Scudo Sports

Zagrep-Dubrovnik arasında 550 km ( Hırvatistan )

Üzerinden zaman geçtikten sonra yazması daha değişik bir keyif veriyordur eminim. 10. günün sonuna kadar diyebileceğim tek şey: tebrikler!
 
  • Beğen
Tepkiler: semihcelikoglu
Scudo
10.Gün Otobüs ile Zagrep’e Dönüş

Vay be tarih 17 Eylül 2009 Perşembe, unumuzu eleyip eleğimizi asmanın verdiği rehavet, bunun yanında ya otobüs şoförü ikitekerlerimizi araca almazsa düşüncesinden doğan endişe ve birazcıkta ayrılıyor olmanın hüznü birbirine karışmış durumda. Ancak o an ki en baksın duygu kesinlikle endişe idi. İşte bu duygularla uyanıyoruz. Hiç vakit kaybetmeden eşyalarımızı topluyor, ikitekerlere yüklüyoruz. Antonio’ya kaldığımız gece karşılığı 50 Kuna’yı takdim edip, herşey için teşekkür ediyoruz.Heyecan ve endişe ile otogar’a doğru pedallarken, bize çaldığı besbelli olan korna sesine kafamızı çevirdiğimizde, hemen 10 dk. önümüzden ayrılmış olan Antonio’nun arabasından bize el salladığını görüyoruz. Aynı şekilde karşılık verdikten çok az bir süre sonra otogardayız. Otobüsümüzü yukarıdaki resimde gördünüz zaten. Şoför ortalıkta yok. Bizim dışımızda bekleyen yolcu da. Zaten istediğimizde tam olarak buydu. Herkesten önce gelip boş olan bagajda fazla bir zorluk yaşamadan ikitekerleri yerleştirmek. Ama yine de siz gelin görün Sinan’ın bekleme anında yüzündeki endişeyi;

Az sonra otobüs şoförü göründü. Daha önce ilk yazılarda bahsettiğim gibi muavin gibi bir olay yok Hırvatistan’da. Dolayısıyla yolda binenlere bilet kesmek, bagajlarını yerleştirmek gibi işler hep şoförün sorumluluğunda. Ve tabiki bunca işin arasında birde araç sürmeyi bırakıp çay, kahve ikramı da yapacak değil. Böyle olunca yanınızda bulundurduğunuz tek bir bardak su bile çok kıymetli.

Her neyse şoförün yanına yaklaşıp Zagrep’te ineceğimizi bagajaları ne tarafa yerleştirmemiz gerektiğini soruyorum. Otobüsün sol tarafını gösteriyor. Bu arada ben diğer taraftaki Sinan’ı çağırıyorum. Ve bisikletlerle beraber bizi bekleyen şoförün karşısına dikiliyoruz. Bisikletleri görünce ilk tepkisi ”hayır alamam” oluyor, oldukça kötü İngilizcesi ile. Ben Zagrep’ten Plitvicka’ya da aynı şekilde geldiğimizi herhangi bir sorun olmadığını ve ön tekerlekleri çıkartıp seleyi indirerek yer kazanabileceğimizden falan bahsediyorum. Her nasılsa tamam diyerek, bize gösterin hünerinizi der gibi kenara çekiliyor. Olanca süratimizle heybe çantaları, ön tekeri ayırıp seleyi de indirdikten sonra, fazla yer kaplamadan bagaja yerleştiriyoruz aslanlarımızı. Sinan ve benim yüzümüz gülüyor. Ve tam ne kadar kolay oldu diye düşünürken, şoför bisikletler için fazladan para istiyor. Tıpkı Plitvicka’ya giderken olduğu gibi. İstediği 30 Kuna para bize çok gözükmüyor, zaten başka çaremizde yok. O mutlu, biz mutlu geçiyoruz en ön sıradaki yerlerimize. O otobüste bizden keyiflisi yok sanırım o an için.

Ve dönüş yolculuğu başlıyor. Kamera kayıtları yapıyor, sürekli şakalaşıyoruz. Bu arada yol üzerinden binen yabancı turistlere ne kadar pahalıya bilet kesildiğini görüyoruz. Üstelik bir çoğu için fiş kesilmedi ve ilerledikçe şoförün cebi baya bir doldu.

