Scudo Sports

Yol bisikletlerinde artık beş haneli rakamların zikredilmesi.

Scudo
Tamam kur farkı kötü ekonomi kabul, lakin bilmediğimden soruyorum cbr 125 15bin₺ iken bisikletler nasıl bu kadar pahalı olabiliyor, maliyetlerini kıyaslarsak hangisi daha maliyetli acaba?
 
teammachıne slr1 dısc 11.500€,bu gun yamaha r6 tr satıs fıyatı yenı kasa 2017 model 81.000tl %37 ötvsı var onu cıkalım kdv ler kalsın 60bın tl dıyelım.
yahama dedıgmız pahalı uretıcıelrden bırde, honda fln da degıl.r6 ıse 120hp, ıslak agırlıgı 190kg. olan tıtanyum valflı motoru olan arka catalı magnezyum olan bır motor.yanı bu bısıkletın dısk fren sıstemı r6 ın abslı 4 pıston 320mm frenlerınden daha mı pahalıdır?bu motorda dişli şu b yok mu abı elektronık destekler yokmu nasıl olur da aynı fıyat olabılır. ayrıca bu makınenın yanında bısıkletın argesı muhendıslıgı vs hava cıva kalır emınım.
 
Bir de bana sorsanıza yedek parçaya yılda kaç euro ödüyorum :)) Aile olarak Dolar ve Euroyla ihracat yaptığımız için tek diyeceğim şu ki " OY VERENLER DÜŞÜNSÜN "

Aydınların şehri Eskişehirden herkese selamlar...
 
bisiklet fiyatlarıda istanbulda ev fiyatları gibi olmuş şuursuzca artıyor
 
Forumda, beş haneli rakamlarla fiyatlandırılan bir yol bisikleti satın alan muhtemel son üyelerden biriyim. Kısaca yazmam gerekirse, son derece sancılı bir karar verme süreciydi :) Bir yanda arz tarafında sizi tatmin eden seçeneklerin kısıtlılığı, diğer yanda talep tarafında piyasanın geleceğine dair olumlu beklentilerinizin düşüklüğü, sizi, belli dengeleri gözetmeye zorunlu kılıyor. Demem o ki, piyasa dengesini oluşturan mekanizmanın işleyişi içinde, fonksiyonel ilişkileri dikkate alırken buluyorsunuz kendinizi. Ya parasını ödeyip alacaksınız, yada vazgeçeceksiniz.

Ama tam rekabetçi piyasalarda bu hep böyledir zaten...kısa dönemde talep tarafında ortaya çıkan tepkiler (haklı olarak), zaman faktörüyle birlikte önce kabullenme ve sonra benimsemeye doğru evriliyor. Kişisel olarak beklenti (kar) maksimizasyonu ile, maliyet (zarar) minimizasyonu arasında bir denge bulmak zorunda kalıyorsunuz. Çünkü her beklentinin bir maliyeti söz konusu. Farkedilebilir olumlu bir değişme eğilimi de görmez iseniz, kendinizce bir karar vermek zorunda kalıyorsunuz.

Bilemiyorum, bu koşullarda pek iyimser olamıyorum...
 
  • Beğen
Tepkiler: wildboytam35
Benim gibi amatör biri için altus vites sistemi 105 gibi geliyor. Vites atıyor mu, atıyor. Fren tutuyor mu, tutuyor. Bisiklet bir yerden bir yere beni götürüyor mu, götürüyor. Gereksiz harcama yapmaya hiç gerek yok şu devirde.
 
Fiyatı belirleyen tek unsur maliyet değildir. Günümüzde maliyeti belirleyen en büyük etken inovasyon. Bir ürünün satış fiyatı 1000 tl iken maliyeti 50 tl olabilir. Ama o ürün geliştirilirken ve hatta maliyeti 50 tl kadar düşük olması için ne kadar yatırım yapıldı? Bu rakamlar milyonu geçebiliyor. Bunlara marka değeri, tüketici sınıfı gibi etkenleri de ekleyince fiyatlar yükseliyor.
 
Bisiklete bu kadar para mı verilir :) gerçekten bu kadar para verilmesi bisiklet kültürünün de ilerlemiş olmasını göstermiyor mu ?
 
Bisikletler gerçekten pahalı. Vergi vs kenara bırakalım adamların anında %15 gibi rakamları düşmelerinden kar payının çok olduğunu anlamak mümkün.sonuçta arz talep meselesi.ben internet fiyatı 3700 olan bisikketi 2000 tl ye ikinci el aldım. Bisikletsizlilten ellerim titremese o paraya daha iyisinide alabilirdim ama dayanamadım.
 
