Kudret abi nereye gittin, bulamadık seni

Çok keyifli bi gündü, yağmur da bizden yanaydı, üzmedi bizi.
Basın açıklamasının bir kısmı, isteyene tamamını ö.m. atabilirim.
“Benim adım Belgrad. Bundan bin yıl önce, siz daha buralarda yokken, ben yine buradaydım. Bin yıldır türlü isimler verdiğiniz bu topraklara ben nefesimi, suyumu, ruhumu verdim. Bundan binlerce yıl önce, hatta geçen yüzyıla kadar, sizin sözlerinizle, 10 bin hektarlık uçsuz bucaksız bir ağaç deniziydim. Bu topraklarda kurulan bütün uygarlıkları, bin yıldır ismi hep değişen bu kenti sırtımda taşıdım; kurduğunuz kentlere bentlerimden temiz sular akıttım. Gürgen, kayın ve kestane ağaçlarımla 146 kuş, 20 memeli hayvan türüne, 450 değişik bitkiye ve insanlara annelik yaptım. İnsanlar ve hayvanlar için o kadar önemliydim ki, tatlı sularımın çevresinden ağaç kesilmesini yasaklayan fermanlar yazıldı; ağaçlarımdan tek bir dal bile kesilmesi yasak olan bir muhafaza ormanı olduğum ilan edildi. Ama derler ya insan soyu çiğ süt emmiş! Nefesimi, suyumu, ruhumu verdiğim insan soyunun aç gözlülüğü yıllar içinde çevremi beton yığınlarıyla kuşattı. Şimdi beni soysuz bir tabiat parkına dönüştürüp daha fazla betonlaşmaya açmak; yaşam birliğimi bozup yok oluşa sürüklemek istiyorsunuz. Ama bu yokoluşla birlikte; sizin ve çocuklarınızın ve hatta uygarlığınızın da betonda boğulup gideceğini unutuyorsunuz.
Ben Kuzey Ormanları: Bir tarafım Istrancalar, bir tarafım Belgrad Ormanları. Bir yanım Çatalca, bir yanım Kocaeli. Ben İstanbul’un akciğerleri, son verimli toprağı, son temiz suyu, son nefes kaynağı, İstanbul’un kalbiyim. Sizler beni boğaz köprülerinizle, sürekli büyüyen betondan kentinizle katletmeye başlamadan önce kentin büyük bir bölümünü kaplıyordum. Bugün beni kentin kuzeyindeki daracık bir şeride sıkıştırdınız. Kendi ellerinizle yazdığınız kent anayasasını ihlal ettiniz; çılgın bir kar ve iktidar hırsının ürünü olan, lüzumsuz, gereksiz vahşi projeler uğruna, dozerlerinizle, kepçelerinizle bağrımı parçaladınız! Ulu ağaçlarımı, gencecik fidanlarımı katlettiniz; hayvanlarımı yuvalarından kaçırdınız. Ama unutmayın, dünyaya orman denir! Ben üç-beş ağaç değilim; ağaçlarım, köklerim, bitkilerim, hayvanlarım, mikroorganizmalarım, yeraltı sularım ve rüzgârlarımla, tüm canlı ve cansız varlıklarımla ulu bir canlı organizmayım. Bu katliamı, bu vahşi makinenin dişlilerini durdurun, bırakın açtığınız yaraları iyileştireyim: Yoksa çok kısa bir zaman içinde İstanbul hepinizin cehennemi olacak. Yoksa bir parçası olduğum doğanın ve doğasından kopartılmış insanın öfkesi hiçbir zaman peşinizi bırakmayacak.”
@Özgür KK
Kurabiye macerası yarışı varmış
http://kurabiyemy.com/