri çoğunlukla hastahane için İzmir'e geldiğimi düşündüm....
Bir kaç yaşanandan sonra geri döndüm Antalya'ya. Hah dedim, artık sürerim. Şu gün başlarım bugün başlarım derken bir gün çıktım gene evden. Bu sefer biraz daha fazla sürecektim. Hedef; Kral Havuzu denen yere gitmeye çalışmaktı. Gidemedim. Yarı yoldan geri dönmeye karar verdim. Dönemedim. Bir taksi buldum ve öyle döndüm. Zaten hareket eşiği yüksek olan biriyim, taksiyle eve dönmek çok koydu ve eşik iyice yükseldi.
Bunlar olurken ödenek bir kez daha uzadı ve 'tamam, en azından az biraz borçlanarak da olsa kışı geçirdik. Bahara doğru şirkette hareketlenme olmazsa başka bir iş buluruz' dedim. Günlerimi hala dizi, film ve oyun üçgeninde geçiriyordum. Bu sürecin, spor takibi anlamında tüm bisiklet yarışlarını, tüm F1 sezonunu bir an bile atlamadan izlememi sağladığını söyleyebilirim. Ne Fransa Turuydu ama bu yıl olan... Hoş yarışlarda olanları okumak için dahi girmedim foruma. Bisikletle arama mesafe koyduğum gibi forumla da koydum. Çok aptalca.
Vücudumda zirve yapmış ataletin kaybolmasına bir kaç şehir dışı arkadaşımın şehrime gelmesi yardım etmiş olsa da tamamen yok olmadı. Sevgilimin 'hadi bakalım, bisiklet sürmeye' demesi işimi çok kolaylaştırdı. Çıktık birlikte bir hafta içinde iki tane 50km süren turlar yaptık. Öyle demeyin, bisiklet için küçük ama benim için büyük bir olaydı. Çok keyifliydi. En kısa zamanda tekrarlamak üzere sözleştik, planlar yaptık.
Bu süreçte gelecekle ilgili bazı kararlar aldım, yeni hedefler belirledim, bunları gerçekleştirmek için planlar yaptım. Bahar aylarında işe dönebilmeyi umuyorum. Aslında, çalışmakla ilgili bir takıntım yok. Tüm hayatı -ekonomik kaygılardan bağımsız- çalışmadan geçirebilirim. Ancak, başarmışlık tatmini yaratmayan aynılığı her gün yaşamak psikolojimi biraz biraz dibe yaklaştırdı. Çalışırken fırsat bulduğumda yaptığım şeyleri, fırsat bolluğunda nasıl yöneteceğimi bilemedim açıkcası.
Bunları, 'en kötüyü ben yaşadım' demek için yazmadım sevgili forumdaşlar. Yaşadıklarım, insanların yaşadıkları yanında bir incir çekirdeğini doldurmayacak düzeyde, biliyorum. Ben kendi penceremden olanları bisiklet özelinde yazmak, paylaşmak, içimi dökmek için yazdım. Bir kaç foruma daha üyeyim ama bu forumu daha sıcak buluyorum. Ve bunların, bisikletle arama giren soğukluğun yok olması yolunda yazılı bir öz-söz olmasını istiyorum. Yıllar önce, hayatımda bisiklet yokken, düştüğüm psikolojik noktadan hızlı bir şekilde kurtulmama yardımcı olan ve fiziksel kazanımlarından önce ruhsal kazanımlarını çok daha fazla sevdiğim bisikletin yine aynı katkıyı sağlayacağını umuyorum.
Yeni yıl, yeni umut diyerek başlayalım dedim. Öncelikle aylardır tozuna bile dokunmadığım bisikletleri yıkayarak başladım yıla. Pazartesi de bir yeni yıl turu atacağım. Çok uzun olmayacak ama aramızı düzeltmek iyi bir başlangıç olacağını düşünüyorum...
Çok uzun ve dağınık oldu, kusura bakmayın. Katlanan herkese teşekkür ederim.