Genellikle yoldan gözümüzü ayırmıyoruz. Bisikletle onca çaba ile aştığımız yokuşlar vs. hepsi bir bir geçiyor. Ve kendi kendimize bu kadar yolu nasıl geldik diye şaşıyoruz. Otobüs içinde çektiğimiz tek kare resim, dikiz aynasından bizim cukkacı şoförü de görebilirsiniz;

Dubrovnik ile Split arasında 3-4 kez bizim gibi uzun tur yaptığı belli bisikletçiye rastladık. Bunlardan ikisi ise kız-erkek çiftti. Çok hoşumuza giden görüntülerdi. En heyecanla görmeyi beklediğimiz nokta ise 7. gün akşamı zorunluluktan geceyi geçirdiğimiz ve yağmura yakalandığımız yer olan Zaostrog ‘tu. Orada çadır kurduğumuz yeri gördüğümüzde tekrardan o akşamı hatırlayıp güldük. Bir bir heryeri geçip Split’te ilk molamızı vermek üzere durduk. Bu sırada şoför değişti. Bir başka avantacı geldi. Bu değişim gerçekleşmeden kendi aralarında konuştuktan sonra bizimki yanımıza yaklaşıp ” Siz burada inmiyor musunuz ? ” diye sordu. ” Zagrep ‘ e kadar gideceğiz. ” dediğimizde, 30 Kuna daha vermemiz gerektiğini söyledi. Ardından ” Ben başta yanlış anlamışım, burada ineceksiniz sanmıştım. ” diyerek özür diledi. Ama sanırım bir sonraki 30 Kuna yeni gelen şoför içindi. Her neyse asab bozacak ve yapacak bir şey yoktu. Split’ten sonra otobana girdik. Görmediğimiz farklı bir rotadan gitmekte fena olmadı. Yol üzerinde içinden geçtiğimiz geçitlerdeki tavanda asılı duran uyarı tabelalarının Hırvatça ve İngilizce dışında Almanca da yazılı olması, bize buraya baya bir Alman turist girişi olduğunu düşündürdü. Zaten yanımızdan geçen araçların pek çoğu Alman plakalıydı.

Öyle böyle derken 10 saati devirdik ve Zagrep otogarındayız. Bir nevi Hırvatistan’daki evimize gelmiş gibi hissediyoruz. Yoldayken Karlo ile mesajlaşmış ve varış saatimizi bildirmiştik. Bize o saatte spor salonunda olacaklarını ve anahtarı paspasın altında bulabileceğimizi söylemişti. Bunun üzerine Karlo’lara gitmek üzere otobüsten indirdiğimiz ikitekerlerimizi tekrardan kurarken ;

Bu anın hemen ardından kısa bir süre içinde bildiğimiz yol ve sokaklardan keyifle ilerleyerek. Karlo’ların evine varıyoruz. Dedikleri gibi anahtar paspasın altında. İşte beni mest eden olaylardan biri, kendi ülkenizde dahi güvenecek birini bulmakta zorlanırken, Karlo’ların bu konuda hakkını nasıl öderiz gerçekten bilemiyorum.

Eşyalarımızı eve bıraktıktan sonra akşam yemeği için birşeyler almak üzere Sinan’la beraber dışarıya çıkıyoruz. Daha önce de alışveriş yaptığımız yer altındaki Konzum mağazasından bolca yiyecek ve içecekle dönerken ;

Eve döndüğümüzde bahçede bekleyen Ivana ile karşılaştık. Meğerse bizim anahtar onunmuş. O da bizim dışarı çıkacağımızı tahmin etmediğinden öylece kalakalmış. Neyse ki çok fazla oylanmamıştık. Kendisi ile kucaklaşıyor ve tebriklerini kabul ediyoruz. Koyu bir sohbete dalmışken Bojana ile Karlo’da spordan geliyorlar. Aynı şekilde sarılma ve tebriklerden sonra duş almaya çekiliyorlar. Bizde Ivana ile beraber yemek hazırlıklarına girişiyoruz. Aldığımız yiyecekleri yapmamıza izin yok. Çünkü Karlo daha önce dediği gibi köydeki ailesinin domuzlarının en iyi etlerini ve alkol seviyesi belli olmayan ev yapımı erik rakısını çoktan bizim için getirmiş. Bize ailesinin selamını da iletmeyi unutmamıştı. Kendi yaptığımız alışverişi buzdolaplarına teptikten sonra, Hırvatistan’daki en keyifli akşamlarımızdan birini geçiriyoruz. Yol boyunca yaşadıklarımızı o ana sığıdırarak anlatmaya çalışıyoruz. Kahkahalar, muhabbet hepsi birbirine karışıyor. O ufacık bahçede. Yalnız sek halde ve tek dikişte çay bardağı kadar bir bardaktan içilen erik rakısına aman dikkat edin.

Aksi halde benim gibi buraya pek yazacak bir şey hatırlamayabilirsiniz =)

O gece çektiğim tek kare resim tuvalate gittiğim arada evlerinde duvarda asılı duran bayraklardı ;

Yanlış anlaşılmasın biz hediye etmedik. Ülkemizi ziyaretlerinde çok hoşlarına gittiğinden kendileri anı olarak almışlar. İçerde birde Filistin atkısı asılı. Neyse çok ama çok uykum var hem zaferimiz hem de erik rakısının etkisi var sanırım.