@Seozde

Bu benim de merak ettiğim bir şey. Hem motosiklet hem de bisiklet kullanıcı olduğum için bazen ben de kıyaslamasını yapıyorum. Fakat burda kıyaslarken elma ile armutu kıyaslıyoruz sanki. Motosiklet fiyatına yaklaşan bisikletler nispeten yeni teknolojilere sahip, en fazla son 5 yılda çıkmış ürünleri içeriyor. Öte yandan o fiyat aralığındaki motosikletler, enjeksiyon sistemi hariç pek de inovatif şeyler değil. 9 bin liraya alabileceğiniz bir carbon bisiklet son 4-5 yılda ar-ge'si yapılıp üretilmiş, kalburüstü bir şey iken, bir CBF 150 ya da YBR 125 teknolojisi sabit, o kadar matah ürünler değil açıkcası. Bir de tabii, bu motor üreten firmalar ar-ge çalışmalarında sadece tek bir ürün gamına dönük fayda sağlamıyorlar da. Motosiklet, araba, tır vs bütün bu motorlu taşıtları ilgilendiren ar-ge çalışmalarının masrafları bütün ürün gamının fiyatlarına yansıyordur. Dolayısıyla tek bir ürün için masraf nispeten az kalabiliyordur bu sayede. Bu durumu carbon bisiklet üreten firmaların durumu ile kıyaslayalım misal, para döküp bulduğunuz carbon aero kadro tasarımını, bisiklet pazarından başka nereye satabiliyorlar?

Bir de yabancı forumlarda bunun pazarlama ile ilgisi olduğunundan da bahsediliyor. Avrupa ve ABD'de nispeten zengin orta-üst sınıfa yönelik pazarlama stratejisi olduğuna dair bir şeyler de okumuştum. Benim tahminim birden fazla nedenin bir araya gelmesinden dolayı fiyatlar bu şekilde malesef. Neyse, işin pek de uzmanı sayılmam o yüzden pek de iddialı değilim bu dediklerim hakkında.
 
  • Beğen
Tepkiler: Raven_35
işte bunlar hep bisiklet lobisinin işleri, bizi çekemeyen dış mihrakların oyunu. euro olmuş 4.51, fiyatları çokta şey etmemek lazım
 
  • Beğen
Tepkiler: Yusuf Z. Şipal
Öncelikle çok konuşulan bir yanlışa degineyim, bizde ithalat vergileri çok yüksek değil. Aksine, birçok AB ülkesinde vergiler daha yüksek. Satıcıya gitsen ağlar, abi Almanya da bu kadar, üstüne bizde bu kadar vergi var diye. Misal, sanki Salcano gidip zinciri Japonya da shimano bayisinden alıp çantaya koyup getiriyor. En yüksek sürümlü malda bile distribütör yüzde 30, bayi yüzde 20 kazanır. Bisiklet Türkiye de hafiften egzotik mal olduğundan, bu rakamı en az ikiyle çarpın.

Türkiye de bisiklet neden pahali ?

1. Bisiklet Türkiye de lüks sayılır. Bu yüzden, distribütör bayi ve servisten oluşan şer ucgeninin kafasında bisiklete binen yolunacak kazdır.

2. Bisiklet gibi ürünlerin satış ve servisini işini iyi bilen, düzgün insanların yapması gerekir,.çünkü basit görünse de aslında o kadar değil. Misal, 10 vites için üretilen zincir 11 e uymaz. Çoğu ilkokul mezunu bile olmayan adamın umurunda değil, mal istersen satar. Üstelik, bunlar genelde vicdansız adamdır. Mesela 10 yaşındaki çocuğa 55 kadro, çift amortisör mtbyi elinde başkası olmadığı için satar, çocuk dükkandan çıkınca da sevinir enayilerin parasını aldım diye. Yetişkin kullanıcı zaten kerizdir, adam olsa o paraya doğan görünümlü şahin alır zaten. Bisikleti satan da, servisini diye anasını bekleyen de toplumun en alt sınıfından gelir; zaten çocukken bisikleti olmadığı için sana giciktir baştan.

