Scudo Sports

Tur Bisikletçiliği ve Yalancılık

güzel hikayeler çıkacak bu başlık altından hadi bekliyoruz :)
 
Scudo
Seneler önce bir arkadaşımla Bostancıdan Şileye yola çıktık. Yolun daha başlarında benim gözüme toz kaçtı. Sert lens kullanıyordum hemen lensi çıkarıp temizlemeye çalışırken lensi yol kenarında elimden yere düşürdüm ve ikimiz birden yere yatıp aramaya başladık. dibimizden trafik akıyor hızlıca bulmamız lazım yoksa gezi güme gidecek. Yol kenarında yürüyen meraklı biri musallat oldu. Ne arıyorsunuz ne düştü falan diye soruyor. Bizim ona açıklama yapacak kafamızı kaldıracak vaktimiz yok. Lens düştü diyeceksin lens ne diyecek vs vs. Arkadaşın aklına nerden geldiyse, karınca çiftliğimiz var karınca topluyoruz dedi. Bu cevap üzerine adam deli bunlar diyip gider diye düşündü. Adam bende yardım edeyim dedi bizim gibi eğildi ve ciddi ciddi aramaya başladı. Gülemiyoruzda hakikaken kısa süre içinde lensi bulmam lazım. Arada ben lensi buldum adam karınca yakaladı, arkadaşta karıncayı yok bu bizim aradığımız cins değil dedi, bisiklete atlayıp devam ettik ancak ilk molada gülebilmiştik.
İ
 
bir keresinde günlük tura çıkmıştım. Yaşlı bir adam beni turist sandı. helloo diye bağırıyordu. bende ingilizce konuşunca turist olduğumu sandı. ve bana birşeyler anlatmak için bir çırpınışı vardı gülmekten ölecektim
 
  • Beğen
Tepkiler: Efe Cycler
@Mehmet D.

O zaten olmazsa olmazlardan.

Senin hatıranı okuyunca aklıma Erzincan'da karşılaştığım bir amcayla aramızda geçen -ya da geçemeyen- konuşmayı anlatayım fırsattan istifade edip ;)

Elazığ-Trabzon turumun 4. günü. Anlat anlat bitiremiyorum, nasıl bir tursa. Neyse efendim, benim erzaklar tükendi. Erzincan'ın merkezinde, A101 var, onun yakınlarında, ana caddede bir markete gireceğim. Bisikleti ağaca bağlamaya çalışırken bir amca yaklaştı yanıma. El hareketleriyle "Go? Go?" dedi. Sakin ol amcam, önce Türkçeyi dene! Neyse ben cevap vermedim. Aslında bilerek vermedim, amacım "Merhaba" demeden "Hello" diyenlerden intikam almak. Fırlamalık yapacağız ya hani! Amcam kendini paralıyor, ben ses çıkarmıyorum. O sırada yan dükkandaki emlakçı, elinde çayla geldi, "Kardeş, dur tutuvereyim bisikletini." deyince fırsat bu fırsat deyip "Hah, vallahi çok iyi olur abi!" dedim. Bizim "go go amca" birden kalakaldı eller havada. "Aaaa, sen Türk müydün?" diyebildi. Oysa simpıl pirezınt tensten çok umutluydu. Eh, madem pası attın, gol atalım biz de değil mi?

"Aaa, amca ben sizi yabancı sanmıştım, siz Türkçe konuşmayınca!" dedim. Bizim go go amca ses etmedi. Döndü, bir dahaki sefere bir turist yakalama umuduyla ufka doğru yürüdü.

Rahat olun hello-sevmeyen-bisikletçiler.

İntikamınız alındı.
 
@Yusuf Yılmazvural

gerçekten de çok fena almışsın öcümüzü. tebrikler. Birde Tırlara tutunma serüvenimiz var kimseye anlatamadığımız. Rampalarda dorseye tutunup da çıktığımız
 
Karınca Çiftliği muhabbeti on numara yaa. 40 defa 40 yıl geçse de aklıma gelmezdi karınca Çiftliği.

SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
 
Bisiklet sürerken gözlük takmayanların gözüne kaçmakla görevli sinekler vardır. Her bisikletçi, en az bir tanesine denk gelmiştir. Benim için görevlendirilmiş olanıyla Şebinkarahisar'a giderken karşılaştım. Tabii ki o, gözyaşımda boğularak can vermişti çoktan (ne kadar edebi oldu la böyle söyleyince!). Bana, bütün iyi niyetiyle, bisiklet sürerken gözlük takmam gerektiğini canı pahasına gösteren bu fedakar sinek, planımın da yaklaşık iki saat aksamasına sebep olmuştu. Bu aksama, Şebinkarahisar'da iki tas işkembe çorbası içmeme, güzel insanlarla tanışmama vesile olacaktı aynı zamanda (ah güzel sinek, hepsi senin sayende).

İki tas çorbayı gömdükten sonra, büyük bir keyifle yüzümü Şebinkarahisar Kalesi'ne döndüm. Çıkmalı mıyım? O kadar yüksekte ki! Kim uğraşacak şimdi! (işkembe çorbası böyle bir tembelliğe sebep oluyor galiba)

En iyisi markete girip biraz yiyecek depolamaktı. Kahraman bakkalların dikkat çekici tabelaları olmamasından dolayı, gözü evvela süper marketleri gören bir tur bisikletçisi olarak -Ferhan Şensoy duymasın- A101'e yöneldim. Her zaman başıma geldiği gibi, hatta yeri geldiğinde çok eğlenceli olabiliyor, turist zannedildim. Tabii lan, bildiğin turisttim ben. Hollandalı filan olabilirmişim. A101'e mal taşıyan kamyonun şoförü öyle diyor yükleri boşaltan elemanlara. (Bazen ben bile düşünüyorum, "Tanrı bizi yarattı, biz de Hollanda'yı yarattık!" diye.) Ses etmemek lazım böyle durumlarda. Giriyorum markete, makarna, acil durum konservesi gibi kolay yiyecekleri depolarken ses tellerine söz geçiremeyen kamyoncu, kasiyere sesleniyor:

- Ben senin başvuru formunu gördüm koçum, "İngilizce biliyor" yazıyordu, haydi, görelim İngilizceni!

Kasiyer gergin. Gerilme kardeşim, biz Hollandalılar çok alçakgönüllüyüz, rahat ol. Kasaya yaklaşıyorum, bu tip marketlerde olan "Hoş geldiniz" yapmacıklığı yok. Kasiyerin bir gözü bende, bir gözü de nefesini tutup dışarıdan bizi izleyen kamyoncu-yük indirici koalisyonunda. Nasıl dalga geçilecek kim bilir! Bir şeyler yapmak, kasiyerin karizmasını kurtarmak lazım.

- Makarna üç tane, diyorum kasiyere. Göz göze geliyoruz.
- Türk müydün, diyor. Son beş dakikalık Hollandalılığımı saymazsak evet. Konuşuyoruz, dışarıdaki meraklı kalabalık hayal kırıklığına uğramış belli ki. Kasiyerin benimle konuşamaması gerekiyordu onların planında. Biz içeride Türkçe konuşurken, onlar dışarıdan İngilizce sanarak -tabii ki buna üzülerek- izliyorlar.

- Çaktırma, diyorum. Ben "Bye!" derim, "Have a nice day!" derim, sen de "Bye!" der geçersin. Ortamlarda İngilizce konuştum de, kim bilecek?

Plan işliyor,dükkandan çıkarken oynuyoruz senaryoyu, kasiyer memnun, kamyoncu ise kırılan hayallerini, kasiyerin bu başarısını küçümsemeye çalışarak gizlemeye çalışıyor.

Fedakar sinek, bunlar hep senin sayende. Kamyoncu dışında herkes sana minnettar.
 
@fatih kurt
cevabı çok basit;
şehirlerarası turculuk işini yapan kişi sayısı çok çok az.
o yüzden Çanakkale gibi nüfus olarak nispeten küçük olan yerlerden turcu çıkma ihtimali gözardı edilecek kadar az olduğundan inanmamıştır.
80 milyonluk ülkede birden çok şehirlerarası tur yapmış kişi sayısının 3 rakamlı sayıya dahi ulaşamadığı bir ortamda kendimizi ifade etmek her zaman kolay olmuyor maalesef.
 