Türkiye’ye dönüşe kadar sürecek …
 
(link)

Oturdum bir hevesle yine resim yükleyeyim diye ama ne mümkün imageshack takılıyor sürekli =)
 
  • Beğen
Tepkiler: Eren Yoloğlu
@okko

Kesinlikle beğendimi söyleyebilirim. Ama Dubrovnik dışında da görülesi bir çok yer var. Hırvatistan sınırları içinde. Oraya kadar gitmişken görüp gelin derim.
 
Sağol Semih gidince görücez işte orda Rixos ta kalıcaz ama 6 farklı yere hergün turlar var artık gidebildiklerimize gideceğiz.
 
  • Beğen
Tepkiler: semihcelikoglu
İnanın çok imreniyorum sizlere ve sizin gibi cesur insanlara biz biraz geç tanıştık gerçek manada bisikletle, Evlilik ,aile işine girince zorlaşıyor buna benzer turlar. Tebrik ederim sizi..
 
  • Beğen
Tepkiler: semihcelikoglu
11. Gün ve Serüven Bitiyor Eve Dönüş (Zagrep-İzmir)
http://i746.photobucket.com/albums/xx103/semihcelikoglu/DSCN3228.jpg
18 Eylül 2009,

Sabah gözlerimi açtığımda akşamki erik rakısının etkisini hala hissedebiliyordum. Sinan ise et yığını gibi yanı başımda uyumayı sürdüyordu. Güçlükle kalktım, bahçede kahvelerini yudumlayan Karlo ve Bojana’ya günaydın dedikten sonra yanlarına oturdum. Bojana bana da bir kahve hazırladı. Herkes dün akşam dolayısıyla biraz yorgun gözüküyordu. Bende ayrıca hakim olan duygu geziyi noktalamış olmanın verdiği bir parça hüzündü.

Neyse Karlo’yu işe, Bojana’yı okula gönderirken, son bir kez onlara herşey için teşekkür ederek, sevgiyle sarıldım. Ülkemize davet ettim. 1. gece kalmayı düşündüğümüz Zagrep’te onların ısrar ve isteği üzerine 3 gün geçirmiştik. Ve çok iyi ağırlanmıştık. Sinan’ı uyandırmamı istemediler. Uykuya ihtiyacı vardır diyerek.

Karlo ve Bojana’nın hemen ardından uyanan Ivana içimizde en dinç görünen kişiydi o sabah. Biraz sonra halen horul horul uyuyan Sinan’ı uyandırdım. Karlo ve Bojana’nın ayrıldığını görünce vedalaşamadığı için üzüldü, ” keşke uyandırsaydın” diyerek sitem etti. Ivana’nın kendisini teselli etmesinden hemen sonra hep beraber bahçede kahvaltı yaptık;

Ardından ben anı olarak evin tüm odalarının resmini almaya başladım;

Karlo ve Bojana’nın bize tahsis ettikleri kendi odaları ;

Biz oradayken geceledikleri uyduruk çekyat;

Ufacık ama sıcak ve şirin mutfakları;

Gitme vakti yavaştan yaklaşıyor, bizde eşyalarımızı toplamaya başlıyoruz. Çantalara ve 2 tekerlerimizin heybelerine yerleştirdiğimiz her parça eşya ile içimizi engel olamadığımız bir hüzün duygusu kaplıyor. Yüzlerce kilometre yol aldığımız 10 gün ve yaşadığımız eşi benzeri olmayan zaman ne yazık ki bitiyordu. Her şey tamam ilk gün geldiğimiz gibi havaalanına pedallamaya hazırız artık. Ivana ile son kez kucaklaşıp herşey için tekrar tekrar teşekkür ettikten sonra evlerinin önünde en tepede gördüğünüz resmi çekiyoruz. Ve ardında bir tanede sokakları için ;

Kocaman ruhsuz apartmanlar yerine küçük sıcak sevimli görüntüsü ile komşuluk ilişkilerinin gerçekten yaşandığı evler.