3. Türkiye, uyuşturucu parası ve kaçakçılık gibi nedenler sayesinde benzerlerine göre daha janjanli bir üçüncü dünya ülkesidir. Bu yüzden, çoğu insan için her aktivite, büyük oranda sınıf atlama ve kendini göstermeye ilgilidir. Mesela, 150 kiloluk abi, bastırır parayı Trek emonda alır. Türkiye'de hobi denen faaliyet genel olarak o aktiviteye ait ürünleri alıp satmak ve üstüne ahkam kesmekle ilgilidir. Çünkü malın kadar adam yerine koyulursun. Adam tourney grupsetle tour de france i kazansa, arkadasindan "kekoya bak tourneyle yarışa girmis” diye gülerler duran ace'le 3 metre gidemeyen adamlar.

Hal böyle olunca, distribütör de bayi de canı sıkılınca zam yapar, nasıl olsa alacaksın çünkü, sınıf atlamak için şart. Dünyada da olduğu gibi, lukse en çok orta sınıf para harcar. Zengin adam Lamborghini ye 3 dolarlık tshirtle biner, orta sınıf 150 dolarlık tshirtle belediye otobüsüne biner.

4. Doğal olarak aç bir toplumuz; 80 lerde bayağı komünist ülke gibiydik, paran olsa da alacak mal yoktu.

Kendimi de yakalıyorum: mesela ortaokulda fotoğrafa merak sardım ama o zaman basit bir slr bile araba almak gibi bir şeydi. Param ve zamanim olduğu ilk anda, gidip çok pahalı, profesyonellerin bile lüks bulduğu bir set aldım. Büyük hevesle birkaç ay hamal gibi malzeme taşıdım, sonra farkettim ki birseye benzeyen fotoğrafları ikinci makinam olan Sony nex ile çekmişim, çünkü hamallık yapmadan, ekipmanı kafaya takmadan fotoğrafa odaklanmışim.

Bisiklet de böyle. Çoğumuzun belki çocukken güzel bir bisikleti olsa, bugün hala 90 model Peugeot ya biniyor olurduk.

5. Bisiklet pazarı küçük. Almanya ile nüfusumuz aynı ama herhalde bisiklet satışı orda 10 kat fazla. Çok gelirle ilgili değil, kültürel ve şartlarla ilgili bir durum. Mesela silahsız olarak şehirler arası bir yola bisikletle gitmeye korkarım. Pazar küçük olunca da, kar marjı yüksek olmak zorunda, bunu anlayışla karşılamak lazım. Ki bence yine de fiyatlar ucuz. Mesela çoğu shimano parçası çoğu AB ülkesi ile neredeyse aynı. Evet, egzotik ürün ve markalarda uçurum büyüyor ama yarismayan insanların bence Dt swiss gobege ihtiyacı yok.

Bisiklet fiyatlarını hiç kıyaslamadim çünkü parça parça alıp toplamak daha çok hoşuma gidiyor daha pahalıya gelse de. Bence "bir emonda olmuş kaç para" diye dertlenmek gereksiz, zira Çin'de yirmide bir fiyatına harika karbon kadrolar var misal.

Bir de söyle bakalım olaya, biz misal Bianchi oltreye, Trek emonda ya binecek insanlar miyiz? Bunu hak ettiğimizi neden düşünüyoruz, kendimizi neden bizden üç kat fazla çalışan, işini kusursuz yapan, çok daha eğitimli bir Almanla japonla filan kiyasliyoruz? Ha, zaten o seviyede insanlar haline gelince buradaki Salcano da Trek seviyesine gelir, Alman da alir, biz de gururla bineriz (ucuza). Doların 4 TL etmesi de sadece siyasi filan değil. Medeniyete bulunduğumuz katkı ölçüsünde, hatta bana göre haksızlık derecesinde fazlasıyla, hakkımızı alıyoruz zaten.

Nexus 6 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
 
@ziyadenizBisiklet sektöründe pek bir inovasyon görmüyorum. Zaten bisiklet üreticisi, boruyu başka bir üreticiden alıp kaynatıyor, kimisi en fazla gidonu, sele borusunu filan da Çin de yaptırıyor.

Bisiklet formu son 50 senede son derece az değişti. Vites sistemi filan deseniz son derece primitif, disk fren olay oldu ama 30.senedir bu kadar basit bir şeyi hala bisiklete neden koymadılar deyip duruyordum.

Karbon fiber deseniz, otomotivde 30 senedir kullanılıyor ve otoklav hariç (herkes kullanmıyor) yapımı fiberglasla aynı. Dünyada 4-5 karbon elyaf üreticisi var, herkes mali oradan alıyor.

Fiyatların yüksekliği, bence gerçekten düşük olan inovasyon düzeyi ile açıklanamaz, bu daha çok üreticinin tüketici üzerinde yarattığı etkiyle ilgili. Eski bir reklamcı olarak çok uzun şekilde anlatabilirim ama bu tamamen başka bir konu.