@Yusuf Yılmazvural ,burada demek kasiyerinde ufak yalanı var.Baştan yalan söylemeseydi ingilizce biliyorum demeseydi, sana böyle malzeme çıkmazdı herhalde.Ama dışarıda ki çakallara iyi ders olmuş yinede.
 
Keyif kattınız şu baskın İstanbul sabahına valla :) Ne metin yazarları gördüm ki, sizin dil bilginiz'in küçük bir kısmı olamamış. Bu sebepten ötürü de kutlarım :)
 
  • Beğen
Tepkiler: CandanC
Geçtiğimiz sonbahar başları, dostum Bilal ile yollardayız. Hedef İğneada, puslu bulanık bir havanın nefesi altında ilerliyoruz. Çok geçmeden yağmur "Merhaba!" diyor. Hiç mi hiç dikkate almıyoruz kendisini. "Hadi len ordan!"

Bir kaç saat sonra karşımıza çıkan ilk köyün kahvehanesine atıyoruz kendimizi. İki bayat çay yuvarladıktan sonra Bilal müsaade istiyor. Sarmaşık kaplı viran sundurmanın altında , pineklemekte olan köy eşrafından -yalnızca iki kişi var- ihtiyar olan atılıyor:

-Böyle gezmek için de çok iyi durumun olması lazımdır, diyor yanındaki pinekdaşına.
-Hayır, diyorum. Öyle muhteşem bir gelire ihtiyaç yok!
-Ne iş yapıyorsun ki, diye soruyor bana dönerek.
-Bir plastik atölyesinde işçiyim. (Yalan değil.)
-Genel müdürsündür d'i mi?
-Hayır makine personeliyim
-....
-???
-Müdür yardımcısısın o zaman! -Lâ havle...-
-Yok abi, bildiğin sıradan bir işçiyim.
-Ne kadar alıyorsun? Beş bin var mı müdür maaşları?

Diyalog o kadar sıkıyor ki , Bilal döner dönmez konuyu değiştirip geçiştiriyorum. Bir kaç bardak çay daha devirdikten sonra ayrılıyoruz, bu hiç haz etmediğimiz köyden. Biraz sonra başka bir köye giriş yapıyoruz sessizce. Hayalet şehir terimi bu köy için ortaya atılmış olsa gerek. Köyün parke taşlı yollarından ilerleyip kahvehaneyi bulunca derin bir "ohh" çekiyoruz. Meğer bütün köy kahvehanede sürdürüyormuş hayatını. Diğer köye göre daha kalabalık ve sıcak bir ortamla karşılaşıyoruz. Çay ve sohbet faslı derken, çadır kurmak için yer soruyoruz. En yaşlı âzâ bu soruya biraz hayıflansa da, ihtiyar heyeti oldukça güler yüzlü bir şekilde ; "merak etmeyin gençler ,bizim köyümüzde kimse sokakta kalmaz. Çadır da neymiş?" diyor. Muhtara açılan telefondan müjdeli haber geliyor. Muhtar emmi bizi almaya gelecek ve köy binasına yerleştirecek. Birer çay söylüyorlar bize, beklemeye başlıyoruz. Sol kulağıma doğru biri eğiliyor. Hafif titrek ve yorgun sesiyle soruyor;

-Ne iş yapıyorsun evladım?
-Bir plastik atölyesinde işçiyim.
-.....
- Genel müdürüm.
-OOoohh ohh, iyi iyi...
 
@ismail eren
çanakkalede benle beraber yaklaşık 10 kişilik tur bisikletiyle uğraşan ve boş zamanlarımızda şehirler arası ve uluslar arası turlar yapan kişiler var lütfen çanakkaleyi küçümsemeyelim:)(bu arada yorumları tam okumadın tesadüfen çanakkaleli bir tur bisikletçisine denk geldiniz hatam varsa affedin:)) bu arada konu baya eski ben anca denk geldim kusura bakmayın
 
Hazır Sinekten Laf Gelmişken:Bu gün Doğayla İç İçe olan bir ilçemize gidiyoruz tabi bu esnada gözüme koca bir sinek girdi(3 yıldır Amatör Anlamda bisiklet sürerim böyle bir sinek daha önce gözüme girmedi) birden Dünyam karardı sol göz bildiğin görmüyor gibi bir şey oldu..Arkadaşıma Dedim:Gözüme Sinek kaçtı Bi Baksana..Baktı Yok Dedi..Oha Ulan Koca Sineği göremedi yani iki 3 kere baktırdım..En Sonunda gözyaşlarımı silerken çıktı..
 