Havaalanı dönüş yolunda Zagrep merkezden uzaklaşmaya başladığımız anlar. O pis hüzün duygusunun da zirve yaptığı anlar;

Yukarda yine ülkemizin malesef eksiklerinden biri olan bisiklet yolundan ilerlediğimizi farketmişsinizdir. Neyse öyle böyle 15 km pedallamanın ardından 10 gün önce bu topraklara ilk ayak bastığımız yer olan havaalanına vardık. Sinan bir koşu gidip bıraktığı yerden gelirken kullandığımız kutuları alıp geliyor. Bu arada Türk Hava Yolları’nın orada bulunan çalışanlarına da çok teşekkür etmemiz gerekiyor. Aynı şeyi ülkemizde yapmalarını isteseydik. 1o gün o kutuları bizim için öylece ücret almadan tutarlar mıydı bilemiyorum. Ve yine en baştakine benzer bir manzara ama bu sefer bisiklet parçalama ve kutulama işi ;

Herşey tamam bagajlar verildi. Pasaport denetimleri yapıldı. O sırada bizi merakla izleyen bir çift göz o kutularda ne olduğunu ve buradan ülkemize ne alıp götürdüğümüzü sordu. Birşey almadığımızı ve durumumuzu anlattık. Şaşkınlığını gizleyemedi. Ve ardından uçağa gidene kadar da olsa yaptığımız hoş sohbeti için Bilkent Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yapan Ayşe Hanım’a da teşekkürü borç biliriz. Umarım tekrar karşılaşma olanağımız olur. Ve artık İstanbul uçağındayız, ve yasak delen Türkler iş başında, Zagrep Havaalanı;

Balkanlarda bir yer kim bilir neresi ;

Türk hava sahası İstanbul ;

Burdan sonra nasıl oldu bilmiyorum ama arkamıza hiç bakmadık ve hemen ülkemize uyumu sağlayıverdik. Sanki 3 saat önce başka bir alemde değilmişçesine. Gerisini pek yazasım yok, resimde yok zaten. Ramazan Bayramı dolayısıyla Türkiye’ye gelen bir sürü gurbetçi vatandaşımızın yarattığı kalabalık arasında İzmir uçağını beklemek, bir saate yakın gecikmeli kalkış falan hiç ilgi çekici olmasa gerek.

Sonunda İzmir’deyiz dört gözle bizi bekleyen babamız ağaç olmuş ve meraklanmış durumda. Bagajlarımız için bekleme bandına bakıyoruz. Ancak heybelerden biri Türkiye’ye bizimle gelmemiş. Neyseki tutulan tutanak sonrasında 3 gün içinde Zagrep’ten adresimize eksiksiz olarak ulaştırıldı.

Buraya kadar bu satırları okuyup heyecanımıza ortak olup, iletileri ile destek verip bundan sonra yapacaklarımız için bize cesaret aşılayan herkese sonsuz teşekkürler. Bu bizim ilk yurtdışı seferimiz aynı zamanda, şimdiye kadar yapmış olduğumuz en uzun bisiklet yolcuğumuzdu. Ama bize neler yapabileceğimizi sınırımızın çok daha fazla olduğu gösterdi. Yeni rotalarda çok daha iyi resim ve anlatımlar eşliğinde yeniden görüşmek üzere.

Şimdilik Hoşçakalın,

Semih&Sinan

Hırvatistan gezimizin sonu.
 
  • Beğen
Tepkiler: syt093
Çok güzel bir paylaşım, ortak noktalarda buluşmanın verdiği haz ile bir solukta tamamladım yazdıklarınızı. ;) Nice turlara.
 
  • Beğen
Tepkiler: semihcelikoglu
Arkadaşlar TRT Belgesel Kanalı'ndaki Turkuvaz adlı programda konuk olduğum bisiklet konulu canlı yayın gayet iyi geçti. Tekrar'ı bu akşam 20.00'deymiş. Kaçıranlar veya tekrar izlemek isteyenlere duyurulur.
Program çerçevesinde sorunlarımıza değinmekten daha çok yeni insanları bisiklete yönlendirebilecek heves aşılayacak bir konuşma yapabildim.
__________________
 
Semih kardeşim harika bir gezi yapmışsınız.Size destek veren aileni ve tüm arkadaşlarını tebrik ederim.E tabi ki sizide cesaretinizden dolayı kutlarım.Umarım yeni yolculuklarınızın başlangıcı olur.Sinan da askerde galiba,onada hayırlı teskereler.
 
  • Beğen
Tepkiler: semihcelikoglu
Arkadaşlar sonunda programın görüntülerini parçalar halinde youtube'a yüklemeyi başardım. 5 bölüm halinde izleyebilirsiniz. Bağlantılar aşağıda;

Bölüm 1) (link)
Bölüm 2) (link)
Bölüm 3) (link)
Bölüm 4) (link)
Bölüm 5) (link)

Elimden geldiğince bisikletin yararlarından bahsetmeye çalıştım. Eğer bu sayede bir kişi bile heves edip bu işe başlarsa ne mutlu bana.
__________________
 
  • Beğen
Tepkiler: Barış Kılınç
Geri