Uzun tur tecrübesi olan bir kişi olarak ben öneririm.
Yol bisikletçiliği açısından bakınca, yollar kötü, hızın-ortalaman düşüyor, patlak olasılığı artıyor, titreşim artıyor vs.. Temiz hava-doğa dışında bir artısı olmuyor.
Ama tur bisikletçiliği açısından yeni yeni maceralar oluyor. Mesela yaptığım Karadeniz turundan aklıma gelen ilk şeyler köy yolunda kaybolup dağın başında maden ocağı bulmamız yada arabanın çıkamayacağı eğimde bisikletleri ittirerek gittiğimiz yerler oluyor. Farklı farklı maceralar yaşıyorsun, çeşmeden suyunu dolduruyorsun
, bakkalda durunca çocuklar toplanıyor muhabbet ediyorsun, köy camisinde oturup serinleyip yemeğini yiyorsun vs.. Bence tura renk katıyorsun köylerden geçerek. Ama ciddi bir tehlikesi var: köpekler. Bende köpeklerden korkmam ama köylerdeki köpeklerin kafalarında kendilerine ait alanlar fazla geniş oluyor, genelde sahibi köylüler gelip köpeğe kızıyorlar misafiri niye kovalıyorsun diye ama yine de tehlike. Köyün yakınlarında hayvan sürüsü varsa çoban köpekleri de baya tehlikeli. Öyle İstanbul'da yolun kenarında havlayan, durunca dönüp giden köpeklere benzemiyorlar.
Köylüler konusunda ben pek sıkıntı yaşamadım, genelde gel çay ısmarlayalım falan diyorlar. Ama sana da deli gözüyle bakıyorlar, bunu da göz önünde bulundurmak lazım. Yakınlarında kalayım dersen yardımcı olan kadar olmayan da çıkar, pek sevmiyorlar değişikliği. Ama gün içinde geçip giderken ne zaman birşey sorsam yardımcı oldular, kahvede oturunca gelip muhabbet ettiler, çayımı ısmarladılar, kalacak yer tarif ettiler.
Bence köy yollarını kullanabilirsin. Sadece eğime dikkat et, Karadeniz tarafında ciddi rampalar olabiliyor, 1 saat aralıksız bisikleti ittirdiğim biliyorum. En sonunda da patpat motorlu bir dede gelip kurtarmıştı