2013 senesinde 110 kiloya çıkınca çare olarak bisiklet düşünmüştüm, dedim işe bisikletle gidip geleyim..
bilenler için esenyurt devlet hastanesinden beylikdüzüne çıkan, dönerken de, aynı yokuştan hastaneye inip yine hastaneden bu sefer esenyurta çıkan bir yokuş vardır. hastane çukurdadır yani.
İlk zamanlar çıkamadım. yokuşun TAM 10 yerinde durup dinleniyordum. zamanla 10 lar 5' e; 5 ler üçe düştü ve tabii en sonunda durmadan çıkar hale geldim. sonrasında 3 le hatta bazen 4. vitesle çıkmaya başladım. (beylikdüzü çıkışı biraz fazla dik, daha yüksek vitesle çıkılabileceğini zannetmiyorum)
o üç ayda da 20 ye yakın kilo verdim!
neyse reklamımı yapar gibi oldu, kusura bakmayın; hoş reklamlık bir durum da yok ya
gelelim benim ''esas'' yöntemime, belki bir faydası dokunur:
yokuşun başlarında iyice düşürdüğüm ve yokuş bitene kadar da değiştirmediğim bir ritimle nefes alıp vermek; ve yokuş bitene kadar da her nefesi zihnimde sayıyorum.
Yalnız mesela her sayıyı 4 kez sayıyorum ilk 4 nefesim boyunca her nefesimde 1, ikinci 4 nefesim boyunca her birinde 2 diyorum zihnimde. Sonrası kararlılık işi; yolun güvenli-mümkün olan en sağ noktasında kaldığımdan emin olmaktan başka hiçbir konuya dikkatimi dağıtmadan ve mümkün mertebe çok-yakın önüme bakarak ''hele bir 100 demeye başlayalım bakalım'' diyorum. çünkü yokuşun tamamını görmek inancınızı kırabiliyor, boşverin tamamını görmeyin
yakın mesafeme önüme bakışlarımda da tabii her bakışımda eğer yokuşun biraz dikleştiğini gördüysem hemen içimden hazırlıyorum kendimi ''şimdi burası biraz zor olacak, sıkıntı yok'' vs. sayıklıyorum içimden; bazen başka bi yerimden
nefes saymanın tek etkisi bu çok ÇOK ileriyi izlemeden ''dur bi de 44ü de diyim de öyle vazgeçiyim vazgeçeceksem'' gibi bir motivasyon sağlıyor; 44 e gelince ''neyse bi de 50 diyim bakalım'' vs.. derken buluyorsun kendini...
aslında anlattığım şeyin tek yaptığı yokuşa konsantre olmamı sağlamak.