Nexus 6 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
 
@batasoy

30 senedir kullanılıyor olması basit veya ucuz bir teknoloji yapmaz. Uzaya da 50 yıldır gidiliyor, 3-5 farklı roket yakıtı var diye Merkür-Venüs arasında dolmuş çalıştıracak olgunluğa gelmedi uzay teknolojisi. Ayrıca karbon fiber, 30 sene önce sadece F1'de vardı. Bugün bile gövdesi karbon fiberden olup da Türkiye'deki satış fiyatı milyonun altında olan otomobil yoktur herhalde.

Aynı elyaf ve reçinelerin kullanılıyor olması inovasyon olmadığı veya bütün kadroların aynı olduğu anlamına gelmiyor. Mesela 5 sene önce aerodinamik kadrolar rahatsız edecek kadar serttiler, günümüzde gün boyu kullanılacak kadar rahatlar.
 
@Murat B.Uzay mekiği de bisikletle karşılaştırılabilir birşey değil, ama 50 sene önce kademeli roketlerle bir kapsül firlatilabilirken (neredeyse RPG teknolojisi!) artık uçak gibi inen mekikler var ve muhtemelen 10 senede uçak gibi inip kalkan hipersonik jetlerle uzay turizmi başlayacak. Bu esnada, 10 vitesten 20 vitese çıktık yol bisikletinde, 11 kiloluk çelik kadrolardan 7 kiloluk karbon fibere geldik.

Bisiklete rüzgar tünelinde şekil vermek. Aerodinamik kazancin biniciye etkisi, o da yarış şartlarında yüzde 3 bile değil, zira aerodinamik sorun bisiklet değil binici.

Bisikletin güzel ve kötü yanı prensip olarak çok basit olması. Bir tornavidayi ne kadar geliştirmeniz bisiklet de o kadar gelişir. Bisikletin gelişmesi zaten tamamen malzeme mühendisliğine bağlı. İleride karbon nanotupler, grafen vs sayesinde 2 kilo daha hafifleyebilirler. Eh, zaten sürtünmesiz tekerlek filan olmayacağına göre yapılacaklar belli. Aktarma kısmı hala fiyasko. Kayış ve şanzıman denemeleri devam ediyor.

Karbon fiber arabanin pahalı olması, karbon fiberin çok sofistike olması, imalatının zorluğundan ziyade, insan emeğine dayanması ve yarattığı psikolojik algı. Hatta, fiberglas (Anadol) araba üretimi için daha uygun zira farklı eksenel kuvvetlere daha mukavim. (Karbon fiberin dayanımı, örgüyle çok alakalı bu yüzden farklı burulma momentleri iyi hesaplamaya kadrolar kürdan gibi kırılıyor.)

30+ yaşında bir malzeme bana göre artık sofistike ya da inovatif degil, ama 50.000 dolarlık karbon nanotup fiyatını hakeder inovasyon diyorsak. Hatta, scandiyum alaşımlı alüminyum çok daha inovatif bu anlamda. Kompozit malzeme fikri yazıdan bile eski. Nitekim, betona dizilen demir, türk ya da Tatar yaylarinda kullanılan farklı lamine malzemeler, Japon ve Şam kiliclarinda farklı sertlikteki çeliğin dövülerek bambaşka bir çelik karakteri sergilemesi vs. Karbon fiber 1956'da keşfedilmiş. Fiberglas 1938. En azından bana göre 61 yaşında bir malzemeden bisiklet üretip inovasyon yaptik demek ayıp. Scandiyum alaşımlı alüminyum uretimi 1970 lerde başlamış, düşünün artık.

Motosiklet örneğini veren arkadaşlara katılıyorum. 20 senede motor güçleri emisyon kisitlamalarina rağmen neredeyse yüzde 80 arttı, artık neredeyse her racing motorda ABS var. Bisiklette 1 birim ARGE yapılıyorsa motorda 50 yapılıyor. 400 km/s hızdan, 300 kiloyu (minimum) bu hızda giderken durdurması gereken frenlerden, 30 kmyle giden karbon bisikletin düştüğünde 8 parça olduğu yollarda rahatça giden, motoru ve sofistike elektronik sistemleri olan bir makinadan bahsediyoruz. Vergileri düşün, ABD de Trek emonda fiyatına Kawasaki ninja 1000 rr alıyorsunuz.

Nexus 6 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
 
Geri