@Deniz ÇINAR
tüm ülkeler eğitim sistemlerini kendi ülkesi için işe yarayacak insan gücünü şekillendirmek üzere tasarlar. bizde ise durum 1946 dan beri şöyle. 2. dünya savaşında galip çıkan devletler, "bu ne iştir böyle, hitleri mussolinisi bu faşist liderle mi uğraşacak dünya, biz her yerde bu diktatör bozuntularına bundan sonra izin vermeyelim, verdiklerimiz de bizim ipimizde oynasın" demişler. o zaman ise Türkiye Cumhuriyeti'nde tek parti ve İsmet İnönü'nün keyfi yönetimi söz konusu. İsmet Paşa'yı alıyor bir telaş. O zamanın galip devletleri, Türkiye bir diktatör tarafından yönetiliyor biz bu ülkede bu adamı alırız derlerse ne olacak? gidecek herşey gümbürtüye. nasıl ki, her iktidar adayı ülkemizde seçimlerden önce "milletvekili dokunulmazlıklarını kaldıracağız" diye oy dilenir ve iktidar sürasinde bu dokunulmazlıklara bir türlü dokanamaz o hesap, İsmet Paşa'da madem 1938 den beri tek adamsın ikinci dünya savaşının sonundaki bu duruma kadar yapaydın ya çok partili hayata geçmeyi. hadi onu geçtim, savaş süresince, hitlerin silah fabrikalarina türkiyeden alenen krom sat, sonra savaşın biteceği yıl almanyaya savaş aç. işte bu durumda, aman natoya girelim aman batıyı küstürmeyelim diye başlıyor amerikaya şirin gözükmeye. amerikalı uzmanlara gelin bakın bizi adam edin ya da bakın ne kadar düzgünüz gelin yerinde görün diye yalvarır yollu yeşil ışığı yakıyor.
bilin bakalım, amerikalı dostlarımız, ilk olarak gönderdikleri uzmanlar hangi kuruluşumuza uzman geliyor? Evet, bildiniz, milli eğitim bakanlığına. bizim milli eğitimimiz, o seneden sonra artık bizim değil. dikkat edin, son 10 yılda, sınav sistemleri değişiyor, sorular çalındı deniyor, imam hatipler ilkokul seviyesine indi inecek neredeyse, sebebi bu yıllar mı? değil. balığın kokmaya başladığı yıllar 1946-1947 yılları.
beden eğitimi derslerinde biz askeri yürüyüş eğitimi alırdık. biraz turnike ile basket atma ve benzeri. sonra serbest zaman herkes futbol oynardı. resim derslerinde, hani ressam hangi akımı başlatmış, resimde renkler ne anlamagelir, resim yapma teknikleri öğretilmedi bize, boyalarla beyaz kağıdı çalakalem boyadık geçtik. müzik dersinde bir besteci acısını nasıl notaya dökmüş anlatılmadı. bir vivaldinin 4 mevsiminde nerde yaprakların döküldüğü sonbahar rüzgarlarını seçebilir dinlerken. yaz sonu miskinliğini nasıl dökmüş vivaldi notalara bilenimiz çok azdır. blok flüt çaldırıp nefret ettirmek üzere planlanmış müzik dersleri adeta.
sözün son özü, okullarımızın tamamı çöp yetiştiriyor. bilinçli aileler çocuklarını yönlendirip adam ediyorsa ediyor; geri kalan ise çöp.