sinek demişken... benim gözüme de az kalsın yarasa kaçıyordu -- valla yalan diil : )))

EDIT: ama hakkını yemek de istemem yavrucağın... gözüme kaçmaya hazırlanan bir sineği avlamış ve sayesinde gözüm bir sinekten kurtulmuş olabilir :)
 
O yarasa olayı benim küçükken başıma gelmişti. Nisan ayı, saat 21 civarı, hava karanlık. BMX bisikletimi yeni almışız. Bakkala gitmek için çıktım. Fakat mahalle bakalı yerine 3 sokak yukarıdakine gidiyorum bisiklete daha fazla binmek için :)

Dönüşte yollar da boş biraz hızlı gidiyorum. Pat diye göğsüme siyah bir şey çarptı ve orada kaldı. Üzerimde yün bir kazak var. Kafamı aşağı eğip baktığımda pençelerini yün kazaktan kurtarmaya çalışan yarasayı görüyorum. İlk kez bu kadar yakından görüyordum :) O hızla iyi ki panik yapıp düşmedim. Durduğumda yarasa da pençelerini kurtardı ve kaçıp gitti.

Döndüğümde evdekilere anlattım. Annemden başka kimse inanmadı :)
 
Kisin bile bisiklet sürünce terlerim. Insanda 20+ kg fazlalik, sigara gibi lanet bir bagimlilik ve 13+ kg MTB olunca haliyle terliyor haliyle. Konu ile cok baglantisi yok ama yine de bir animi yazayim:

2013 Nisan'da ilk defa günübirlikten daha uzun bir tura ciktik esimle. Salzburg'a kadar trenle gidip oradan Hallstat ve ötesine pedallayacagiz. Artik nerede paramiz/zamanimiz biterse. Turu yapmadan önce planlamak güzel ama bisiklet üzerindeyken ayni kolaylikta olmuyor isler. Avusturya da masallah cok güzel memleket, lakin hic mi düzlük olmaz? Sürekli rampa cik, in, cik, in; 40 kilometrede bizde pil bitti. Bisikletler de öyle yüklü filan degil, sadece birer canta giysi var. Kondisyonumuzun nerelerde oldugunu siz hesap edin artik.

St.Gilgen diye ufak bir köye vardik. Toplasan 50 ev ya var ya yok. Onlarin da yarisi pansiyon, diger yarisi da hediyelik esya dükkani. Tamam dedim, burada kaliriz bu gece. Fakat köyde mesai 4:00'te bitiyor herhalde cünkü saat henüz 5:00 bile degilken her yerde kapi duvar. Neredeyse bir saat sonunda acik bir pansiyon bulabildik. Girdim iceri, adam hic istifini bozmuyor. Insanda para kazanma derdi olmayinca tabi...

- Var mi bu gecelik bos oda iki kisi icin?
- Var.
- Ne kadar?
- 80 Euro.
- Hmm... (Ic ses: Baska yer de yok ki anasini satayim! Bayilacagiz artik ne yapalim?!) Olur.

Bu anda adam önündeki laptoptan kafasini kaldirmaya zahmet edince ilk göz temasi gerceklesiyor.

- 80 Euro, 18 degil! (Mealen: Eighty, not eighteen!)

Ter, toz - toprak icindeyiz tamam da niye eziyorsun kardesim? Seytan diyor "Bas küfrü, git!". Nereye gideceksin? Zaten zor bulmusuz kalacak yer. Ikna olmus ki bu sefer "Cikar 100 Euro'yu, cak alninin üstüne!" dedi seytan. Cikardim 100 Euro'yu ama aldim para üstünü. Kolay kazanilmiyor malum. :D

Adama paranin yüzü sicak gelmis olacak ki bizi odaya cikarirken ufak da olsa bir ilgi gösterdi:

-Nereden geldiniz?
-Budapeste'den.
-Bisikletle mi?
-Evet.

Bir helal olsun bakisi aldik burada, karizmayi biraz topladik. Yalan da sayilmaz sonucta. Trene yüklemis de olsak bisiklet ile geldik. :islik:
 
Geri